• yagmurdan korunmak ya da yagmur biriktirmek icin kullanilan naylonumsu sey.
  • tasimasi semsiye tasimaktan daha kolay olan, yururken insanlarin gozunu cikarma tehlikesi bulunmayan ama boyundan yukarisi icin herhangi bir koruma saglayamayan, tropik iklimlerde sera etkisi yapip insani cileden cikartabilecek olan giysi maddesi...
  • yağmurda ıslanmamak istiyorsan yağmurluğunu güzel havada taşıman gerekir.

    özdemir asaf
    yuvarlağın köşeleri
  • (bkz: koroplast)
  • "seni gördüm caddede, üzerinde mavi yağmurluğun vardı. birinin elini tutmuştun. ve ona bir şeyler anlatıyordun. o, seni, seni dinlemeyi biliyormuş gibi dinliyordu. adımların sular sıçratıyordu. o, elini, sanki elini tutmayı bilirmişcesine tutuyordu. ve sen, ona, sanki hep ona anlatmışsın gibi anlatıyordun anlattıklarını. sanki ben yokmuşum gibi, hiç olmamışım gibi. elini öyle bir rahatlıkla tutuyordu ki. tutmayı biliyormuş gibi, öğrenmemiş de sanki hep biliyormuş gibi en baştan. oysa ben, oysa biz…
    hızlı hızlı yürüyordunuz. nefes alışlarından hızlı sevişirkenki. kelimelerinden hızlı konuşurkenki… hızlı hızlı yürüyordunuz ve o seni yağmur damlalarından uzağa sürüklüyordu. ve sen ilk ona gülüyormuşcasına gülümsüyordun. ve sen onun elince benden uzağa sanki gerçek değilmişsin gibi sürükleniyordun. elini baştan beri o tutmuşcasına güvenle tutuyordu. sanki ben hiç sürüklememişim gibi seni yağmurdan kardan uzağa, seni sürüklüyordu benden uzağa. üzerinde mavi yağmurluğun vardı. ve gözlerinde çocuk bakışların… birşeyler anlatıyordun ona. artık benim olmadığım hayatından ayrıntılar. ben yoktum, o vardı, yağmurluğun vardı, ben yoktum.

    -geçen yılın kasımıydı. mavi yağmurluğun vardı üstünde. gri denize bakıyorduk ve ben yorulmaktan bahsediyordum. “yağmur başladığında ben burada olmayacağım. sen istiyorsan kal.” demiştin. mavi yağmurluğun vardı üstünde ve gözlerinde keskin bakışların… “o zaman acele et, yağmur başlamak üzere” demiştim.-

    o sanki bilirmiş gibi, anlayabilecekmiş gibi, seviyormuş gibi, seni benden çok sevebilecekmiş gibi seni yağmurdan uzağa sürüklüyordu. benden uzağa. döndüm ve arkandan neşeli adımlarla onun elini tutarak sıçrattığın suları izledim. durdum ve ıslanırken önünü ilikleyip kapşonunu başına geçirmesini çocukça engelleyişini izledim. durdum ve durup onu caddenin ortasındaki öpüşünü izledim. onu öptün… beline sarıldı ve sanki her an öpebilecekmiş gibi, seni her an öpebileceğinin bilgisiyle yağmurdan uzağa götürmeye çalışarak inatçı çocuk adımlarını, çekti seni…
    oysa bilse.. bilseydim.. seni soğuktan korumak, seni evine yetiştirmek, son vapura yetişmek için yol ortası öpüşlerinin hiçbirini kesmezdim yarıda şimdi. onu öptün. seni hiç öpmemişim gibi öptün. beni hiç öpmemişsin gibi öptün onu. ben yokmuşum gibi onunla gittin. islandığımı ‘hissettim’. gözden kayboluşuna kadar, yandaki vitrinlere çekiştirişlerini izledim onu. ‘biraz daha kalalım’ diyordu adımların yağmura aldırmadan. oysa ben.. oysa biz…
    ve o, seni, gittiğinde seninle geçireceği her saniyeyi arayacağını, hayatından çalamadığı her saniyeyi nefretle anacağını bilemeden, bir yerlere yetiştirmeye çalışıyordu, belki evine, belki ıslanmaman için kuytu bir yere… seni sanki benim yarım kadar sevebilecekmiş gibi… seni, sanki gitmeni bir gün engelleyebilecekmiş gibi sürüklüyordu.. belki de engelleyecekti o. yüzümden düşen damlalara karışan gözyaşlarını sildim. mavi yağmurluğunun önünü ilikleyişi kazındı sırf içime. çocuk gibi uzatırdın kollarını. neden ona da bana uzattığın gibi uzatıyordun kollarını, neden kapşonunu benim gibi geçiriyordu başına, neden yağmur yağıyordu, neden ben değil de o, neden gittin, neden? neden yaşıyorum bu yağmuru bu caddede ben. neden?
    sesindeki umutlu mutluluk çınlamaları, oysa sen yağmurdan nefret ederdin. nefret ederdin yağmurdan sen. oysa senin ellerini o tutuyordu neden?
    caddeye baktım. seni sürüklediği caddeye. aşağı akıp sel gibi… ya da… peşinden koşup, çekip seni ondan uzağa… yağmurdaki gözlerine dikip gözlerimi. öyle bir baksaydım ki, anlasaydın...
    o elini tutmayı bilirmiş gibi tutan elin yalan olduğunu, o seni seviyormuş gibi bakan gözlerin yalan olduğunu şu anda... yağmurda ıslanmaman için senin şımarık öpüşünü durduran o adamın yalan olduğunu, benim olduğunu, seni sevdiğimi, gerçek olduğumu.. gözlerimle sana bağırsam… bağıramazdım ki…

    -yağmur başladı…-

    26.10.03"
  • simdi aliyorsunuz bunu musonlardan falan korusun diye, yoksa turkiyede 94 yilindan beri kullandigim kapsonlu isimi goruyor, baslatiyor deli gibi terletmeye. artik o noktada karar sizin terleyerek mi islanacaksiniz yoksa yagmurla mi...
  • bunların su geçirmezlik dereceleri vardır. yani adı yağmurluk diye su geçirmeyecek diye birşey yoktur. sadece, ne kadar süre yağmura dayanacağı vardır. birçok dandik yağmurluk 3-5 dakika içinde su geçirmeye başlar.
  • bi de alt yağmurluk diye bir şey vardır, bu da bacakları korumaya yarar. pantolonun üstüne giyilir. genelde yandan fermuarlı olduğu için giymesi kolaydır.
hesabın var mı? giriş yap