*

  • yağmurdan başka bir şeye tahammül edemeyecek haldeki ruhların tahammül eşiğinden geçebilen tek eylem ya da eylemsizlik halidir.

    bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim;
    ta boğazıma kadar çıkan deli yağmura.
    tüyüme horozdan çok itimat edeceğim,
    itimat edeceğim şu belalı yağmura.
    ruhumu bayrak yapıp ben teslim edeceğim
    asılmış bir adamın iki eli yağmura.
    bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim *

    bu yağmur ince ince yağar,

    bu yağmur... bu yağmur... bu kıldan ince
    nefesten yumuşak yağan bu yağmur...
    bu yağmur... bu yağmur... bir gün dinince.
    aynalar yüzümü tanımaz olur.

    bu yağmur kanımı boğan bir iplik
    tenimde acısız yatan bir bıçak
    bu yağmur yerde taş ve bende kemik
    dayandıkça çisil çisil yağacak.

    bu yağmur delilik vehminden üstün;
    karanlık kovulmaz düşüncelerden. *

    ve eşiğinden geçen yağmurun sağanağa dönüşmesiyle bir yağmur kaçağı tutunacak bir el arar,

    elimden tut yoksa düşeceğim
    yoksa bir bir yıldızlar düşecek
    eğer şairsem beni tanırsan
    yağmurdan korktuğumu bilirsen
    gözlerim aklına gelirse
    elimden tut yoksa düşeceğim
    yağmur beni götürecek yoksa beni

    geceleri bir çarpıntı duyarsan
    telâş telâş yağmurdan kaçıyorum
    sarayburnu'ndan geçiyorum
    akşamsa eylül'se ıslanmışsam
    beni görsen belki anlayamazsın
    içlenir gizli gizli ağlarsın
    eğer ben yalnızsam yanılmışsam
    elimden tut yoksa düşeceğim
    yağmur beni götürecek yoksa beni *

    kaçarsın başını bir çatıya sokarsın. yağmur tokatlar pencerelerini.

    ne zaman tokatlasa yağmurlar penceremi,
    ne zaman sersem ve buruşuk bir pardösü gibi
    dökülsem kaldırımlarına bu duman karası kentin;
    hep o kıza rastlarım, aynı kuytu köşede.
    gözyaşlarını biriktirir usanmadan
    düşleriyle aynı şişede..
    hatırını sorarım, sessizce kaldırır yüzünü,
    tablolardan çalınmış gizemli bir gülücüktür.
    yağmur içer yudum-yudum, kanasıya.
    mezesi, eski bir geceden, vişne yarığı kırmızı
    ve hala kanayan o vişne ısırığı öpücüktür *
  • gülmelerimizin ıslak resimlerinde
    alnından süzülürken kıvrak ince
    simdi sadece dumanını cıkarıyor
    icimdeki alevi sondüremeyince
  • günlere tahammül etmek gibidir. doya doya ya da dolgun yaşamaktır doğadan geleni, manda sevmemektir.
    (bkz: amerikan bilardosuyla penguen)
  • yağmuru sevmekten dolayı anı geldiğinde sadece yağmur için olabilecek tahammül şekli.
  • yatak odanizin baktigi ve tarihin ilk pimapeni ile kapatilmis balkon iki damla yagmurla sizdiriyor ve dusen damlalar uykunuzdan uyandiriyorsa yagmura tahammul edemez birazcik uyuyabilmek icin salona tasinirsiniz. yagmura tahammul etmek icin de gelecek bahari beklersiniz.
hesabın var mı? giriş yap