• bir kişilik buhranı sonucu kendini marc levy'nin kalemi zanneden k dergisinin yazarı.
  • beat kuşağı

    tabuları reddeden bir kuşak

    ...ikinci dünya savaşı'nı izleyen soğuk savaş yıllarında, dünyada dengeler yeniden kuruluyor ve milyonlarca insan acı çekmeye devam ediyordu. 1950'lerin amerika'sında ise gençlik rahat ve orta sınıf değerlere bağlı bir hayat yaşıyordu. jack kerouac, allen ginsberg, william s. burroughs, lawrence ferlinghetti, neal cassady gibi yazarlar tam bu dönemde ortaya çıkıp toplumu yeni bir anlayışla yeni değerlerle tanıştırmanın peşine düştüler. özgürlükçü, tutuculuğa, baskıya, faşizme ve savaşa karşı olan bu yazarlar, kendilerini ''beat kuşağı'' diye adlandırdılar...

    onlar her toplumun kendi gençliğinden beklediği gibi kendilerini geliştirmeye niyetliydiler. fakat bunu toplumun istediği ve yönelttiği biçimde yapmayı reddettiler. dünya tarihine kısa bir göz attıklarında aslında insanoğlunun kurduğu ülkelerin, yarattığı ahlaki anlayışların, ve oluşturduğu sosyal yaşamın bir halta yaramadığını ve insanın ruhuyla iletişimini yasakladığını gördüler...

    onlar yaşamın kendilerini şekillendirmesine izin vermeyecek ve yaşamı şekillendirceklerdi. yaşadığı sosyal çevrenin, mensubu olduğu ülkenin, oy verdiği partilerin, öğrenim gördüğü üniversitelerin, katlanmak zorunda hissettiği aile yapısının, çalıştığı işyerlerinin, okuduğu gazetelerin, izlediği kanalların, dinlemek zorunda bırakıldığı şarkıların, ilişki kurduğu toplumsal tavrın, yaşadığı hayatın berbat olduğu gerçeğini kendine itiraf edebilen gaddarca tecavüze uğruyan ruhunu bu pis kokulu çamur deryasından kurtarmak adına az da olsa isyankar bir istek duyan ve harekete geçen herkes bir parça beat'tir benim gözümde...

    onlar savaşa karşıydılar. aile kavramına karşıydılar. modern köleliğe karşıydılar. savaş karşıtıysan savaşa girmeyeceksin, kapitalizme öfke duyuyorsan çalışmayacak okula gitmeyeceksin, isyanın varsa rutini puritenliği rededeceksin, ahlakın baskıcılığına kızıyorsan ahlaksızlığın ne olduğunu keşfetmeye çalışacaksın, asıl uyuşturucunun din, devlet, düzenli bir yaşam olduğunu düşünüyorsan ve doğuduğundan beri o saf beynine sokuşturulup duran zırvalardan bıktıysan zihin açıcı olduğuna kanaat ettiğin her şeyi öz iradenle ve sorumluluğunla deneyeceksin... unutma ki tüm bilgiler kurallar insanlar tarafından kondu ve yine insanlar tarafından yıkılacaklar. ''beynine ve ruhuna tecavüz etmelerine izin vermeyeceksin'' diyorlardı...

    bir an durup düşündüğünüz de ölüm olmasa hayatın da bir değeri olmayacağını anlayıvereceksiniz. ve sahip olmak istediğiniz maddi herşeyin aslında sizi modern köle haline getirdiğini de sezeceksiniz ve asıl yaşamak istediğiniz hayatın halihazırda yaşadığınız hayatla hiçbir alakası olmadığını göreceksiniz. sonunda maddi başarıların hakikaten beyhude olduğunu acı ve pişmanlıkla anlayacaksınız. ama dönüp dolaşıp yine korku gelecek kaygılarıyla aynı sürüncemenin içine kuzu gibi döneceksiniz.
    ama birileri dönmeyecek. ve edebiyat tarihi sizleri değil onları yazacak.

    yalın ince
hesabın var mı? giriş yap