• yalın alpay'ın gerçekten okumaya değer kitabı.

    kitabı tanıtımında yazan şu yazılar okunduğunda zaten insanın okuyası gelmektedir.

    "yirmi birinci yüzyılda yalan, siyasetçi ve yönetilenlerin ortaklaşa inşa ettiği bir olguya dönüştü. yeni olan, siyasetçilerin yalanları değil, kitlelerin buna verdiği tepkidir.

    hakikatin önemsizleşmesi (post-truth), toplum görüşlerinin oluşmasında duyguların ve kişisel inançların, hakikatin önüne geçmesidir. böyle bir ortamda, destekçisi olan kitlenin inançlarına ve önyargılarına uygun olduğu sürece liderin tutarsız savlar ileri sürmesi, yolsuzluk yapması, ekonomide, dış siyasette başarısız olması önemini yitirir. bunların tümü iç-dış düşmanlar, terör örgütleri, casuslar, ülkenin gelişmesini istemeyen seçkinler gibi, çoğunlukla “icat edilmiş” kesimlere yıkılır.

    yalanın meşrulaştırılması, felsefede “safsata” (fallacy) adı verilen hileli akıl yürütme teknikleriyle yapılır. ilk kez aristoteles’in sınıflandırdığı bu teknikler üzerine ibn sina’dan schopenhauer’a kadar pek çok felsefeci kitaplar yazdı.

    bu kitapta önce hakikatin önemsizleşmesi dönemi üzerine genel bir bilgi edinecek, ardından siyasetçilerin en çok kullandıkları 48 hileli akıl yürütme yöntemini örnekleriyle birlikte okuyacaksınız. kitlelerin farkında olmadan, siyasetçilerle kol kola ürettikleri yalanın nasıl inşa edildiği karşısında hayrete düşeceksiniz."
  • post-truth meselesini hakikatin önemsizleştirilmesi çevirisiyle ele alan yalın alpay kitabı. kitabın başında çok genel haliyle post-modernizmle orataya çıkan çoğul hakikatler meselesinin önce akademide ardından iş dünyasında ve nihayet siyasette post-truth'a evrimini inceliyor, medyanın değişimini ekliyor ve hakikatin önemsizleşmesi mefhumunu açıklıyor. bunu yaparken sosyal medya gibi katalizörlere de değiniyor. kitabın ikinci bölümü ise logical fallacies (safsatalar, mantık hataları) için ayrılmış.

    kitap genel okuyucu kitlesi için düşünülmüş. bu sebeple benim için tam bir yaz kitabı oldu. bu tartışmalara bir giriş niteliği taşıyabilir, daha derin tartışmalar için bir zemin olabilir.

    yalın alpay'ın tarzında amerikanvari bir sosyal bilimler becerikliliği görüyorum ve bence çok başarılı. akademik tartışmalar ile genel okuyucu arasında bir basamak daha olması gerekiyor ve yalın alpay sanki tam da bu işi yapıyor. yazıları hem akademik bir temele dayanıyor (araştırılmış, literatür taranmış vs.) hem de okuyucuyu detaylarda boğmayacak şekilde tasarlanmış. bu kitapta da upuzun bir post-modernizm tartışması yapılmamış örneğin, temizce ne söylemek istiyorsa değinmiş ve mevzuya devam etmiş. eyyorlamam bu kadar.

    edite hazırlık: devasa bir logical fallacies haritam vardı, sizin için bilahare ekleyeyim.

    gerçek edit: eklemeyi düşündüğüm çizelgeyi artık paralı yapmışlar ama neyse ki ben zaten o çizelgeyi immanuel tolstoyevskiden görmüşüm. kendisinin blogundaki versiyonu hâlâ indirilebiliyor, okunabiliyor. buyrun şurada

    bu arada kitap çıkıyor filan diyor, yahu acaba tolstoyevski yalın alpay mı? haha! yok yok değil bence, tolstoyevski'nin dili de, kafası da çok daha karmaşık sanki. hem kendisi gezmelerdeydi uzakdoğu filan, o aralar yalın alpay (bkz: olmaz öyle saçma şey) tayfasıyla, ilker hocayla video çekiyordu.
  • 21.yüzyılda özellikle politika ve siyasette ortaya çıkan (bkz: post-truth), bir diğer adıyla gerçeğin önemsizleşmesi kavramının üzerinde duran ve bu önemsizleşmenin de safsatalarla nasıl gerçekleştiğini anlatan (bkz: yalın alpay) kitabı.

    yazarı (bkz: olmaz öyle saçma şey) kanalındaki safsatasavar serisiyle tanımıştım. biraz araştırdıktan sonra ne kadar donanımlı olduğunu, en önemlisi de bilgisini sade ve anlaşılabilir bir dille aktardığını fark etmiştim.

    gündelik hayatta çok sık duyduğumuz siyasi yalanların ve yanlış akıl yürütmelerin kitleleri nasıl peşinden sürükleyebildiğini merak edenlerin mutlaka okuması gereken bir eser.
  • biraz evvel bitirdiğim yalın alpay kitabı.
    pek çok şey öğrendiğimi söyleyebilirim. sadece kitabı okurken, çok fazla alıntı yapmış olmasına dikkat kesildiğimi farkettim bi süre sonra.
    kendi fikirlerine gelmezden önce, tomarla alıntı okuyorsunuz.
    tabii bu yalın alpay'ın araştırmacı oluşunun getirileri ve güzel de bir özellik. ama beni biraz düşürdü okurken.
    bunun dışında kitap bittiğinde, kitaba başladığınız bilgiye sahip olan benliğinizle aynı kişi olmuyorsunuz. kesinlikle bakış açınız ve bilgi dağarcığınız değişiyor.
    kitaptaki pek çok yeri kitap ayracımı kullanıp kırmızı kalemlerle çizerek okudum. yanlarına ise mavi kalemle küçük notlar tuttum. kitabınızı sizin gibi okudum ve sevdim yalın hocam.
    takipteyiz.
  • günümüz siyasetini ve seçmen psikolojisini anlamanızı sağlayacak , bol kaynakçalı ve içeri yer yer ağır olan (bkz: yalın alpay) kitabı. yazarı safsata savar programından tanıyorum ve kitabın son bölümü safsata savarın içeriğini oluşturuyor yani eğer programı takip ediyorsanız son bölümü okumanıza gerek yok. kitabın ilk bölümü ise hakikatin önemsizliği tabirini açıklıyor ve sadece bu bölümü için kitap okuna bilir. post modern dönemin seçmen profilini ve siyasetçilerin tutumunu istatistik ile özetliyor. kısacası zihin açıcı okunası kitap.
  • oxford sözlüğü tarafından 2016'da yılın kelimesi olarak seçilen post-truth kavramı ilk kez yazar steve tesich tarafından 1992 yılında kullanıldı. ralp keyes’in 2004’te yayımlanan “the post-truth era: dishonesty and deception in contemporary life” isimli kitabında ise bu kavram analiz edildi. post-truth kavramı, gerçeğin, hakikatin manipüle edilmesi ve anlamından koparılması anlamına gelmektedir. yalanın siyaseti kitabı bu kavramın günümüz siyaset, kamusal alan ve günlük yaşam içerisinde nasıl yer edindiğini ve hangi yöntemlerle kullanıldığını göstermektedir.
    kitap, post-truth döneminde hakikatin nasıl hileli akıl yürütme yöntemleriyle önemsizleştirildiğini ortaya koymaktadır. özellikle safsatalar bölümünde günümüzde karşılaştığımız birçok hileli akıl yürütmenin detayları ortaya konmaktadır. aklın kusurları yaşamda ve sosyal alanda otorite ve baskın taraf tarafından kötüye kullanılmaktadır. özellikle 21.yüzyılda yalan, yönetilen kitlelerin ya da karşıda bulunan kişinin tepkilere göre değişen bir olguya dönüşmüştür. duygular ve inançlar hakikatin önünde daha çok yer almaya başlamıştır. yalanın bu şekilde meşrulaştırılması felsefede safsata adı verilen hileli akıl yürütme teknikleriyle yapılır. safsataların tanımlanması bu açıdan çok önemli bir yerde duruyor. çünkü tanımlanan bir olgu karşılaşıldığında yorumlanabiliyor. bu kitapta öncelikle hakikatin önemsizleşmenin tarihsel ve teorik zemini anlatılmakta ardından aristoteles’in daha önce belirlediği safsatalar genişletilerek yalanın nasıl inşa edildiği ortaya konmaktadır. toplumsal ve kişisel ilişkilerimizde bu olgularla onları tanımlanmış ve yorumlanmış olarak karşılaşmak açısından bu kitabın okunması gerektiğini düşünmekte ve önermekteyim. kitap, destek yayınları’ndan 2017 yılında basılmıştır. ayrıca yazar yalın alpay, yönetmen ilker canıklıgil ile bu safsatalar üzerine youtube'da "safsatasavar" isimli program yapmaktadır
  • yalın alpay'ın güzide eseri. derlemelerden oluşan bu kitap günümüze ışık tutuyor. verdiği bilgiler hiç de yabana atılacak türden değildir. klasik mantığı da getirip kucağımıza bırakıyor yazar.
    truth - posttruth ayrımıyla başlıyor işe. gerçek ve hakikat arasındaki farkı ortaya koyduktan sonra başlıyor işe. güzel bir kitaptır.
  • post-truth hakkında bir girizgah ve hafif bir derinleşmeden sonra birdenbire safsata örnekleri vermeye başlayan kitap. hakikatin önemsizleşmesi alanında türkçede nadir eser varken yalın alpay'ın organize zihniyle derli toplu bir başlangıç yapması çok güzel fakat kitap ikinci yarısında sanki başka bir kitaba geçiş yapıyor gibi. safsatalar - düşünme hataları ile ilgili pek çok ayrı ve daha kapsamlı eser var halbuki (bkz: alev alatlı) (bkz: tevfik uyar). kitabın ilk kısmındaki konseptlerin ve günümüz dünyasındaki yansımalarının derinleştirilmesi ve genişletilmesi ile devam etse çok daha etkili bir kitap olabilirdi kanısındayım
  • yalın alpay’ın güzel kitabı ama kitap müller’in popülizm nedir? ve ibrahim eminoğlu’nun klasik mantığa giriş kitaplarının sayfa sayfa özeti gibi. neredeyse her pragraf müller’den ve emiroğlu’ndan alıntılarla oluşturulmuş.

    bana değerli yazarlarla(iletişim bilimci, siyaset bilimci, felsefe tarihcisi) tanışma fırsatı verdi. yalın alpay’ın neredeyse her röportajını her programını dinleyen birisi olarak söylemlerinin yazılı hali gibi gelsede yalın alpay’ı tanımayıp bu konuda bilgilenmek isteyenler için güzel bir derleme olmuş.
  • machiavell amcanın dediği gibi: amaca giden her yol mübahtır, amaç, kendine giden yolları meşrulaştırır. o yolda yalanın siyasetini yapıp, doğruları yalanlar; siyasetin yalanı yapılır ülke, millet soyup soğana çevrilir.
hesabın var mı? giriş yap