*

  • can yücel 'e sormuşlar "abi yalçın küçük" ? , oda yanıtlamış başlıktaki gibi...

    rahmetli, yalçın küçük'ün sebataycılık üzerinden yaptığı yeni faşizmi görseydi, bulandırır lafını da güzelce kusturur diye değiştirirdi.

    kimsenin aslında dogru duzgun anlamadığı için pek beğendiği , bütünlüklü düşünme yetisinden uzak bir adamdır. ama hoca yapmıştır birileri o ayrı, halkım sever böyle anlamadığı insana hoca demeyi.

    ama ben anlıyorum (müsade edinde konusu yalçın küçük olan bir entryde mütevazi olmayalım) , anlamsız cümlelerin altında yeni bir faşizm serilip serpiliyor. eski solcuların ( hışşşt itiraz falan etmeyin, biz ne zaman eski solcu olduk diye" ) zamanında kasada biriktirdikleri entellektüel birikimi ve yöntemi kullanma yeteneğini böyle faşizm için kullanmaları da acı verici bir durumdur.
  • somut bilgi ve/veya eldeki bilgiyi dünyayı-tarihi anlama işinde kullanma yetersizliği çeken herkesin sarıldığı bir komplo teorisi, ucuz ve kolay kullanılabilir bir açıklama çerçevesi olarak sabetaycılığı başımıza sardığı için bu günlerde bu hitaba maruz kalmaktadır yalçın küçük, ancak şu da bir gerçektir ki, ülkemizde böyle bir fenomenin* varlığından haberdar olmayışımız, bunun egemen medyada nedense hep fısıltılarla tartışılan, hasıraltı konulardan olması ve yüz yıl öyle kalması da ayrı bir gariplikti. yalçın küçük'ün yeni takıntısının popüler olmasının dolaylı ve olumlu sonucu, bu konunun sadece harun yahya türü adamların manüplasyon tekelinden çıkması, daha gürültülü ve yaygın faşizm ve manüplasyon türleri ile beraber konuyla ilgili objektif, ırkçılık, ayrımcılık ve dinsel fanatizmden uzak görüşlerin serdedilmesi için de imkan ve bağlam sağlamasıdır.
  • yalçın küçük 12 eylül sonrasında türkiye'de sol siyasetin en önemli figürlerinden biri haline geldi. ortalıkta sosyalist adına pek kimsenin kalmadığı, olanların cezaevlerine doldurulduğu ya da dağa çıkmaya zorlandığı, kalanların da edebiyat sanat dergilerine kıstırıldığı birdönemde adı daha sık duyulur oldu. 1980'lerin ortalarında yalçın küçük adı yarın, mayıs, gökyüzü gibi sol siyaset-edebiyat-gençlik dergilerinde daha sık geçmeye başladı. hazirladigi türkiye üzerine tezler, aydın üzerine tezlergibi çalışmalarıyla zaten belirli bir sayginliği vardi ve kimi başarılı analizleriyle de dikkat çekiyordu.
    can yücel'le ilk kapışması yanlış hatirlamiyorsam aydinların öncülüğünü yaptığı ve solun 12 eylül'ün baskılarından kurtulma amaçlı projelerinden biri olan ortak birleşik sol parti kurma çalışmaları sırasında yaşandı. yalçın küçük kürsüye çıkıp "sabahın köründe bu camilerde okunan ezan yüzünden emekçilerimiz sabahın köründe uyanmak zorunda kalıyor. sosyalist iktidarımızda bu hoparlör ezanlarını kaldırıp isteyenlere özel bir ezan sistemi kuracağız bidi bidib bidi" diye abuk subuk, günün gerçekleriyle uyuşmayan bir laf edince, can baba sinirlenerek ayağa firlayıp "ulan şeytan minaresi!" diye yalçın küçük'ün üstüne yürümüştü. daha sonra bu mevzular devam etti. can baba ölene kadar yalçın küçük adını duyduğu her yerde "bu kendini beğenmiş, ciğersiz herif" diye sövüp saymaya devam etti. daha sonra yalçın küçük'ün geldiği yeri biliyoruz. yurtdışında yaşadığı süre içinde uzunca bir süre internette, mail gruplarda vs. sebatayizm vs. konularda -deyim yerindeyse- ortalığı karıştırmaya devam etti. bugün ise sebatayizm vs. konulu abartılı analizleriyle, bilerek ya da bilmeyerek (bilmemesi pek mümkün değildir) maalesef milliyetçi ve ulusalcı faşizan siyasetlerin payandalarından biri haline geldi. bunu solculuk ve sosyalistlik adına yapıyor olması da pek çok insanin canını sıkmaya devam ediyor. bir çoğumuzun da midesini bulandırıyor maalesef.
  • yalçın küçük'ün baskın oran'la ilgili son dönem tespitleri sebebi ile doğruluğu bir kez daha ortaya çıkan deyim...
  • eskişehir'deki oda arkadaşıyla kurdukları bir proje vardır ki sayın küçük'ün, fazla alkol etkisi gösterir bünyede.

    zehirle fazla oynamak, zehire hükmedeceğini sanmak ve elbette kendini dünyanın merkezine koymak bu sonucu doğurmuştur. insanları sayılardan ibaret görmeye başladıkça insan, başkasına verdiği değer narsisizmin parmağındaki oyuncaklarla yitirildikçe, gerek kendisinin kapladığı yer, gerekse de midede yarattığı ferahlık duygusu azalır, yerini gariban bir yaratılışa bırakır.

    geçmişte kendisini kovmuş öğrencileri bile bu yolda peşinden gitmişlerdir ya, asıl beni şaşırtan budur. buradan bir sonuç çıkarabileceklerini zannediyorlar malesef ve buna da rasyonalizm diyorlar. oof of.
  • kertenkelenin hayat mücadelesindeki son repliğidir.
  • yalçın küçük, örneğin aydın üzerine tezler serisi ile de benim dikkatimi çekmiş müthiş bir insandır, öylesine aşkındır ki, icarus onun yanında küçük kalır ama can yücel'den ayar almasına yol açan şey kesinlikle werner sombart'ın, hatta ondan 850 kat daha büyük bir düşünür olan martin heidegger'in düştüğü yanılgıdır. can baba'ya (ki kendisini babam kadar sevdiğim bir realitedir) bbc'de çalıştığı o uzun yıllar boyunca, bütün literatürü gözden geçirdiği o dönemlerde edindiği o muhteşem birikimli bu minimalist sözü ettiren şey nedir diye bakacak olursak:

    marksizm'e karşı olduğu söylenen ve kapitalizmi yücelttiği söylenen yahudi kökenliler için küçük bir hatırlatma. ulan marks'ın kendisi yahudi kökenli. sonra en büyük marksistlerden kim anılabilir. hımm adorno da yahudi kökenli, ya benjamin. of of. sonra marksizm dışında kapitalizme müthiş hizmetleriyle anabileceğimiz kim var. hımm. ya rudolf rocker, o da müthiş bir kapitalizm yandaşı zaten. daha kimler yok ki. freud desek misal.

    neyiyle dalga geçmeyelim bu tespitlerin yahu. basbayağı antisemitizm bu ve basbayağı nazizme giden bir yol. hele milletin seceresini çıkarmakla kafatasçılık arasındaki 10 farkı anlatın allah aşkına bana. lütfen cehaletimi gideriniz.

    bir de asıl problem, yalçın küçük'ün, kesinlikle katıldığım bir kanı olarak, bunu bile bile yapmasıdır. yanılgı değil stratejidir bu benim de katıldığım görüşler doğrultusunda. ki yalnız olduğu da söylenemez bu uğurda.

    seninle şimdi rakı sofrasında oturabilseydik can baba. ben votka içseydim ama.
  • can yücel'in veczinin lastikliğini ispat etmek arzusunda değilim. yalnız bu vecizde yalçın küçük'ün hangi canlı mahlukatın sindirimine zeval getirdiği dahi belli değildir.arz ederim...

    binaenaleyh bu şahsı muhteremlerin ikisi de iştirakçı taifede sevilen ve hörmet beslenen zatlardır. ikisini birbirine kırdırmak işbu iştirakçi taifenin kafasını karıştırmak için yapılmış bir faaliyettir. veyahut bu şahıslar fikri bir hususta ihtilafa düştüklerinden dolayı böyle konuştular diye bizde bu kişilerle ihtilafa düşek değiliz. ayrıca bilinir ki yalçın küçük nam müderris, katip ve mutaharrir zat can yücel adlı şairimizi sevmektedir fekat saymak fiilinden türetilmiş sayın sözcüğünden haz etmediğinden dolayı kimseye sayın demez. bu nedenle sayın öcalan da dememiştir.

    ayrıca can yücel bir nebiullah yada resulullah değildir. bu sebeple söylediği laflarda hadis niteliğine mütenasip değildir.bu vecizi değerlendirecek refiklerimizide dikkatli olmaya davet ediyoruz.
hesabın var mı? giriş yap