• ...
    yalnız hüznü vardır kalbi olanın
    hüzün öylece orta yerdedir
    tuhaf bir yarma yaşanıyordur
    çepçevre şeytan kilitleri
    ...
    ilhami çiçek

    (bkz: satranç dersleri)
  • ibb kültür sanat etkinlikleri kapsamında atatürk kitaplığında zaman zaman düzenlenmiş rock müzik dinletisi..
  • ilhami çiçekin satranç dersleri adlı şiirinin özeti olabileceği gibi hayatımızın da özeti olabilecek olan dizedir.
  • muhtemelen en çok okumuş olduğum tarık tufan yazısı olma özelliğini de taşıyan, her cümlesiyle insanı etkileyen, "sahi, tanrım bu nasıl bir yorgunluktur?" dedirten kraliçenin pireleri kitabından bir yazı.

    sorun şu ki tanrım, gömleğim önden yırtıldı. gömleğim önden yırtıldı ve artık hiç kimseye masumiyetimi ispat edemiyorum. bu bir kaza sadece ve sonucu değiştirmiyor. kuyuda saklanıyorum uzun yıllardır. gelip geçen kervanlardan saklıyorum kendimi. esir olmak korkusu, pazarlarda satılmak korkusu yapışıyor boğazıma. kendi karanlığımda boğulmayı seçiyorum. dışarı çıktığımda gökyüzünü ciğerlerime çekip, çocukları havasız bırakmak endişesi var üzerimde. böylesi garip ve bir o kadar saçma endişeler taşıyorum. oysa ne meryem’in iffetinden şüphe etmişliğim var ne de magdalena’ya bir tek taş attım.

    gömleğim önden yırtıldı ve artık kimseye anlatamıyorum suçsuzluğumu.

    tanrım bu nasıl bir yorgunluktur?

    uhud az önce sona ermiş gibi nefes nefese yürüyorum. sözlerin nasıl da yoruyor bedenimi.

    sarsılıyorum, titriyorum, ateş vücudumu sarıyor.

    gözleri çalınmış savaşçılar dolduruyor uykularımı. kadınların çığlıklarıyla uyanıyorum gece yarıları. yatağımdan ölü çocukların şarkılarını topluyorum sabahlara kadar. şeytanın kirli tırnaklarından besleniyor kentliler.

    ışık, biraz ışık lütfen!

    mabedlerin karanlığında günaha el açıyoruz.

    biraz inşirah lütfen!

    istatistik tablolarında ölümler düşüyor payımıza. gazete manşetlerinde tüketiyoruz hayatı. hayata gözlerimi kapıyorum. hayata kalbimi kapıyorum. hayata ruhumu kapıyorum. sesler ve ışık yok artık. aşk ve merhamet yok.

    böylesi yoksuluz işte tanrım!

    kentin büyük ve gösterişli binalarına sıkışmış ruhlarımız.

    bir gün uzaklarda düşeceğim. kimselerin tanımadığı yerlerde düşeceğim ve öylece kalakalacağım. bedenimden yayılan kokular rahatsız edecek iyi giyimli insanları. korkarım bir gün uzaklarda düşeceğim. işte böylesi korkular düşüyor birden üzerime ve ben ne yapacağımı şaşırıyorum. kiminle konuşacağımı ve nereden başlayacağımı sözlerime. kelimelerin, dişlerimin arasında sıkışacağından ve hep yarım kalacağından cümlelerin. başlayıp da yarım kalmış aşklarım gibi. tam söyleyecekken dilimin tutulduğu aşk itirafları gibi. itiraf edilmemiş aşkların mezarlığına dönüyor kalbim. ya yağmur bastırıyor o sırada ya da bir yaprağın dansına takılıyor gözlerim. sık sık uzaklara dalıyorum.

    sanırım ben uzaklarda düşeceğim.

    otobanda ölmüş kediler tırmalıyor zihnimi.

    ben en çok ateş böceklerine kanıyorum.

    sorun şu ki tanrım; gömleğim bir kavgada önden yırtıldı ve ben kimselere anlatamıyorum. kimseler inanmıyor gözlerimdeki yaraların gerçek olduğuna. oysa ne meryem’in iffetinden şüphe ettim ne de magdalena’ya bir tek taş attım.

    kalbime sıkışmış bir hayvan içimden kemiriyor bedenimi. sık sık uyanmam bundan gece yarıları. çalan her telefondan ürküyorum. yastığımla başımı kapatıp kurtulmaya çalışıyorum. söyleyebileceğim hiçbir şey yok. artık buradan gitmelerini ve başka kâbuslara düşmelerini diliyorum.

    bu gecenin hiç bitmeyeceğinden korkuyorum. yaşlı kadınların hayatlarını çalıyor kargalar. her sabah evlerin önünde siper tutuyorlar. işte böylesi endişeler çınlıyor kulaklarımda. böylesi gereksiz, böylesi saçma.

    tanrım biliyorum senden çok şey istiyorum.

    ve biliyorsun ki artık bir başkası yok.

    ve biliyorsun ki kalbim yarılacak.

    biliyorsun ki geceler uzamaya başladı.

    biliyorsun ki,
    “yalnız hüznü vardır, kalbi olanın.”
  • “yalnız hüznü vardır kalbi olanın

    hüzün öylece orta yerdedir

    tuhaf bir yarma yaşanıyordur

    çepeçevre şeytan kilitleri.”
    ilhami çiçek- satranç dersleri

    şeytan kilidi, satrançta piyonların kımıldamasının imkansız olduğu bir durum. yani kımıldayamayacağın kadar çepçevre hüzün!

    ilhami çiçek, 29 yaşında öldü. epilepsi nöbeti mi, intihar mı, bilinemedi.
    iyi bir satranç oyuncusuydu; şiirlerinde satrança göndermeler çoktur.
    hayatın satranç gibi geometri olduğunu söylemişti ama bize bıraktığı bir şiir kitabı ve kalbimize sığmayan keder sadece..
  • kimim ben?

    ‘kainatın tasarımında kalbimi inciten bir şey vardı. hüzün şeklinde tezahür eden bir alerjiden mustariptim.’ yazıyordu bir yerde. hani bazen birebir kimseyle bir şey yaşamamışsındır ama ezilmiş bir kola kutusu gibi hissedersin ya kendini içine göçmüş, dağılmış. ne oldu diyenlere ‘kainatın tasarımı’ diyemez de hiç der susarsın.

    kimim ben?

    bir bakmışsın babasından dayak yemiş bir çocuk olmuşum. kalbim kırık. babam çocuksal salaklıklar yaptığım için yahut onun istediği gibi biri olmadığım için beni dövmüş. o benden güçlü. iri yarı. kaslı. güçlü işte. sırf böyle olduğu için beni dövmüş. gücü hakkında oturup konuşabilirdik halbuki, ispatlamasına gerek yoktu. korkuyorum ondan. aramızda sadece korku ve güce dayalı bir ast-üst ilişkisi var.

    kimim ben?

    bir bakmışsın 90’ını çoktan devirmiş yatağa ve her türlü insana bağımlı, bir ayağı mezarda bir ihtiyar olmuşum. bir kaç gün sonra öleceğim belki ve keşke. beni bir çukura atıp üstüme toprak atacaklar. kırış kırış bedenimi kurtlar kemirecek! panik haldeyim. ölmekten korkuyorum ama hayat bitsin artık. tuvalet ihtiyacım olmasın artık. utanmaktan yoruldum, yaşamaktan yoruldum. artık yeter.

    kimim ben?

    bir bakmışsın başka bir ihtiyarım. kimsem yok. var ama yok. uzaktalar. uzaklar. evim bomboş. televizyon da bozuldu. evde ses yok. ağrılarım var. anlatacak da dinleyecek de kimsem yok. bir gün başımda bekleyenim bile olmadan kendi kendime öleceğim şuracıkta.

    kimim ben?

    bir bakmışsın annesi hem evde hem işte çalışan çocuk olmuşum. kulağımda ‘birazdan’, ‘az sonra’, ‘yarın’, ‘haftaya’ sözcükleri, sözleri, vaatleri. sabırla beklemişim. bazen sabredememiş apır sapır şeyler yapmışım. bir-az-dan: gelmemiş hiç o birazdan, biraz daha biraz daha ötelenip durmuş.

    kimim ben?

    bir bakmışsın savaşta kocasını kaybetmiş bir kadın/anne/insan olmuşum. bir şekilde çocuklarımı alıp ülkeden çıkmışım. işim yok, param yok. çocuklarım var. giysi, oyuncak şöyle dursun, karınlarını doyuramıyorum. ben taş yiyeyim, zıkkım yiyeyim. tek ki çocuklarımın ağzına bir lokma yemek sokabileyim. tek ki aç uyumasınlar.

    kimim ben?

    bir bakmışsın kanka, sokağın ortasında bir kediyim. yavru ya da yetişkin, ne farkeder? insan denilen tür yeşilliklerini eşeliyorum ya da sadece etrafta geziyorum diye benden rahatsız oluyorlar. beni kovup tekmeliyor. biri bana yemek vermeye kalksa ‘alışır verme’ diyen başka biri yemeğimi çöpe atıyor. aç bir canlıya yemek vermemenin ‘alışır’ dan daha geçerli bir sebebi olmalı. hem onların büyük büyük büyük anneleri-babaları alıştırdı bizi sokaklara, torunlarıysa payımıza düşeni vermek yerine bizi tekmeliyor. kalbim kırık. ben kimseye zarar vermedim. bu şehri paylaşabilirdik, birlikte yaşayabilirdik.

    kimim ben?

    bir bakmışsın tüm hayatını ülkesi ve insanları için harcamış ve tüm bunlarla onur duymuş, vatan millet demenin kaka/pis olduğu bir ülkede teroristlikle, ülkeyi bölmekle suçlanan bir adam olmuşum. kalbim kırık. çünkü haketmedim. belki de en çok ben haketmedim. hep daha iyiye nasıl gideriz hesabı yaptığım için kalbim kırık. ne oldu benim hayat gailem? gençliğim? eşimden ailemden esirgediğim saatlerim?

    kimim ben?

    bir bakmışsın ‘cinsel’ ve ‘istismar’ kelimelerini kısacık hayatında hiç duymamış, telaffuz etmemiş bir çocuğum. sırf sapkınlığından bir yetişkin canımı acıtmış. annem nerdeymiş? yanımda yokmuş. babam kolumdan çekip beni kurtarmamış. o yabancı bana fena şeyler yapmış. rengarenk balonlarla oynayacağıma ölmüşüm.

    kimim ben?

    bir bakmışsın kahramanını bekleyen küçük bir genç kızım. kahramanvari bir erkekle evlenmişim. gözünün içine bakmışım. sevmişim. sevilmek istemişim. o kadar zavallıymış ki kocam, her akşam zavallı olmadığını ispatlama gösterisi yaparmış. vücudum morarmış, kanamış. oysa ki sadece sevilmek beklemişim.

    kimim ben?

    bir bakmısın ki köpeğim ben. bir kaç lokma yemek ve başımın okşanmasından başka hiçbir isteği olmayan bir köpeğim. kıçım kanıyor, iç organlarım parçalanmış. neden bana öyle yaklaşığını anlayamadım hem saldırmayı da bilmem. bir terlik atarlardı koşup getirirdim, getirecektim ama kanıyorum, canım acıyor.

    kimim ben?

    bir de bakmışsın annesinin babasının kendisinden bile korumadığı bir çocuğum ben. acıtmak nedir bilmezken acının her türlüsü üstümde denenmiş. oysa ki annesinin pamuk şeker aldığı, okuldan güleryüzüyle karşıladığı bir çocuk da olabilirdim.

    kimim ben?

    hepsinin acılarını çekerken herkesim. o kadar çoklar ki acıtanlar, acımalarına engel olamıyorum. acı çekerlerken hiçim lanet olsun hiç kimseyim.
  • şiir halinde seslendirmiş olduğum (bkz: tarık tufan) ın, kraliçenin pireleri kitabından bir bölüm

    https://youtu.be/tymyb7rrehq
  • enfes bir tarık tufan şiiri.

    tanrım! bu nasıl bir yorgunluktur?
    uhud az önce sona ermiş gibi nefes nefese yürüyorum.
    sözlerin nasıl da yoruyor bedenimi
    sarsılıyorum, titriyorum, ateş vücudumu sarıyor!

    gazete manşetlerinde tüketiyoruz hayatı.
    hayata gözlerimi kapıyorum.
    hayata kalbimi kapıyorum.
    hayata ruhumu kapıyorum.
    sesler ve ışık yok artık.
    aşk ve merhamet yok.
    böylesi yoksuluz işte tanrım!
    kentin büyük ve gösterişli binalarına sıkışmış ruhlarımız.
hesabın var mı? giriş yap