*

  • (bkz: pepsi max)
  • (bkz: ben yapmam)
    (bkz: erdener abi)
  • 1 mart 2006 tarihli genç bakış isimli programda kenan evren'in sarf ettiği söz.

    (bkz: darbe)
    (bkz: aferin)
  • "..ve hatta daha once de yapmisligim vardir" diye devam eder bazen.
    (bkz: yaptigini begendin mi)
  • felis grubunun pastel isimli şarkısının nakaratı.

    http://www.vimeo.com/13345600

    yaptım yine yaparım, hayat benim kime sorarım.
  • yapmaktan asla pişman olmadığınız ya da pişman olsanız bile o ana geri dönseniz yine aynılarını yapmaktan kendinizi alıkoyamayacağınız şeylerin listesidir.

    benimkiler şöyle:

    çok beğendiğiniz fakat bir nebze marjinal olan gözlük, kıyafet vb… şeyleri deneyip arkadaşınıza en baştan ”yok ya bu olmadı” diyerek olası bir eleştiriye karşı kalkan oluşturmak, cevap olarak ”ııhıhh komik oldu” gelince, içten içe kurularak ”zevksiz herif”, dıştan ise ”evet evet hiç olmadı” demek, bu kurulmanın sonucu benzer durumu bu kişiye yaşatmak için an kollamak, ”intikamın soğuk yenen bir yemek” olduğunu bilmek ve bu bilgiye sahip olduğunuz için kendinizi entel sanmak,

    porno film izleyerek osbir çekerken boşalmaya yakın ”en favori sahnemi açayım, bari ona bakarak boşalayım” diyerek ilgili sahneyi ayarlamaya çalışırken boşalmak ve büyük emekler harcanmış osbir seansının kocaman bir hiçe dönüşmesi, ziyan edilmesi,

    sevgilinin evinde kalırken sürekli yıkanmak, mütemadiyen diş fırçalamak, hatta diş fırçası unutulmuşsa parmağa macun sıkmak suretiyle diş fırçalama triplerine girmek, bol çorap ve don değiştirmek, kısacası dünyanın en hijyenik adamı imajı yaratmak, evde yalnızken ise işaret ve orta parmağı terli koltuk altına sürüp koklamak ve ”ohhh mis” diyebilecek kadar ”hey adamım sen lanet olası bir pisliksin” modunda yaşamak,

    sevgili potansiyelli kişiyle görüşmeden önce parfümü iki fıs sıkmak, ”yok ya bu yetmez” diyerek seri hareketlerle üç fıs daha sıkmak, bununla da yetinmeyip saçlara hatta numunelik olarak bir de dona fıs attırarak buluşmaya gitmek, kız arabaya binince ”ne kadar çok parfüm sıkmışsın” diyerek alttan alta giydirince ”yok ya bu parfüm böyle” diye zırvalamak, acaba ”senin için sıktım, abartıp bokunu çıkarttım” deseydim ”dürüstlükten puan toplar mıydım? ülke puanını yükseltir miydim?” diye düşünmek, ikilemler içinde boğulmak,

    düğünlerde masa çarpı sandalye matematiğini kullanarak kaç kişi olduğunu hesaplamak, kafa başı kaç lira masraf yapıldığını, orkestrasıdır, çiçeğidir hepsini toplayarak düğün masrafını hesaplamak, ”vay anasını ne para gitmiş?” diye düşünmek, damatlığıdır, gelinliğidir, boku püsürüdür de akla gelince yapılan hesabın tutarsızlığını anlamak, işin içinden çıkamayınca hesabı yuvarlamak, geçen gün de kordon meydanında duran heykelin kaç ton çekçeğini hesaplamaya çalıştığını aklına getirince ”hesaplayan adamlar yürüyüşü” olsa bayrak tutan olacağını düşünmek,

    sushi sevme potansiyeli gördüğüm kadınlar ”eee ne yiyelim?” dedikleri anda nefret etmeme rağmen ”offf bir sushi yesek enfes olur, sushi yemek orgazm olmak gibi” diyerek yatağa giden yolun kadının da midesinden geçtiğini keşfetmek, yüksek doz olana kadar yapılan sushi seansları sonrası iflah olmaz bir midye manyağıyken, sushi manyağına dönmek, evde tek otururken bile eve sushi sipariş etmeye başlamak, sushi yemeye götürmenin aşırı masraflarının altında ezilerek internetten ”sushi nasıl yapılır?” videoları izleyerek evde ”kendin pişir kendin ye” tarzı bir ortam yaratmak, bu yöntemin hem düşük maliyetli hem de daha etkileyici olduğunu fark edince gaza gelmek, ”sushi yapan erkek” imajını, ilk önce kadınla alışverişe çıkmak, sonra eve gelip sushi hazırlamak ile birleştirmek, yeni hedef olarak tüm bunların üstüne bir de evde gölge oyunu da oynatan marjinal ötesi bir erkek imajı yaratmanın getirilerini hesaplamak, ”kendi gölge oyunu kuklalarını yap” videoları izlemeye başlamak,

    iskeleden denize balıklama atladıktan sonra atlayışın dışarıdan estetik gözükmediğini düşünerek, dipten nefessiz kalmanın kitabını yazana kadar gitmek, nefes bitip dışarı çıkıldığı anda son sürat kulaç atmaya başlamak ve izleyicilere ”vay be çocuk ne yüzdü ha” dedirterek baştaki başarısız atlamayı unutturmak,

    her istanbul seyahatinde taksiciye yolunmamak için istanbul’ u avcunun içi gibi bilen adam triplerine girmek, ”selamun aleyküm, valla bu trafikte araba kullanılmaz, işiniz çok zor, zaten sapığı var, katili var, sarhoşu var, var oğlu var pehh” geyikleri açmak, taksicinin yine de yolları hiç bilmediğinizi bir iki zarf atarak anlaması ve ”dolaş babam dolaş” şeklinde beş liralık yere on lira vermek, istanbul’ u bilen arkadaş ”burası on lira tutmaz, adam seni dolaştırmış” dediğinde yok olum çok trafik vardı ben özellikle arkadan getirttim demek,

    msn’ de araklama çabaları içinde olduğun kişiyle konuşurken ”x’ i izledin mi? x grubunu biliyor musun?” gibi soruların cevaplarını ekşisözlük’ ten aratarak yanıtlamak, benzer soruları kendin sorunca ”yoo hiç duymadım” diyen kadına hayran olmak, ”bununla evlenilir lan” düşüncelerine gark olup ansızın ”yok artık ebenin ali sami” diye düşünmek, ”gark olmak” kalıbını kullanmanın verdiği eşsiz entelektüel hazza mazhar olmak, ha bir de ”tandans” kelimesi vardı onu da bir yere sıkıştırırsam tam olacak diye düşünmek,

    arkadaşlarla çekilmiş ses ya da video kaydını izlerken acaba ilk kim ”aaa bu ses hiç benim sesime benzemiyor?” diyecek diye düşünmek, asla ilk diyen olmamak, istanbul seyatlerinde boğaz manzaralı, şehri tepeden gören bir terasa çıkıldığı anda bünyede arzu yaratan ” istanbul! sen mi büyüksün? ben mi?” ya da ” istanbul beni yenemeyeceksin” kalıplarını ilk söylemek istemeyen adamın yine sen olduğunu düşünüp, tutarlılığına sevinmek, michael jackson’ ın ”eni vici vokke” şarkısı çaldığında ortamda ilk ”aslında orda annie are you ok? diyor” diyen ukala dümbeleği adam olduğunu hatırlayınca o kadar da tutarlı olmadığını anlamak, dikenli tellere takılır gönlüm, ağlayamam, anlatamam, ben anadolu çocuğuyum triplerine girmek,

    dahi anlamındaki ”de” ve ”da” ları , bağlaç olan ”ki” leri ve soru anlamındaki ”mi” leri ayrı yazmayanlara, düzenli olarak ”:)” ve ”aq” ile yazı sonlandıranlara ölesiye bir nefret beslemek, ”acaba şu yazdığım yazıda da bu hatalar var mı?” diye düşünmek, ölesiye üşenmek, yakalayan olursa ”olur öyle” diyerek işin içinden sıyrılmayı planlamak.

    bunları yaptım, yine yaparım.
hesabın var mı? giriş yap