• şöyle açıklanabilir. (katılırız, katılmayız o ayrı.)

    ilk insanın dünyadaki varlığı kutsal kitaplarda âdem ve havva’nın cennetten kovuluşu ile başlar. insanı yaratan allah onu daha sonra dünya’ya indirmiştir. burada kutsal kitapların çizdiği atmosfer içinde (bilim-kurgu filmlerinde olduğu gibi) düşünürsek, yani o dünyayı gerçek kabul edersek, tutarlı bir biçimde irdelememiz gereken şu olur: cennet’te yaratılan âdem ve havva’nın maddi bir bedene sahip olma olasılığı yoktur. dolayısı ile onların orada yaratılışı ruhen bir yaratılıştır. cennetten çıkarılıp dünya’ya gönderilmeleri aynı zamanda “vücut” kazanma olayıdır. cennetten çıkan bu iki ruh, dünya’da bulunan ve varsayalım ki mutlak bir yaratıcının isteği ve gücüyle oluşturulmuş, evrim süreci içinde insan formuna bürünmüş iki bedene aktarılmış olamaz mı? yani insanın yeryüzündeki macerasının başlangıcı bir “ruh aktarması” ile açıklanamaz mı? kısaca "bir evrim varsa onu bir eviren de vardır." mantığı bu. bu varlık yaradılışçılara göre “akıllı bir varlık” semavi dinlere göre ise “mutlak yaratıcı allah’tır”.
  • "başlangıç fitilimiz ateşlendi sonra da kendi halimize bırakıldık" düşüncesi.
  • misal olarak şöyle bir olaydır:
    http://akillitasarim.wordpress.com/
  • insan suresinin birinci ayeti bunu desteklemektedir:

    "insanoğlu, var edilip bahse değer bir şey olana kadar, şüphesiz, uzun bir zaman geçmemiş midir?"

    önümüzdeki 20-30 sene içinde genetik teknolojisinin gelişmesiyle evrim aynı yerçekimi gibi inkar edilemez hale geldiğinde bir zamanlar
    evrim teorisine ağzı köpükler içinde hönkürenlerin varacağı nokta tam da burasıdır, ondan sonra ani bir u dönüşü ve gelsin geyikler...
  • acınası çırpınışlardır.

    kur'anda yazıyo ya bunlar.

    sie.
  • yamulmuyorsam boston public adlı dizide bir bölümün sonunda mevzubahis geçmiş aproçtur, yaklaşımdır.
  • ortada bir evrim varsa şüphesiz ki onu biz yapmışızdır. cümlesinden oluşur.
hesabın var mı? giriş yap