• avrupa birligine tam üye olabilmemiz için 3 ekim 2005 tarihinde imzalanan çerçeve belgesinde var olan 35 müzakere başlıgından birisi.(bkz: #8305554)

    yargı ve temel haklar alanındaki ab politikalarının amacı, bir özgürlük, güvenlik ve adalet alanı olarak birliği sürdürmek ve daha da geliştirmektir. bağımsız ve verimli bir yargı oluşturulması son derece önemlidir. mahkemelerin tarafsızlığı, bütünlüğü ve yüksek standardı hukukun üstünlüğünü korumada esastır. bu da, yargı üzerindeki harici etkileri bertaraf etmek ve bu alana yeterli mali kaynak ile eğitim imkânı sağlamak hususlarında güçlü bir kararlılık gerektirir. adli muhakeme usulleri için yasal teminatlar yerleşmiş olmalıdır. aynı şekilde, üye devletler demokratik kurumların istikrarına ve hukukun üstünlüğüne yönelik bir tehdit niteliğinde olan yolsuzlukla etkin bir şekilde mücadele etmelidirler. yolsuzluğun önlenmesi ve caydırılması yönelik tutarlı bir politikanın desteklenmesi için somut bir yasal çerçeve ve güvenilir kurumların varlığı gerekmektedir. üye devletler müktesebat ve temel haklar bildirgesi’nde garanti altına alınmış bulunan, temel haklara ve ab vatandaşlarının haklarına saygıyı temin etmelidirler.

    yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda, türk anayasasının birçok hükmü yargının bağımsızlığını garanti altına almaktadır. 9. madde yargı yetkisinin bağımsız mahkemelerce kullanılmasını öngörmektedir. 138. madde hakimleri, yargı yetkisini kullanırken kendilerini etkileyebilecek talimat, tavsiye veya öneri almaktan korumaktadır. bunun da ötesinde, süregelen bir dava sırasında, yargı yetkisinin kullanılmasına ilişkin herhangi bir yasama tartışması yapılamayacağı gibi, hem yasama, hem de yürütmenin gecikmeksizin ve herhangi bir değişiklik yapmaksızın mahkeme kararlarına uymaları gerekmektedir. madde 140, hakimlerin, görevlerini mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı ilkeleri içinde yerine getirmelerini öngörmektedir. ancak 40. (6) madde, hâkimlerin ve savcıların idari açıdan adalet bakanlığı’na bağlı olduklarını hükme bağlamaktadır. bağımsız bir yargının parçaları olan sözkonusu anayasal teminatlar, hakimler ve savcılar kanunu, ceza muhakemesi kanunu, hukuk muhakemeleri usulü kanunu ve ceza kanunu’nu da içeren ulusal mevzuatın çeşitli hükümlerinde yansıtılmıştır.

    hakimler ve savcılar yüksek kurulu yargının en üst yönetim organıdır. yüksek kurulun adli üyeleri cumhurbaşkanı tarafından atanır. yüksek kurul, adalet bakanı, adalet bakanlığı müsteşarı ve beş hakimden oluşur. yüksek kurul’un kendine ait sekretaryası veya bütçesi yoktur, binası adalet bakanlığı bünyesindedir.

    hakimler ve savcılar yüksek kurulu ve adalet bakanlığı, adalet akademisimezunlarının yargıç ve savcı olarak atanmalarından sorumludur. adli mesleğe hâkim veya savcı olarak girmek isteyen mezunlar, önce türkiye’deki yüksek öğrenim kurumlarına girişe yönelik bütün sınavları gerçekleştiren öğrenci seçme ve yerleştirme merkezi tarafından düzenlenen yazılı sınava girerler. yazılı sınavı geçen adaylar daha sonra adalet bakanlığı temsilcilerinden oluşan bir kurul tarafından mülakata tabi tutulurlar ve başarılı olan adaylar iki yıllık bir eğitim görmek üzere adalet akademi’sine kabul edilirler. sözlü sınav, hakim ve savcı adaylarının istihdamında adalet bakanlığı’nın hatırı sayılır derecede etkili olmasına imkân tanır. yüksek kurul aynı zamanda, terfiler, tayinler, kadro tahsisleri ve disiplin cezaları ile görevden alma işlemlerinin uygulanmasından sorumludur. yüksek kurul’un kararlarına itiraz başvuruları, yedisi asil, beşi de yedek kurul üyelerinden olmak üzere, on iki kişiden oluşan bir kurula yapılmaktadır.

    hakimler ve savcılar kanunu’nda haziran 2005’te yapılan değişiklikler, fiilen mesleğini icra eden avukatların hâkim ve savcı olabilme usulünü kolaylaştırma amacını gütmektedir. sözkonusu tadilat kabul edilene kadar, avukatlar çok nadiren hâkim olabiliyordu. anılan değişikliklerle, otuz beş yaşını doldurmamış, asgari üç yıllık mesleki tecrübeye sahip avukatlara yazılı ve sözlü sınava başvurma hakkı tanınmakta; başarılı olan adaylar hakim ya da savcı olmadan önce adalet akademi’sinde altı aylık bir eğitime tabi tutulmaktadır.

    anayasa’nın 139. maddesi, hastalık nedeniyle ehliyetsizlik gibi belirli ve sınırlı istisnai durumlar dışında hakim ve savcıların teminatını garanti etmektedir.

    hakimler derneği kurulmasına ilişkin yasa tasarısı henüz kabul edilmemiştir.

    son yıllarda, hakim ve savcı maaşlarına önemli ölçüde artış yapılmış olmakla birlikte, maaşlar yine de mütevazı durumdadır.

    hakimler ve savcılar yüksek kurulu, uluslararası etik standartlar konusundaki bilinçliliği arttırmak üzere, tüm hâkim ve savcılara bm bangalore yargısal davranış ilkeleri’ni dağıtmıştır.

    yargının kalitesi ve verimliliği konusunda, adalet bakanlığı ve 2003’te kurulan adalet akademisi, hâkim ve savcılara yönelik olarak, ceza kanunu ve ceza muhakemesi kanunu başta olmak üzere, insan hakları, iltica yasası, kara para aklama, insan ticareti ve fikri mülkiyet hakları konularında kapsamlı eğitim programları düzenlemiştir.

    adalet akademisi, 2004 yılından bu yana, bütün hakim ve savcı adaylarının eğitiminden sorumlu olup, hâkim ve savcıların hizmet içi eğitimlerini de tedricen adalet bakanlığı’ndan devralmaktadır. akademi genel kurulu’nda adalet bakanlığı’ndan sekiz temsilci bulunmaktadır ve akademi büyük oranda adalet bakanlığı tarafından finanse edilmektedir. geçtiğimiz akademik yılda, 915 hâkim ve savcı adayına akademide eğitim verilmiştir.

    bütün hakim ve savcılar güvenilirlik, verimlilik ve nitelikleri ölçülmek üzere düzenli olarak adli müfettişler tarafından değerlendirmeye tabi tutulmaktadır. müfettişler adalet bakanlığı görevlileri olup, raporlarını bakanlığa sunmaktadırlar.

    2005 yılında adalet bakanlığı bütçesi, 2004 yılına oranla, %16.5 oranında artırılmıştır. bununla birlikte, yargı sistemine yapılan harcamalar, ab üyesi ülkelerin ortalamasına kıyasla düşük kalmaktadır.

    bilgisayara geçiş konusunda ise, 1998’de başlatılan ulusal adli ağ projesi gelişme kaydetmeye devam etmiş olup, halen bir dizi mahkeme ve cezaevinde kullanımdadır. sözkonusu proje, mahkeme zabıtları tutmak gibi kâğıt üzerinde yapılan birçok işlemin elektronik ortamda yapılmasına imkan vermektedir. yargıtay ve danıştay’ın kararlarını içeren bir veritabanı yaratılarak sözkonusu ağa eklenmiştir. adli kayıtlara artık hâkim ve savcılarca bu ağ üzerinden ulaşılabilmektedir. buna ek olarak, türkiye’deki mahkeme ve savcılıkların çoğu çevrimiçi olarak birbiriyle bağlıdır.

    hakim ve savcıların sayısı büyük ölçüde değişikliğe uğramamıştır. hâlihazırda görevde 5952 hâkim ve 3179 savcı vardır ve 1053 hâkim ve savcı da eğitim görmektedir. aralık 2004’te kabul edilen bir yasa, 4000 ilave hâkim ve savcı, 100 adliye müfettişi ve 6619 mahkeme idari personelinin istihdamını öngörmektedir. bu türkiye’deki hâkim ve savcı sayısında yaklaşık % 50’lik bir artış sağlayacak ve mahkeme süreçlerindeki gecikmelerin azalmasına büyük katkıda bulunacaktır. bununla birlikte, türkiye’deki üst düzey adli makamlarca, bu kadar büyük sayıda hâkim ve savcının görevlendirmesinde adalet bakanlığının sahip olduğu etkinin, yargının bağımsızlığını ciddi olarak zedeleyeceği kaygısı belirtilmiştir.

    şu an kadar ceza mahkemelerindeki davaların süresi bakımından, 2004 yılında ortalama ceza davası süresi 210 gün, ortalama hukuk davası süresi 177 gün olmuştur. 2004 yılında ceza mahkemelerindeki bekleyen dava sayısı bir miktar azalmıştır; 2003 yılından 2004 yılına 1.070.133 ceza davası aktarılırken, 2004 yılından 2005 yılına 1.056.754 ceza davası devredilmiştir. hukuk mahkemelerinde de tamamlanmamış davaların sayısı az miktarda azalmıştır. 2003 yılından 2004 yılına 679.501 dava kalırken, 2004’ten 2005’e 671.915 dava aktarılmıştır.

    yeni ceza muhakemesi kanunu savcılara dayanaktan yoksun davaların kovuşturmasını sürdürmeme konusunda daha çok yetki sağlarken, yargıçlara da yeterli delile dayanmayan iddiaları geri çevirme imkânı vermektedir. bu yetkiler, dayanaktan yoksun olduğu açık olan davaların ilk aşamalarda düşmesini sağlayacağından, mahkemelerce bakılan davaların hızını arttırması beklenmektedir. bunun yanısıra, ceza konusunda anlaşma usulü yeni ceza muhakemesi kanunu ile başlatılmıştır.

    adalete erişim de dahil olmak üzere yasal güvenceler bakımından, keyfi tutuklamanın yasaklanması ile ilgili olarak, ceza muhakemesi kanunu’nun 90. maddesi polis tarafından tutuklanan kişilerin hangi nedenle tutuklandıklarının kendilerine bildirilmesi zorunluluğunu getirmektedir.

    anayasanın 141. maddesi, makul süre içinde mahkeme kararı alınması hakkını getirerek, yargılanma öncesi tutukluluk süresini sınırlamaktadır. ceza usul kanunu’nun 91. maddesine göre, tutuklanan bir kişinin genel olarak 24 saat içinde mahkemeye çıkarılması öngörülmektedir; istisnai durumlarda, bu süre en fazla dört güne kadar uzatılabilir. yargılanmak üzere tutuklanan bir kişi, ceza muhakemesi kanunu’nun 102. maddesine göre, hafif bir suçla suçlanıyorsa en fazla 6 aya kadar, ciddi bir suçla suçlanıyorsa en fazla 2 yıla kadar tutuklu kalabilir; istisnai durumlarda, bu süre 3 yıla çıkarılabilir.

    anayasanın 38. maddesi ceza davalarında masumiyet karinesinin uygulanmasını sağlamaktadır.

    anayasanın 36. ve 141. maddeleri, adil ve açık yargılanma hakkını garanti altına almaktadır. ceza muhakemesi kanunu’nun 182. maddesi de davaların kamuya açık olmasını sağlamaktadır.

    savunma hakkı, anayasanın 36. maddesinde ortaya konulmaktadır. ceza muhakemesi kanunu hukuki yardımdan yararlanmayı ve cezai soruşturmalar ve yargılamalar süresince savunma haklarını düzenlemektedir. yeni kanun, savunmanın haklarını büyük ölçüde geliştirmektedir. yeni ceza muhakemesi kanunu’nun 150. maddesi 5 yıldan fazla hapis cezası ile cezalandırılan suçlar için, hem soruşturma hem dava sırasında, tüm zanlıların avukatla temas ve hukuki danışman tarafından temsilini zorunlu kılmaktadır. hukuki temsil, küçükler, sağırlar ve akli kapasitesi yetersiz olan kişiler için de zorunludur. ceza muhakemesi kanunu’nun 147. maddesi, gözaltına alınanlara, savunma avukatı bulundurma hakları bulunduğunu ve baro tarafından kendilerine bir avukat tayin edilebileceğinin hatırlatılmasını zorunlu kılmaktadır. barolar, yeni kanunun yürürlüğe girmesinden sonra, zanlılar için avukat tayin oranında % 100 artış olduğunu bildirmişlerdir.

    türkçe bilmeyen zanlılar ve şahitler için ücretsiz tercüman sağlanması imkanı, yeni ceza muhakemesi kanunu ile güçlendirilmiştir. artık mahkemeler, kendi yetki alanlarında, tercümanlar da dahil olmak üzere bilirkişi listeleri belirlemek zorundadır. bununla birlikte, türkçe ve türkiye’de türkçe konuşmayan etnik grupların kullandığı diller arasında hukuki tercüme konusunda eğitim görmüş tercüman bulunmadığından, türkçe konuşmayan nüfus için etkili tercüme sağlanmasında halen zorluklar olabilir.

    yeni ceza kanunu, savunmanın haklarını güçlendiren çapraz sorgulama ilkesini de getirmektedir. bununla birlikte, bazı uygulamalar, iddia makamı ile savunmanın eşitliğini zedelemektedir. savunma makamı zemin seviyesinde yer alırken, iddia makamının yargıçların yanında daha yüksek bir platformda yer almasını sağlayan mahkeme salonlarının tasarımı, iddia makamını savunmaya karşı ayrıcalıklı bir konuma sokmaktadır. savunma avukatı hem duruşmanın hemen öncesinde mahkeme binasında (kısmen uygun mekanların olmaması nedeniyle), hem de duruşma süresince mahkeme salonunda temsil ettikleri kişilerle iletişimde zorluklar yaşamaktadır.

    cezaların yasallığı ilkesi anayasanın 38. maddesi ve ceza kanununun 2. maddesi ile belirlenmiştir.

    cezaların geriye yürümemesi anayasanın 38. maddesi ve ceza kanununun 7. maddesi ile tespit edilmiştir.

    suçla ceza arasında orantı bulunması ceza kanununun 3. maddesi ile garanti altına alınmıştır.

    ne bis in idem (aynı suçtan tekrar yargılanmama) ilkesi ceza muhakemesi kanunu’nun 223. maddesi ile sağlanmıştır.

    yolsuzlukla mücadele politikası ile ilgili olarak, türkiye, avrupa konseyi yolsuzluk ile ilgili ceza hukuku ve medeni hukuk sözleşmelerini ve oecd yabancı kamu görevlilerine rüşvetin önlenmesi sözleşmesini onaylamıştır. avrupa konseyi yolsuzlukla mücadele standartlarına uyumu izleyen yolsuzluğa karşı devletler grubu (greco)’na katılmıştır. bm yolsuzlukla mücadele sözleşmesi imzalanmış fakat henüz onaylanmamıştır.

    yeni ceza kanunu, rüşvet, nüfuz ticareti, görevi kötüye kullanma ve zimmet ile ilgili hükümler içermektedir. kanun yolsuzluk durumlarında hukuki kişilerin sorumluluğu kavramını da getirmektedir. kanun ayrıca, kamu alımlarında yolsuzluk konusunda ayrıntılı hükümler içermektedir. yolsuzluk suçları şimdi kanun ile ele alındığından yolsuzluk ile ilgili yasa tasarısı geri çekilmiştir. türk kamu yaşamındaki yolsuzluk kapsamında yasama dokunulmazlığı uygulamasının önemli bir sorun olarak tanımlanmasına rağmen bu alanda herhangi bir ilerleme kaydedilmemiştir. siyasi partilerin gelir kaynaklarında şeffaflık konusunda hiçbir ilerleme olmamıştır. kamu görevlilerinin mal bildiriminde bulunmaları zorunluluğu olmasına rağmen,bildirimlerin kapsam ve sıklığının arttırılmasına gerek vardır.

    kamu görevlileri etik kurulu eylül 2004’te faaliyete geçmiştir. 2004’te resmi kurumları kurul ile tam olarak işbirliği yapması konusunda talimatlandıran bir genelge yayınlanmıştır. kamu görevlileri etik davranış ilkeleri yönetmeliği nisan 2005’te kabul edilmiştir.

    yolsuzlukla mücadele sorumluluğu halihazırda, başbakanlık denetleme kurulu, tüm bakanlıkların teftiş kurulları, sayıştayve kamu ihale kurumugibi bazı kuruluşlar arasında bölünmüş durumdadır. teftiş kurullarının işleyişinin uluslararası en iyi uygulamalar ile uyumlu hale getirilmesi ve bağımsızlıklarının güçlendirilmesi gerekmektedir.

    yolsuzlukla mücadele için hükümet, parlamento ve diğer kurumlar tarafından oluşturulan çeşitli yapıların etkinliği ve yeterliliği kaygı konusu olmaya devam etmektedir. politikaların uyumluluğu ile eşgüdüm ve işbirliği seviyesi zayıftır. türkiye yolsuzlukla mücadele kurumlarının bağımsızlığını ve etkinliğini güçlendirmeye teşvik edilmektedir. ayrıca, hükümet, kamu idaresi ve sivil toplum arasındaki diyaloğun geliştirilmesine ihtiyaç vardır. buna ilaveten yolsuzluğun ciddi bir suç olduğuna ilişkin olarak kamuoyundaki bilinci artırmak amacıyla daha fazla çalışmalar yapılmalıdır. en yüksek siyasi düzeyde yolsuzlukla mücadeleye sürekli destek sağlanmalıdır.

    temel haklar konusunda, türkiye, avrupa konseyine 1949’da kuruluşundan kısa bir süre sonra üye olmuş ve avrupa insan hakları sözleşmesini 1954’te onaylamıştır. bireysel başvuru hakkı 1987’den beri mümkündür. türkiye bu sözleşmenin 1, 2, 3, 5, 6, 8 ve 11 sayılı protokollerini onaylamıştır.

    insan hakları alanındaki çalışmaları yürütmek üzere türkiye’de bir dizi kurum teşkil edilmiştir. bunlar reform izleme grubu, insan hakları başkanlığı ve parlamento insan hakları soruşturma komisyonunu içermektedir. özellikle insan hakları başkanlığı çalışmalarını insan hakları konusunda eğitim verme, şikâyetleri işleme koyma ve özel davalarla ilgilenme üzerinde yoğunlaştırmaya devam etmiştir. bununla birlikte, başkanlığın etkisi, bütçesinin sınırlı olması, ilgili bakanlıklar ile ilişkilerindeki konumunun yeterince tanımlanmamış olması ve yasama önerilerinde danışılmaması nedeniyle düşük düzeydedir. ekim 2004’ten mart 2005’e kadar insan hakları başkanlığı ve başkanlığa bağlı illerdeki insan hakları kurullarına 565 kişiden insan hakları ihlali şikayeti ulaşmıştır. kurul başına birden az şikayet anlamına gelen bu sayı, kurulların varlığı hakkında sınırlı bilgi sahibi olunduğunu ve/veya düşük düzeyde güven duyulduğunu akla getirmektedir. mahalli kurulların da kaynakları az olup, etkinlikleri başkanlıklarını yürüten vali yardımcısına bağlı olarak değişmektedir. içişleri bakanlığı inceleme bürosuna kurulduğu 2004’ten bu yana 1000’den fazla şikâyet ulaşmış olmasına rağmen, sadece bir olayla ilgili yürütülen soruşturma, bir kamu görevlisi aleyhine disiplin işlemi yapılması sonucunu doğurmuştur.

    türkiye’de barış zamanında uygulanan ölüm cezası ağustos 2002’de, aihs 13 numaralı protokolün ocak 2004’te imzalanması sonrasında da tüm koşullarda kaldırılmıştır.

    işkence ve diğer insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ya da cezalandırmayı yasaklayan yasal ve idari çerçevenin büyük bir bölümü gerçekleştirilmiş olup, türkiye’de işkence ve kötü muamele iddiaları ülkenin büyük bölümünde azalmaktadır. yeni ceza kanunu ve ceza muhakemesi kanunu işkence ile mücadeleyi güçlendirecek ilave maddeler getirmektedir. özellikle, yeni ceza kanunu işkence ve kötü muamele suçlarından mahkum olanlar için öngörülen hapis cezalarını arttırmaktadır. 2005 yılında il insan hakları kurulları gözaltı mahallerine bildirim yaparak ziyaretlere başlamıştır. bu izleme sürekli geliştirilmeli ve genişletilmelidir.

    her ne kadar bugüne kadar ilerleme sağlanmışsa da, işkence ve kötü muamelenin tamamen ortadan kaldırılması daha fazla çalışma gerektirmektedir. hükümetdışı örgütler ve yetkililer, aralarında doğu ve güneydoğudaki şiddet çerçevesinde yargısız infazlar da olmak üzere, işkence ve kötü muamele ihbarları almaya devam etmektedir. insan hakları derneği 2005’in ilk üç ayında işkenceye bağlı 331 şikayet almıştır. bu geçen yılın aynı dönemine kıyasla bir miktar azalma göstermektedir. özellikle bu tür suçları işleyenlere yönelik dokunulmazlıkla mücadelenin önemli oranda takviye edilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. 2004’te ele alınan 1831 olaydan 99’u hapis, 85’i para cezası ve 1631’i beraat ile sonuçlanmıştır. (bakınız bölüm b. 1. 2. insan hakları ve azınlıkların korunması)

    cezaevi sistemi açısından durum 1999’dan bu yana önemli ölçüde düzelmiştir. infaz hâkimliği ve izleme kurulları gibi yapılar kurulmuş ve avrupa konseyi işkencenin önlenmesi komitesinin (cpt) birçok tavsiyesi uygulanmıştır. sonuç olarak cezaevi koşulları son yıllarda büyük oranda düzelmiştir. rapor dönemindeki önemli bir gelişmeyi de toplum hizmeti ve denetimli serbestlik gibi çağdaş kavramları türk yasalarına sokan cezaların infazına ilişkin yeni yasanın aralık 2004’te yürürlüğe girmesi teşkil etmiştir.

    kişinin bütünlüğüne ilişkin konularda, yeni ceza kanunu insan organlarının ticaretini cezalandırmakta ve kişisel izin ve resmi onay olmadan insanlar üzerinde deney yapılmasını yasaklamaktadır. yasa ayrıca rıza dışı kürtaj ve kısırlaştırmayı da yasaklamaktadır. türkiye, insan hakları ve biyotıp sözleşmesine taraf olmakla beraber henüz ek protokollerini onaylamamıştır.

    anayasada yerini bulan özel hayatın gizliliği hakkı, kişi ve aile hayatına saygıyı öngörmektedir. ceza kanunu, özel hayatın ihlalini önlemek üzere, aralarında gizli ses kaydı ile ihlalin gerçekleşmesi halinde daha ağır asgari ceza da öngören madde içermektedir.

    veri korunması açısından, yeni ceza kanunu, kişinin siyasi, felsefi ve dini fikirleri, ırksal kökenleri, yasadışı ahlaki eğilimleri, cinsel hayatı veya başkalarının sağlık durumu veya sendikalarla ilişkisi hakkında yasadışı bilgi toplayan kişilerin hapis cezasına çarptırılmasını öngören hüküm içermektedir. yasada ayrıca, kişisel verilerin dağıtımı ve yasal süre çerçevesinde imhasına ilişkin maddeler bulunmaktadır. türkiye, avrupa konseyi kişisel verilerin otomatik işleme tabi tutulması karşısında kişilerin korunması sözleşmesini imzalamış ancak henüz onaylamamıştır. türkiye’de, kişisel verilerin korunmasına ilişkin kuralların uygulanmasını sağlayacak kurumsal çerçevenin kilit bir unsuru olarak veri muhafazasını denetleyecek bağımsız bir kurum oluşturmasına ihtiyaç bulunmaktadır.

    evlenme ve aile kurma hakkı anayasanın 41. maddesinde düzenlenmekte olup, eşlerin eşitliği temelinde ailenin korunmasına ilişkindir. medeni kanun evlenme ve boşanmaya ilişkin hukuki çerçeveyi belirlemektedir.

    vicdan özgürlüğü türk anayasasınca garanti altına alınmış olmasına ve ibadetin genellikle engellenmemesine rağmen, müslüman olmayan dini cemaatler özellikle hukuki kişilik, mülkiyet hakları, din görevlilerinin eğitimi ve vakıflarının yönetiminde ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmaya devam etmektedir. yürürlükteki hukuki çerçeve, dini cemaatlere dinlerini geliştirme ve koruma amacıyla, hukuki kişiliğe sahip dernek kurma hakkı tanımamaktadır. sünni olmayan geniş müslüman alevi cemaati türkiye’de resmi olarak tanınmamaktadır. (bakınız bölüm b.1.2 insan hakları ve azınlıkların korunması)

    türkiye mecburi askerlik hizmetine karşı vicdani ret hakkını tanımamakta ve vicdani redde ilişkin ilkeleri belirleyen avrupa konseyi tavsiyelerinde yer alan alternatif sivil hizmet imkanını sağlamamaktadır.

    anayasanın 26. maddesi ile güvence altına alınmış olan ifade özgürlüğü bağlamında, şiddet içermeyen görüşleri nedeniyle mahkum olmuş kişilerin durumu değerlendirilmektedir. şiddet içermeyen görüşlerin ifadesi ile ilgili mahkumiyet ve takibatların sayısı azalmakla beraber gazeteciler, yayınevleri, siyasi partiler ve insan hakları örgütleri sık sık hukuki tacize maruz kalmakta ve bazı durumlarda mahkum olmaktadırlar. son dönemde gerçekleştirilen yasal değişikliklerle durum iyileşmiş olmakla beraber, yapılan değişiklikler yargıya önemli oranda yorum hakkı tanıdığı gerekçesiyle gazeteci dernekleri ve diğerleri tarafından eleştirilmektedir. (bakınız bölüm b.1.2 – insan hakları ve azınlıkların korunması)

    anayasanın 34. maddesi ile teminat altına alınmış olan toplantı özgürlüğüne ilişkin olarak, türkiye’deki gösteri ve yürüyüşler sırasında polis tarafından aşırı güç kullanıldığına dair bazı raporlar mevcuttur. ilgili makamlar, bu tür uygulamalara gerekli yaptırımlarla karşılık verilmesini valilerden talep eden bir genelgeyi 2005 yılında da yayınlamışlardır. hükümet dışı kuruluşların toplantıları ile basın toplantılarının polis tarafından kayıt altına alındığına dair raporlar varlığını sürdürmektedir.

    dernek kurma özgürlüğüne ilişkin olarak, yeni dernekler kanunu, sivil toplum üzerindeki birtakım kısıtlamaların kaldırılması bakımından olumlu bir etkide bulunmuştur. bununla birlikte, devletin bütünlüğüne ve laiklik ilkesinin yorumlanmasına atıfta bulunan anayasa maddeleri, belirli dini ve kültürel çıkarları temsil eden derneklerin kurulmasını engellemek için halen kullanılabilmektedir.

    mülkiyet hakkı, anayasa’nın 35. maddesi ile teminat altına alınmıştır. 2003 yılında yabancılarca mülk edinilmesine imkan sağlayacak şekilde tadil edilen tapu kanunu’nun 35. maddesi, ulusal güvenliğe ve devletin birliğine ilişkin kaygılar nedeniyle nisan 2005’te anayasa mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. hükümet, yabancılara bu tür satışlara imkan sağlayacak yasa üzerinde çalışıyor olmakla birlikte, temmuz 2005’ten bu yana yabancılara gayrimenkul satışı gerçekleşmemiştir. uygulamada yunan uyruklular türkiye’de miras yoluyla mülk edinme hususunda sorunlarla karşılaşmakta, türkiye dışında yerleşik ve türk vatandaşlığı bulunmayan süryaniler de güneydoğu’daki mülklerini tescil ettirememektedirler. gayrimüslim dini topluluklar, mülkiyet haklarıyla bağlantılı bir takım sorunlarla karşılaşmaktadırlar (bakınız bölüm b.1.2 - insan hakları ve azınlıkların korunması).

    ayrımcılık yapılmaması bağlamında, haziran 2005’te yürürlüğe giren yeni ceza yasası ayrımcılığı muhtelif nedenlerle suç saymaktadır. ancak, müktesebatta düzenlendiği şekliyle istihdamda ayrımcılığın etkin biçimde yasaklanmasını temin edecek ileri yasal düzenlemelerinin benimsenmesi hususunda hiçbir gelişme sağlanmamıştır.

    çocuk haklarına ilişkin olarak, türk iş kanunu her ne kadar 15 yaşın altındaki çocukların istihdamını yasaklasa da, yasanın uygulama kapsamıyla ilgili olarak halen bazı eksiklikler bulunmaktadır. türkiye, bm çocuk hakları sözleşmesi’ni 1995 yılında onaylamıştır.

    ab vatandaşlarının hakları ve özelikle seçimlerde oy verme ve aday olma haklarına ilişkin olarak, anayasa’ya göre sadece vatandaş olanlar oy kullanma hakkına sahiptir. zamanı geldiğinde ülkede yerleşik ve türk uyruklu olmayan birlik vatandaşlarının, avrupa parlamentosu (ap) seçimleri ile belediye seçimlerinde oy kullanmalarına ve aday olmalarına izin verilmesi gerekecektir. ap ve belediye seçimlerindeki oy kullanma haklarına ilişkin ilgili müktesebatın aktarımını sağlayacak yasal düzenlemenin yapılması icap edecektir.

    yerleşme haklarına ilişkin olarak, kişilerin serbest dolaşımını, özellikle ab vatandaşlarının ülke topraklarına giriş ve kalış formalitelerini ve koşullarını düzenleyen müktesebatla uyum sağlanmasını teminen ivedi olarak gerekli yasal değişikliklerin yapılması gerekecektir.

    sonuç

    yargı bağlamında, özellikle yeni ceza kanunu ve ceza muhakemesi kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile kaydadeğer bir ilerleme sağlanmıştır. ilave 4000 hakim ve savcının alınmasına imkan veren yasanın kabulü de, yargı sisteminin verimliliği üzerinde önemli bir etki yaratacaktır. bununla birlikte, yargının bağımsızlığına ve özellikle adalet bakanlığı’nın hakim ve savcıların alımındaki etkisine ilişkin ciddi kaygılar varlığını sürdürmektedir.
    mahkemede iddia ve savunma makamları arasındaki eşitliğin sağlanmasına ve tüm vatandaşların adalete erişiminin olanaklı kılınmasına dönük ilave adımlara ihtiyaç bulunmaktadır.

    geçtiğimiz yıl, yolsuzlukla mücadele tedbirlerinin benimsenmesi hususunda bazı ilerlemeler sağlanmıştı. ancak araştırmalar, türkiye’de yolsuzluğun halen çok ciddi bir sorun olmayı sürdürdüğüne işaret etmektedir. yolsuzlukla mücadelede daha iyi işbirliği ve eşgüdüme ihtiyaç bulunmaktadır ve ideal olarak bunu teminen bağımsız bir yapının kurulması gerekmektedir.

    genel olarak, 1999’dan bu yana temel haklara ilişkin türkiye’deki durum önemli ölçüde iyileşmiştir. ancak rapor döneminde reform sürecinin ivmesi azalmıştır ve özellikle reformların uygulanması bakımından daha fazla ilerleme gereklidir (ayrıntılar için insan hakları ve azınlıkların korunması bölümüne bakınız.)

    9 kasım 2005 tarihli ilerleme raporundan.
  • genel olarak, yargı alanında bir miktar ilerlemerden bahsetmek mümkündür.

    yargının bağımsızlığı alanında, yarsav aday hakim ve savcıların seçim sürecinde adalet bakanlığı’nın rolünü sınırlamak ve ayrıca 600 civarında aday hakim ve savcının alınmasına ilişkin olarak planlanan sınavlara (hakim ve savcıların seçimine ilişkin usül çerçevesinde, hukuk fakültesi mezunları adalet akademisi sınavlarına katılabilir ve böylece aday hakim ve savcı olabilirler.) dair yürütmeyi durdurma amacıyla 2006 ekim ayında danıştay’a başvuruda bulunmuştur. bu nedenle sınavlar yapılamamıştır. 2007 mart ayında danıştay, yazılı sınavın öğrenci seçme ve yerleştirme merkezince düzenlenmesi, sınavların bir bütün olarak tarafsız ve objektif bir anlayışla yapılması gerektiği, mülakat kurulunun danıştay ve yargıtay’ı temsilen adalet akademisi üyelerini de içermesi gerektiği yönünde karar vermiştir. haziran ayında, adalet bakanlığı ilgili yönetmeliği danıştayın belirlediği şartları görünüşte karşılayan şekilde değiştirmiş ve sınavları kasım 2007’nin başı için planlamıştır. bununla birlikte, 2007 ağustos ayında yarsav, yeni yönetmeliğin de yürürlükten kaldırılması için danıştay’a başvuruda bulunmuştur. dava halen danıştay’ın önündedir.

    2006 yılındaki mahkeme kararına göre, hakimler ve savcılar sicil dosyalarına erişebilmekteydiler. ocak 2007’de, adli müfettişlere ilişkin olarak adalet bakanlığınca yayımlanan yeni yönetmeliğe göre bu artık mümkün değildir. bu yönetmelik ayrıca, halen diğer alanların yanısıra kurulacak olan bölge istinaf mahkemeleri* ile ceza infaz kurumlarından sorumlu olan müfettişlerin sorumluluk alanlarını genişletmektedir. mart ayında, yarsav danıştay’a başvurarak müfettişlerin adalet bakanlığı’na bağlı olmaması gerektiğini ileri sürerek yönetmeliğin yürürlükten kaldırılmasını talep etmiştir. dava halen devam etmektedir.

    hakimler ve savcılar yüksek kurulu’nun oluşumu ve adli müfettişlerin raporlama zinciri konularında hiçbir ilerleme olmamıştır. ek olarak, kasım 2006’daki nihai kararında hakimler ve savcılar yüksek kurulu, şemdinli davasındaki iddianameyi hazırlayan savcıyı görevden almıştır.* (2006 mart ayında, şemdinli bombalamasına ilişkin olan ve kara kuvvetleri komutanı ile üst düzey komutanlara yönelik suçlamalar içeren iddianamenin yayımlanması üzerine, genelkurmay başkanlığı iddianameyi eleştirmiş ve anayasal sorumluluk taşıyanlara harekete geçmeleri çağrısında bulunmuştur. nisan 2006’da, hakimler ve savcılar yüksek kurulu savcıya ilişkin suçlamaları gözden geçirmiş, en ileri düzey disiplin uygulaması olan görevden almayı uygulamıştır. bu orantısız olarak görülmüş ve yüksek kurul’un diğer devlet kurumlarından bağımsızlığı hakkında soru işaretlerine yol açmıştır)

    yargının tarafsızlığına ilişkin kaygılar devam etmektedir. yeni cumhurbaşkanının nisan ayında seçilmesi bağlamında, anayasa mahkemesi 4’e karşı 7 oyla 2/3 toplantı yeter sayısının (367 milletvekili) tbmm’de cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci ve ikinci turları için gerekli olduğu kararına varmış ve oylamanın ilk turunu iptal etmiştir. bu karar kuvvetli siyasi tepkilere ve anayasa mahkemesinin bu kararı alırken tarafsız olmadığına dair iddialara yol açmıştır. anayasa mahkemesi, cumhurbaşkanının parlamento tarafından seçilmesine ilişkin olarak fiiliyatta 1/3 engelleyici azınlığı ortaya çıkartmıştır.

    yargının profesyonelliği ve yeterliği hususunda, adalet bakanlığı ve adalet akademisi, hakimler, savcılar ve mahkeme personeli için geniş kapsamlı eğitim düzenlemiştir. eğitim, diğer konuların yanı sıra, yeni ceza kanunu ve ceza usulü kanunu, ifade özgürlüğü, istinaf mahkemeleri, mahkeme idaresi, internet suçları ve çocukların yargısı konularını kapsamıştır. bununla birlikte, adalet akademisi, tüm yargı sistemini kapsayacak bölgesel düzeyi de içeren güçlü ve bağımsız bir eğitim sağlayacısına henüz dönüşememiştir.

    yargının etkinliği hususunda, hakimler mahkemelerin görülmesi sırasında ulusal yargı ağı projesi’nin (uyap) olumlu sonuçlarının görüldüğünü bildirmişlerdir. avukatlara dair bir portalın mart ayında ağ’a dahil edilmesiyle avukatlar şimdi devam eden davalarını elektronik olarak takip edebilecek, yeni davalar açabilecek, davalarına ilişkin belgeleri mahkemelere gönderebilecek, yargılama bedel ve masraflarını ödeyebilecek konumdadırlar. mayıs ayında, adalet bakanlığı, telekomünikasyon kurumu ve noterler birliği ile bilgi değişimi konularında iki protokol imzalamıştır.

    türk makamlarınca sağlanan bilgiye göre, yargı için ayrılan mali kaynaklar 2005 yılındaki 409 milyon avrodan 2006 yılında yaklaşık 482 milyon avroya çıkmış olup, 2007 yılında bu rakamın 865 milyon avroya çıkması planlanmaktadır. bu, bütün yargı mensuplarının maaşları ve sosyal güvenlik ödemeleri ile yargının hizmetlerini ve gayrimenkul alımlarını kapsamaktadır. 3 ekim 2006’dan 27 nisan 2007’e kadar yeni atanan hakimlerin sayısı 864, savcıların sayısı ise 476 olmuştur. bu çerçevede, 1 mayıs 2007 itibarıyla, hakimlerin toplam sayısı 6785 ve savcıların toplam sayısı 3744 olmuştur. rapor döneminde, sulh hukuk, ceza, icra, iş, çocuk ve idare olmak üzere 21 yeni mahkeme kurulmuş; ayrıca ankara, diyarbakır ve erzurum bölge istinaf mahkemeleri dahil olmak üzere 10 yeni adliye binasının inşaatına başlanmıştır.

    bununla birlikte, ceza usulü kanununun öngördüğü iddianamenin geri çevrilmesi, uzlaşma ve çapraz sorgulama uygulamada yeterince kullanılmamıştır. bölge istinaf mahkemelerine ilişkin olarak, bu mahkemeleri kuran 2004 yılında yürürlüğe giren mevzuata göre mahkemelerin 2007 haziran ayında faaliyete geçmeleri gerekiyordu, ancak uygulamada bu gerçekleşmemiştir. son olarak, 2006 kasım ayında kabul edilen mevzuatla avukatlık lisansı için yapılan baro sınavı kaldırılmıştır. bu hükmün uygulanmasının, mesleki olarak daha düşük standartlara yol açabileceği için izlenmesi gerekir.

    yargı reformu alanında önemli gelişme olmamıştır. adalet bakanlığı’nda 2006 eylül ayında kurulan strateji geliştirme müdürlüğü tübitak ile işbirliği içinde mahkemelerin gelecekteki ihtiyaçlarını belirlemek amacıyla alan araştırmaları başlatmıştır. yargı için genel bir ulusal reform stratejisi ya da bunu uygulamaya yönelik bir plan yoktur.

    yolsuzlukla mücadele alanında sınırlı ilerlemeden bahsedilebilir.

    kamu yönetiminde şeffaflık alanında, bilgi edinme kanununda yapılan değişikliklerin sonucu olarak bilgi edinme hakkının kullanımı artmıştır. resmi istatistiklere göre, toplam 864.616 bilgi edinme başvurusu yapılmış ve kamu kurumları başvuruların yüzde 86.40’ına olumlu şekilde yanıt vermiştir. bilgi edinme değerlendirme kurulu bu istatistiklerin güvenilirliğini kontrol etmemektedir.

    bununla birlikte, yolsuzlukla mücadele için kurumsal yapılanma ve yasal çerçevenin güçlendirilmesi alanlarında ilerleme kaydedilmemiştir. seçim kampanyalarının finanse edilmesi gibi yasal çerçevedeki zayıflıklar devam etmektedir. milletvekili dokunulmazlığının sınırlandırılması konusunda ilerleme olmamıştır. milletvekilleri ile akademisyenler, ordu ve yargı mensupları gibi diğer kamu görevlisi gruplarına ilişkin etik ilkeler bulunmamaktadır. 2004 yılında kurulan kamu görevlileri etik kurulu hala başbakanlığa bağlı olup, ayrı bütçesi ya da kendi personeli bulunmamaktadır. bu durum, kurulun, etik ilkelere saygının izlenmesi ve şikayetlerin soruşturulması görevlerinin gereği gibi yerine getirilmesinde sınırlamalara yol açmaktadır.

    avrupa konseyi’nin yolsuzluğa karşı devletler grubu’nun (greco) türkiye’deki yolsuzluğa ilişkin 2005 değerlendirme raporunda yeralan toplam 21 tavsiyenin uygulanmasına ilişkin özel bir ilerleme kaydedilmemiştir. greco raporu, türk yönetimi ve sivil toplum kuruluşlarıyla çok sayıda temasa dayalı olup, dokunulmazlıkların sınırları ve kapsamı, yolsuzluktan elde edilen gelirler ya da kamu yönetimi içinde yolsuzluk gibi konuları içeren geniş bir alanı tahlil etmektedir.

    kamu sektöründe, merkezi ve yerel yönetimler için yolsuzluk yaygın bir meseledir. özel sektörde göreceli olarak daha sınırlı bir boyutu vardır. türk ceza kanunu, özel sektörde yolsuzluğu, kamu teşebbüslerinde rüşvet gibi alanlarda kısmen suç saymaktadır.

    kapsamlı bir yolsuzlukla mücadele stratejisi ile yolsuzlukla mücadele ve yolsuzluğu önlemek için etkin uygulayıcı kurumlar içeren bir plan hala yoktur. böyle bir stratejinin geliştirilmesi en üst siyasi düzeyde ele alınmayı gerektirmektedir.

    temel haklar bakımından yasama alanında sınırlı ilerleme olmuştur.

    insan haklarını izleme ve geliştirmeyle sorumlu kurumlar alanında ilerleme olmamıştır. insan hakları başkanlığı gibi, bu kurumlar bağımsızlıktan ve kaynaklardan yoksundur. kamu denetçiliği kurumu (ombudsman) kurulmasına dair kanun, kasım ayında cumhurbaşkanı tarafından veto edilmesi üzerine hala anayasa mahkemesinin önündedir. anayasa mahkemesi kanunun yürütmesini durdurmuş olmakla birlikte, henüz kararını vermemiştir.

    işkencenin, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele ya da cezalandırmanın yasaklanması alanında, yasal güvenceler olumlu sonuçlar doğurmaya devam etmektedir. işkence ve kötü muamele vakalarının azalan eğilimi teyid edilmiştir. bununla birlikte, özellikle gözaltı başlamadan önce işkence ve kötü muamele olduğuna dair ihbarlar devam etmiştir. dokunulmazlık endişe kaynağı olmaya devam etmektedir. güvenlik güçleri mensuplarının insan hakları ihlalleri yaptıklarına dair iddialara ilişkin hızlı, tarafsız ve bağımsız soruşturmalar bulunmamaktadır. işkencenin önlenmesi sözleşmesi ihtiyari protokolünde öngörüldüğü üzere, tutukevlerinin ulusal kurumlarca bağımsız şekilde izlenmesi yapılmamaktadır.

    özel ve aile hayatı ile haberleşmeye saygı alanında, polis vazife ve selahiyetleri kanunu’nda 2007 haziran ayında yapılan değişiklikle, güvenlik güçleri sürücü ehliyeti, pasaport ya da silah ruhsatı için yapılan başvurularda parmak izi ve resim almakla yetkilendirilmiştir. bu veriler 80 yıla kadar saklanabilir. kişisel verilerin korunması genel müdürlüğü’ne, haziran 2007’de 29. madde veri koruma çalışma grubu’nda gözlemci statüsü verilmiştir. genel müdürlüğün bir temsilcisi şimdi çalışma grubuna katılım sağlamaktadır. ancak, genel müdürlüğün yeterli personeli yoktur. türkiye’nin, mevzuatını veri koruma direktifiyle uyumlaştırması ve bu bağlamda tam bağımsız bir veri koruma denetim kurumu kurması gerekmektedir.

    düşünce, vicdan ve din özgürlüğü alanında, kasım ayında kabul edilen mevzuat nüfus kütüklerinde din hanesinin doldurulması gerekliliğini kaldırmıştır.

    muhtelif bakanlıklardan üst düzey yetkililerden oluşan bir heyet gayri-müslim cemaatlerin dini liderlerini haziran ayında istanbul’da ziyaret etmiştir. bu ziyaretin ardından, içişleri bakanlığı, gayri-müslim türk vatandaşlarının din özgürlüğüne ilişkin yayımladığı bir genelgeyle gayri-müslim vatandaşlara ve ibadet yerlerine karşı ferdi suçların arttığını kabul ederek, valilerden gerekli önlemleri almalarını istemiştir. bununla birlikte, gayri-müslim cemaatlerin ve alevilerin karşılaştıkları sorunlar devam etmektedir. malatya’da bir yayınevinde çalışan 3 protestan hıristiyan nisan ayında öldürülmüştür. * cinayet, ülkede hoşgörü ortamının yerleşmesine katkıda bulunmayan açıklamaların ve basın haberlerinin yapıldığı bir ortamda gerçekleştirilmiştir. haziran ayında yargıtay bir davada ekümenik patrikiğin kutsal sinodu aleyhine karar vermiştir. davalıyı beraat ettiren mahkeme, türk mevzuatında patrikhane’nin ekümenik olduğu yönünde bir dayanağın bulunmadığına; dini bir kurum olan patrikhane’nin tüzel bir kişiliğe sahip olmadığına; patrikhane’deki din adamı seçimlerinde seçime katılacak ve seçilecek kişilerin türk vatandaşı olması ve seçimler esnasında türkiye’de çalışıyor olması gerektiğine hükmetmiştir. bu karar, patrikhane’nin ve diğer gayrimüslim dini cemaatlerin aihs kapsamında garanti altına alınan haklarını kullanmalarının önünde ilave zorluklar yaratabilecektir. alevi inanışına mensup bir ailenin yaptığı başvuru üzerine 9 ekim 2007 tarihinde aihm, oybirliğiyle, aihs’nin 1 nolu protokolünün 2. maddesinin (eğitim hakkı) ihlal edildiğine karar vermiştir.

    vicdani red ile ilgili hususlarda herhangi bir ilerleme olmamıştır. türkiye, bugüne kadar aihm’nin, türkiye’ye karşı ülke kararını uygulamamış; vicdani veya dini sebeplerle askerlik hizmeti yapmayı reddedenlerin askeri emirlere ısrarla itaatsizlik gösterdikleri gerekçesiyle mükerreren cezai takibata uğramalarını ve mahkûm edilmelerini engelleyecek yasal düzenlemeleri yapmamıştır.

    basın özgürlüğü ve basında çoğulculuk da dâhil olmak üzere ifade özgürlüğü bağlamında, türk ceza kanunu’nun bazı maddelerinin, özellikle de 301. maddenin, uygulaması birçok cezai takibata ve zaman zaman da, diğer konuların yanısıra, ermeni ve kürt konularıyla askeriyenin rolü konusunda, şiddet içermeyen düşüncelerini ifade eden kişilerin mahkûmiyetine yol açmıştır. insan hakları savunucularına, gazetecilere, yazarlara, yayıncılara, akademisyenlere ve aydınlara karşı adli takibat ve tehditler, ülkede oto-sansüre yol açan bir ortam yaratmıştır.

    vatandaşlar, siyasi parti ve sendika kurmak da dâhil olmak üzere toplanma ve dernek kurma özgürlüğü bağlamındaki haklarını, çoğu durumda, yetkili mercilerin ve güvenlik kuvvetlerinin müdahalesi olmadan kullanabilmektedirler. ancak, istanbul’daki 1 mayıs gösterileri esnasında güvenlik kuvvetlerinin aşırı güç kullanmalarına ilişkin olarak bir soruşturma yürütülmektedir.

    sosyal olarak dezavantajlı ve özürlü kişilere muamele ve ayrım gözetmeme ilkesi bağlamında, türkiye, özürlü kişilerin hakları bm sözleşmesi’ni mart ayında imzalamıştır. yeni mevzuat, ayrımcılık konusunu iş piyasasında cinsiyet temelinde ele almaktadır (ayrıca bakınız fasıl 19 – istihdam ve sosyal politika). ancak, özürlülük konusunda veri ve araştırma eksikliği, bilgiye dayalı politika belirlenmesini önlemektedir. ayrımcılığa karşı yasal çerçeve eksiktir ve yaş ile cinsel tercih temelinde ayrımcılığa karşı koruma sağlamamaktadır.

    eğitim hakkı bağlamında, kızların okula gitmelerinin artırılması arttırılması kampanyaları devam etmektedir. buna rağmen, okul yaşına gelmiş çocukların yaklaşık %10’u okula devam etmemektedir. sorunun bölgesel ve cinsiyete dayalı bir yönü bulunmaktadır: okula gitmeyen çocukların çoğunluğu ülkenin güneydoğu bölgesindendir ve kızlardan oluşmaktadır.

    mülkiyet hakkı bağlamında, gayrimüslim dini cemaatlerin karşılaştıkları sorunlara ilişkin olarak herhangi bir gelişme yoktur. kasım 2006’da kabul edilen ve yürürlüğe girdiği ve uygulandığı takdirde gayrimüslim dini cemaatlere ilişkin bazı konulara çözüm sağlayabilecek olan vakıflar kanunu, dönemin cumhurbaşkanı sezer tarafından veto edilmiş ve o zamandan beri meclis’te yeniden kabul edilmemiştir. kanun şu anda yeni meclis’in önündedir. aralık ayında aihm, türkiye’nin bir azınlık vakfının haklarını, vakfın bir mülkü bakımından, ihlal ettiğine ve mülkün ya iade edilmesine ya da vakfın zararının mali bakımdan tazmin edilmesine hükmetmiştir. cemaat vakıfları, mülkiyetlerine yetkili merciler tarafından el konulması bağlamında, sorunlarla karşılaşmaya devam etmektedirler.

    cinsiyet eşitliği ve kadın hakları ve özellikle aile içi şiddet bağlamında, ailenin korunmasına dair kanun’da nisan ayında yapılan değişikliklerle evli olmalarına rağmen fiilen ayrı evlerde yaşayan ve ayrı çalışma yerlerinde bulunan eşler kapsam içine alınmış ve şiddete başvuran aile bireyinin bir sağlık kuruluşunda muayene veya tedaviye mahkeme tarafından zorlanabilmesine yeni bir önlem olarak yer verilmiştir. ayrıca kanun, mağdurların yasal süreçle ilgili yükünü hafifletmek amacıyla, başvurular ve mahkeme kararlarının uygulanması için ücret alınmamasını öngörmektedir. ocak ayında adalet bakanlığı bir genelge yayımlayarak, töre ve namus cinayeti davalarının savcılar tarafından ivedilikle, gizlilikle ve insancıl bir şekilde ele alınmalarını istemiştir. ancak, kadınlar ülkedeki siyasi ve ekonomik hayata katılımları bakımından düşük düzeyde kalmaya ve şiddetin mağdurları olmaya devam etmektedirler (ayrıca bakınız fasıl 19 – sosyal politika ve istihdam).

    çocuk haklarıbağlamında, çocuk işçiliği konusunda yürütülen bir saha araştırması, çalışan çocukların 1999 yılındaki %10,3’lük oranının 2006 yılında %5,9’a düştüğünü ortaya çıkarmıştır. ilköğretimdeki cinsiyetler arasındaki fark 2005-2006 öğretim yılındaki %5’lik orandan 2006-2007 öğretim yılında %4,6’ya düşmüştür. çocuk koruma kanununun uygulama yönetmeliği yürürlüğe girmiş; çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığı çocuk yoksulluğu konusunda ulusal bir strateji belirlenmesi için çalışma başlatmıştır. doğum kaydı yapılmamış çocukların oranında 10 yıl önceyle mukayese edildiğinde önemli bir düşüş görülmektedir. ancak, beş yaş altındaki çocuklardan, doğum kaydı yapılmamış olanların oranı ülkenin doğusunda hala yüksektir. çocuk işçiliği, mevsimlik tarım işlerinde ve sokaklarda hala yaygındır. çocukların (sosyal esirgeme) kurumlarında maruz kaldıkları muamele tarzı hala endişe kaynağıdır. çocukların eğitim hakkı bağlamında, ilköğretime katılma oranı %90’larda seyretmeye devam etmekte ve bu konuda ilave çabalara gerek bulunmaktadır.

    özgürlük ve güvenlik ile adil yargılanma hakkı bağlamında, mahkemelerde düzenli ve profesyonel bir tercüme sistemi kurulması konusunda ilerleme kaydedilmemiştir. tercümanlar, bilirkişi listesine dahil edilmemiş ve ekseriyetle yardımcı mahkeme personeli arasından çağrılmaktadır.

    adli yardım bağlamında, türk ceza kanununda ve ceza muhakemeleri usulü kanununda aralık ayında değişiklikler yapılmıştır. bunlar, diğer unsurların yanısıra, zorunlu olarak bir savunma avukatı görevlendirilmesi ile ilgilidir. zanlı veya müdafiinin bir savunma avukatı olmadığı ve iddia makamının asgari beş yıldan fazla hapis istemiyle dava açtığı durumlarda zanlının veya müdafiinin talebi olmaksızın bir savunma avukatı atanacaktır. daha önceden, üst sınırı 5 yıl veya daha fazla olan suçlarda zanlılar ve müdafiiler için bir savunma avukatı atanmaktaydı. zorunlu savunma avukatı görevlendirilmesi kapsamına alınan suçlar böylece sınırlandırılmış olabilecektir. bu değişikliğin uygulamaya bakarak değerlendirilmesi gerekmektedir. yönetmelik ücretlerini mahkeme masrafları arasında saymaktadır ve böylece mahkûmiyet halinde devlet müdafiinin mali durumuna bakmaksızın bunları geri alabilecektir. barolar hizmetin verildiğini tasdik etmekte ve savcılık da ödemeleri onaylamaktadır. özel hukuk konularında adli yardıma ilişkin herhangi bir özel gelişme kaydedilmemiştir.

    mahkemelerin ağır iş yükü duruşmalar için yeterli zaman bırakmamakta; böylelikle çapraz sorgu ilkesinin işletilmesi zarar görmeye devam etmektedir. buna ilaveten, hakimler ve avukatlar yeni uygulama konusunda eğitime ihtiyaç duymaktadırlar.

    azınlık hakları ve kültürel haklar bakımından türkiye’nin tutumunda değişiklik yoktur. uygulamanın uluslararası standartlar çizgisine gelmesine ilişkin olarak herhangi bir ilerleme yoktur.

    ab vatandaşlarının hakları bakımından herhangi bir gelişme yoktur.

    sonuç

    yargının etkinliği bakımından bir miktar ilerleme olduğu söylenebilir. ancak, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda endişeler devam etmektedir. kapsamlı bir ulusal yargı reformu stratejisi veya bunu uygulamaya ilişkin bir plan bulunmamaktadır.

    yolsuzluğa karşı kapsamlı bir strateji geliştirme ve yasal çerçeveyi güçlendirme konusunda fazla bir ilerleme kaydedilmemiştir. yolsuzluğu önleme ve yolsuzlukla mücadele konusunda kapsamlı bir strateji veya eylem planı bulunmamaktadır.

    temel haklar bakımından, mevzuatta ve uygulamada sınırlı bir ilerleme kaydedilmiştir. belli başlı konular halledilememiş ve önemli sorunlar var olmaya devam etmektedir. son olarak, özellikle azınlıklar ve din konularında ülkenin içinde bulunduğu atmosfer temel haklara tam manasıyla saygı duyulmasına yardımcı olmamakta ve temel hakların fiilen kullanılmasını sınırlandırabilmektedir.
hesabın var mı? giriş yap