• ayn rand tarafindan altina imzami atacak kadar guzel tanimlanmi$ ve kar$i tavir alinmi$ olan, son gunlerin pek populer spirituel ogreti (satir arasi) yumurtlamasi.* olaylara tepkisiz kalan, bana dokunmayan yilan bin ya$asin diyen androidler yaratmayi hedefler.
    (bkz: #11113549)
  • forrest gump’ı düşünün. onun için sihir sürekli ortaya çıkmaya devam ediyordu çünkü o her şey için izin vermedeydi. herhangi bir şeyi yargılamayarak onun için meydana gelebilecek olasılıkları kısıtlamadığı için hayatı sihirliydi. yargılayacak kadar zeki olmadığını söyleyebilirsiniz. belki de yargılamayacak kadar zekiydi.

    bu sebeple ‘sizin bakış açınız realitenizi yaratır. realite sizin bakış açınızı yaratmaz.’ yargısızlıktan işlemeyi seçerseniz, sizin hayatınız da daha çok forrest gump’ın ki gibi ortaya çıkabilir.
    bu kulağa daha eğlenceliymiş gibi gelmiyor mu? ‘
  • bütün hayat budur.
    milyarlarca yıldır burada olup taze kalan şey.
    yargısız an’ın binbir şekli.

    hiçbir yere sığmayan, aslında burada olup biten hiçbir şeye tam olarak ait olmayan, sahiplikleri bütünlük olarak gören biz, hayatın kendisiyiz.
    kıymetimizi bilmemiz gerek, çok ince ve düşünceli olmak gerek.

    bu incelikler içinde, sahipliklerimizi hangi bağlar ile kurduğumuz oldukça önemli. sevgi, neşe, güven, sadakat üzerinden sahiplik değil, bütünlük oluşturabiliyorsak ne mutlu. çünkü, sahipliği “ben” ile ilintilediğimiz zaman, orada bir kaybeden, mahrum kalan oluyor. yani, diğerini sözde eksik görmenin bir başka yolu. doğru duyguların, doğru kanaatlerin sapkın kolları.

    maalesef ki kolektif ya da bireysel “ben”lerin; neden oldukları yıkımın, boyutları dışında, hiçbir farkları yok. bu yüzden, içinde “ben’im” olan her şey sakıncalı bir hal. içerik sakıncalı olmasa da temiz suyun kirli suya karışması gibi bir durum.

    işin acıklı bir diğer yönü ise, bu oyunda, “bu benim” diyen, kendini diğerlerinin “benim” dediği şeyden mahrum ediyor. bir uzvu bile bile kesmek kadar üzücü değil mi?

    bir “ben”, karşılığında aynı güçte diğer bir “ben”i oluşturuyor.
    tabii, gerçekten diğeri diye bir şey varsa…
    aklın yolu da bir tek kalbe bağlı.

    mantık düz: “hepimizin” ya da “bu benim değil. bu yalnızca
    budur” diyen kazanıyor.

    iddiasına düştüğümüz her şey, çok ciddi kılıklara bürünmüşse de enikonu birer oyuncak. cebimizdeki mavili, kırmızılı kartlar da dahil olmak üzere.

    son tahlilde, kafalardaki “öteki” hayalini yok etmek için bir yol var: aslında ben'lik taslayan ben'lerin değil, bizi kendine çağıran, hepimizdeki bir tek gerçek ben'in varlığını fark etmek. bütün kalmak ve sahipliği unutmak, her şeyin sahibini hatırlamak.

    ne güzel demiş yunus emre:
    ‘’bir ben var, benden içeri.''
hesabın var mı? giriş yap