• dikey mimariye alternatif olarak çıktığı sürece aynı metafizik havayı soluyacak hede.

    ilk incelememizde kelime(architecture) ilke, baş, lider gibi anlamlarını görebileceğimiz arkhi ve yapıcı, edici, planlayıcı anlamlarını görebileceğimiz tektwn kelimelerinden oluşmaktadır. yani şimdi almış olduğu form bir açıdan erkek formudur. ilke diken adam işte; fallus dikiyor etrafa. bu da şaşırılmayacak biçimde "dikey" mimariyi "yaratan" bir çerçevedir, eğer böyle bir mimari varsa.

    ikinci incelememizde kelime(mimari/mimarlık) imar etme, inşa etme, bayındır etmek anlamlarını çağırır ve kökü mr'dir. ümran ve ömür kelimeleri de bu kökten türemektedir. ümran canlandırmak, şenlendirmek demektir. canlandırmak, dirilmek iki türlü algılanabilir. dikilmek, penisin "ben buradayım" demesindeki gibi, ya da "yayılmak" ve toprağın çimlenmesi, yavaş yavaş ağaçta her tarafın yapraklarla dolması gibi. buna "yatay" mimari mi demeliyiz?

    diyebiliriz elbette ama belirttiğimiz gibi yatay olsun dikey olsun klasik olanın yıkılması kolay bir iş değildir.

    bunu böyle yaparken kişi kendini en sonunda klasikleşmiş hatta yayılarak klasikliği de her yere bulaştırmış olarak bulabilir.
  • bazı sabahlar ofise gelinince karşılaşılan durum.
  • (bkz: kadın)
  • bundan kelli ülkemizde esas alınacak kentsel mimari yapıdır.

    -müstakil ev (1 adım ötesi bahçe, çiçek spor alanı)
    -olası depremde güvenli yapı
    -şehir planlaması, temiz ve güzel görünüm
    -prefabrik anlayışın benimsenerek beton yığınından kurtulmak
    -bölgesel kontrol (emniyet teşikilatı veya konum kolaylığı)
    -bölgesel spor ve aktivite tesislerine kolay ulaşım.

    gibi artıları olsa da gel gör ki 2013 yılından beri neden toki inşaatları devam etmekte?

    (bkz: rant)
  • istanbul için konuşulan versiyonunun amacı kuzey ormanlarını yerleşime açmaktır. yani estetik vs işin bahanesi.
  • ya gerçekten akıl tutulması yaşıyor insanlar.

    mimarinin yatayı dikeyi olmaz.

    siz gidip bir gökdelen diker, bunu da 200 metrelik bir çemberin içine koyarsanız, mis gibi yeşil alanlar yaratırsınız insanlara. ama bitişik nizam, 8 katlı binalar yanyana gidiyor. 25 katlı rezidans kulesi, hemen ötesinde bir rezidans kulesi daha. bunlar mimari ile değil, şehircilik ile hallolacak işler. sosyal alanı olmayan, dolaşacak alanı olmayan, 120cm kalıdrımlı bloklar silsilesi yaratılıyor. laf ebeliği yapmak mevcut hükümetin en büyük marifeti olduğu için şimdi de tutturmuşlar bir yatay mimari, onun üzerinden yürüyorlar.

    halbuki imarları kat ile, yükseklik ile değil de, hacim ile versek bu sorunların çoğu ortadan kalkacak. isteyen mevcut alana yayılır ama alçak yapı yapar, isteyen yüksek yapı yapar, ama sosyal kullanım alanını arttırır.

    şimdi çekme sınırıdır, çıkmadır, vs. daha çok yazarım da, detaylarda boğulmayalım.
  • mucize sanılan dandik reçete.

    eğer abd'deki gibi geniş ve kıraç boşluklarınız varsa, otomobil ve yakıt ucuzsa hobi olarak düşünebilirsiniz. ama bunu tr'de uygulamaya kalkarsanız şunlarla karşılaşırsınız:
    - daha geniş alanda imar uygularsınız.
    - tarım alanları, hatta orman alanlarına yayılmanız gerekir.
    - su, kanalizasyon, elektrik, doğalgaz, fiberoptik altyapıya daha fazla kamusal kaynak ayırırsınız. hizmetlerin birim fiyatı artar, verimsizleşir, niteliği düşer.
    - toplu ulaşım da verimsiz olur (uzun mesafede seyrek nüfuslu duraklar). otomobil kullanmanız gerekir. yakıt tüketimi artar.
    - her konutu ayrı ısıtıp soğutursunuz. enerji tüketimi artar.
    - çim yapmak için herkes gübreye, pestisidlere asılır. su ve toprak kirliliği oluşur.

    peki bunun çaresi dikey mimari mi ? hayır. bunun çaresi doğru mimari.
    topoğrafyaya, toprak niteliğine, orman örtüsüne, nüfusa, gelir düzeyine, iklim koşullarına göre oluşturulmuş bir mimari anlayışı.

    ülkemizde mimar="müteahitin istediği standart projeyi çizip söve ve alu profil ile süsleyen görevli" maalesef. (mimarları suçlamıyorum; onların da bu işten mutsuz olduğuna eminim.) bu koşullar altında doğru mimariye ulaşmak bir hayli zor.
  • dünyanın yüzölçümü 510.100.000 kilometrekare, sulardan oluşan alanı dolduracak materyalimiz olmadığına göre karada işimizi görecez. karasal yüzölçümü 149.000.000 kilometrekare, dünya nüfusu 2017'de 7.530.000.000 ve hala artmaya devam ediyor. bir insanın kişisel alanı en az 1 metrekare desek, daha tarım yapılacak, yollar, işyerleri ve alan kullanılacak daha bir çok konut dışı mekan. dünya sadece bizim de değil, hayvanlara da alan ayırmalısın. karasal yüzölçümü sınırlı, ama sema sonsuz, çık çıkabildiğin kadar.

    belki meslektaşlarım söylediğime katılmayabilir fakat yatay mimariyi savunanlar dünyanın katilleridir.
  • (#100658218)

    yazara aynen katılmakla birlikte, daha radikal bir çözüm için öncelikli yapılması gereken şeyin "nüfus kontrolü" olduğunu belirtmek isterim. nüfus artışını kontrol altına almadan hiçbir mimari yaklaşım çözüm olmayacaktır.

    akape adlı örgütün ülkemize yaptığı en önemli kötülüklerden biri de "en az üç çocuk" söylemiyle nüfusu patlatması, diğer yandan da ülke nüfusunun tek bir şehirde yoğunlaşmasına neden olması ve buna karşı bilinçli olarak önlem almamasıdır.
  • @tearhunter ve @iyiyim ben böyle isimli yazarlarımızın da belirttiği sebeplerle özellikle istanbul gibi metropollerde yapılması imkansız mimari politika.

    20 milyona yaklaşan nüfusu ve çarpık kentleşmesiyle istanbul için bu saatten sonra herhangi bir mimari çözüm zor görünüyor.

    öncelikli olarak başka şehirlerin iş ve yaşam imkanlarıyla cazip hale getirilmesi gerekiyor ki istanbul göç almak yerine biraz göç versin. kabul edilebilir nüfus popülasyonuna ulaşılabilirse istanbul belki toparlanabilir.
hesabın var mı? giriş yap