*

  • bir haberin herkes tarafından duyulması.
  • kuzuların ot yerken yaptığı şey.
  • (bkz: spread)
  • tesbihin ipi koptuğu zaman imame ve arkadaşlarının yerde halay çekmesi.
  • osmanlı imparatorluğu'nun bir dönem yaptığı...
  • içinde bulunduğu kap yere düşüp kırıldığında, hidrojen sülfür'ün kokusunun okulun en alt katındaki laboratuvarından en üst kattaki müdürünün burnuna varana kadar yaptığı...
  • yayık ayranının hayatından bir kesit.
  • bazen zevkten dort kose olmak hali icinde bulunan insani tanimlamak icin de kullanilan eylemdir.
  • yayılmak bizim doğrusal zaman duygumuzu tehdit ediyor. misal ben beş dakikada evde yayıldım geçen gün. şunlar şurada dursun, şurada yer açılsın, şuradan hava girsin, şu sehpada taş bu sehpada portakal dizerim falan derken çok yayıldım geri toplaması sekiz saat sürdü. kolay yayılınca toplaması uzun sürüyor. dağıtma zamanıyla toplama zamanı arasında mantikli bir ilişki yok. nitekim aritmetik doğrunun kanıtının dışardaki nesnelerde değil matematiğin kendisinde olmasına rağmen zamanın kanıtı zamanın kendisinde değil. zamanı ancak bir başka zamanla mukayese ederek anlayabiliyoruz. orada da ayri meseleler var. misal şurada güneş etrafında dönen bir gezegenin yarattığı zaman algısınin iki ışık yılı ötedeki yildızın umurunda olmaması gibi. onun zamanı değişik. o yüzden ışık yılını kilometreyle ölçüyoruz. nitekim kilometreyle zaman ölçen tek canlı türü insanlar. zamanı sabite bağlamazsan elinden kaçıyor. yayılma zamanı da böyle. koltukla ölçülüyor. tekli ve ikili koltukla yayılmak uzun sürmüyor. üçlü koltuk almayı düşünüyorum. zamanı koltuğa bağlamak iyi fikir bence, fizikçilere öneriyorum.
  • güdülen hayvanın yaptığı şey, ot/çöp yiyişi, otlamak. güdenin yaptığına yaymak denilebilir, ama gütmek, güdüp gelmek demeyi yeğlerler fethiye'de. kavramın kökü görsel, çobanın gözünden çıkan ışınların alabildiğince yayılan hayvanlar bir yandan boş durmaz ve karınlarını doyurur. lakin, "malı yayılttın mı?" diye soran büyük/sahip çocuk/çobana sahip çıktın mı, kaybolan var mı diye sormuş olmaz, onlar elde var birdir; "malı doyurdun mu, iyi otlu yerlere götürdün mü?" diye sormuş olur. hayvanın otlarken çok bol bir mevsime denk gelmesine, adeta sınırsız, sorunsuz, hiç aç kalmadan yayılmasına baharını almak derler, yerel terim olarak kayıtlara geçsin. (bkz: kara sığır).

    koku yayılması, kokmak söz konusu olduğunda çavmak. parfüm için de çavmak kullanımı uygundur, iğrenç ama şiddetli kokular için de çavmak seçilebilir. şelale suyunun yayılması ve aşağı doğru akarken burgaçlanması, yön değiştirmelerini de çavlan karşılıyor.

    salgın tarzı, bulaşıcı hastalık yayılması için fethiye'de öreşmek ve "örücü hastalık" sözcükleri vardır.

    bir konuyu hallettiğinizi, sindirdiğinizi hissettiğinizde içinize bir dikkat edin: barsaklarınız hareketlenebilir. bir dışkılama gereksinimi duyabilirsiniz. gidin sıçın, süreci tamamlayın. bu barsağımız ruhsal, alımlayan, ayrıca arzusu, mesajları olan bir organdır. evet bir besin aldınız, bir şekilde yoluna koydunuz, sağ salim çıkışına, yayılmasına izin verin. bir yandan ondan kurtulun, ilerleyin, ama bir yandan onu öyle ifade edin ki bok gibi kötü kokmasın, gerekli bölümleri de gizli kalsın. bilgi de diyalektiktir; ne kadar açılırsa o kadar gizlenir, ne kadar kapalı kalırsa o kadar patlayıcı ifadeye kavuşur. zihin-beden veya beden-zihin...

    "ayrıca hastalığın yayılmasını önlemenin en iyi yolunun tıbbı yaymak olduğunu düşünen görüş, her pratisyen hekime gözetmenlik etkinliğinden başka öğretmenlik rolünü de ekleyerek mevcut görevi iki katına çıkarmak zorunda kalacaktır." michel foucault - kliniğin doğuşu

    "yere uzanmışken kollarını bacaklarını alabildiğine açarak, dinlenmeyi dağınıklıkta arama... buna karşılık başını rahat bir yere koymayı önleyen sürekli kuşku..." kemal tahir - notlar (sanat - edebiyat 4)

    (ilk giri tarihi: 12.6.2018)

    (bkz: yaymak/@ibisile), yay, yazmak, yayla, yaylamak
    (bkz: yaylım/@ibisile)
    (bkz: yayım), yayılımcı, yayılgan
hesabın var mı? giriş yap