*

  • orjinal adı 'siete noches' olan,ilahi komedya, karabasanlar, binbir gece masalları, budacılık, şiir, kabala ve körlük bölümlerinden oluşan borges eseri. keyifli gidiyor. yazarın fikirlerini ve yorumlarını okumak çok zevkli.
  • bolca yedi içeren kitaptır.

    yazarın 1977 yılında, yedi ayrı konuda yaptığı konuşmaların, korsanların ve gazetecilerin elinden kurtarılarak* kitaplaştırılmış halidir. bu konuşmalar önce gizlice banda alınır ve korsan plakları piyasaya sürülmüş, ardından bir gazetenin edebiyat ekinde acımasızca makaslanarak yayımlanmıştır.

    her okuduğumda yeniden beğendiğim konuşmalardır onlar.
  • "gerçekten iyi şiirin yüksek sesle okunması gerekir. iyi şiir alçak sesle okumaya gelmez. sessiz okunabiliyorsa sağlam şiir değil demektir: şiir terennüm edilmek ister. şiir yazılı bir sanata dönüşmeden önce sözel bir sanat olduğunu hiç unutmaz; başlangıçta şarkı olduğunuı hiç unutmaz." ilahi komedya bölümünden.
    ---0---

    "düşler cinstir; karabasanlar ise tür."

    "gerçi hep görüntülerle ilgileniriz, ama düşlerde önemli olan gördüklerimiz değildir. önemli olan, coleridge'in dediği gibi, düşün bizde yarattığı izlenimlerdir."

    "bütün bunlardan iki sonuç çıkarabiliriz, hiç değilse bu gecelik; daha sonra istersek cayarız. birincisi, düşler estetik bir yapıttır, belki de estetik anlatımların en eskisidir."

    karabasanlar bölümünden.
    ---0---

    "batı tarihinin belli başlı olaylarından biri de doğunun bulunmasıydı."
    "sonsuzluk kavramı binbir gece ile birdir."
    binbirgece masalları bölümünden.
  • sr. borges'in yedi konuşmasından oluşan, okudukça ufku iki katına çıkaracak bilgiler de içeren kitabı.

    bizlere, ara ara çeşitli kelimelerin kökeni ve diğer dillerdeki karşılığıyla olan ilişkilerini de veriyor bay borges.

    ilahi komedya'dan öylesine övgü ile bahsediyor ki bu zamana kadar okumadığım için neredeyse derin bir keder hissettim diyebilirim.

    bu yedi konuşma içerisinde benim en çok ilgimi çeken konu ise karabasanlar oldu.
    --- spoiler ---

    ...düş gören yalnızca tek bir kişi mi, yoksa her birimiz mi? o kişi - diyelim, o benim- tam şu anda düşünde sizleri görüyor. düşünde bu odayı, bu konuşmayı görüyor. düş gören tek bir kişi var ve o kişi düşünde evrendeki bütün bir süreci, bütün bir dünya tarihini, çocukluğunuzu, ilk gençliğinizi, her şeyi görüyor. bütün bunlar geçmişte olup bitmiş olamaz; şu anda başlar. o düş görmeye başlar ve her birimizdir. "biz"değildir, "her birimiz"dir.

    şu anda düşümde charcas caddesi'inde bir yerde bir konuşma yaptığımı, anlatacak bir şeyler bulmaya çalıştığımı (belki de bulamadığımı) görüyorumdur; sizleri görüyorumdur. ama bu doğru değildir. her biriniz düşünüzde beni ve öbürlerini görüyorsunuzdur.

    --- spoiler ---
  • artık görme yetisini neredeyse tamamen kaybetmiş bir jorge luis borges'in ölümünden altı sene evvel, 1980 yılında yayınlanmış ve çeşitli konularda konuşmalarını içeren kitabıdır siete noches (yedi gece). ilahi komedya dışında daha çok doğu edebiyatı üzerine konuşmalar var. son konuşma da borges'in körlüğüne dair yaptığı konuşma. konuşmaların sonunda borges'in birikimine hayran kalıyorsunuz. zira, ilk yazısı ilahi komedya'dan son yazısı körlük'e, bütün metinlerde borges'in diller ve dünya edebiyatı üzerine bilgisini görmek mümkün.

    kitapta en beğendiğim bölümler ilahi komedya ve körlük bölümü oldu. şiir üzerine yaptığı yorumlar çarpıcıydı. karabasanlar ve kabuslar üzerine olan kısmı biraz yavan buldum. ancak borges'in kendi kabuslarından bahsettiği kısım keyifliydi. binbir gece masalları üzerine olan kısım fena olmasa da, kabala ve budacılık üzerine olan kısımlar yavandı. zaten borges'in sürekli altını çizdiği üzere, anlatılar daha çok "batılı kafaların" algılamasını sağlayacak şekilde ilerliyordu. o yüzden de, kabala ve buda bölümleri giriş dersi veriyormuşçasına, konunun temellerine inerek ve ne olduğu açıklanarak anlatılmış. körlük zaten borges'in kendi hayatı üzerine. ancak borges görme yetisini kaybetmiş diğer edebiyatçılardan ve mütevazı bir şekilde kendinden bahsediyor. bu dönemde kütüphane müdürü olup bir milyon kitaba ulaşabilmesine rağmen kör olmasının ironikliğine değiniyor. ancak oldukça pozitif bir yaklaşımla körlüğü sayesinde eski ingiliz dili üzerine yaptığı çalışmalardan bahsediyor. burada borges'in çocuk ruhunu görüyoruz, yeni bir şey keşfeden çocuğun heyecanının aynısın borges de keşfettiği yeni kelimelerde yaşıyor çünkü.

    borges'in sanırım en çok değindiği noktalardan biri de edebiyatın ve şiirin kendisi için ne ifade ettiği. borges'in sürrealliğini ve ironik dilini göz önünde bulundurursak, onun hisli biri olduğunu, dizelerin içinde yaşadığını tahmin edebiliriz. nitekim şiir bölümünde ve ilahi komedyayı övdüğü kısımlarda bunu kendisi de belirtiyor. "bence şiir duyumsanan bir şeydir. şiiri duyumsamıyorsanız, güzellik duyusundan yoksunsanız, bir öyküyü okurken biraz sonra neler olacağını merak etmiyorsanız, yazar sizin için yazmamış demektir. bırakın o öyküyü bir kenara. edebiyat karşınıza ilginizi çekebilecek ya da bugün ilgi duymasanız da yarın okuyabileceğiniz başka bir yazar çıkaracak kadar zengindi." (sf. 86), "bence güzellik bedensel bir duyumdur, bütün bedenimizle duyumsadığımız bir şeydir. bir akıl süzgecinden geçirmenin sonucu değildir güzellik. güzelliğe kurallarla erişemeyiz; onu ya duyumsarız ya duyumsamayız." (sf. 97).

    son olarak değinmek istediğim nokta ilahi komedya. zira, borges öyle övüyor ki ilahi komedya'yı, okumadıysanız okumak, okuduysanız da tekrar okuyup belirttiği ayrıntıları yakalamak istiyorsunuz. vergilius'u da epey övüyor yine. italyanca'yı bu eserle öğrendiğini, edebiyatta en sevdiği eserlerden biri olduğunu söylüyor. içerdiği anlam derinliğinden ve ince metaforlardan bahsediyor. dante'yi odisseus ile karşılaştırıyor, tabii edebî birikiminin fazlalığından herman merville'den, cervantes'ten de bahsetmeyi ihmal etmiyor.

    sonuç olarak, kitabın belli bir birikimle okunması gerektiğini düşünüyorum. çünkü kitap borges'in karşısındakilerle konuşmalarından oluştuğu için, doğuyu anlattığı bölümler temel düzeyde anlatılsa da diğer kısımlarda ispanyol yazarlara ve felsefe, edebiyat tarihindeki önemli isimlere oldukça fazla atıf var. öyle ki, kitabın kaynakça kısmı yirmi beş sayfa! celal üster sağ olsun, ismi geçen herkese dair ufak bilgiler eklemiş.

    "ben kendi payıma hazcı bir okurum; bugüne kadar tek bir kitabı bile yalnızca eski olduğu için okumuş değilim. kitabı, bana sunduğu estetik coşkular için okurum; o kitapla ilgili yorumlara ve eleştirilere aldırmam."

    "şiir daha birçok niteliğinin yanı sıra çoğu zaman başka bir dile çevrilemeyen bir seslem, bir vurgulamadır."

    "insanlar tanrı'nın önünde boyun eğerler; çünkü o'nu yargılamaya, o'nu savunmaya kalkışmışlardır. oysa tanrıyı yargılamak da, savunmak da gereksizdir. tanrı, neitszche'nin de dediği gibi, iyinin ve kötünün ötesindedir. o başka bir sınıflamadır."

    "bizler düş sırasında hem tiyatro, hem hem izleyici, hem oyuncu, hem de öyküyüzdür."

    "doğu, batılıların gözünde her zaman bir büyüleyicilik taşımıştır."
  • (bkz: yedi gece)
    entelektüel bir sohbet ve daha fazlası. yalnız insanların ihtiyaç duyacağı bir kitap.

    ama bu yalnız insanların çok az bir edebiyat birikiminin olması kitaptan alacağı keyfi iki kat arttıracaktır. beğenmediğim tarafı ise yazarın sanıyorum ki, deist bir inanç anlayışını ilk bir kaç gecede okuyucunun gözüne sokması olduğudur.*

    bölümler merak uyandırıcı, yedi gece sürecek bir muhabbeti bir gecede isteyebilirsiniz. :)

    ve son olarak can yayınları pişmanlık yaratmadı.
hesabın var mı? giriş yap