*

11 entry daha
  • mumkunse "arkadaslar, kardeslerim, hadi hatta romalilar, katiliminizi takdir ve minnetle karsiliyorum" demeyin, o bulbul gibi $akiyan ogrenciler bir anda susuyor. it partikulleri mi demeliydim yoksa? guzel kardesim, ne cileymis ders anlatmak! "sosyal kaygim sifir, sunumun tozunu attiririm" diyen herkese hadi len der, gozlerinden operim; yok oyle bir hayat ciceklerim, yok oyle bir dunya kelebeklerim. soyle diyeyim, bundan bir doz daha az sosyal kaygim olsa donumu basima gecirip sokaklarda gezer miydim diye kendimi sorgulayan bir insandim, tum tukurduklerimi yaladim ve imana geldim adeta. sanirim son nokta sinifa ickili gelip "mutluluk barometrem oldunuz allahsizlar, gunumun iyi ya da kotu gecmesi bir gulumseyisiniz, bir kafa sallayisiniza bakiyor aaarrgghhhh!!" diye rezillik cikarmam olacak.
  • eger powerpoint kullanarak ders anlatiyorsaniz, bilgisayariniz cokebilir diye dusunerek her zaman dosyalarinizi yedekleyin. bunun disinda bence allah bilgisayarlarin belasini versin, ben nacizane boyle dusunuyorum. hatta bence butun ofis programlari da patlasin, spontane boyle, powerpoint adina bir sey kalmamacasina olsa guzel olurmus gibi geliyor bana. tabii bu benim dusuncem, bunu istemeyene saygi duyarim. ama ben cok isterim bunlari gormeyi, bence bu benim en dogal ogretmenlik hakkim, evet. yeni baslayin, eski baslayin bunlar farketmez, siz baslayin gerisi gelir bence. hani mesela saat 23.30da coktu diyelim bilgisayariniz, sabah 7'de evden cikacaksaniz misal, hic panik yapmayin bence, kesin yetisir. gerci ev arkadasinizin bilgisayarinda ve sifirdan baslayacaksiniz ama olsun. bu baglamda saniyorum allah uyumanin da belasini verirse, cok yakisikli bir tablo cikar ortaya. oyle boyle yakisikli degil, ben yemege cikarim bu tabloyla, o derece. hem yakisikli, hem yeni baslayanlar icin. tum yeni baslayanlari gozlerinden operim.

    fakat hani olmaz ya, korun tasi, ev arkadasinin bilgisayari da coktu diyelim bu gece, iste bence o noktada sabahin 7'sinde bolumun onunde dev bir kazanda turk kahvesi fokurdatarak 'icmezseniz bunu kulturume bir hakaret olarak algilarim' diyerek ogrencilere ho$ bir kafayi kirma soleni sunmayi, anamin ak sutu gibi helal goruyorum kendime. tabii herkesin ogretmenlik anlayisi farkli, ama bence bu benim en has ogretmenlik hakkim. elimde kepceyle suratlarina sicak kahve dokup dansederek yapacagim bir sunum, bence coken bilgisayarlarla giden sunumlari aratmaz. her seyin hayirlisi be hayatta. ohh, cok sukur.
  • son olarak sunu kesfettim: hayatin hemen hemen her alaninda calisan "kendin olmaktan kacamazsin, o yuzden -mi$ gibi ya$ama" felsefesi buradada isliyor. en son arka siradaki dortlu erkek grubu tum ders siritarak yazdiklari notlari birbirlerine vererek gecirdikten sonra, "agzindan cikana dikkat et, bu ulkede adami mahkemelerde surundururler" gercegini sallayarak, dersin son bes dakikasinda soyle bir konusma yaptim:

    "cocuklar, ayni bokun icindeyiz*. eger noropsikoloji ogretmekten hoslandigimi dusunuyorsaniz, yaniliyorsunuz. uzmanlik alanim degil, ama bu hafta bunu ogretmek zorundayim ve mumkunse bunu sinif aktiviteleriyle hepimiz icin en eglenceli hale getirmeye calisiyorum. ama hala hoslanmiyorsaniz, kimseyi de burada olmaya zorlamiyorum; aslina bakarsaniz bu bolumde yoklama almayan tek hocayim, cunku sizi yetiskin insanlar olarak goruyorum ve burada bulunmak istemeyen kimseyi zorlamak istemiyorum. zannediyorum nasil bir mesaj vermek istedigim yeterince acik". hani cidden su cumleyi kuracagim aklima gelmezdi ama arka dortlu tabiri caizse mum oldu, ve de herkes hala derse geliyor.

    kendime dairse sunu kesfettim, ben cok da yumusak mizacli biri degilim hakikaten, hani en iyi ihtimal tatli-sert kontenjanindan katilirim yarismaya. hayatinizda asagilanmadiysaniz, ogrencileri de asagilamiyorsunuz, bu bir gercek. ancak gelin gorun ki, sebebi ama kulturel ogrenmedir, ama mizactir, el yordamiyla ilk ogrendiginiz seylerden biri yumusakligin dozunu kacirip ho$af tadinda olursaniz, parmaklarina takip oynatmaya ziyadesiyle megilli olduklari. fakat doganizda boyle olmak yoksa da, -mi$ gibi yapmaktansa, hosaf tadinda kalin daha iyi bence, hic olmazsa gercekten sizsiniz ve kulturden bagimsiz, insanoglu durustlugu takdir etmeye megilli. fakat ayni zamanda her seyi rasyonalize etmeye de megilli. yani boyle ahkam kesiyorum ama, yarin arkam donukken kafama domates atarlarsa sinifta misal, dayagin kulturden bagimsiz cennetten cikmis olmasina dair yazabilirim buraya. kahvemi yudumlarken dun dundur de derim gerekirse, yaparim bunu.
  • eger deney yapmaya yatkin bir alandaysaniz, dogru deneyle o ders bir solene donebiliyor. bu sabah klasik kosullanma ve pavlov deneyini anlattim sinifta, yemin ediyorum ruhlarini teslim edeceklerdi sikintidan ben kosullanmis uyarici, kosullanmamis uyarici dedikce. sabahin dokuzunda nereye kadar pavlov, bittabi. de, dersin bitmesine 15 dakika kala, dun gece dokuz dolara wallmart'tan aldigim "incredible hulk" pompali su tabancasini cikartip, "evet, yuzu islanacak bir gonullu ariyorum, bu tabancayi da deney sonunda ona hediye edicem" dedigimde "ben, ben, n'oolur bennn!!" diye kendilerini yirtmalari beni benden aldi. 60 kelimelik liste okunurken "can" kelimesini okundukca suratina su yiyen kuzuyu da sarilip opmedigim kaldi bir tek. cok yakinda adile nasit olucam, hissediyorum bunu; hanimis benim kuzucuklarim deyip bagrima basicam hepsini. bu gidisat hic iyi degil, hepsini cocuklarim gibi gormeye basladim, a-aa bu ne be? "ben yapayim, ne olur ben!!!" diye kalkan elleri gormekten aldigim hazzi, bugune kadar sevgilimi gormekten bile almamis olmam da cabasi. korkuyorum.
  • candir. gecelim, profesor* giy*/ profesor* elbise*/ ogretmen* giy*/ ve farkli turevleriyle arama yaptim, aramaya inanmakla kalmadim, aramayla kisa ve firtinali bir beraberlik yasadim, fakat buldugum tek sonuc g string giyen ogretmenler oldu. ogretmenlige yeni baslayanlara bunu kesinlikle tavsiye etmiyorum. hele erkekseniz cok cirkin, lutfen. de, bu isin puf noktalarindan biri de dogru muallime giysilerini giymek.

    simdi bastan spoileri vereyim, ortalama guzellikte bir insanim, yani ogrencilerin delirecegi bir pozisyon yok. fakat anladim ki ozellikle yas olarak arada daglar kadar fark da yoksa, ne giydiginize dikkat edeceksiniz guzel kardesim. dizde etek- altina cizme en kotu kombinasyon mesela, erkek ogrencilerin cogunu kaybediyorsunuz. bu nedenle bol kumas pantolonlar ustune badiler olabilir diye dusundum ve o yolda gittim. bu sefer de uste fazla yapisan badi sorunsali cikti. yalniz o bu degil de, ben de gizli bir cilve kutusu muyum, civelek miyim ne bokum anlamadim, bu is sayesinde farkettim ki normal giysim yok ulan. sahne hayati zor tabii, tabii. allahtan bu tarza taktigim siralarda bizim hocalardan biri beni gozlemlemeye geldi ve benim asiri terlemem ve tahtaya yazmak icin kolumu kaldirdikca ortaya cikan ton farki guzel bir aversive conditioning durumu yaratti. ne var, begenemediniz mi? nereye kadar etek-cizme fantezisi, ben de bir insan evladiyim ve stres altinda terliyorum. son tavsiyem de v yakayla ilgili. giymeyin, vallahi. insan illa ki unutup masaya egiliyor bir noktada. benim son noktam etek cizme giyilecekse koyu renk corap kullanmak, bisiklet yaka ve cok uste yapismayan seyler giymek, mumkunse taki yerine fulara yogunlasmak, takiya geri donuyorum yalan soyledim sallantili kupeyle fular takmak, evet budur. fularla istediginiz muallime gorunumune ulasacaksiniz, eminim. basarilar.
  • (donem ba$i ilk ders, hatta ilk bir dakika, konu psikoloji tarihi)

    - psikolojinin gelisimini etkileyen bircok onemli figur olmustur, bunlardan bazilarini siralamak gerekirse cin'den confucius, hindistan'dan buddha, .. (en ondeki esmer ogrenci hevesle parmak kaldirir).. evet?
    - buddha hintli degil, nepal'li. ben de nepal'liyim, o yuzden yuzde yuz eminim. bu cok onemli bir sey bizim icin, hintli degil buddha!

    (bkz: gul yuzlu yarimi ilk derste hoblatmislar)

    edit: sonrasinda basimevinin mail adresini verdim, "hintli degil, nepal'li diye mail attim ama cevap gelmedi" diye bana geribildirim vermeye kadar tirmandi ve devam etti bu $olen.
  • (bu sabah psikopatoloji anlatiyorum, anksiyete bozukluklarindan post traumatic stress disorder isliyoruz)

    - simdi ptsd'in tedavisinde yaygin olarak kullanilan terapi yontemlerinden bir ornek izleyelim

    (cd'ye bakiyorum, "post" yazisini gorunce tikliyorum ve dersin son sekiz dakikasi bes cocugunu kesen ve psikozu da olan bir depresyon hastasinin kocasinin aglamasini izliyoruz)

    - eveet, bu izledigimiz filmin anksiyete bozukluklariyla ilgisi neydi?
    - .. (tik yok, bos bakiyorlar)
    - neden cevap veremiyorsunuz biliyor musunuz? cunku ilgisi yok da ondan ahahahaha
    - .. ?.. (birkaci gulumsuyor gibi sanki korkuyla)
    - "post"u gorunce post traumatic sanip bastim, megersem postpartum depressionmis, birinci dakika sonunda anladim ama baktim kadinin cocuklari kesme hikayesine gectiler, kesmeyeyim dedim filmi yarida ahahahaha
    - ??? (yarisi yariliyor gulmekten, yarisi hala bos bakiyor)
    - aay cok eglendim, biraz deli gibi duyuluyorum di mi? ahahahaha
    (boyle gider)
    ----

    "iyi hos komik ama kari resmen kafayi kirmis" demiyorlarsa, bu hayatta hicbir sey bilmiyorum.
  • meger "cocuklar, benim icin sizi tek tek tanimak, adlarinizi bilmek cok onemli. bu nedenle, itiraz edenlerinizi azade tutmak kaydiyla, tek tek resimlerinizi cekmek istiyorum" derseniz, sinifta hakimiyet kurmayi soyle birakiyorum, galaksinin anahtarlarini teslim ediyorlarmis ulan! resmen ilk dersten pati verdiler, ben bilsem bunun azizligini, gecen donem de yapardim.

    "ikili gruplara ayrilin, birbiriniz hakkinda bilgi toplayin ve sirayla birbirinizi tanitin" gibi bir ice breaker aktivite var. ice breaker- cek it aut brada! hah, iste o aktivite sirasinda tanitilanin resmini cekiyorsunuz. acik soyluyorum, hayatim boyunca bir daha elli tane 18-20 yas genciyle bu kadar eglenceli dakikalar yasayacagimi sanmam. kendini cinsel titresimde unutanlari azade tutarim, siz yasarsiniz koclar, bu net. de, "ayy bir saniye hazir degilim" deyip, yutkunup "ayy tamam simdi cekin sanirim hazirim" diyen mi ararsin, victory isareti yapanlar mi, dilini cikartip gozlerini $a$i yapanlar mi, dans edenler, yanindakinin gobeginde tempo tutanlar mi, eglenceye doyduk yemin ediyorum. benim universitede isim yok, anaokulunda psikologluga geri donmem lazim, gittikce buna ayiyorum cidden.

    adlari, okuldaki yillari, bolumleri disinda bir de "kendinizle ilgili iki ilginc sey soyleyin" kismindaysa, gordum ki amerikalilara ders anlatma konusunda "karsinda bir kilo biftek var gibi dusun" soylemlerinin hepsi yalan dolanmis. aralarinda dj'inden snowboard'cusuna, basketcisinden kriketcisine, ahcisindan ressamina, modern danscisindan tiyatrocusuna cevherler olmasi bir yana, haklarindaki ilginc seylere "sahane patchwork yaparim/ kizlar bana genelde hayir diyemez/ insanlari tanidikca kopegimi daha cok seviyorum/ daha uzun olmak isterdim/ populer kulture ait her seyden nefret ediyorum gibi seyler soylemeleri beni benden aldi. isin tum geyigi bir yana, hayatimda yaptigim hicbir isten bu kadar mutlu oldugumu hatirlamiyorum, damardan serotonin basmis gibiyim, ve gozleri parlayan her bir kuzuyu tek tek alip bagrima basmak istiyorum.

    da, bu sevgimi ilk ders oncesi heyecandan sindirim sistemi aktivasyonu ve tuvalete gidis sonrasi pantolonumun fermuarini acik unutmamla taclandirmam muhtesem oldu. en onde oturanlardan matt, jeff ve brian, sizlerden ozur diliyorum; evet, belki sizleri ilk dersten kitledim, ki resimlerinizde de bu far tutulmus geyik ifadelerinizden belli. ama bir sure sonra kendinize gelip aranizda gulmeye baslamaniz hic hos olmadigi gibi, zannettiginiz gibi yun don giymiyorum, o gordugunuz dize kadar olan pantolonumsu bir seydi bir kere. adriana bile olsa, saniyor musunuz ki -15 derecede victoria's takilacak? takiliyorsa da boyle adriana'nin allah cezasini versin be!
  • - cocuklar simdi bes dakikalik bir gercek dogum filmi izliyicez, eger aranizda izlemek istemeyen, kan goremeyen vs varsa koridora cikip bekleyebilir

    (kimse cikmaz, video basladiktan bir dakika kadar sonra)
    - co-ta-nakkk!!
    - a-aa ayy hocam bayildi biri!
    - cocuklar acilin, biriniz acili arayin hemen
    - ayildi sanirim (gozlerini aralar)
    - iyi misin?
    - iyiyim sanirim..
    - tamam, disari cikmak ister misin?
    - hayir iyiyim, filme devam edelim lutfen.
    - ee.. tamam eminsen tekrar baslatiyorum o zaman.

    (dersten sonra ofis kapisi caliyor)
    - ah gel, artik bir daha sormak istemedim sinifta ders bitiminde, iyisin di mi?
    - iyiyim sagolun, aslinda kana da bakabiliyorum ilk kez geliyor boyle bir sey basima
    - yok olabilir, bu biraz hardcore gelmistir tabii.
    - ben tesekkur etmek icin geldim, filmi devam ettirmeseydiniz cok utanacaktim, ilgi cabuk dagildi boyle
    - aslinda devam ettirmeyecektim ama sen devam edelim deyince ben de odaktan cikmak istedigini hissettigim icin devam ettirdim, iyi sevindim buna.
    - (gulerek) yalniz guzel oldu bu aslinda, bana esinle doguma girmek hep iyi bir fikir gibi geliyordu, doguma girmek bir yana cocuk sahibi olmak istemiyorum sanirim artik. basta gosterdiginiz reklamdaki gibi cocugunuzun olmasi ihtimali de var tabii
    (http://www.youtube.com/watch?v=nojwj6-xmeq)
    - yahu ben ders basinda gulelim diye gosterdim onu, simartilmayan cocuk oyle olmaz. cocuk yapmama fikri de gecer zamanla, hayir gecsin omur boyu kendimi suclamayayim sonra. sen yine bir saglik servisine ugra istersen ne olur ne olmaz.
    - tamam tesekkur ederim.

    (bkz: bir dogum kontrol yontemi olarak dogum izletmek)
  • kendini yenebilmekle yakindan alakalidir. gayet ciddi ve samimi soyluyorum. ilk basladigimda bir arkadasa soylemistim, hayat boyu sosyal anksiyete bir nedir modunda takilmis olmama ragmen ilk bir kac hafta mee meee diye meleyecek duzeyde bir caresizlik icinde kiprasiyordum diye, birkac hafta icinde farkettim ki, tum derdim sinif benligimi olusturamamakmis; sinifta kendi tarziniz her neyse o ruzgari yakaladiginiz an, hani ogrettiginiz seyin konunuzla al-lakasi ilgisi olmasa bile gercek bir koftehor gibi guvenle ve pur nese ders anlatabilmeniz mumkun. uc donem ders verme sonucu, ogretmenlige dair derledigim onemli noktalar soyle ogretmenlige yeni baslayan dadaslar:

    1) oncelikle bu kendini bulma-ogretmenlik tarzini oturtma sureci icinde dikkat edilecek sey, yanlis atiflar yapmamak. yani demeye calisiyorum ki, ogretmenlige yeni baslayan insanin henuz ogretme tarzini oturtamama sikintisini, farkinda olarak ya da olmayarak, cocuklardan cikartmasi cok mumkun. universite duzeyini geciyorum, lise ya da ortaokul bile olsa, eger gulusen, konusan, birbirine bir seyler gosteren ogrencileriniz varsa, derin bir soluk alip kendinize sunu hatirlatmakta yarar var: universite ogrencisi olan grup dahil tum bu gruplarin hayattaki en takmadigi seylerden biri sizin dersiniz, kimbilir kisisel hayatinda neler yasiyor, zaten hormonal denge yas gruplarinin her birinde ama dogasindan, ama benlik oturtma doneminden mutevellit ziyadesiyle dalgali, belki yaninda oturan insandan hoslaniyor, belki dikkatleri ustunde isteyen bir cocuk; bunlardan biri ya da bir kacinin bir araya gelmesiyle de disariya yansiyan tavir, aslinda sizin zannettiginiz kadar sizinle ilgili degil, hatta boyle olmasi pek mumkun degil. o yuzden teyk it igzi men tarzinda olmak, ve ogrencilerin olumlu ve kendilerini cekinmeden ifade edebilecekleri turden guvenli bir sinif ortamini yaratabilmek icin, sabirla dalgalandim da duruldum'a biraz pay vermek gerekiyor. aslinda ebeveynlikten cok da uzak degil desem yeri, ki yine iddia ediyorum ki ogretmenlerin ogretmenlik tarzlari ebeveynlik tarzlariyla yuksek korelasyon gosteriyor.

    2) soru sorulmuscasina gidelim: iyi de, sinifimda surekli dersin ahengini bozan, sorun cikartan ogrenci var ve ne kadar sabrettiysem de "yola gel"miyorlar:

    bu da yuksek olasiligi olan sorunlardan biri. ki, en azindan amerikan ekolu icindeki basa cikma yolunu soyleyeyim, preparing future faculty adi altinda, ogretmenlik yaptiginiz ilk iki donem icinde supervizyon aliyorsunuz, mesela biz her hafta ayni saatte tum donemdaslar ve rehber profesorlerden biriyle uc saatlik toplanti yapiyorduk, ki akil almaz hikayelerle bezenmis toplantilardi, herkesin sinifiyla derdi bambaska ancak ortak yanlar farkedilmemesi imkansiz bicimde ayniydi. oncelikle bu kesinlikle yine sizin kisisel seciminize bakiyor; yanisi su, elinizdeki olumsuz senaryoyla gunluk hayat icindeki sosyal iliskilerde nasil basa cikardiniz? zira olmadiginiz bir seyi oynayip -mis gibi davranarak iyi bir ogretmen olmaniz ne kadar imkansizsa, sinif icinde cikabilecek olasi problemlerle basa cikarken de tek yolunuz size uyacak cozumlere oynamak.

    bu toplantilardan derlenen cozum onerileri su sekilde: e-mail atip, ya da dersten sonra bir dakika kalin diyerek, coklu ya da tekli toplanti yapip derdinizi dile getirebilirsiniz "gorus alanimda surekli olarak dikkatimi dagitacak biicmde davranmaniz, ders anlatirken konsantrasyonumu bozuyor, lutfen sunu-sunu yapmamaya ozen gosterin". bunu bir kere, iki ogrencime dersten sonra konusma seklinde uyguladim, ve bir daha en ufak bir sorun olmadigi gibi, ikisi de her dersime gelip en cok soru soran, en gulumser pozisyonda gozumun icine bakarak dinleyen, hani o her yeni ogretmenin ihtiyaci olan psikolojik destegi veren ogrencilerden oldular. hos, bana uyan $ema bu oldugu icin bu yolu tercih ettim, size uymayabilir de.

    su tip baska yontemler de oneriliyor: eger rahatsiz edecek ve dikkat dagitacak kadar bir hareketlenme varsa, dersi durdurun ve susun; susarken iki seceneginiz var, uzakta bir noktaya bakarak bir on saniye sinifin tamamen sessizlesmesini beklemek, ya da direk olarak gurultunun kaynagina bakarak ayni seyi yapmak. kaynaga bakarak, bariz bicimde bunu yapmak, yine kendi ogretmenlik felsefem dahilinde bana ters geliyor, cunku o cocuklari tum sinifin gozu onunde mimlemis oluyorsunuz, ki bence amacini asan bir sosyal ceza, ama gurultunun dinmesi icin susup beklemek daha yumusak bir tepki.

    bir baska yol da, direk olarak isimleriyle seslenip dersi dinlemeyecekseniz cikin demek, ki bence ziyadesiyle rencide edebilecegi gibi, olumlu sinif ortami yaratma adina o ogrencileri tamamen kaybetmenize neden olacak bir kopruleri yakma durumunu da yaratabilir. ilginctir, ki supervizyonda en basta soylenen seylerden biridir ve yine ebeveynlik tarzina da yakindar, o sinifin patronu sizsiniz, ve ogrencilerinizin de o donem icinde nasil bir sinif ortami icinde egitim gorecekleri konusunda kaderisiniz. ebeveynlige benzer yaniysa, ipleri nefes aldirmayacak kadar sikmadan ve otonomi kazanarak ozgurce dusuncelerini ifade edebilmelerini saglarken, siniftaki sosyal atmosferi yaratacak kontrolu de tamamen elden kacirmayacak bir denge saglamaniz. dahasi, bunu ne size cok bagimli ve kendi insiyatiflerini ve yaraticiliklarini kullanamayacaklari bicimde baskilayarak, bir yandan da ne de disiplini tamamen elden kacirip sinifta ve eldeki konuyla, ya da sinav ve odevlerle ilgili ne istediginizi netlestirmeden serbest dusus takilarak yapmaniz. yuzmeni ama islanmamani istiyorum anliyor musun beni misali bir yasamak, ancak saglikli, tutarli ve guven ortami yaratabileceginiz kivama giden en yaygin yol bu.

    3) eldeki konu ders saati bitmeden biterse ne yaparim/ ya da/ eldeki konulari yetistiremiyorum, ne yapmaliyim?

    diyelim 50 dakikalik ders sureniz var ve o gun icin hazirladiginiz materyalin 2/3'undesiniz. motor takmis gibi gidip sadece kavramlarin adini gecirmis olmak icin hizlica ders islemek yerine, benim tavsiyem "less is more" britanya usakligi cercevesinde takilmak. yani 7 basliginiz varsa bunun yedisini de illa ogreticem'e kasmak yerine, en can alici noktalari kapsayan 4 ya da 5'ini ogretin ama genis cerceveli ve anlasilir bicimde ogretin, gerekirse 6 ve 7.konulari okuma odevi olarak verin, gerekirse daha sonraki derslerde vaktiniz kalirsa bu konularla ilgili sinif aktivitesi bile yapabilir ya da isleyebilirsiniz.

    yine diyelim 50 dakikalik ders sureniz var ve o gun icin hazirlaiginiz materyal 35. dakikadan sonra bitti; oncelikle, en azindan universite duzeyinde erken birakma hakkiniz baki. fakat bu arda kalan zamanlar, "teachable moment" deniler ogrenmenin esas gerceklestigi zaman parcasi olma olasiligi yuksek adaylar. bugun neler yaptik bir daha bakalim deyip kisa bir tekrar gecebilirsiniz, ki hafizada kalmasi acisindan bir ozet gecmenin inanilmaz yarari oldugu bilinen bir sey. sinif aktivitesi yaptirabilirsiniz, ki bu konuda hemen her dilde ve konuda internetten de kaynak bulabilirsiniz. buradan sinif aktivitelerine gecelim:

    4) bilissel verimi arttirmaya yonelik sinif aktiviteleri:

    benim favorilerimden ilki: concept mapping, ata tuta ceviriyorum ama kavramsal harita cikarma diyelim hadi. diyelim ki o gun dort ana baslik (1,2,3,4) ve bunlarin her birinde de, ne tesaduftur ki, dorder alt baslik islediniz (a,b,c,d). hadi bugun ogrendigimiz kavramlardan birkacini soyleyin diye ogrencilere sorup tahtaya yazarak gorsel bir kavram haritasi hazirliyorsunuz; sizin yapacaginiz tek seyse, size karisik olarak soylenen kavramlari (1a, 3b, 2b, 1d, 4c gibi) tahtaya sistematik ve bosluk dolduracak bicimde yerlestirmek; ki egitim dalinda yapilan calismalara gore, ogrencilerin ozellikle sinavlarda soru cozerken bu gorsel kavram haritalarindan ziyadesiyle yararlandiklari goruluyor.

    bir digeri minute paper denilen bes dakikalik yazma aktiviteleri: o gunun ders konusundan en onemli kavramlardan bir ya da ikisini cekip bunlara dair bir paragraf yazmalarini istiyorsunuz. diyelim ki ayna noronlariyla ilgili video gostermis olun, ayna noronlari bir nedir ve ne ise yarar minvalinden tutun da, ayna noronlariyla otizm baglantisini aciklayin gibi daha spesifik sorulara uzanan bir spektrumda, neyin daha onemli olduguna pasa gonul kriterlerine gore karar vererek uygulanabilecek bir aktivite. pedagojik acidan oncelikli yarari, derse katilmaya cekinen ogrencilerin ogrenme duzeyini olcebilmeniz. demek istedigim su; bu derse katilma isi sizin ogretmen olarak tesvik edebilmenizle ne kadar alakaliysa, ogrencinin yapisiyla da o kadar alakali; bazi ogrenci fazlasiyla girisken, her soruya parmak kaldiran (hatta oyleleri var ki, artik kendi iclerinde bir adalet sistemi olusturup her soruya da ben atlamayayim mantigiyla once parmak kaldiran var mi diye bekleyip yoksa parmak kaldiriyorlar:) bir yapiya sahip oluyor; bu cocugun konuyu anlama duzeyiyle ilgili bir fikir edinmek ziyadesiyle ve tabii ki kolay. ancak ama sosyal anksiyete, ama gecmis ogrenmeler isiginda asla derse katilmayan ogrenci sayisi da hatri sayilir duzeyde, ve iste ozellikle bu ogrencilere ulasmanizi ve ne kadar ogrenmisler gormenizi sagliyor. notlamasaniz da bu aktiviteleri okuyup aradan zaman gecmeden (mesela bir sonraki derste) geri dagitip geri bildirim saglayarak da, yanlis ya da eksik ogrenmeleri birebir duzeyde duzeltme firsati da bonusu.

    grup calismasi bir baska yol; bu birebir the zone of proximal development'la elele giden bir ogrenme sekli; bazi cocuk bireyselden cok baskalariyla tartisarak daha iyi ogreniyor, gruplar cok kalabalik olmadikca, ozellikle 3-4 kisilik gruplarda en cok verim aliniyor.

    5) temel kavramlari surekli hatirlatarak ve cok basit kacar demeden ogrenecekleri konulari maddeleyip cerceve oturtarak ogretmek:

    benim ilk donemin yarisinda farkettigim seylerden biri oldu, ki bunun da artistligini bir yil boyunca supervizyon grubu icinde keyifler keka bicimde yaptim: ilk donemin yarisina yakin bir zamanda, cognitive (bilissel) kelimesini kullandigimda ogrencilerin birinin suratinda o bos bakisi yakaladigim an, kelimenin ne anlama geldigini bilmedigini farkettim. isin komik tarafi cognitive'in anlami nedir kac kisi biliyor dedigimde sinifin yarisi parmak kaldirdi, o zamana kadar bin tane sey islemisiz cognition iceren. farkediyorsunuz ki, sosyal anksiyete basa bela bir sey, kimse bahsedilen kavramlar ustunden, en azindan temel anlamlari ustunden soru sormuyor cunku aptal durumuna dusme korkusu var, ki lisans ogrencisiyken bende de vardi, ve esas sormamak ne buyuk bir aptallikmis. fakat burada ogretmenin eksigi de buyuk, zira ozellikle yeni basladiginizda siz konulari biliyorsunuz diye saniyorsunuz ki o siniftaki tum ogrencilerde tum terminolojiye hakim, benim duzelttigim belki de tek buyuk yanlisim bu oldu diyebilirim, bunu farkettikten sonra her konuya baslamadan once anahtar kelimeler verip once ne anlama geldiklerini aciklayip, sonra derse gecmeye basladim, ki ogrencilerin yazdigi acik uclu sorulara cevaplarindan ne buyuk bir fark yarattigini kisa sure icinde goruyorsunuz.

    bunun ikinci kismi da, ogrenecekleri konulari maddeleyerek cerceveye oturtmak, kisaca yine bilissel bir yol haritasi vermis oluyorsunuz. soyle kisa ve basit bir yol kullanilabilir, yine diyelim ki dort maddelik bir sey ogretiyorsunuz, 2a, 2b, 2c ve 2d. powerpoint kullanmiyorsaniz, tahtaya bir koseye yazin, yok kullaniyorsaniz, once konuya baslamadan hepsini gosterin: 2a, 2b, 2c, 2d. ardindan 2a ile basladiniz, 2b'ye gecerken dort basligi bir daha gosterin ve 2b'yi belirginlestirin, 2a, 2b, 2c, 2d. 2d'nin sonuna geldiginizde ana cerceveye tek slide icinde vererek bir kez daha donun: 1a, 1b, 1c, 1d, 2a, 2b, 2c, 2d. ne ise yarayacak derseniz, sinifta hafiza calismalarina gore surekli olarak konu siniflandirmasini hatirlatmak, dogru siralamali algisal gruplari hafizada daha el altinda, daha hatirlanir duruma getiriyor.

    6) bir soru soruldugunda bilmiyorsaniz, bilmiyorum ama ogrenip geleyim demekten cekinmeyin.

    komik gorunuyor ama, cok basit ve net bir yol. hele kendi alaniniz disindaki konularda cok uc sorulari bilmemeniz basa gelmesi olasi bir sey. durustluk, hemen her zaman ve uzun vadede kazandiran en etkili yontem oldugu uzere, incilerim dokulecek diye dusunmeden acikca soylemek en dogrusu. ki komiktir, bir bucuk yilda iki kere basima geldi, ikisinde de su olabilir ama emin degilim bakip bir dahaki derse soyleyeyim dedigimde, gozlerinde beliren hafif saskin ama sevecen ifade karsisinda ziyadesiyle sasirsam da, sonradan farkettim ki, ogretmen rolundeki insan olarak sizin de her seyi eksiksiz bilmediginizi gormek ve bunu durustce kabul ediyor olmaniz, onlari da rahatlatiyor, ve hata yapmaktan daha az korkarak daha cok derse katilmaya basliyorlar. hos, durust olmayip cevabi olmayan bir sey soylemeniz gibi bir olasilik en aptalca secenek olur zaten, farkeden bir tek ogrenci olsa bile, tum guveni kolayca kaybedersiniz.

    7) ogrenciler icin sosyal destek rolu:

    bu tamamen kisisel secim, ama ozellikle universite sinavi gibi kritik devrede, ya da universitenin ilk yili gibi, ogrencilerden okulu birakanlarin neredeyse %70inden fazlasinin dokuldugu bir devrede, klisede son noktaya varacaksam da, bir denizyildizini kurtarma projesi diyebiliriz.

    egitim alaninda yapilan calismalara gore, universitede ilk senesinde olan ogrenciler,en azindan kendilerini bir ogretmenleriyle bagdastirabiliyor ve akademik sorunlariyla ilgili gidip konusabiliyorlarsa, yani tek bir guven figurleri varsa, okulu birakmiyorlar. su anda universite uc ve dortlere ders verdigim icin artik bu firsatim cok da yok, ancak gecen sene cogunlugu birinci sinif ogrencisi olan ogrencilerime siki takip uyguladim. yanisi, yoklama almadigim halde derse iki kereden fazla gelmedigini farkettigim ogrencilere e-mail atip, hatta iki ornekte universitenin kayitlarindan telefonlarini bulup arayarak niye gelmediklerini, isterlerse ofis saatlerim icinde bulusup kacirdiklari konular ustunden gecebilecegimizi soyledim, ve genelde de hepsinden de inanilmaz olumlu geribildirim aldim, derse devamlari da o noktadan sonra buyuk oranda aksamadi. sonum adile nasit, o olmadi robin williams olmak, bunlarin hep farkindayim.

    8) sevgi bocekligi

    isin geyigini yapiyorum ama, asistan maasiyla senelerce surunup de hala her ders sabahi sevkle okula gidiyorsam, en buyuk sebebi ogrencilerim. hakikaten olmusum aglayanim yok, ayri. da, bu isin meyvelerini, yani bir noktada tum bu emekten bir tatmin elde etme isini yil ortasi ve sonu ogretmen degerlendirme formlarina yazdiklari disinda, soyle de aliyorum: genelde finalde bir bonus soru sorarak, "istediginiz bir seyi cizin ya da bu dersle ilgili guzel bir sey yazin" amerikan pozitive etme hastaliginin uzantisiyla donemi nihayetlendiriyorum. sizsiniz gerzek ve teessuflerimi sarkitiyorum. da, icsel motivasyonu arttirmak adina "bazen bir pipo sadece bir pipodur" diyen pipolu freud'lar, "pro, you are the one good thing about this class" yazan kagitlar, beni benden aliyor desen basimagrimaz; boyle malozce, saatlerce gulumsememe sebep olmalari yetmiyormus gibi, isin daha acisi, tum bu sayfalari kopartip klasorluyorum. tuuuh ki tuhler tuhu, allah kurtarsinlik performanslar bunlar, sevgi bocekligi, robin williams'lik kolay mi ayol? olu ozanlar hadi de, leo buscaglia modeli "hadi cocuklar, sinifa neden kirmizi sonbahar yapraklarini doldurup ustunde dolasmiyoruz" dedigim an istifayi basarim, net soyluyorum.

    9) sevmiyorsaniz bu isi yapmayin. ulan bu gecim derdiyle baska is bul yapmayayim diyorsaniz da siz de bir acidan hakli gibi gorunseniz de, degilsiniz. genc insanlarin, ki bunlar ilkokul ya da okul oncesi cagi cocugu da olabilir, dusunme stillerini sekillendiriyorsaniz, bu isi sevmeme luksune, hakikaten sahip degilsiniz. hele de derse iyi hazirlanmadan gidiyor, konuyu eksik bilmenizin kaygisini sertleserek, notla tehdit ederek, ya da soru bile sormalarina izin vermeyip ustunkoru bir bicimde ders anlatarak yenmeye calisiyorsaniz, o cocuk tabii ki donup dolasip sizinle dalga gececek; kacisiniz, kurtulusunuz yok. bu nedenle, bir zahmet, emeginizin karsiligini maddi olarak alamasaniz bile, sosyal sorumluluktan mutevellit, bir zahmet iyi hazirlanarak gideceksiniz derse.

    son olarak, gelecek doneme ilk defa istatistik dersi verecek hocalarla gecen sene ilk kez vermis olanlar olarak bir bolum toplantisi yaptik ki, gecen sene ilk kez bu dersi verenlerden biri asagidaki linkteki yazinin ciktisini alip hepimize getirmis; yeminler ediyorum, gulmekten oleyazdik. fakat gelin birbirimizi yemeyelim kosesine gelirsek, sayet bu tip bir kaygiyi her ders basinda yasayacaksam, t-test'i anlatamadigim an tum bu tukurduklerimi yalayip robin cok konusmasin, dersine baksin diyen gruba kaymam an meselesi olacagi gibi, "soru sormak yok, konusmayin dedim!" diye kafalarina tebesir firlatan bir sirrete donusecegimi acikca soylemekten de imtina etmiyorum. robin akilli olsun.

    http://www.theonion.com/…ion/and_if_you_direct_your
183 entry daha
hesabın var mı? giriş yap