• doctors worldwide adli uluslararasi orgutun, turkiye subesinin adi. sakarya milletvekili dr. suleyman gunduz'un da üyesi oldugu organizasyonun amaci, muhtac insanlara tıbbî yardim ulastirmak.
  • fiyakalı, afilli kuruluş.

    ayrıca bir takım insanlar tarafından daha alt mertebelerde görülmek istenen varlığına bile tahammül edilemeyen kuruluş. . bazıları "aman be dünyayı biz mi kurataracağız" deyip sallama çay gibi sallama yardımlar düşünüp g.tlerini kaldıramazken birileri gövdeyi yola işte böyle sermiştir. bir hastanın yahut mazlumun ihtiyacı olan ilk şey sağlık yardımından ziyade güven duygusudur. inancının özü "selam", selamet", "güven" olan bir takım insanlar orada olurlarsa en başta zedelenen güven tamir edilir sonra patlayan apandist.. adamın apandisti iyileşip hastalığı kaybolduktan sonra, güven duygusu hep en üst seviyede kalıyorsa, islamın kendisine ulaşan o tatlı fısıltısı ruhunda zirve yapıyorsa da biz ne yapalım?
  • yazdıkları ile insanı derinden etkileyen gönüllü bir hemşirenin de içinde bulunduğu topluluk. bize gelen maili şöyledir.

    "değerli ihsan karaman hoca'mında dediği gibi "bahtı kara,teni kara" insanları tanımak rabbi'min bana en büyük lütfuydu.belgesellerde gördüğüm bu insanlara okyanusta bir damla misali yardımım olduysa ne mutlu bana.

    biz ne büyük nimetler içinde,küçücük şeyleri sorun yapıyormuşuz meğer.
    onlar benim hayata bakışımı değiştirdi.
    başkent niamey'e indikten sonra bir miktar dinlenip jipimizle uzun bir yol kat ettikten sonra güçlüklerle ulaştığımız maradi devlet hastanesi'ne vardığımızda karşılaştığımız manzara içler acısıydı.gözlerime inanamadım.
    insanlar bir deri-bir kemik,yerlerde yatıyor,açlık ve hastalıktan gözlerinin feri kaçmış halsiz,mecalsiz...

    sanki bizden sihirli bir dokunuş bekler gibi bakıyorlar.ya da ben ilk kez bu bakışlarla karşılaştığım için böyle yorumluyorum.demek dünyada böyle insanlar da varmış.bir utanç kaplıyor içimi.

    verdiğim çikolatayı utanarak yiyen gururlu çocuk,öte yandan poşet içindeki haşlanmış makarnayı elleriyle yiyen "şanslı" kız,diğer yanda yüzlerine sineklerin üşüştüğü, karınları şiş,çıplak,yalın ayak çocuklar...bakışlardaki çaresizlik...
    götürdüğümüz ufak tefek hediyeleri dağıtırken oluşan izdiham herşeyi anlatıyordu.
    "bu nasıl bir dünya?" sorusu dolanıp durdu içimde.
    bunca sefalet,açlık ve yokluk içinde bile inançlarını kaybetmediklerini,hatta rahat içinde yaşayan insanlardan daha çok sarıldıklarını gördüm.amaliyata aldığımız bir hastanın ameliyat boyunca kur'an'dan ayetler okuyup ameliyatın sonunda ellerini açıp bize minnet dolu bakışlarla yürekten dua etmesi beni gözyaşlarına boğdu.
    biz türkiye'de kimi zaman aynı dili konuştuğumuz insanlarla anlaşamazken orada herkesle anlaşabiliyorduk.

    kâh bir çocuğun başını okşayarak,kâh bir insana dokunup selam vererek...bakışlar herşeyi anlatıyordu.
    anladım ki dillerimiz ayrı olsa da inancımızın bir olması kalpler arasında köprüler kurmak için yeterliydi.
    biz ekip olarak da çok uyumluyduk.hepimiz tek yürek olup yurdumuz ailelerimiz aklımıza gelmeden ışığa bir göz daha kavuşturmak için adeta zamanla yarıştık.bizi oraya götüren yüreğimizdeki insan sevgisi ve allah rızası gayesi idi.başka bir güç bu zorlu yolculuğu bize yaptıramazdı.
    ben onların gözlerinin açılmasına vesile oldum belki ama onlar da bana çok şey öğretti.
    açlığı,sabretmeyi,nimetlere şükretmeyi,hepsinden önemlisi isyankâr olmayıp inancını kaybetmemeyi öğretti.

    yüzü kara,hesap defteri beyaz insan : teşekkürler sana!
    senin cenneti fazlasıyla hak ettiğini düşünüyorum çünkü hesap vermen gereken çok az şeye sahipsin.
    anladım ki asıl işi zor olan biziz.allah bizim yardımcımız olsun!
    bütün bunları yaşayıp tanık olmama vesile olan yeryüzü doktorları ekibine;dr. salih bozkurt,dr. şahin sevim,dr. hacı koç,dostum hemş.sabire yılmaz ve emeği geçen herkese teşekkürlerimi bir borç bilirim.
    nijer'i şimdiden çok özledim...

    her zaman gönüllüyüm."

    06.02.2009
    hemşire ikrima sarihan
    haydarpaşa numune eah
    göz kliniği
  • --- alıntı ---
    dünyanın harcına emeklerini, vicdanlarını katmaya devam eden doktorlar.
    /.../
    "...hastane bahçesinde çamaşır iplerinde kuruyan çamaşırlar, ne bulunursa onunla dolan ama her öğün içinden garibanlık yudumlanan yemek tasları bu insanlara ait. "dünya yıkılsa gamını tartmaz" gözlerle bakan bu insanların bir kısmı 12 doğum içinde yalnızca bir canlı doğumu bulunan, 7 doğum yapmış bir yavrusu bulunan, 5 doğum yapmış ama hiç canlı doğumu bulunmayan, üstüne üstlük bu ölü doğumlardan kalan bir fistülle anne olamadan hayatları kararmış çilekeş kadınlardan oluşuyor. bu insanlar gerçek. isimleri kayıtlı. yıllardır yapa geldikleri gibi, hayallerinde, az yaşanmış güzel günlerin buğusunu büyüterek dalıyorlar uzaklara. bu tablonun depresyon ile tarifi caiz olmaz, tanısı-tedavisi vardır depresyonun. fiyakalı bir şeydir. kelimeler acemi kalabilir, lakin, "dalında kuruyan yaprak" dersek en azından incitmemiş oluruz belki. ya da "erken solan afrika menekşeleri". daha pastoral daha kafiyeli.

    bir gün bir radyo anonsu duydular: "maradi devlet hastanesinde türk doktorlar fistül ameliyatı yapacak!" kulaklarına inanamadılar önce, üç radyodan ayrı ayrı duydular. kalpleri hızlandı. 8 yıl olmuştu kiminin kocası tarafından terk edilip baba evine döneli, kiminin daha fazla kiminin daha az. kötü kokular yaydıkları için hep itilir olmuşlardı. kapalı mekânlar kâbusları olmuştu, arabaya binmek mesela... ölümden önce ölüm ıstırabı gibiydi hayat onlar için. bir ümit vardı yine de muğlâk ve derin bir damarda bekleyen pak ve serin su gibi. ümitsiz yaşanır mı? işte gelmişti beklenen an, bulundu buluşturuldu yol parası, kız kardeş alındı hemrah ve refakatçi olarak, bir parça hasır, iki elbise, yemek tası, belki bir battaniye: haydi yaşlı öküz, çamurlu yol, götür bizi maradi'ye... kalp çarpıntısı gibi seğirtildi köylerden, gelindi yerleşildi hastanenin k.doğum servisinin yanı başına. mekanlar değişiyor, beklemek değişmiyordu. kader değişir miydi? belki de değişirdi neden olmasın?

    işte 52 hasta buna benzer hikayelerle geldi, kaydını yaptırdı. kayıt ? bir defterde ismi bulunmak. sırası gelince bir hemşire tarafından çağrılmak, bir masaya uzanıp muayene olmak, hastalığı hakkında bilgi almak, önemsenmek, insan yerine konulmak!"
    /.../
    başkasının hayatını da kendi hayatımız kadar değerli bulmaya başladığımızda insan olmayı hak edeceğiz.
    --- alıntı ---
    http://yenisafak.com.tr/….2009&y=fatmakbarbarosoglu
  • geçen gece saat 3 sularında iki araba dolusu malzeme ile atatürk havalimanında karşıma çıkan doktorlar.
    "ne tarafa" dedim sakallı bir arkadaş "batı şeria" dedi gülümsedi. yolunuz açık olsun dedim. tuhaf oldum. ne bileyim. görüşü, duruşu ne olursa olsun tanımadığı insanlara yardım edebilmek için bir şeylerden vazgeçen insanlar görmek, kederlendiriyor insanı.

    yanımdaki dangoz "hacı bunlar kim ya yeryüzü doktorları ne oluyor?" dedi. öbür kütük te "oğlum işte jeolog çevre mühendisi falan" dedi. sustum.
    açtım sölükte en azından yazılanları okuttum. usulca ağladılar.
    "hacı bağış yapalım mı?" dedi kütük bakalım ne olacak.
  • siyasal islamın/islamcıların, islami olmayan, islamcılar tarafından yönlendirilmeyen oluşumlarda bulunamama hastalığından dolayı oluşmuş organizasyon. orjinali ve evla olanı için;

    (bkz: sınır tanımayan doktorlar)
  • siyasi duruslarina sirtim donuk olsa da yaptiklari isin kutsalligi tartisilmaz. losevin kurban bagis kotasi doldugu icin kurban bagisimi kendilerine yapmis bulunmaktayim. benim bagisimla ten rengi siyah ve ac bir cocugun bir ogun dahi karninin doydugunu bileceksem benim icin daha buyuk mutluluk olamaz. gerisi bostur.
  • içinden somali büyükelçimiz cemalettin kani torun 'u çıkaran oluşumdur.
  • insani dertleri olan tıpçılar birliği.

    vacip kurban için vekalet verme işinin telefonla yapılmasını isterdim. evet gerikafalıyım.
  • kendilerini vekil tuttuğum durum için bilgilendirme mesajı yolladılar. kendilerine güveniyorum. bu dünyada herkes kötü değil .
hesabın var mı? giriş yap