*

  • theo angelopoulos'un 2007 filmi. film ingilizce ve italya cıkıslı, rusyada geciyor... angelopoulos'un bolca unluleri oynattıgı film... 2008de vizyona girecek..

    üçlemenin ikincisi: the dust of time( zamanın tozu)

    üçleme, thebaid döngüye de göndermeler yaparak, 1919 yılında odessa’dan kaçarken tanışan, 20. yüzyılın yerini 21. yüzyıla teslim ettiği dönemde yaşanan tarihi olayların içinde birbirlerini defalarca kaybeden ve her seferinde farklı zaman ve yerlerde tekrar karşılaşan iki çocuğun ilişkisi içersinde hellenizm’in kaderini takip eder.

    üçlemenin ikinci filmi olan the dust of time (the third wing)/ zamanın tozu ( üçüncü kanat), sovyetler birliği, avusturya-macaristan sınırları, italya ve new york’ta, stalin’in ölümü, nixon’un istifası ve yunan cuntasının düşüşünü kapsayan 1953-1974 yılları arasında geçer.

    üçlemenin üçüncü filmi return/ dönüş günümüz new york’unda yer alır.
  • film ekiminde de gösterime girecek olan yapım...
  • yine eleni karaindrou'nun nereden bulup yan yana koyduğuna bir türlü anlam veremediğim sihirli notalarıyla bezenmiş, (bkz: waltz by the river) tam bir angelopulos filmi... tarihin tozlu sayfalarında kalmış hataların, aldanışların hikayesi, umuda yolculuk...
  • idealist, güçlü babaanne eleni ve umutsuz torun eleni'nin hikayesi.
    tarihsel geçişlerle gösterdiği değişen dünyada ne kadar umutsuz, çaresiz bir nesil olduğumuzu inceden yüzümüze vuran çarpıcı film.
  • yine her sahnedesindeki kamera çekimlerinin ayrıntılarıyla beni büyülemiş olan theo angelopulos filmidir.
  • 4. ipekyolu film festivalinde gösterime girecek olan film.
  • 4 aralık'ı iple çektiren film. bir angelopoulos filmini sinemada izlemek, ayrıcalıktır.
  • tahminime nispeten dolu bir salonda izledim bugün. tek kelimeyle harika bir film. theo'nun (samimiyetten artık), her sahnede yaptığı hoş numaralar, anlattığı hikayenin bilincinde oluşu ve insanı büyüleyen oyunculuklarla, tadı damağımda kaldı resmen.

    --- spoiler ---

    hikaye hep sınır boylarında, sürgünlerde, hapishane gibi mekanlarda geçiyor. her sınırdan geçişte farklı bir kimliğe bürünüyor karakterler; her sınırda bir yol ayrımı yaşanıyor aynı zamanda. yaşlanıp da, huzura ereceklerini düşünmüşler midir geçmişte bilmiyoruz hiç, ancak yaşlanınca da pek o huzura eremiyorlar. dünya yeni bir yüzyıla hazırlansa da, onlar geçmişte yitirdiklerinin iç-sıkıntısını çekiyorlar.

    babaanne ve torun eleni'nin hikayesi ise oldukça manidar. özellikle yönetmen a'nın çekmeye çalıştığı, daha doğrusu hatırlamaya çalıştığı film, hikayeyi derinleştiriyor. torun eleni'nin intihar etme girişimindeki mekanla insanın ve hikayenin iç içe geçmesini ayakta alkışlayacaktım neredeyse. babaanne eleni, "what's wrong?" diye soruyor ve torun da ağlıyor öylece. 20. yy'a çok manidar bir veda olduğu gibi, babaanne eleni'nin o sahneden sonra psikolojik bozukluk yaşaması da ayrıca önemliydi.

    filmin bir diğer klasiklere girecek sahnesi de sanırım, stalin heykellerinin ve büstlerinin kaldırıldığı o eski binadaki sahneydi. stalin devrinin ardından rusya'nın kendi kültürüne dönüşü enfes temsil edilmiş. filmin toplama kampı sahneleri de harika ayarındaydı, özellikle "third wing" göndermeleri filmi derleyip toparlayan, eleni'nin spyros ve jacob arasındaki hayatını da benzersiz nitelikte açımlayan bir imgeydi.

    theo, üçlemeyi enfes bir finalle kapatacaktır muhtemelen. beklemedeyiz...

    --- spoiler ---
  • keşke sadece o güzel müziklerden ibaret bir film olsaydı ve arka planda da görüntüler akıp gitseydi. keşke o müsamare tadındaki zorlama diyaloglara hiç girilmeseydi.

    dahası o herkesin ingilizce konuşmaya çalışması neydi öyle ya! yemin ederim ingilizce'den nefret ettim. hele arkasında polizei yazan kadına da ingilizce konuşturdular ya, pes artık!

    filmin bir konusu var mıydı? varsa o neydi? çözebilene aşk olsun! ... gerçi şimdi hatırladım; sanırım filmin konusu "eleni adını iki buçuk saatlik bir filmde kaç kez söylebiliriz" rekorunu kırmaktı. eleni aşağı elenim yukarı.. ne lan bu!
hesabın var mı? giriş yap