*

  • küresel ısınmaya karşı "tek bir insan fark yaratabilir mi?" düşüncesi ile çekilmiş bir belgesel.amerikalı yazar colin beaven, bu sorunun cevabını bulabilmek içn yaklaşık 1 yıl süren bir deney gerçekleştiriyor.

    eşi ve kızı ile yaşadığı new york'da çevreye zarar vermemek için karbon üreten araba, taksi, metro, uçak ve asansör gibi tüm ulaşım araçlarını kullanmamakla başlıyor.mevsiminde yetişen ve çevrelerindeki çiftliklerde bulunan sebzelerle besleniyorlar.yeni olan hiçbirşey almıyor, çöp üretmiyorlar.meyve-sebzelerin çöpünü de pazardan aldıkları solucan dolu bir toprağa gübre haline gelmesi için bırakıyorlar.tuvalet kağıdı ve plastik bebek bezi kullanmıyor, bebek için organik ve yıkanabilir bezi, tuvalet kağıdı için evdeki eski kumaş parçalarını kullanıyorlar.6.aydan sonra elektrik kullanımını tamamen bırakıp, tüm soğutma ve ısınma işlemlerini ilkel yollardan çözmeye başlıyorlar.

    1 yıl sonunda insan hayatını kolaylaştıran teknoloji hizmetlerinden yine faydalanmaya başlıyorlar ama bu süre içersinde edindikleri alışkanlıklar da hem kendileri, hem de çevre için bir kazanım sağlıyor.

    ne kadar gerçek bilmiyorum ama seyredince bu konuda epey ciddi oldukları hissine kapılıyorsunuz.2. bölümü bugün 24 tv'de yayınlanacak.
  • --- spoiler ---

    en hoş kısmı 2. bölümde, "başrol"deki ailemize bahçecilik işlerinde danışmanlık yapan, akıl veren hippi abimizin başroldeki ailenin babasına söylediği laflar olan belgesel. tam tamına değil ama şuna benzer birşeyler diyordu hippi abimiz: "karını bilmemkaçıncı cadde'de(anladığım kadarıyla lüks bir semt olsa gerek) 5. kattaki dairene merdivenden çıkarttırıp da onun amerikan kapitalizminin ne süper birşey olduğunu kanıtlamak adına her hafta yüzbinlerce ağaç kesen bilmemne dergisinde (burada bir isim veriyor ama aklımdan gitmiş, şu ekonomi dergilerinden biri olsa gerek) çalışmasına hâlâ izin veriyorsan, burada bir saçmalık var demektir." bir de şöyle başka birşeyler söylemişti aynı hippi abimiz: "seni asla ciddiye almadılar. eğer ciddiye alsalardı, senin gerçekten birşeyleri değiştirme potansiyelin olduğuna inansalardı, sana asla bu kadar ilgi gösterilmezdi (medyada)."

    --- spoiler ---
  • fikir olarak güzel ama yapmacık bir ailenin yer aldığı bir belgesel. sadece küçük kızları şirindi.

    vakit kaybı değil bunu izlemek ama aile işin sonlarına doğru bokunu çıkarıyor.
  • sürdürülebilir olmak demek doğaya hiçbir etki bırakmamak değil tabi ki, ekonomik hayatınızı sürdürürken ekolojik ve sosyal yapıya da zarar vermemek ve hatta onları güçlendirmek demek. yani bir anlamda "elektrik kullanmayacağız biz" demeniz sizi sürdürülebilir kılmıyor çünkü aslında elektrik tüketimini asgariye indirip ihtiyacınız olanını da ister portatif güneş panelleri sayesinde sağlayabilir, veya kullandığınız elektriğe eşdeğer karbon salımınızı telafi edecek çabalara girişebilirsiniz (ağaç dikmek en basitinden, kullanmadığınız eşyaları ihtiyaç sahibine vermek, vs).

    uzatmayalım tartışmalı birçok yanına rağmen oldukça yerinde bir çabaya dair yapılmış bir belgesel. hele ki hepimiz ziyadesiyle dünyanın içine literally sıçarken bir yıllığına bundan vaz geçmeye çalışmak eleştirilmeden önce takdir edilmelidir.

    hah işte beni buraya bunu yazmaya iten de bu oldu. adamın iyi niyetli ve gayet irade ve emek isteyen çabasına karşın aldığı yorumları görünce sözlük geldi aklıma hemen. "demek ki" dedim, "hayati önem arzeden çevresel bilince karşı ana avratlı dümdüz gibip hipiliğimizden orospu çocukluğumuza kadar uzanan ünvanları bahşetmek yalnızca türkiye'ye özgü değilmiş".
    oh be meğer hepimiz orospu çocuğuymuşuz neyse ki...
hesabın var mı? giriş yap