• büyük türk bestecilerindendir.hafız mehmet zekai dede efendi,mevlevidir.hayatını mevlevihanede müzik icrası ve müzik öğrenimiyle geçirmi$,bir çok değerli müzikçiler yeti$tirmi$tir.117 eseri,tenkidi metodla ist.konservatuvarı tarafından yayınlanmı$tır.5 mevlevi ayini de ayrı bir cilt $eklinde yayınlanmı$tır.beyati-buselik makamını zekai dede yapmı$tır.en büyük eserleri mevlevi ayinleridir.
  • mezarı pierre loti'den eyüp'e inerken sağda tarafta, yol üzerindedir.
  • 1824-1897 yılları arasında ya$amı$ tek sesli türk sanat müziği bestecisidir.

    hamamizade ismail dede efendi'den ders almı$, 1845'de mısır'a giderek arap müziği üzerine incelemeler yapmı$tır. "mısırlı mustafa fadıl pa$a"'nın koruduğu sanatçı 1884 yılında dede olmu$tur. bestecinin 250 kadar dinsel ve dindı$ı eseri saptanmı$tır.
  • suz-i dil makamını ihya etmiş muhteşem türk bestekarıdır. ayrıca ölüm yılı olan 1315'e (hicri takvime göre) "zekai suz-i dildir firkatin kalb-i ehibbaya" mısrası düşülmüştür. bir de türkçeye çevireyim tam olsun:

    " zekai ayrılığın sevenlerinin kalbine gönül sızısıdır"
  • türk müziğinde klasik dönemin son bestecisi kabul edilir. batı'da klasik dönemin son bestecisi sayılan johannes brahms ile aynı yıl ölmüş olması bir tesadüf müdür?
  • bestekârlığı üzerine patara'daki kumlar kadar söz söylesek gene yetersiz kalacak türk mûsikisinin ve hatta belki de bu coğrafyanın duyup işittiği en kudretli bestekârlardır biridir zekâi dede. klâsik türk müziğinde dede efendi ile başlayan üslubun zirvesi denilebilecek eserler bestelemiş fakat dede gibi farklı müzik türlerine dalmamış, eserlerinin büyük kısmını kâr-nakış-murabba-semâi ve ayin gibi klâsik ve mevlevi müzik formları dahilinde vermiştir. zekâi dede hep sûz-i dil ile beraber anılsa da sipihr makamına getirdiği yenilik, şehnâz-bûselik, acem-kürdi takım ve acemaşiran beste* gibi eserleriyle müziğimizde bir gün hakkettiği kıymet verildiği zaman onu yeniden keşfetmemizi sağlayacak derin bir iz bırakmıştır. rahmetli cinuçen tanrıkorur büyük üstat hakkında zarif, zarif olduğu kadar da iğneleyici bir yazı neşretmiştir, onu aktarmayı kendim zekâi dede hakkında laf-ı güzaf etmeye tercih ederim:

    "
    tam 100 yıl önce bugünlerde eyüp'te bir evde, musikimizin büyük bir bestekarı (son büyük klasiği) ömrünün son üç haftasını yaşıyordu. hasta olmasına rağmen, bahariye mevlevihanesindeki 'kudümzenbaşı'lık görevini hiç aksatmayan bu zat, hoca-hafız mehmed zekai efendi, veya -mevlevi çilesini tamamladıktan sonraki daha çok tanınan adıyla- zekai dede'dir. 1897'nin bir 24 kasım günü, ölümüne düşürülen tarih mısraında söylendiği gibi "ayrılığıyla dostlarının kalbini yakarak" (zekai suz-i dildir firkatin kalb-i ehibbaya = 1315) sonsuzluk alemine göçtüğü zaman, arkasında, mevlevi ayininden kar-beste-semai-şarkı-ilahi ve marşlara kadar 265 eserden başka; hüseyin fahreddin dede, rauf yekta, ahmed rasim ve şevkı bey'ler, medeni aziz, şeyh rıza ve şeyh cemaleddin efendi'ler, subhi ezgi, ahmed irsoy (oğlu), kazım uz, şükrü şenozan ve leon hancıyan gibi çok güçlü bir talebe ordusu da bırakıyordu.

    kendisinden 70 yıl önce (1827'de) ölmüş olan beethoven'ının bonn'daki evi, çiçekli bahçesi içinde 170 yıldır aynen korunup bakılmakta olan bir ziyaretgah olduğu halde, biz, 20. yüzyılın tarih tahripçisi türkleri, zekai dede'nin evini yıkmakta mahzur görmemişizdir. okuyucularımız arasında "aaah, tek yıktığımız o olsa keşke!.." diye hayıflanarak göğüs geçirenler olacaktır. üzülmesinler. yıktıklarımızdan elimizde kalanlarla birkaç yıl sonra bir 30 şubat günü avrupa topluluğuna üye olduğumuz zaman, belki de batılı dostlarımız, yıktıklarımızın bir kopyasını bize teberrüken takdim ederler. bunların arasında zekai dede'nin eyüp kurukavak caddesi, sofular bostan sokağındaki evinin yıkılmadan önceki resimleri bile olabilir. sanat tarihçilerimizin "türk sanat tarihi araştırmalarının babası" diye adlandırdıkları fransız albert gabriel (1883-1972), doğu anadolumuzdan konya'mıza, bursa'mızdan boğaziçi saraylarımıza kadar yüzlerci mimari eserimizin rölövesini çıkarmak için bir ömür boyu uğraşmamış mıydı? bize plan ve resimlerini bıraktığı eserlerimizi -çağdaş olmak için- bir gün mutlaka yıkacağımızı ve onun eserlerine müracaat ederken yaşlı gözlerle kendisine rahmet okuyacağımızı nasıl bilmişti acaba?.. rotterdam konservatuarında musiki tarihi ve kompozisyon bölümü hocalığı yapmış olan hollandalı müzikolog prof. wouter swets, bugün 73 yaşında. türk musikisi üzerine bir müzikoloji çalışması yapmadan hiçbir öğrencisini mezun etmeyen bu zat kanun çalıyor ve kendi terkibi olan yaman türki makamında klasik eserler besteliyor. kimbilir? belki o da -tıpkı eugène borrel gibi- yarın, yıktığımız musikinin enkazı arasında onların eserleriyle karşılaşınca, ciddi müracaat kitaplarına kavuşmuş olmanın sevincini yaşayabiliriz diye düşünmüştür. ömürlerini "alaturka müzik teksesli olduğu için ilkeldir; batılı anlamaz da, sevmez de" demekle geçirmiş olan kan'larımız, şimşek'lerimiz, aykal'larımız ve "üniversiteye alaturka sokmam" diyen doğramacı'larımız, beni duyuyorlar mıdır acaba?

    "gönüller yakan" suz-i dil makamını eserleriyle ihya etmiş olan zekai dede, büyük dede'den (hammamizade) ve onun dellalzade ismail efendi ve eyyubi mehmed bey gibi en önemli iki talebesinden başka, mustafa rakım ve kazasker mustafa izzet efendi'ler gibi hat devlerinin de talebesi olmuştu. ama herhalde kusuru, en büyük hocası gibi batı taklidi bir gülnihal besteleyememiş olmak olmalı ki, türkiye kendisini 100. ölüm yıldönümü gibi çok özel bir vesileyle bile hatırlamadı. hammamizade için her nasılsa yapıldığı gibi, adına düzenlenecek beste yarışmalarından, eserlerinden oluşacak konser haftalarından vazgeçtik; hiç olmazsa doğru-dürüst bir anma programı yapılması için trt müzik dairesine telefon ettiğimde aldığım cevap neydi, biliyor musunuz aziz okuyucular? "yahu neden daha önce söylemedin? biz nereden bilelim?" koca trt'nin koca müzik dairesinde "uzman" diye maaş alan müzisyenlerin zekai dede'den haberleri yok! işte batılı olmak isteyen türkiye'nin kültür tablosu ve neden zavallı olduğumuzun en basit isbatı! telefondaki ses (ismini vermeyeyim, çünkü artık o görevde değil), bedavadan geçinmenin cazibesiyle -ben cevap dahi vermeden kapatırken- "sahi cinuçen, 98'de ölümü yuvarlak tarihe denk gelen besteci varsa söylesene..." demeye devam ediyordu.

    zavallı zekai dede, zavallı itri, zavallı kazasker, zavallı yusuf paşa ve diğerleri!.. sizler niye sanatınızın değerini bilecek insanların yaşadığı ülkelerde ölmediniz ki?!.. allahtan cümlenize gani gani rahmet ve mağfiret. mekanlarınız cennet olsun. bizlerden himmetinizi yine de esirgemeyin...
    "
    cinuçen tanrıkorur
  • eyüp mezarlığının çeşmeli kapısınında içeri girip pierre loti'ye doğru giderken hiç sapmadan solunuza bakarak ilerlerseniz görürsünüz pirin mezarını...nedendir bilinmez kurşunlanmış olan mezarının yerine aynısından bir tane daha yapılmış eskisi kenara konmuştur. dikkat çekmeyen bir ayrıntı sağ tarafındaki yatık duran mezartaşıdır. kendi gibi bestekâr ve hafız, hem de kurra hafız bir tasavvuf ehli olan oğlu zekâizâde ahmet ırsoya aittir bu mezartaşı. önünde geçişte nedendir bilinmez bir kıvılcım hissetim içimde, en nihayetinde zekai suz-i dildir firkatin kalb-i ehibbaya
  • youtube'da kendisine ait olarak yazılan uşşak tevhid bestesi beni gece gece kendimden geçirmiştir. notalarını aradım lakin bulamadım. http://youtu.be/stz3xlavdug
hesabın var mı? giriş yap