• mehmet kaplan'ın öğrencilerinden, istanbul üniversitesi'nden emekli yeni türk edebiyatı profesörü.
  • "uşaklıgil'in romanlarında batılı yaşayış"
    isimli kitabı çok öğreticidir, candır.
  • tanpınar v.3
    şema şu şekilde gider:
    tanpınar -> kaplan (mr.tiger) -> abdullah uçman, zeynep kerman, inci enginün,...
    evet kendisi bu üçüncü nesle dahildir.
    yazdığı -muhtemelen- her şey sıkmadan öğretir ne anlatıyorsa.
  • beyatlı v.4 olduğu da söylenebilir:
    yahya kemal->tanpınar->kaplan->uçman, emil, kerman, enginün vs. vs.

    bu silsilenin en önemli ayağının kaplan olduğunu söylemek gerek. yahya kemal de tanpınar da herşeyden önce sanatkâr idiler. kaplan ise bir bilim adamı olarak çalışkanlığı ve öğrenci yetiştirmeye verdiği önemle pek çok akademisyen yetişmesini sağlamıştır. kerman da bunlardandır.

    tanpınar'ın kaplan'ı kendisine şikayete gelen öğrencilere: "benden size sabun köpüğü kalır, kaplan'dan bilgi." demesi boşa değildi. tanpınar, hiçbir zaman fakültedeki hocalığını zevkle ve planlı biçimde yapmamıştır.
  • bence kendisinin ve neslinin, ustalarıyla arasında, beyatlı v.4 veya tanpınar v.3 olarak adlandırılmalarına engel olan derin ayrılıklar var. kaplan'ı da anlayış olgunluğu olarak bu iki tarafın arasında konumlandırabiliriz herhalde. böylece alan araştırmacılarının niteliğinde sürekli bir kayıp gerçekleştiğini söylemek de mümkün.

    özellikle halit ziya üzerine çalışmasını okuduktan sonra, kerman'ı neslinden daha ayrı bir yere koydum kafamda. fakat şaheseri sayabileceğimiz bu çalışma da en nihayetinde bir tasnif çalışmasıdır, yani bu neslin tipik çalışması; bilginin sınıflandırılması... şunu söylemek gerek: neslinin hazırladığı ve bugün birincil kaynak olarak addedilen kitaplar, edebiyat tarihçiliği ve eleştirmenliğine hiçbir yenilik getirmedi. beyatlı ve tanpınar'ın çok altında gördüğüm kaplan bile tevfik fikret'te, hikaye ve şiir tahlillerinde bir teorinin uygulayıcısıdır; tüm isabetsiz muhakemelerine rağmen, bilgiyi de yorumlar. fakat kerman ve neslinde ne yazık ki böyle bir teorik yön dahi yok. örneğin, bugün enginün'ün yeni türk edebiyatı, tanzimat'tan cumhuriyet'e adlı, kaynakça, dizin, önsöz vs. hariç 812 sayfalık* eserini bile ancak derleme açısından başarılı bulabiliriz. öte yandan, enginün'ün bu kitabında da cumhuriyet dönemi türk edebiyatı'nda da, eseri bilimsellikten uzaklaştıran ve zaman zaman kaplan'da da gördüğümüz* ideolojik önyargılara bolca rastlıyoruz.

    farkı daha açıkça anlayabilmek için, tanpınar'ın sanatçılığı ile birleştirdiği düşünce tarihi, dünya edebiyatları ve türk edebiyatı alanlarındaki hakimiyetini aklımızdan çıkarmayalım. öte yandan onun, yahya kemal'den aldığı ilk dersi ve çok etkilendiği bu disiplinlerarası ders işleyiş şeklini nasıl uyguladığını ve bunun nasıl bir sanata bakış ve estetik bilgisi gerektirdiğini edebiyat dersleri'ndeki örneklere bakarak anlamaya çalışalım. şu kesinlikle doğru, kaplan'dan ve öğrencilerinden bize bilgi kalır. tanpınar'dan edineceğimiz şey ise bu kuru bilgiyi anlamlandıracak bakış açısıdır, yorumlama gücüdür. bakış açısı ve yorumlamaya kaplan'ın da önem verdiğini yadsımıyorum. ama ne yazık ki bu iyi niyeti, olumlu veya tanpınar'dan daha kusursuz bir örnek olarak durmuyor önümüzde.

    türkiye'de eğitimin öğretmeyi ve ölçmeyi hiçbir zaman hedeflemediği şey, bilginin asıl değerini açığa çıkaracak olan bu nesnel yorumlama gücüdür. günümüzde bunun önemini anlayamayanlar, derslerinde, üzerine yeni tek bir cümle kurmadan, yıllar önce yazılmış makaleleri tekrar ediyor; sınavlarında, birkaç sayfa çevirerek ulaşabileceğimiz bibliyografyalardaki yayım tarihlerini soruyorlar. transkribe edilmemiş dergilerin transkripsiyonunu tez diye kabul eden ve kifayetsizlerin çeteleştiği bir bilim dalından*, bu sığlıktan öteye geçip geleneği sorgulamasını beklemek de şimdilik nafile.
  • 1975 yılında yeni türk edebiyatı kürsüsü’ne asistan olarak girişiyle mehmet kaplan’ın asistanlarındab olan kerman, ahmet hamdi tanpınar ve öğrencisi mehmet kaplan ile başlayan hoca-öğrenci geleneğinin (abdullah uçman ve inci enginün ile birlikte) üçüncü nesline mensuptur.

    tanpınar'ın günlüklerini ortaya çıkarış sürecinde karşısına çıkan tüm zorluklara rağmen verdiği çaba takdire şayandır. (bkz: günlüklerin ışığında tanpınar'la başbaşa)
  • bugün 68 yaşına basan akademisyen.
hesabın var mı? giriş yap