• nazi almanya'sında, gestapo'nun, aryan ırkının beğenisine sunmak üzere, binbir gece masalları'nı örnek alıp yazdırdığı, 6 ciltlik masallar yığını.
    konu olarak, bir töton prensinin maceralarını işlemiştir.
    prensin kahvaltıda zenci gözü yediği sahneler olmasa, bugün bile dünyamızda var olabilirdi bu masallar.
  • bir varmış bir yokmuş... zonguldak'ın şirin ilçesi soma'da yaşayan fingit isminde güzel mi güzel bir prenses varmış. kral olan babası dumçrak tek evladı olan fingit'in üzerine titrermiş. kızının arzu ettiği herşeyi yerine getirirmiş. merak etmeyin prenses de kendini beğenmiş, kibirli, kaprisli bir hatun olmadığından öyle salak saçma isteklerde bulunmazmış. hatta genelde hiç konuşmazmış. yani ağzı var dili yok. öyle nefis bir kız. dırdır filan hakgetire. bu kız tüm gününü yün eğirerek geçirirmiş. başka da birşey yapmazmış. babası zamanla kızının bu denli içekapanık, antisosyal oluşundan işkillenir olmuş. 'bu kız böyle giderse siliin, donuun teki olcek. ne biliim, bööle yannız yannız... yane hade ben babasıyım çekerim. ama elin oolu çeker mi? atıverir başından. soona da bana, anama, babama - ki nur içinde yatasıcalardır kendileri - küfürler sayar durur. iyisi mi ben bu kıza birkaç arkadaş buliim de azcık insan yüzü görsün.' demiş. ve ülkeye tiz haber salınmış, lingit'le arkadaş olmak amacıyla sarayda bir kadro açılacağı, isteklilerin cvleriyle başvurmaları gerekliliği neyin bildirilmiş. kral dumçrak gelen adayları bizzat mülakata almış ve aralarından gozombo derler - yiğit anlamında - bir delikanlıyı beğenmiş. elemanı kızıyla tanıştırmak üzere, fingit'in yün eğirdiği odaya götürmüş. kapıyı açmış, bir de ne görsün, fingit yün eğirdiği iğneyle kendisine yerde tünel kazmakta. nevri dönen babası dumçrak kızını tuttuğu gibi kazdığı çukura atmış, üstünü toprakla örtmüş ve 'al tünelini al, hain evlat seni!!! neyini eksik kodum senin ha neyiniii!!! artiz olmaya mı kaçıyoduuuun?' demiş. gel zaman git zaman fingit'in gömüldüğü topraklardan bir maden çıkmış. bu hikaye ağızdan ağıza dolaşa dolaşa prensesin ismi mutasyona uğramış ve 'linyit' halini almış. bu madene bu nedenle linyit adı verilmiş ve kutsallığına inanılmış.
    fingit'in gönlündeki ateş, linyit kömürüyle beraber yanar derler...
  • bir varmış bir yokmuş;
    çok eskiden, varlıklı mı varlıklı, itidalli mi itidalli bir ülkede, parskö adlı bir prens yaşarmış. prens genel anlamda pek mutluymuş. yalnız bi derdi varmış; uzun atlama sporuna gönül veren prens, bi türlü 8 metreyi geçemiyomuş. ülkede ne kadar hekim, ne kadar sosyal hizmet kurumu varsa, hiç biri çare bulamamış.
    prensin annesi kraliçe mayloks, oğluna yardım olsun diye, ülke genelinde bir yarışma düzenleyip, her türlü şarlatanı, hokkabazı saraya davet etmiş.
    o sırada yazlıkta bulunan kral perfok, bu olayı haber alıp, çok sinirlenmiş. saraya ulaklar yollayıp; " biz neciyiz lan burda" mesajı vermiş.
    kraliçe, ulaklardan birine çimdik atınca, ulak çok içlenip durumu saray mabeyincisi gorgor'a bildirmiş.
    kahvaltıda ekmek arası horoz yemeyi çok seven gorgor, konuyla çok ilgilenmiş gibi yapıp, kısa sürede ishal olmuş.
    komşu ülke vengalo'da iç isyanların çıkmasını fırsat bilen prens, bi atlayışta 12 metreye ulaşınca, başrahip onu; gömme dolap ilan etmiş.
    onlar ermiş muradına, biz gidelim erdek'e, çeşitli kıyı vilayetlerine...
  • -evvel zaman içinde kalbur samaan içinde kendini 16 yaşında kız zanneden otuz küsür yaşında çirkin mi çirkin, kart sesli mi kart sesli, yüzü paintbrushla boyanmış gibi çilli bir cadı yaşarmış. bu cadı bazı televizya sahiplerini büyüleriyle etkileyerek bir program yaptırmaya zorlamış. bu program aracılığıyla genç beyinleri zedelemekte ve "heyo heyo" şeklinde bağırarak kulak zarlarını yırtmaktaymıııış...
    -eee?
    -o kadar işte.
hesabın var mı? giriş yap