*

  • zoran simoviç, hajduk splitten gelmiş idi at kafalı idi, at kafa simo olarak anıldı her zaman, ama bu basına hiç yansımadı.at kafasına bi kere basmışlardı, tepki vermemişti.korkmuştuk.
  • at kafa zoran.inanılmaz karizmatik bi adamdı bence bu.b sınıfı korku filmlerinde ki kötü yürekli deli bilimadamının uşağı igor a benziyordu.refleks sahibi, idi attığı degajlar gol pası bile olacak kadar uzağa giderdi.gönlümüzden sevgisi bitmeden jübilesini yaptı.gol şov gibi salak bi programda çalıştı, bizleri üzdü.
  • galatasaray'lılar arasında inanmıyorum ki bir kişi olsun, simoviç'i sevmeyen... inan olsun ismi geçtiğinde bir titreme gelir, üzüntüyle karışık, sarsılırım...

    kıvırcık, lüle saçlarıyla, soğuk ifadesi ve delikli yüzüyle pek "sevilesi" bir tip değildi. mavi tonaj ağırlıklı bi takım giyer, yerde uzun süre kalmayı severdi... zaten "yugoslav cinliği"nden gelen bi bilinci vardı, eğer takım öndeyse, öylesine yuvarlanarak gelen bi topa bile uçar, yerde bile planjon yapar, top toplayıcı çocuklara "bırakın ben kendi işimi kendim görürüm" der, gider uzun uzadıya seve okşaya topu getirirdi.

    sezisi iyiydi simoviç'in, kalesinden -son zamanları hariç- hep zamanında çıkar, ceza sahasını çok iyi kullanırdı. bir de sağ kolunu yukarı kaldırıp sevinmesi vardı, çok nadir sevinir ama sevinince sevindirirdi. nedendir bilmem simoviç'te bulduğum tadı şimdiye değin sadece taffarel'de bulabildim. sessiz sedasız bi adamdı, hakettiği saygıyı göremedi, hakettiğini kazanmadı da sanırım ki mehmet ali erbil gibi ne olduğu, ne yapacağı, aklının pek başında olmadığı belli bir adamın, aşağılamalarına, onu şebek yapması gibi durumlara maruz kaldı, evet, üzüldük tabii. herkes penaltı girecek mi girmeyecek mi diye düşünürken, ben simoviç terkedecek mi programı, gidecek mi, acaba kuliste ağlıyor mudur diye düşünür bazı bazı kahrolurdum.
  • jubilesinde tum gs lıları ve gazetelerın spor manshetlerını aglatan gelmısh gechmısh tek yabancı kalecı budur her halde , zaten kachta kachı tr de jubile yaptı kı?
  • mustafa denizli'nin hayettin' e yol açmak için kenara çektiği güzide kalecimiz... mustafa denizli gibi aşırı risk alarak oynıyan bir teknik direktör için ideal kaleciydi halbuki, ceza sahasına bir libero gibi hakimdi...
  • galatasaray futbol takımının efsane kalecilerinden. floryada otururdu. pazar sabahları gazete ekmek almaya markete gittiğimde karşılaşırdık hep.
  • kral kaleciydi arada penaltı falan da attırırlardı simoya. futbolu bıraktıktan sonra yedi sene kalecisiz oynamıştır galatasaray ta ki taffarel gelene kadar. en son çorluspor mu ne öle sarı kırmızı gs vari bi takımı çalıştırıyodu prekazi ile beraber.
  • 1984 yılı, şubat - mart aylarında milyonlarca futbolseveri heyecanlandıran bir transfer haberi yer aldı gazetelerde : hajduk split ve yugoslav milli takımının kalecisi zoran simoviç galatasaray'a geliyordu. ancak mayıs sonu - haziran başlarında anti-gs'lıların geyikleri duyuluyordu artık : "simoviç'i liverpool alıyormuş olm, size gelir mi ki hiç koskoca yugoslav milli kaleci..." bu geyik doğruydu, simoviç liverpool'a transfer olacaktı, eğer 1984 avrupa şampiyonası finalleri grup maçında michel platini'den 3 gol birden yemeseydi. bu maçı izleyen (fransa - yugoslavya 3 - 0) liverpool kurmayları (!) simoviç'i almaktan vazgeçtiler ve galatasaray'ın tarihinin en çok ve en flaş transferlerini yaptığı 1984 - 1985 sezonu başında teknik direktör jupp derwall ile beraber cimbom'a katıldı simo.
    simoviç ve galatasaray o sezon ligdeki başarısızlıklarını türkiye kupası'nda fenerbahçe, beşiktaş ve trabzonspor'u ipe dizer gibi yenerek aldığı şampiyonlukla bir nebze unutturdu. cumhurbaşkanlığı kupası'nda ise fenerbahçe'ye karşı ilk 5 penaltıdan birini neden simoviç'in kullandığını bugün bile kimse bilmiyor.
    1984 - 1990 yılları arasında bir efsane haline gelmişti simoviç. yan toplarda başarılıydı, mükemmel bir zamanlaması ve yer tutuşu vardı. sert şutları tutamayacağını hissettiği anda uçarak kornere çelerdi. "âdeta bir libero gibi kalesinden çıkmak" deyimini literatüre kazandıran futbolcudur aynı zamanda. elle ve ayakla yaptığı degajlarda pas isabet oranı çok yüksekti, taffarel'e benziyordu aslında kaleciliği, ama simoviç daha yürekli ve daha çevikti. centilmen ve efendi bir adamdı; en fanatik rakip seyircilerden bile tepki almadı hiçbir zaman. rakip forvete pozisyon gereği sert girdiği zaman, önce rakip futbolcudan özür diler sonra da tribünlere ve hakeme doğru "faul yaptığını kabul eden basketbolcu" gibi elini kaldırırdı. oynadığı dönemde galatasaray onun yüzünden 10 maç kaybettiyse, en az 80 maç onun sayesinde kazanmıştır. mavi - gri ve kırmızı - siyah kaleci kazakları vardı, en çok onları giyerdi. takım gol attığı zaman havada yarım daire çizecek şekilde sağa doğru zıplardı, simo'ya özgü bir gol sevincidir bu.
    sarı - kırmızılı kaleyi koruduğu dönemin sonlarında (1988 - 1989 , 2. devre) kahramanmaraşspor'a karşı "seyirci isteği" üzerine bir penaltı golü atmışlığı da var.
    mehmet ali erbil adlı "şovmen"(!)in programında yer alması birçok futbolseveri üzdü. ancak güvenilir bir yugoslav kaynak, o dönem sırp hükümetinin simo'nun ülkesindeki tüm mal varlığına el koyduğunu söylemişti. gene de üzülmüştük koskoca simo'nun panayır kaleciliği yapmasına.
    erdal keser ile ortak halı sahası vardı bir ara florya'da.
    uzun yıllar okullarda, sokak aralarında uçarak kurtardıkları her gol sonrası "simoviç ! " diye bağırmıştır kalecilik heveslisi gençler...
  • 84 sezonuyla baslayip cocuklugumuzda galatasaray askinin kalplerimize yerlesmesinde yardimci olan, formasi gibi mavi renkli 190 e mersedes'ini gorup elimdeki bit kadar imza istedigimde bagajini acip boyumdan buyuk posterini imzalayip veren, jubile yapmadan hemen once erdal ile beraber florya'da actigi ersim hali sahasinda oynamaktan buyuk zevk aldigim super kaleci. cikardigi bir frikik hala gozlerimin onunde dururken spikerin simovic panter gibi uzandi ve topu tokatladi yorumu da kulaklarimi cinlatir.

    tribunlerde simo gol gol gol diye bagirildiktan sonra ayni sevgiyi ileride tafi de bulabildik. ama tafi'ye gol attiramadik.
  • türkiye'ye ilk geldiğinde iddialı açıklamalar yapmış ve uzun süre gol yemeyeceğini, kendisine ilk golü atana da kol saati hediye edeceğini söylemiştir. ligin ilk maçının ilk dakikalarında antalyaspor'un adını hatırlayamadığım bir futbolcusu, kol saatini bir güzel takmıştır.
    idris ağabey'in desteğiyle edit: golü denizlisporlu mehmet atmış. bulgar memet; ama altın saat bünyeyi bozmuş, o sezon daha kaybolmuş memet.
hesabın var mı? giriş yap