• yapılması mutlaka gerekli olan
    (bkz: zorunluluk)
  • insan zihnine allerjik etkisi olan kelime
  • zorunlu önerme, apodiktik (başlık taşınmış ki yanlış olmuş)

    bu önermeler, başka türlü olması olanaklı olmayan, kesin önermelerdir. yüklemde bulunan özelliğin doğruluğu zorunlu olarak bilinir. dolayısıyla bu önermeler, her zaman ve her koşulda doğru önermelerdir. formel bilimlere ait önermeler, bu tip önermelerden oluşur.

    "havaya atılan taş, yere düşer." önermesi ya da "dört kere dört, on altı eder." önermesi, yüklemin zorunlu olarak doğru olduğu önermelerdir.

    örneğin, "üçgen, üç köşelidir." önermesinde, yüklemin belirttiği özellik olan üç köşelilik, zorunlu olarak üçgende bulunmaktadır.
  • altı dakika, on altı saniye.
  • yaşamak zor, zorla yaşamak zorunlu değil.

    kaostaki özgürlük ve öngörülemezlik: kargaşada, herkes olabileceği ve istediği gibi olur. o sırada mutlak veya zorunlu bir yetke yoktur.

    yalnızlık özellikle ilişkiler için, belki insanlık için de baraj ders. ilişkiye başlama yeterliği için bir eğitim ve diploma olsa onun zorunlu baraj dersi olurdu. neyse ki zorunlu değil, not yükseltme* aracı da, bu derse bakmayanlar ilişkilerde rahat rahat gönüllerince rezil oluyorlar. insan kardeşlerimiz, yatıyor, kalkıyor, üzülüyor*, üzüyor*, kötülük yapıyor, çile çekiyor, çile nedenini bilmiyor, nedeni kavrar gibi olduğunda ömür uçmuş oluyor, bereketli olsun diyorlar. onlar da sağolsunlar.

    yaşamın anlamı verili, hazır sayılmak için saçma. ama aramak, bulmak, üretmek, yaratmak için handiyse zorunlu. başka işimiz yok, alt tarafı, temeli, yaşamak nefes almaktır.

    (ilk giri tarihi: 2.10.2016)

    (bkz: zorunsuz), zorunsal
    (bkz: mecburi), bimecburi, bilmecburiye
    (bkz: mecburen), mecburiyetten
    (bkz: mücbir)
    (bkz: gücül), yükümsel
  • julius bahnsen:

    ''eğer sen, bir alın yazısının ister istemez gerçekleşmesiyle görevlendirilmişsen ve bu alın yazısından ancak bir dış iradenin, kör bir imanın, adi bir gereksemenin ve bazı ahlaka aykırı hizmetlerin kamçısı altında, cinayetsiz; fakat büyüklüğü de olmayan, yanılmaz; fakat aynı zamanda bilgisiz, sıkıntısız; fakat büyük misterin ön duygusundan mahrum olarak değirmenlerini çeviren ve bir daire çevresinde dönen konak beygirleri, araba köpekleri ve çift süren öküzlere benzeyenler kurtulabildikten sonra, mutluluk, onur ve şehitlik tacı neye yarar?''
    -
    neo-kantçılara kadar ödev ahlâkı çıkırtkanlıklarla süre geliyordu. bazıları da bunu tepe taklak etmiştir: kötücül-düşçüler veya düşünürlerden sadece birkaçı metaetiği bile talan edip yermiştir.

    yukarıda schopenhauerian pessimism'in ben başlıca tilmizi ve onunda trajik reddiyesini salık veren bahnsen, bu apodiktikliğin bıçak sırtında bizi öylece bırakıyor. ve diyor ki; ''uykuda bile rahat yok'' ... ve ödev ahlâkı süslü bir sözcük olmayı iki asır önce çoktan terk etmeye başlamıştı.
  • schopenhauerian pessimism'in 20.yy'daki tilmizi ve nadir isimlerinden olan, aynı zamanda su katılmamış bir anti-natalist #100611763 olan
    peter wessel zapffe bu, -apodiktik çekişmeyi köktenci bir çözüm önerisi sunuyor:

    ''ne olursa olsun? yaşamın bir bütünlüğüne, biyolojik bir paradoksa, iğrençliğe, saçmalıklara, feci doğanın abartılmasına bir ihlal. hayat hedefini aşmış, kendini parçalamıştı. bir tür çok ağır bir şekilde silahlanmıştı - ruhsuz olarak yüceltilmişti, ama eşit olarak kendi iyiliğine bir tehdit oluşturdu. silahı hilt veya levhasız bir kılıç gibiydi, her şeyi bölen iki kenarlı bir bıçak; ancak onu kullanacak olan kişi bıçağı kavramalı ve bir kenarı kendine doğru çevirmelidir.''
    zapffe / the last messiah 1933
hesabın var mı? giriş yap