• stanley kubrick'in mutlaka en az iki defa izlenmesi gereken başyapıtı. şunu ısrarla belirtmek gerekir ki filmin iyi bir şekilde analiz edilmesi için mutlaka en azından ikinci kez izlenmesi gerekiyor. zira ancak ikinci izleyişinizde kubrick'in detaycı yanının mükemmelliğine ve yaptığı çeşitli göndermelere tam anlamıyla hakim olabiliyorsunuz ve bu da perspektifinizi genişletip muhakeme yönünüzü güçlendiriyor.
  • kubrick’in evreninden benim yakaladığım filmin akışına paralel satır başlıkları;

    1. stilize bir gelecek tablosu içinde bireyin temel iki dürtüsü olan şiddet ve cinsel arzunun “sözde estetik” patlamalarla ortaya çıkışı. yani hayvansal ihtiyaç ve tepkilerin modernize edilişi (filmin hemen başında alex ve çetesinin sükûnet ve gururla gerçekleştirdiği şiddet gösterileri).
    2. bu modernizasyon ile birlikte eskiye, sözde ilkelliğe karşı duyulan tiksinti (alex ve çetesinin köprü altında ihtiyara saldırması).
    3. birlik olmanın, toplumun beklentilerine göre yaşamamanın, kendine ait bir sürüyle olmanın verdiği güç ve özgüven (alex ve çetesinin araba sürerken ki coşkusu).
    4. diğer sürülerle girişilen toprak mücadelesi (billy boy ve ekibine karşı alex ve çetesini girdiği kavga).
    5. zaferin barış değil, yeni zaferlere duyulan bir açlık ve doyumsuzluk getirmesi(billy boy ve ekibine karşı kazanılan zafer sonrası yazarın evine yapılan şiddet dolu baskın).
    6. erkek cinsel organının toplum için tehdit olduğu vurgusu (sporcu kadının alex tarafından penis şeklindeki heykel ile infazı).
    7. sürü içi iktidar savaşı. liderin becerililerin sorgulanması (georgie’nin lider olma çabaları).
    8. alex’in sürü içi liderliğini korumak için şiddete başvurması (çetesini denize dökmesi).
    9. toplumsal otoritenin yanında sürü içi otoritenin de en büyük silahının birey üzerinde oluşturduğu korku olması (çetenin alex’e karşı duyduğu büyük korku).
    10. liderin önce arkasından, sonra yüzüne karşı gösterilen isyan (alex’in suratında patlayan süt şişesi).
    11. sürünün lidere ihaneti sonucu, liderinin sürgünü. (alex'e kurulan komplo).
    12. daha büyük bir otoritenin, “totaliter rejimin” devreye girmesi (alex'in hapishaneye girişi).
    13. rejimin devrik lideri tutsak etmesi (alex’in hapishaneye girişi). rejimin bireye verdiği; “ruhunun ve bedeninin her zerresi benim” mesajı (gardiyanın alex’e yaptığı anal muayene).
    14. bireyin temel dürtülerini bastıramaması, sadece gizlemesi (alex’in süregelen şiddet odaklı fantezilerine karşın uysallaşmış bir rol içine girmesi).
    15. totaliter rejimin birey ve toplumu uyuşturma çabaları.
    16. dinin bu dizginleme faaliyetlerindeki en temel araç olması. buna rağmen ironik bir şekilde kutsal kitapların içerdiği yoğun cinsellik ve şiddetin alex’in fantezileri ile birleşmesi. (alex'in incil okurken düşünceleri).
    17. rejimin iyileşme dediği şeyin aslında sadece uyum sağlama olması. özgür iradeyi devre dışı bırakıp bireyi mutlak bir uyuşmuşluğa terk etmesi (alex, uygulan tedavi sonunda artık istese bile şiddet uygulayamaz olmuştu).
    18. toplumu oluşturan bütün parçaların da bu uyuşmuşluğa göz yumması (alex’in ailesinin oğullarına karşı duyduğu korku ve tepkisizlik).
    19. bireyin rejim karşısında acizleşmesi ve düşüşü (alex’in sahnedeki adamın ayakkabılarını yalaması).
    20. ölümün bir çıkış olmaması (alex’in başarısız intiharı).
    21. bu acizleşmenin bireyi kıpırdayamaz hale getirmesi (alex’in bir bebek gibi başkaları tarafından yatalak olduğu yatakta beslenmesi).
    22. rejimin istediğinde gösterdiği sıcak yüz (başkan’ın alex’i beslerken takındığı babacan tavır). elbette bu besleme sürecinde rejimin bireye verdiği; “karnını ben doyuruyorum” mesajı.
    23. bireyin güç karşısında direnmekten vazgeçmesi (temelde toplumların ani direniş patlamaları kazanılmayan bir zaferin ardından bireylerin teslimiyeti ile biter. yani birey kazanamayacağı zaferin peşinde koşmaktan vazgeçer ve mevcut durumu kabul edip bu duruma adapte olmaya çalışır. aslında hayatta kalma dürtüsünün temel uzantılarından biridir bu. savaşarak yok olmaktansa uyum göstererek yaşamayı tercih eder toplumun çok büyük kısmı).
    24. rejimin kazanması (alex’in başkan’ın elini sıkması).
    25. mutlak teslimiyet (alex'in kameralara gülümseyerek verdiği poz).
  • diyorum ki yarin aksamimi telefon , internet kapali sekilde a clockwork orange a ayirayim. 2 senedir falan izlememistim. heyecanlandim.
    alex'i ozledim:(

    hem de yarin icin bugunden beethoven baslicam. bazen merak ediyorum bu hareketlerimi yadirgamayacak insan var mi diye.

    cunku bi totem daha buldum bugun. sadece bi gozume rimel surerek a clockwork orange izlememi yadirgamayacak insanla olur:(
  • özetlemek gerekirse

    --- spoiler ---

    kimseyi değiştiremezsiniz.
    --- spoiler ---
  • malcolm mcdowell abimizin gençken ikiz hobbitlere ne kadar benzediğini kanıtlayan film.
  • mutlaka izlenmesi gereken filmler sıralamasına ilk beşten giren film. stanley kubrick in muazzam bir yönetmen olduğunu sırf bu film bile kanıtlamaya yeter. filmin müzikleri ve kurgusu üzerine çok ince düşünülmüş. bakınız alex in yaşlı çift in kapısını çaldığı sahne.beethoven senfoni 5 devreye girer.kader, kapıyı çalar. aynı şekilde alex in kızları evine davet ettiği sahnede hızlandırılmış kurguyla beraber rossini nin william tell overture ü sahnenin aklınıza kazınmasına neden olur. alex in odaya kapatıldığı bölümde çalan beethoven senfoni no. 9 yazarın kendince öç alışını ve nefretini hissetmemizi sağlar. ve tabi ki oyunculuk performansı adına malcolm mcdowell.kötü karakterler içinde en beğendiğim. filmi izledikten sonra uzun bir süre etkisinden çıkamadım.
  • oliver stone, natural born killers'tan bahsederken şöyle der:

    “alternatif ya da yıkıcı düşünceler oldum olası dönemin göstergeleri ile çatışırlar. stanley kubrick, a clockwork orange’da şiddetin olası sınırlarına saldırmadı mı? ondan yıllar önce salvador dali ve luis bunuel, (bir endülüs köpeği’nde) insan gözünü jiletle keserken seyirciyi şok edip ona saldırmadılar mı? aynı şeyi sergei eisenstein, (potemkin zırhlısı’nda) merdivenlerden inen çocuk arabasıyla ve parçalanmış gözlük camıyla yapmadı mı? hepsi sanırım bir üslup sorunu… sanatsal yönden, herhalde içerikler arasında ayrım yapmaya hakkımız olmamalı. temaları siyasal tutarlılık temelinde tabulaştırmaya bir kez başladık mı, temel özgürlüklerin de altını oyma süreci başlatılmış demektir.”

    kubrick'in filmiyle birlikte stone'un saydığı filmler ile natural born killers şiddetin araştırılmasını da içeren yapıtlardır. stone, postmodern bir kolaj çalışması yaparak şiddetin tüm göstergelerini birebir yansıtma derdindedir. kubrick ise şiddetin politik amaçlı kullanımı ile birlikte kişilerarası uyum problemleri yaşayan genç bir adamdan hareketle yıkıcı sonuçlarını gösterir. eisenstein ise kitle katliamı ile ilgilenir. bütün bu filmler bir anlamda seyirciye de saldıran yapıtlardır. özetle oliver stone'un tespiti yerindedir.

    edit: imla
  • özellikle şu günlerde okunup izlenmesi gereken film.polislere yapılan atıftan tutun da aile ilişkilerine,arkadaşlıklara, hatta siyasetçilere kadar değinilmiş. iyi ve kötünün ayırt edilemez hale geldiği bir toplumda, bir kaç gencin bir araya gelip oluşturdukları çetenin insanlara uyguladıkları şiddeti ve alex üzerinden insan doğası ve toplumsal değerlerin çatışmasını konu ediyor. filmini kitabı kadar beğenmesem de filmi stanley kubrick'in tartışmasız en iyi filmlerinden.ayrıca 4 dalda da oscar almış zaten.
  • gülüveri rahat durmayan alex'in aklı fikri karılar bulup üzerlerinde gel git yapmaktır. ketenpereye getirir alex'i droogileri ve bir süt seansından sonra başlayacak olan gel-gitten sonra olanlar olur. çük heykeliyle işlediği cinayetten sonra tahmin edileceği üzere olaylar gelişir. iyi adamlar anarşik alex'i itinayla tımar ederler ve film biter.
hesabın var mı? giriş yap