• (bkz: oh boy)
  • film de sürekli kahve içmek isteyen ama bir türlü kahve içemeyen ketum ve üzgün bir insanın dramatik yaşamı ele alınmış. aslında hepimizin hayatında böyle sıkıntılı anlar üst üste geliyor, filmde özelikle baş rolü oynayan oyuncu başkalarıyla adeta büyülüyor, insana içimde pişmanlıklar ve fırtınalar kopuyor ama siz beni nasıl anlayacaksınız izlenimi veriyor.
  • orijinal adı oh boy ama u başlıkta da incelenmiş. o yüzden burada da paylaşıyorum.

    akşam oturup tatlı tatlı izlemelik bir film.

    niko hayatta hemen herkesin bir şekilde içinden geçtiği kendini arama döneminden geçen bir genç ve biz bu genç adamın 24 saatini izliyoruz.

    --- spoiler ---

    kahve takıntısı olan biri olarak filmde beni en çok geren şey niko’nun bir türlü o istediği kahveyi içememesi oldu.

    sabah başladı ve ertesi sabah, filmin sonunda içtiği kahveyle birlikte ancak 7. denemesinde kahvesini içebildi.

    film genel anlamda yumuşak bir komedi ama bu kahvesizlik anları benim için adeta “gerilim filmi” oldu.
    --- spoiler ---

    güzel film. 8/10.
  • güzel bir tatlı yemiş hissi bırakan ama ağır bir dramı da alttan işleyen çok başarılı bir film.
  • içimizde bir yerlerde ara dönemi atlamış ve yirmi yedi yaş sendromunda sıkışmışçasına arayış halindeki tiplemenin hayatından bir gün.

    kahve sendromunu ben de yaşıyorum bu arada. `
  • a coffee in berlin (2012)

    rutin hayatın sıradanlığında ruhsal ve fiziksel anlamda başıboş bir karakterin, hayat içerisinde amaçsızca savrulmasını ve kendisini ait olduğu yerde hissedememesini anlatan a coffee in berlin, kurmaya çalıştığı dramatik altyapısını izleyiciye geçirmekte zorlanan, genç bir karakterin varoluşsal sancılar çektiği bir günlük hayat filmi. konu: hukuk fakültesi'ni yarıda bırakan ve sevgilisinin de onu terkettiği niko, amaçsızca yaşayan bir karakterdir. babasının her ay düzenli yatırdığı parasını kesmesiyle, niko'nun yaşadığı buhran büyümeye başlar. ben bu filmi zihniyet olarak, ana akım ve tamamiyle izlenme endişesi taşıyan tipik aksiyon vizyon filmlerden farklı görmüyorum. evet, zıt özelliklerde filmler olabilir. ancak, bu ve bunun gibi sanatsal olduğunu ispatlamaya çalışan filmler, birkaç entel replik, filmi siyah beyaz aktarma ve antoino'nin iletişimsizlik üçlemesi'ndeki gibi şehrin başıboş birkaç görselliğiyle içinde bulunduğumuz dünyanın anlamsızlığını anlattığını iddia ederek, görünürde sanatsal ama aciziyetini hissettiren ve sanat izleyicisine oynadığını belli eden filmlerle bağ kuramıyorum ve kurmak da istemiyorum açıkçası. genel severlerine saygı duymakla beraber, sanat izleyicisine oynadığını izleyiciye fazlasıyla hissettiren ve eğreti duran duyguları yüzünden sevmekte ve beğenmekte zorlandığım bir film oldu benim için.

    6 / 10
  • genel olarak yaşamı sorgulatan ve aslında yeteri kadar düşünmediğimizde amacımızın ne olduğunu bilemeden öylece geçip gideceğimizi anlatan bir film. yine de bunu bana tam olarak anlatmadı aslında ben filmin üzerine de biraz düşündüm. filmde aslında babasına yalan söyleyip okulu bıraktığı anlaşılan henüz yaprak gibi savrulma aşamasında olan genç adamın kredi kartının iptal olması ile kendini yine yaprak gibi savurması anlatılıyor.
hesabın var mı? giriş yap