• george r. r. martin'e güvenirsek (ki aksi için elimizde yeterince sebep var) a song of ice and fire serisinin sondan bir önceki kitabı. tam anlamıyla ömür törpüsü.

    fantastik edebiyatın -tıpkı edebiyatın diğer popüler dalları gibi- yazarlar açısından kolaycılığa yol açan kötü bir tarafı var: okuyucuyu yakalayan bir altyapı ve kahraman(lar) yarattığınızda hikayeyi dilediğiniz gibi sündürerek para kazanmaya devam edebiliyorsunuz. bir noktadan sonra yaratıcılık doğal olarak kayboluyor ve kitapçı rafları birbirinin aynısı çerden çöpten hikayelerle doluyor. hangisini weiss yazmış, hangisini eddings, hangisini salvatore pek bir önemi kalmıyor. belki de bunun için olsa gerek bugün bile fantastik edebiyatın en iyi yazarı tolkien olarak görülüyor. türde son dikkat çekici atılım herbert'in dune serisi ile, king'in bireysel terapi çabası olarak okunabilecek the dark tower serisi ile sınırlı kalıyor.

    "kalıyordu" demek lazım artık. her ikisi de son ciltlerini bekleyen iki seriyle (robert jordan'ın the wheel of time'ı ile george martin'in a song of ice and fire'ı) tolkien çıtasının da, herbert çıtasının da aşıldığını iddia etmek mümkün çünkü. bu iki seriden sonra fantastik edebiyatta gerçekten iz bırakmak isteyen yazarların işi oldukça zorlaştı. iki elf, üç cüce, bir dark lord üzerinden macera romanı kaleme alanların zamanı -büyük ihtimalle- sona erdi. (tabi bu, 13-18 yaş grubunun erotik hayalleri üzerinden beslenen vampirli, kurt adamlı çöplerin, aynı grubun özgüven eksikliğinden beslenen büyücülü zımbırtıların para kazandırmayacağı anlamına gelmiyor)

    toprağı bol olsun, robert jordan'ın son cilde ömrünün vefa etmediği the wheel of time serisi, şu an için, fantastik edebiyatın bütün şablonlarının kullanıldığı klasik anlayışın en ileri, en yetkin noktası. jordan'ın, kaneviçe işler gibi işlediği, el oyası zarafetiyle milim milim ortaya çıkardığı eseri, biraz (ne birazı?) abartıyla klasik dönemin, dostoyevski'nin son sözü olan karamazof kardeşler'le kıyaslanabilir. çok istisnai bir beyin, sıra dışı bir hikaye ortaya çıkmadıkça tahtının sallanacağına ihtimal vermiyorum. kaldı ki aes sedai-bene gesserit, aiel-fremen, moiraine-gandalf, fain-gollum, vs eşleşmelerinin kurulabileceği the wheel of time'ın güçlü yanı yaratıcılığı olmadı.

    a song of ice and fire serisi ise tam aksine, klasik fantastik edebiyat şablonlarını zorlayarak bir ölçüde tıkanmış olan türün yeni kulvarlara geçiş yapabilmesine imkan tanıdığı için farklı, değerli bir yerde duruyor. george martin, çoğu fantastik meraklısını heyecanlandıracak ölçüde ilginç unsurlar kullanıyor hikayesinde. ve ne yazık ki bu unsurlarla hali hazırda okuyucuyu tatmin edecek ölçüde uğraştığı söylenemez (son romanda da durum değişmeyecektir), fantastik unsurlar bu çapraşık insan ilişkileri hikayesinin tuzu, biberi olarak kalıyorlar. (hikaye jordan'ın elinde olsa en az bir beş cilt daha isterdi sanıyorum)

    fantastik edebiyatta bir şekilde adaletin sağlandığını görürüz kitabın sonunda. var olan bütün zorluklara karşın iyiden, doğrudan yana olanların kazandığını görürüz. hadi olmadı diyelim, bütün ayrıntıları kabaca verilmiş bir kehanetin, döngünün içinde herkesin kendine düşen rolü kendi çapında oynadığını görürüz. bu anlamda tür, esasında (yukarıda dostoyevski örneği verdim ama), genel yapı olarak romantik akıma daha yakın durur. martin, bu en genel şablonu kırarak gerçekten ezber bozuyor. yarattığı dünya fantastik bir dünya, evet. fakat o dünyadaki insanlar bizim gündelik hayatta yaşadıklarımıza çok benzer (tavır anlamında. yoksa sanmıyorum ki ejderhalara analık eden kız arkadaşlarımız, kuzgunlara yoldaşlık eden kardeşlerimiz olsun) bir hayat sürüyorlar. iyiler kazanmıyorlar örneğin, ilahi adalet bir şekilde tecelli etmiyor. iyi niyetli bir davranış yüzünden bütün taşlar yerinden oynayabiliyor. olumlu yönde bir evrimden söz etmenin imkanı yok. ortam genelde kaotik ve şans, çok zaman belirleyici etmen olabiliyor.

    ve george martin kahramanlarına asla acımıyor, onlara sempati beslemiyor. olacak olan olması gerektiği gibi oluyor. on beş kitap boyunca ölmeyen drizzt'e, bütün dünya yerinden oynamışken bir yoldaş ve bir parmaktan başkasını kaybetmeyen yüzük kardeşliğine, durumu sürekli kötüleşen fakat bir türlü son noktaya gelemeyen raistlin'e, bir üyesi kaybedildiğinde yarım kitap yas tutulan çok ırklı gruplara alışkın fantastik okuyucusu için bunun, en hafif ifadeyle alışılmadık olduğu söylenebilir. belki de her türlü insan ilişkisine hiçbir tabusu olmadan yaklaşan yazarın (ve serinin) gücü de buradan geliyor, fantastik edebiyat kendine yeni bir mecra buluyor.

    a song of ice and fire serisinin her cildine, "artık yazarın tarzına alıştım. şaşırtamaz beni bu noktadan sonra" diye başlıyorum ve her seferinde george martin, gardımı almadığım bir anımı yakalıyor. a dance with the dragons da bu kuralın istisnası olmadı. son romanda (artık dizisi de var, martin amca bizi 5 yıl bekletmez umarım) nakavt olmayı bekliyorum.
  • icinde jon snow ve melisandre arasinda soyle bir efsane diyalog barindiran kitap:

    --- spoiler ---

    melisandre, jon snow'a alevlerde kendisini gordugunden ve ihanete ugrayabileceginden bahsetmektedir.

    m: ...it was very cold.
    js: it is always cold on the wall.
    m: you think so?
    js: i know so, my lady.
    m: then you know nothing jon snow.

    --- spoiler ---

    okurken kanim dondu amk.
  • --- spoiler ---
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---

    az önce bitirdim. yavaştan kıl olmaya başladım ben bu george r. r. martin'e. hatta yavaştan değil, direk kıl oldum artık. dördüncü ve beşinci kitapta 2000 sayfa boyunca doğru düzgün bi sik olmadı resmen. ne lan bu? aynı laflar bin kere tekrar ediyor, yedikleri yemeğin ayrıntılarını öğreniyoruz, vedat milor musun nesin amına koyim? birinci kitabın başında "winter is coming" deniyordu, beşinci kitabın 1050. sayfasında amına koduğumun beyaz kargası geldi de anca geldi kış. kitabın ismi a dance with dragons, bekliyosun ki ejderhalar biraz daha büyümüş olacak, iyice korkulacak bi güç haline gelecekler, daha çok bahsi geçecek falan. ama yok, iki tanesi zincirlerle bağlı nerdeyse bütün kitap boyunca (bi yerde de "ejderhanın kafası bir atın kafasından büyüktü" gibi bi cümle geçiyo, yok büyük olmasaydı bi de zaten? at ne amına koyim). bu şerefsiz ejderhalar daha ilk kitabın sonunda pırtlamadı mı? ne biçim şeysiniz lan siz. üçüncü ejderha yine biraz daha büyük, kurtardı kendini o. şimdi diğer ikisi de kurtuldu gerçi. neyse. tıpkı reytinglere oynayan diziler gibi, her kitabın sonunda biraz okuyucunun ağzına bal çal, okuyucu sonraki kitabı beklesin, çıkınca gidip alsın, ondan sonra 900-1000 sayfa boyunca önemsiz olaylar silsilesini okuyup dursun. eeah, yetti lan.

    yeni kitap çıktığında yine alıp okuyacak mıyım peki? tabii ki evet.

    edit: ha bi de şu "break his fast" ve "wash it down" kalıbı da ne kadar tekrar ediyor.

    he broke his fast with sucuk and eggs and had a cold glass of ayran to wash it all down.

    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
  • ebadıyla gerginlik yaratan kitap. o ne öyle amk, okumadan önce spora başladım valla.

    içeriğiyle ilgili okudugum en komik okur eleştrisi ise amazon'da yayınlanmış:

    --- spoiler ---

    i'm bran stark. i'm a tree.

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    i'm daenarys targaryen. i am only a young girl and know little of the ways of story advancement.

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    i'm griff, aka jon connington. i'm here to get aegon targaryen on the iron throne. i tried to tell that kid not to wait until the fifth book to show up if he wants to be king. now nobody's invested in us.

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    i'm cersei lannister. i get two chapters of humiliation. i can has some of theon's reader sympathy now? no? well then. i won't forget this. a lannister always pays his debts...maybe in the next book.

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    i'm aero hota. don't worry, i don't really remember who i am either. not much to see here, anyway.

    --- spoiler ---
  • çıkmayan kitapları da sayarsak, serinin en kilit kitabı gibi durmakta;

    --- spoiler ---

    davos bölümleri bence kitabın en iyi bölümleriydi, az ama öz tutmuş grrm... wyman manderly'nin ne kadar üstün politikacı olduğunu da gördük... "kuzey unutmaz lord davos, kuzey unutmaz... ve bu farz oyunları bitmek üzere..." roose bolton hayatının feykini atıyor bana soracak olursanız... lakin kendisinden ricam rickon'u bulduktan sonra stannis'in yanına götürsün.. direk wyman manderly'e götürüp ipleri onun eline vermesin...

    theon bölümleri ise psikolojik roman niteliğinde... tamam yaptığı hatalar oldu tabi, (ki hangi karakterin yok ki) ama yaptığı yanlış seçimin bedeni fazlasıyla ödedi... salak falan ama özünde iyi insan....

    jaime reis bir a feast for crows'daki kadar yarmış değil...

    cersei her ne kadar en nefret ettiğim karakter olsa da bölümleri çok akıcı... o utanç yürüyüşü sırasında içimden "işte adalet!!!" diye bağırdım resmen...

    victarion reise fena bittim... asha ile birlikte en sevdiğim greyjoy zaten.... oldukça acımasız lakin ironik bir şekilde haklı... yaralı elini moqorro'ya iyileştirirkenki diyaloğu kendisinin ne kadar taşaklı bi karakter olduğunun göstergesi niteliğinde...
    "+eliniz çok acıyacak...
    -acı mı? ben demir doğumluyum, acıya anca gülerim..
    gemi o akşam kahkaha sesleriyle inledi..."

    daenerys ise git gide antipatikleşiyor.. ki zaten sevmezdim, artık nefret ediyorum... quentyn martell'i reddererk ve hatta alay ederek, içindeki kezbanı ortaya çıkarmış ve böylece belki de westeros'da kendisine müttefik olabilecek tek haneyi de kaybetmiştir... daario muhabbetine hiç girmiyorum... "ben senin kraliçenim, ve beni sikmeni emrediyorum..." kendisinin bölümleri olması kitap daha akıcı olurmuş aslında...

    quentyn martell ise salak lakin görevi uğruna bok yoluna gitmiştir... ya da dany'nin kezbanlığına mı diyeyim....

    jon connington ve aegon the young griff ikilisi ise yardıra yardıra geliyor... her ne kadar çoğu kişi gibi aegon'un gerçek bi targaryen olduğuna inanmasam da şu ana kadar çok doğru işlere imza atmakta... ilk joncon pov'u altın mürettebatla anlaşma, ikinci joncon pov'u hop aegon westeros'da... daenerys malı da anca essos'larda sürtsün... harbiden aegon yardıra yardıra geliyor, ama yine de gözümde bir stannis değil...

    tyrion bölümleri 2. ve 3. kitaptakiler kadar yarmış değildi maalesef.... özellikle de jon connington'la ayrıldıktan sonra cidden sıkıcıydı bile diyebiliriz...

    stannis reis de yükselenlerden... the north remembers olayının en kilit adamı bence ki açık ara en sevdiğim karakterdir...kuzeyliler aklı varsa stannis'e katılırlar zaten... keza kuzeyin stannis'e, stannis'in de kuzeye ihtiyacı var... karstark'lar her ne kadar boltonların casusu olsa da stannis bunu braavos'lu bankacı sayesinde anladı... boltonlardan korkum yok, her ne kadar zor şartlar altında olsa da stannis rahat yener babadan oğula nesil boltonları.. seri sonundaki ramsay'ın mektubu da %100 fake!!! çünkü stannis, george r. r. martin'in kendi internet sitesinden yayınladığı 6. kitap the winds of winter'dan "theon" bölümünde görünüyor... ki onu bunu geçtim ramsay'ın sözüne inanılır mı lan???

    jon bölümleri de bence kitabın en iyilerinde.... gerek stannis'le muhabbetler ve yardımları, gerek yabanıllarla anlaşması ciddi anlamda ne kadar mükemmel bir lider özellikleri olduğunu bizlere gösterdi... tam babasının oğlu, onurundan zerre ödün vermez... robb stark malından daha olgun cidden... öldüğüne de kesinlikle ihtimal vermiyorum... warg'lık özelliklerini kullanarak hayalet'in vücuduna girmiş olabilir... onu bunu geçtim, melisandre faktörü var bi kere...

    bran en acıklı bölümleriydi kitabın... açık ara en sevdiğim stark zaten...

    arya ise "dişi ezio" olma yolunda emin adımlarla ilerliyor... ama eğitimi cidden ağır...

    barristan çok baba adam amk... bence dany'i kendi kızı gibi görüyor... ki dany'nin ortalıktan kaybolmasıyla ortalığı çok güzel idare etti... dany bölümleri ne kadar sıkıcıysa barristan bölümleri de bir o kadar akıcı...

    melisandre bölümü ise tek pov olmasına rağmen en kilit bölüm... jon'a yapılacak suikasti önceden görmesinin yanı sıra bazı konularda hafiften yanılmaya da başlamıştır...

    kevan reise çok üzüldüm lan.. :( o. ç. varys!!! ama ne diyodu varys "kötülere hizmet eden iyi adamlar" işte tam da kevan'ı özetleyen cümle... ve böylece de varys'in kime hizmet ettiğini de öğrenmiş olduk... (the young griff)

    --- spoiler ---
  • kitabın ciltli halini almış olmama rağmen yanımda taşıyamadığım ve evde okurken de kolum yorulduğu için malum yerlerden elektronik versiyonunu aldım ve oradan bitirdim. ciltli kitap da kütüphanemde süs olarak duruyor. arkadaş, bu ne mantıktır, neden eşek ölüsü kadar kitap bastırırsın ki? zaten milleti 5 sene bekletmişsin, bir üzerine kol kası yaptırıyorsun.

    neyse, geçelim kitabın ebatlarını. spoiler vermeden üzerinden geçecek olursam, konu içinden çıkılmaz bir hal aldı. 5 kitapta yaydığı konuyu 2 kitapta nasıl toparlayacak bilmiyorum. şahsi tahminim toparlamayacağı yönünde. hikayenin sonundan değil de gidişatından keyif alsam da en azından bir sonucu olmasını beklerim. bu sonucun benim istediğim sonuç olmasına da gerek yok ama bir yere bağlansın artık arkadaş. gerekirse yer yarılsın, dünya yok olsun ama konu bağlansın.

    haa, şimdi 5 kitapta geliştirdiği hikayeyi 2 kitapta bağlayıp kapatmaya çalışsa bu seferde çok aceleci davrandığı için kızacağım. ben de ne istediğimi bilmiyorum galiba. bu okur milletine de yaranılmıyor birader.

    neyse, grrm abi, bizi buralara kadar sürükledin. artık nereye götürürsen gelicez, seve seve (ya da tam tersi). sadece tek ricam gelir kaygısı içerisinde kaybolma. yaşlı başlı adamsın, kazandın kazanacağını. torun tombalak da faydalansın diyorsan da düşünme, onlar zaten extended universe filan çıkartıp parayı götürürler. sen çizgini bozma.
  • bu kitabı bitirmemek gerekiyor kesinlikle. bitirdiğiniz zaman bütün seri ile ilgili herkesin bilebileceği maksimum bilgiye sahip oluyorsunuz. bir de her kitap gibi arkasında bir sürü muamma bırakıp bittiği için ayrıca uyuz oluyorsunuz. simdi bekle george efendiyi devamını getirsin.

    bu arada içinde muhteşem bir cümle barındırır.

    “a reader lives a thousand lives before he dies," said jojen. "the man who never reads lives only one.”
  • bugün izmir kitap fuarında epsilon standına uğradığımda mayıs ayında çıkacak diye bilgi aldığım kitaptır ayrıca orada ortada oturan yetkili bir ağabeye benzeyen kişi mayısın ilk haftası çıkacak diyerek sevindirmiştir beni.

    düzenleme : 8.6.2013 itbariyle hala çıkmamıştır. vicdansızlar bolton piçi gibisin epsilon!

    düzenleme: 10.6.2013 itibariyle hala çıkmamıştır. frey olasıca yayınevi, spagetti çetesi gibi abidik gubidik kitaplar çıkarmakla meşgul kim verdi yav bunlara yayın hakkını?

    düzenleme: 12.6.2013 itibariyle hala çıkmamıştır. yayınevi dünyasının joffreyi bunlar

    düzenleme: 13.6.2013 itibariyle hala çıkmamıştır. rüyalarına ilyn payne giresiceler

    düzenleme: 14.6.2013 itibariyle hala çıkmamıştır. ancak haziran sonunda çıkacağı duyurulmuştur. hodor!

    düzenleme: 22.6.2013 itibariyle hala çıkmamıştır. melih gökçekle ıssız bir adaya düşesiniz epsilon yayınevi çalışanları

    düzenleme: 28.6.2013 itibariyle hala çıkmamıştır. ancak önsiparişi açılmış 5 temmuz'da çıkacağı duyurulmuştur. 8 temmuz da, 5 hukuk dersi bıraktığım bütünlemeler başlıyor. epsilon ben senin...
  • --- verilebilecek en büyük spoilerlar ---

    1000'in üzerinde sayfası olan bi kitaptan insan bir sürü önemli bilgi(spoiler) bekliyor ama zorlasam en fazla 6-7 tane yazabilirim sanırım. bi sıralayayım aklımda kalanlardan. unuttuğum olursa mesaj atabilirsiniz.

    1- aegon targaryen'ın ortaya çıkması. kendisi rhaegar targaryen'ın oğlu yani daenarys targaryen'ın hak iddia ettiği tahtin gerçek varisi. veraset sistemine göre oğul kız kardeşten önce geliyor.

    başta halasının yanına giden aegon tyrion'ın gaza getirmesi sonucu paralı askerler kiralayarak kral topraklarına gitmeye ve ejderha kayasını almaya çalışıyor. bi süre sonra kendisini yıllardır saklayan jon connington'a artistlik yaparak orduyu yönetmek istediğini falan söylüyor. akıbeti ne olacak grrm bilir tabi.

    2- brandon stark aka. bran'in sürekli rüyalarında gördüğü üç gözlü kargayı bulması. kitabın en vaat dolu repliklerinden biri de orda geçiyor.

    "bran: beni tekrardan yürütebilir misin?
    karga: hayır ama sana uçmayı öğretebilirim"

    bran'in warg olduğunu hepimiz biliyoruz ama uçmak derken kastettiği hayvan çok önemli. herhangi bir uçan hayvan da olabilir, ejderha da olabilir. kitapta ejderha tahminini destekleyen bi bölüm var mıydı hatırlamıyorum ama şu linkteki trailerın ilk saniyelerinde görülen ejderha gölgesini bran kuzeyde bi büvet ağacına dokunduğunda görüyordu. belki de sadece bi şeyleri görme yeteneğinden dolayıdır ama inşallah değildir çünkü ileride de bahsedicem daenarys ejderhaları kontrol etmekte baya zorlanıyor. bu ikilinin yolu nasıl kesişecek ona dair de hiçbir fikrim yok. yine grrm'in keyfini bekleyeceğiz.

    3- jon snow'un öldürülmesi/bıçaklanması. lord kumandan seçildikten sonra sur için çok fazla radikal karar alması bu olayı tetikledi büyük ihtimalle. çünkü binlerce yabanılı hatta devleri surun içine aldı.

    4-tyrion lannister'ın babasını öldürüp lord varystarafından kral topraklarından kaçırıldıktan sonra yargıç illyrio aracılığıyla daenarys'in yanına yollanmak istenmesi. istenmesi diyorum çünkü seriyi uzatmak için mi bilmiyorum ama adamın başına bin tane iş geldi. önce yukarda bahsettiğim aegon targaryen'le birlikte aynı gemideydi. daha sonra jorah mormonttarafından kaçırılıp daenarys'e götürülmek istendi fakat o zaman da köle tacirleri tarafından kaçırılıp köle yapıldı. en son meeren önünde kuşatma kampları kuran köle tacirlerinden birinin elindeyken "lannisterlar her zaman borcunu öder " numarası çekerek paralı asker kampına yazdırdı kendini. devamında ne yapacak grrm bilir.

    5-brienne'in dörüdüncü kitaptaki son bölümü catelyn stark'la karşılaşmasından sonra bitiyordu. kitaptaki yegane jaime lannister bölümünde tekrardan ortaya çıkıp seni götürmem lazım diyerek jaime'yi alıp gidiyor. çok çok büyük ihtimalle catelyn stark'a teslim edilecek jaime lannister.

    6-kevan lannister'ın ölümü. kral topraklarını anlatan bi kaç bölüm vardı ama yine de emin olamadım bi şeyler kaçırdım mı diye. hangi amaçla öldürüldüğünü anlayamadım. lord varsy öldürtüyor bu arada kevan'ı bi de yanında bonus olarak üstat pycelle'i.

    7-sur'a gidip yabanıl saldırısını savuşturanstannis baratheon'un kışyarı'nı almaya çalışırken ölmesi. jon snow'un durumundaki gibi bence bu da çok muammalı bir ölüm çünkü ramsay bolton jon'a yolladığı mektupta stannis'in karısını çaldığını ve sur'a gönderdiğini o yüzden de stannis'i öldürdüğünü ve sur'a saldıracağını yazıyor. ama asha greyjoy'un son bölümünde demir banka'dan gelen elçi kışyarı'ndan kaçan theon greyjoy'u ve yanında bir kızı stannis'in kampına getiriyor. yani kız kamptayken kampı katledip ona rağmen jon'a saldırması baya mantıksız geldi bana.

    ekstra: daernarys'in en büyük ejderhası drogo tarafından kaçırılması. detayları anlatıp uzatmak istemiyorum çünkü çok da bi önemi yok gibi.

    aklımda 7 tane önemli olay kalmış. bran, aegon, tyrion maddeleri targaryen hanedanlığının geleceğini etkileyecek şeyler olabilir. diğer ikisi şüpheli iki ölüm. anlamlandıramadığım bir ölüm ve adam kaçırma(?)

    bin küsur sayfada bu kadar az yol alabilmesi gerçekten büyük hayal kırıklığı oldu benim için.
    daenarys hiç bir şey yapmadı. meeren de meeren diye ağlayıp durdu. tyrion bi şeyler yapmaya niyetli ama yapamıyor gelişen olaylar yüzünden.
    jon snow sur'dakilere asıl düşmanın yabanıllar değil akyürüyenler olduğunu anlatamadan bıçaklandı

    yeni eklenen karakterin çok fazla yol almamasını anlarım (bkz: aegon) ama nerdeyse tam anlamıyla tanıdığımız karakterlerin kaderin cilveleri yüzünden (bkz: tyrion) ya da ergence davranışları yüzünden (bkz: daenarys) hiçbir ilerleme kaydetmemesi canımı sıktı.
    --- son ---
  • kitabın bitişiyle tüm karakterlerin akıbeti ne durumda merak edenlere:

    --- spoiler ---

    house stark

    eddard stark: kral joffrey baratheon'un emriyle başı kesilerek öldürüldü.
    catelyn stark: red wedding'de boğazlandı. sonra thoros of myr ve beric dondarrion marifetiyle diriltildi. lady stoneheart adıyla bilinen bir tür zombi-kadın oldu ve şu anda brotherhood without banners'ın lideri.
    robb stark: red wedding'de roose bolton tarafından öldürüldü.
    sansa stark: arryn kalesi eyrie'de, petyr baelish'in himayesinde. saçlarını boyatıp alayne stone ismini aldı. arryn varisi harrold hardyng ile evlendirilip arryn hanesinin başına geçirilmek isteniyor.
    arya stark: braavos'ta faceless men tarikatına katıldı. oranın lideri tarafından gözleri bir iksirle kör edildi, böylece diğer hislerini daha etkin kullanması sağlandı. iyileştirildi ve şu anda bir assassin olmak için eğitiliyor.
    bran stark: kuzeyde üç gözlü karga ile tanıştı, şu anda bir greenseer olmak üzere eğitiliyor.
    rickon stark: osha ile birlikte skagos adasında.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap