• kitapın belgelerin etrafında dönen kısmı ortadoğu'nun günümüzdeki şekline hangi çekişmelerden, hangi çıkar çatışmalarından sonra geldiğini çok güzel anlatıyor. bu bağlamda kitabın alt başlığı olan "modern ortadoğu nasıl yaratıldı" kısmının hakkını tam anlamıyla veriyor. onun haricinde bir ingiliz tarafından yazılması sebebiyle ingiliz tarafında olup bitenleri tüm çıplaklığıyla görebiliyoruz ki sanırım kitabın en faydalı yönü de bu. tam anlamıyla ortadoğuda olmasına ingiliz istihbarat zaafiyetlerini, ya da gelen istihbaratın yanlış değerlendirilmesini görmek peşin algıları yerle yeksan ediyor. beşer hatalarının devlet siyaseti şekillendirme de ne ölçüde etkili olduğunu görebiliyoruz.

    ancak yazar belgeler olmadığında kafasındaki bir takım ön yargılarla boşluk doldurma oynuyor ki bu hoş olmamış. sadece enver paşa ile ilgili olarak dikkatimi çekenler çok peşin bir hükümle islamcılığını görmeden turancı olarak yaftalanması yanlışına tekrar düşmüş. oysa biliyoruz ki enver paşa'nın orta asyadaki çabaları müslüman bir türk devleti kurmaktı. yazar afganistan, pakistan ve hatta hindistan liderleriyle görüşmelere değinmesine rağmen pantürkist yaftalamasına devam ediyor. onun haricinde rusların enver paşa'nın naaşını bulamadıklarını bildiğimiz halde kafasının kesildiğini iddia edebilmekte. ya da kuran'ının ruslar tarafından alınıp müzede sergilendiği gibi çok yaygın bir yanlışa da düşmüş, daha geçen hafta enver paşa'nın torunu osman mayatepek tarihin arka odasında o kuranın kendisinde olduğunu söyleyip göstermiştir.

    bu tip ufak ayrıntıları doldurma sevdası olmasa daha iyi olurmuş, ancak eser yine de orta doğu konusunda en yetkin eserlerden biri.
  • 80'lerde başlarında ihsan doğramacı dönemin başbakanı turgut özal'a bilkent kütüphanesini gezdirirken özal, doğramacıya kütüphanede bu kitabın bulunup bulunmadığını sormuş. hızlıca bi araştırma neticesinde kitabın olmadığını özal'a söylemek zorunda kalmışlar. bir kaç gün sonra özal bu kitabı kendi arşivinden üzerine de " bu kitapsız kütüphane eksik olurdu" türünden bir notla, kütüphaneye hediye etmiş.

    sevdiğim bir kitap üzerine, mutlu edici bir anektoddur.
  • mutlaka okunması gereken kitaptır. bize tüm ortadoğu savaşları inanılmaz eksik ve kesik kesik anlatıldı ya bu kitaplar ingilizlerin enver'den ne kadar tırstıklarını görüp şaşırmamak elde değil. diğer yandan ingilizlerin çanakkale'den kolayca geçebileceğini düşünen rusya'nın kendisine yardım getirdiği zannedilen müttefiklerin istanbul'u almasında ne kadar çekindiklerini anlatır ki, istanbul'u düşleyenin denizcilik bakanı churchill olmadığı ortadadır.

    bakü'yü almayı düşünen enver'in ise 1917'li yıllarda deli gibi uyarı notaları gönderen almanları pek takmadığını görünce, bize öğretilen "alman yalakası enver" diye birinin olmadığını görürüz bu kitapla. hah enver de sağlam pabuç değildir ancak kitabı okuyunca ingilizlerin gözünden öğrenmek bir hayli keyifli olmaktadır.
  • dolaylı olarak versailles antlaşması'nın da barışa son veren barış olduğunu söylemek mümkündür.
  • arada sırada bir daha okurum. hepsini olmasa bile bir kaç bölümünü.

    kitap okumak, medyayı okumak, dünya halini takip etmek bunlar bir yana zaman alır alacaktır ama bazen geri dönüp bazı şeylerin üstünden geçmek gerekir.

    hele hele başbakanın israil'e sanki seçim öncesi kendisinden %30 daha az oy alan muhalefet partisi başkanına verdiği cevaplar gibi cevap verdiği dönemlerde.

    aman ha...
  • (bkz: forever war)
    (bkz: forever peace)
hesabın var mı? giriş yap