• çekilen tüm acılara, içinden geçilen tüm karanlıklara rağmen bazen bir insanın -finny'nin mesela- nasıl masum kalabileceğini gösterir bu kitap. bununla beraber elwin lepellier (ki arkadaşları kendisine leper, yani cüzzamlı diye hitap ederler) kanalıyla kişiye deliliğin erken yaşta nasıl yerleşebileceğini de hafif hafif, doğal bir şekilde önümüze sunar. hatta kitabın sonlarına doğru savaş gibi periyodlar boyunca deliliğin normallikten daha normal bir ruh hali olabildiğine bile kanaat getirir insan.

    nedendir bilmem, bana hep catcher in the rye çağrışımı yapmıştır bu kitap bol bol. birini seven diğerini de kesin severmiş gibi gelmiştir hep...
  • ikinci dünya savaşı'nın ilk yıllardaki seyrini, amerika'da bir erkek okulundan (bkz: the devon school) izleyen on altı yaşındaki bir çocuğa şunları söyleten romandır:

    "savaş her zaman amerika'dan uzakta olacak ve hiç bitmeyecekti. amerika'da hiçbir şey uzun süre olduğu gibi kalmaz. insanlar da dahildir buna. daima ya bulundukları yerleri terk ederler ya da terk etmeye hazırlanırlar. amerikan insanı sık sık ağlar."
  • john knowles'ın özel bir barış adıyla dilimize çevrilen kitabı. bildiğim kadarıyla yazarın da en meşhur kitabı zaten. sonrasındaki hiçbir kitabı bu drece ses getirmiyor. sideways filminin sonlarına doğru sınıfta bir öğrenci bu kitaptan bir bölüm okuyor. o vesileyle haberdar oldum ben kitaptan. 13 bölümden oluşan kitabın filmde okunan parçası 12. bölümün son paragrafı. zaten filmde de öğrenci ''sonraki bölüme devam edeyim mi?'' diye soruyordu. filmde okunan bölüm şu;

    --- spoiler ---

    amaçsıza, ''kemik iliği...'' diye tekrarladım. sonunda aklıma girebilmişti. phineas kendi kemiğinin iliği kanıyla kalbine taşındığı için ölmüştü.
    ne o anda ne de daha sonra, finny için hiç ağlamadım. tabutunun ailesinin boston'daki kabristanında toprağa verilmesini izlerken bile ağlamadım. kendi cenazemi izliyormuşum hissinden kurtulamıyordum, o durumda da ağlamıyor insan.

    (kafka yay, nihal gökçe çev. sf. 215)

    --- spoiler ---

    filmin birazcık abartıldığını düşünmekle beraber filmi sevmiştim ve kitabı okursam film ile arasında bir bağlantı kurabileceğimi düşündüm. ancak şu an bağlantı kurmaya çalışsam çok zorlama olur bu. bence yönetmen sadece anmak istemiş yazarı ve kitabı, o sahneden filme dair bir okuma yapmak zorlama olur. devamında spoiler olacak fazlasıyla;

    2. dünya savaşı sırasında bir grup lise öğrencisinin hikayesi olan bu kitap son sayfalarına kadar benim için eh işte ile iyi ya arasında gidip gelen bir kitaptı ama 10 sayfalık son bölümde bana göre yazar müthiş bir özet yazmış kitaba, derdini çok iyi anlatmış orada. o on sayfa sayesinde benim ikilemim de son buldu ve gayet iyi bir kitap diyebiliyorum şimdi bu kitaba.

    biraz anlamak zor oldu aslında kitabın derdini. kolay okunan bir kitap olsa da bir yere kadar kurbanın ana karakter olduğunu düşünüyorsunuz. o sıralarda kitap basit bir kitap gibi geliyor ama sonrasında roller değişince, asıl kurbanın phineas olduğu net olarak anlaşılınca, ölüm sebebi olan durum da metaforik olarak(kalp kırıklığı) düşünülünce bence harika bir iş çıkarmış yazar.

    --- spoiler ---

    kendisiyle geçirdiğim zaman süresince phineas hala içinde yaşamayı sürdürdüğüm bir hava, bir anlayış yaratmıştı; dünyayı düzensiz ve tamamen kişisel şüphelerle kavrama, kaya gibi gerçekleri eleyip ancak kaos ve kayıp hissi yaşamadan özümseyebileceği ölçüde, azar azar kabullenme anlayışıydı bu.

    böyle bir şey yapabilecek başka kimseyi tanımıyordum. diğerlerinin hepsi belli bir noktada içlerindeki bir şeylerin dış dünyadaki bir şeylerle şiddetle çarpıştığını görüyorlardı. benim yaşıtlarım için bu nokta genellikle savaş gerçeğini kavradıkları noktaydı. dünyada kendileriyle birlikte böyle baskın bir düşmanlık sergileyen başka bir şeyin daha olduğunu anlamaya başladıkları zaman kişiliklerinin basitliği ve birliği bozuluyor, bir daha da eskisi gibi olamıyorlardı.

    bundan kaçmayı tel başarabilen phineas olmuştu. içinde büyük bir güç, yüksek bir özgüven, huzur dolu bir sevme yetisi vardı, onu kurtaran buydu. ne büyüdüğü aile ortamında, ne devon'da, hatta ne de savaşta bu uyumlu ve doğal birliği bozan hiçbir şey olmamıştı(hatalı cümle. ne ne bağlacından sonra yüklem olumlu olmalıydı olumsuz anlamlı bir cümle için) sonunda bozan ben olmuştum.

    paraşüt ustaları koridordan geçerek koşar adım oyun sahalarına yöneldiler. dolabımdan spor ayakkabılarımı, süspansuvarımı, eşofmanlarımı alıp arkamı döndüm, ilk defa dolabın kapısını kilitlemeden, sahipsiz, terke edilmiş bir şekilde aralık olarak bırakıyordum. müdür'ün elinden diplomamı aldığım andan bile daha somut bir bitiş anıydı. okul günlerim artık son bulmuştu. (sf.224, 225)

    --- spoiler ---
  • foreshadowing ve metaphor konusunda oldukça zengin ve bitirdikten sonra zamanla anlamları yerine oturan eserlerdendir.

    tarsus american college'i de ders olarak okutulduğu okullar arasındadır.

    --- spoiler ---
    özellikle finalinde phineas'ın ölümüne sebep olan şey kırılan kendi kemiğinin kalbine zarar vermesidir ki, en yakın arkadaşın ihaneti sonucu
    meydana gelen bir kazayla ölmek ve yaratıığı kalp kırıklığ ancak bu kadar güzel sembolize edilebilir.
    kendi içindeki parçanın kalbini parçalaması sonucu hayata veda eder phineas...
    --- spoiler ---
  • ana karakterleden finny başta yakışıklı, lider ruhlu, yaşam dolu süper yetenekli bir sporcudur. gene ise antisosyal, yalnız, itaatkar bir entellektüeldir. bu ikisi arkadaş olurlar...*
  • arkadaslik, kiskanclik ve sucluluk konularini isleyen bir roman.
  • "but i was used to finding something deadly in things that attracted me; there was always something deadly lurking in anything i wanted, anything i loved. and if it wasn't there, as for example with phineas, then i put it there myself."

    gaylik nerden cikti????
  • uzaklardan bir yerden sesi gelen ikinci dünya savaşının sonsuza kadar süreceği sanrısındaki okuldaki öğrenciler 16 yaşındadırlar. 16 artık geride bıraktıklarına karşı yetişkin, 16'sını geride bırakanlara ise son güzel çağ gibi gelir. her devre 18'ini doldurduğu an askere alınıp cepheye yollanmaktadır. ama kendi arzularıyla da katılabilecekleri formüller vardır ve sonsuz bir vatanperverlikle her şeyi ölümcül derecede gırgıra alma sarmalında kendi kişiliklerindeki kompleksler, dürtüler, kıskançlıklar, bağlılıklar ile mücadele sürmektedir. bireysel başarılardan, kuralları sabitlenmiş oyunlardan ve hiyerarşik düzenlerden nefret eden doğayla uyum içinde yaşayan finny'yi iki kere yere çakan iki anlık kötülüktür. anlatıcının dillendirdiği bir kefaret öyküsüdür. kendini gönüllü bir aforoz işlemine tabi tutan huzursuz bir ruhun günah çıkartmasıdır. finny anlar ve affeder bunu ama sonra ölür. kışkırtılmış çocuklar kışkırtıldıkları savaşa gidemezler bile zira ülkeleri düşmanlarını toplu katletmenin bir yolunu bulmuştur ve karaborsa olan asker gücü aniden atıl kalır. oysa o savaşın öldürme içgüdüsü çoktan okul yıllarında iki kurban almayı başarmıştır: finny ve leper. kitapta da vurgulandığı gibi, iletişimsizlik ve yanlış anlamalardır kaosu ve trajediyi yaratan.
  • john knowles'un yazdığı, 16 yaşında iki çocuğun arkadaşlığından falan bahseden roman. ortaokul öğrencilerine okuturlar kimi okullarda.*
hesabın var mı? giriş yap