• malum zihniyet ve kesim icin son derece yerinde olan cumle. sahsen uzerime alinmam o ayri, arapsever kisilik bozuklugundan muzdaripler, bu tas size.
  • aslında o taraftan bakınca kısmen doğru önerme, ama dayının olmadı,yapamadık, yapabilirdik, izin vermediler tarzı teslimiyetçi bakış hoş değil.
    ayrıca türkiyeye araplaşmış türkmen demek ne biliyim pek doğru değil anadolunun egenin araplıkla yakından uzaktan alakası yoktur, antep,urfa,mardin falan en fazla, erzurumda sivasta ne arabı,karadenizde. dayı uzaktan bakıp kendince yorumlamış.
  • neredeyse bin sene önce olmuş siyasi ve coğrafi ayrılıklar üzerinden, şöyle olsun böyle olsun diye hamasi yorum yapmak saçma oluyor. pasaportlarında ne yazıyor? türkmen. kader birliği* denilen herhangi bir bağımız var mı? yok. konuştuğumuz dillerin, bakınız dillerin diyorum, karşılıklı anlaşılabilirliği ne durumda? almanca - hollandaca arasındaki anlaşılabilirlikten hallice. azerbaycan vatandaşları ile nispeten daha kolay anlaşabiliyoruz ki onlar da kendilerinden çoğunlukla türk veya azerbaycanlı diye bahsediyor zaten. bir de o coğrafyada şimdilerde yok olmuş azeriler diye farklı bir irani etnisite, bir dil var. vee buradaki dostlarımızla* aramızda hazar denizi yok, iran gibi büyük bir kara yok. o koca deniz olmadığı için de dillerimiz daha yakın birbirlerine, kader ayrılığı dedikleri şeyin üzerinden o kadar da geçmemiş bir de.

    bizim bu taraflar, aşırı milliyetçiler kabul etmese de birçok kültürün, etnisitenin birbirlerinden etkilenerek karmakarışık bir şey oluşturduğu yerler. içinde bizans da var, yerleşik şehirli, konar-göçer türk de var o da var bu da var. tiplere bir bak allah aşkına. dilimiz de güzel aslında şöyle bir bakınca bazı ifadeler de yetersiz kalsa da.

    kısaca şu şöyle olsaydı böyle olurdu demenin hiçbir sakıncası yok. sadece bilenmemek vs gerekiyor.

    edit: bazı eksik bilgiler, küçük hatalar.
  • büyük resimi görmüş abidir. büyük oyunu bozamamaktan yakınmaktadır... maalesef türkiye'de insanlar nasıl siyaset, tarih, sosyoloji ve filolojiye sığ şekilde yaklaşıyorsa bu dayı da öyle yaklaşmış.

    dildeki sadeleşme muhabbeti baydı artık. "çok arapça kelime var, acaba arap mıyız :(" ağlaklığı sıktı yani. zamanında bu kelimeler alınmış ve halk diline yerleşmiş artık n'apalım. akademik düzeyde halka bir dil bilinci yerleştirilmeli ve yavaş yavaş bu kelimeler bertaraf edilmeli. ama gerçek manada bir gecede cahil kalmamak için bu kelimelerden öyle şlak diye kurtulamayız. yukarıda bir arkadaşın belirttiği gibi dilimizde bir kamyon fransızca kelime de var ama neden sadece arapça kelimelerden şikâyet ediliyor? bu da bir düşünülmeli bence.

    gerçek bir dil bilinci örneği göstermek için bilgisayar kelimesinin nasıl ortaya çıktığını araştırın lütfen. bugün 'bilgisayar' yerine 'kompiter' diye bir kelime kullanıyor olabilirdik. tıpkı telefon, televizyon vb.leri gibi. kaldı ki 'bilgisayar' kelimesi ilk ortaya atıldığında epey eziklenmiş ve alaya alınmış.

    türkmence gibi orta asya lehçeleri alıntı kelimeleri tahrif ederek kendi dillerine benziyorlar. bu yüzden sanırım kendi dillerindeki alıntı kelimelerin alıntı olduğunun farkında değil. (en basit örneği kâmil ismini kamıl olarak kullanmaları. ki kimi lehçeler allah, kur'an gibi kutsallığı olan kelimeleri bile tahrif ederek değiştiriyorlar)

    zamanında çeşitli yönlerden arap ve fars etkisine girmeyi biz seçtik, halk olarak değil belki ama yönetici kadrosu, ilmiyye vb. bakımından. tıpkı 19. yüzyılda avrupa etkisine girmeyi seçtiğimiz gibi.
    şöyle bir fark var ki asya'daki türk devletleri rus etkisine girmeyi kendileri seçmediler. fakat artık birçoğu bağımsız olmasına rağmen bu tahakkümden kurtulmayı ne kadar istiyorlar tartışılır.

    mesele dildeki kelimeler meselesi değil, yani bu kadar basit değil. mesele zihniyet, kültür ve bilim meselesi. kırgız ve dünya edebiyatının en büyük kalemlerinden cengiz aytmatoven büyük eserlerini kırgızca değil rusça yazmış. ama kendi fikirlerini, hislerini, türklüğünü ve evrenselliğini en iyi bu şekilde ifade edeceğine inandığı için bunu yapmış. kitapların lisanı rusça olmasına rağmen çok derin komünizm ve sovyetler eleştirisi barındırır.
    cengiz aytmatov'un "ben bile bozkır hayatını bu denli canlı anlatamazdım" diye övdüğü hüseyin nihal atsız bozkurtlar romanında pek çok arapça kelime kullanmıştır. peki bu kitabı arapça mı yapar? hayır. kitaptaki zihniyet ya da kültür arabî mi? değil. tepeden tırnağa göktürkleri anlatan tarihî bir roman çıkartmış ortaya.

    konu çok dağıldı fakat türkmen dayı ve ülkemizdeki pek çok iyi niyetli insan dilde sadeleşme konusunda çok doğru düşünmüyor. dilimizde bilmemkaç yüzyıl önce girmiş kelimeleri çıkartmak koğmak yerine fikir, kültür, zihniyet ve bilim dünyamızı genişletmeli ve türkleştirmeliyiz.
  • turke arap, araba turk, kurte arap veya kurte turk denmesi ne kadar mantikliysa turkmene o kadar gercek gelen varsayimlardir.

    ay'da yasam araniyor, insanlar daha iyi yasanabilir hayat icin uzun yasam formulleri tasarliyor ve insanlar uretiyorlar.

    yazik ki uretemeyen ve cahil bir toplumda koloni halinde "senin biyigin sari sen ermenisin, senin kaslar firca gibi sen kurtsun, oglum agir killisin kesin arapsin lan sen" etiketlestirmeler ve siniflandirmalar suratle devam etmektedir.

    sunu kafaniza sokun turkiye hicbir zaman butun bir millet duygusunu tadamayacak ve yasayamayacaktir. bu ulke sinirlari icerisinde turkum diyen de olacaktir, kurdum, arabim, ermeniyim diye de olacaktir. cunku bu topraklarin tohumunda tek bir millet yoktur.

    kahvede, iste, evde toplumun tek konustugu konunun etnisite olmasi gercekten mide bulandirici.

    keske insanlari dogmatik kavramlar uzerinden tembel zihinle degerlendirmeden, icraat ve bu cografyaya neler kattigiyla degerlendirebilsek...

    ama elestiri ve vizyon bir zeka belirtisidir.

    siz de haklisiniz.
  • türkiye'yi sadece iktidar şükerası çevresinde gören orta asya'nın kanatlarından kopmuş afaki birisinin tespitleridir. malum kesim için böyle bir gerçek olabilir. ancak her ne kadar kabul edilmeyip sürekli kötülenerek uzaklaştırılmaya çalışılsa da türkiye nüfusunda ciddi bir kısım da gerek gen olarak gerekse kültür olarak batılılaşmıştır/avrupalılaşmıştır. yani nasıl ki yaşayışı ve dış görünüşü itibariyle bir araplaşmış/orta doğululaşmış türk asimilasyonu öne sürülüyorsa benzer çerçevede orta asya'dan kopup avrupa/batı istikametine karışmış batılı bir türk prototipi de bulunmaktadır. gerçek mi hayali mi olduğu belirsiz orta asyalı arkadaş mevzuya biraz türkmenistanlı kalmış belli ki.

    kendisine türkiye hakkında yarım yamalak bilgisiyle sallamak yerine mantolamaktan vakit bulabildiği zamanlarda orta asya'da kalan türk boyları'nın osmanlı tarihi boyuncu kimin destekçiliğini yaptığını araştırmasını tavsiye ediyorum.
  • doğrusu "abi siz türk değilsiniz, 11-15.yy arası din ve dil değiştirip türkçe konuşmaya başlayan anadolu halkısınız" olmalıdır. en azından genetik araştırmalar buna işaret ediyor, orta asya ile akrabalık oranımız %10 civarında. kültürel araplaşma da var tabii ama 15.yy'dan sonra. hepsini toparlarsak "abi siz kademe kademe önce türkleşen, sonra da araplaşmaya başlayan ve halen araplaşma sürecinin içinde bulunan anadolu halkısınız" da denebilir. alternatif bir bakışla "eh zaten türk denilen şey böyle bir şey" demek de olası elbet.
  • batılılaşmışta olsak araplaşmışta olsak özümüzü yitirdiğimiz için doğru sayılabilecek önermedir.

    en azından özgürüz ayaklarına girmeyin hiç, on yıllardır yoğun abd etkisi altında yaşıyoruz. şuan başımızda bulunan iktidarın projelendirenleri olarak adamlar geleceğimizi bugünden şekillendirir durumdayken özgürüz falan demeyin.

    artık türk olarak birleşemiyorsakta bir gün insan olarak başını çektiğimiz sosyalist birlikte diğer türk soydaşlarımız ile birleşebiliriz, birçok etnik kimlikle de olacağı gibi.
  • sen kim köpeksin de türklüğü kendi tekeline alıp dünyanın en büyük ve en başarılı türk topluluğuna arap diyorsun cevabıyla püskürtülebilecek saçma beyan.
hesabın var mı? giriş yap