• hala (29 yıl sonra bile), kırdığınız bir badem kabuğunun içinden, kardeş payı çıkınca, bir tanesini cebe atmaktır. sırf ona bi şey olmasın diye, o diğer yarıyı yiyememektir.
  • bu sene lise 1. koca adam yani. yaz tatilinde öğlene kadar uyumaya alışkın ya beyfendi, sabah bin naz bin niyazla uyandı. epey çileli bir yolculuktan sonra okuluna bıraktım. gün boyu aklımdaydı, naptı acaba yeni okulunda? adapte olabildi mi? lafın yarısını dinlemez bizimki, havaidir biraz, servisini bulabildi mi? akşam da öyle geç mi gelecek vs...eve benden sonra geldi, yadırgadım. gelir gelmez bir şeyler atıştırıp uyumuş kanepede. baktım az önce, üstünü örttüm, öptüm. sakalları hâlâ çıkmadı. hoş çıksa da farketmez bana, o kardeş öpülecek, kaçarı yok. ülker fıstıklı çikolata yemiş, bir lokması kalmış. şunu ağzıma atıvereyim dedim. ambalajı açarken uyandı. gülümsedim. gülümsedi. çikolatayı ağzıma atacakken bana da versene dedi. hepsini o'na verdim. az evvel örttüğüm örtüyü üstünden çektim, kalk artık pişik olacan dedim. yeaa git başımdan dedi, esnedi. çay içcen mi dedim. yap da içelim dedi. bir kere de sen yap da ben içeyim dedim. seninki kadar güzel olmaz dedi. bir daha öptüm, biraz mıncıkladım. mutfağa geldim. çikolatanın ambalajını çöpe attım. çay suyu koydum. bunları yazarken kaynamıştır, yolladıktan sonra demlicem. geldi az evvel, kollarımı sıkıştırdı, git başımdan dexter izlicem dedim. iyi çayımı içeriye getirirsin dedi. hiç getiremem, mutfak orada kendin alırsın dedim. kendi dediğime kendim inanmadım.

    şu çay olsun da bir bardak doldurup götüreyim bari. abla olmak kardeşler söz konusuysa kendi dediklerine inanmamaktır.
  • (arada yaş farkı çoksa) adeta hesap verilmesi gereken bir kayınvalide, cadaloz bir görümce, hatta kıskanç bir elti sahibi olmak demektir. *

    ayda yılda bir akşam dışarıya çıkıldığında evvela o'nun "nereye gidicen? kiminle gidicen?" sorularına cevap vermek, saat henüz 21 olmuş iken aradığında "ne zaman gelicen? çabuk gel. oyalanma" emirlerine itaat etmek demektir. (alt metin: evde canım çok sıkılıyor, hemen gel.)

    sabahları o servise ben işe yetişmek için hızlı hızlı hazırlanırken, koşa koşa odaya gelip öptürmek için yanağını uzatması ya da onu kapı girişinde yakalayıp öpmeden çıkartmama prensiplerine sahip olmak demektir.

    hâsılı güzel şey...

    o da olmasa...
  • daha sen küçücükken birden bire eve damlayan, üstelik senden de küçük olan, durmadan ağlayan o nesneyi kabullenmek, birilerinin adına kardeş demesi ve senin de demen gerektiğini kafana sokmaları, anneni ve babanı paylaşmayı öğrenmek, ailenin ilk göz ağrısı da olsan artık evin büyüğü konumuna geçmek zorunda kalmak..

    abla olmayı bunlardan ibaret sanarken kendinden daha fazla birini sevmenin, düşünmenin ana fikir olduğu o yüce vasfa* gün geçtikçe biraz daha yaklaştığını görmek.. kıskançlığın yerini merhamete, şevkate, sahiplenme duygularına bırakması...

    dinlediğin şarkılarda kardeşi anarak gözlerinin dolması, onun yaşıtlarını görünce kalbinin şefkatle dolması, aileden ayrılıp uzağa gitmek zorunda kaldığında ''kurtuluyorum senden'' diye onu kızdırırken, ayrı geçen her gününüze yanmak, bu kadar erken ayrıldığınıza üzülmek, bir daha aynı evde yaşayamayacağınızı bilmek ve bunun hüznünü deli gibi yaşamak, telefonda konuşurken kendini deli gibi nasihat verirken bulmak, ona bir şey olacak diye yüreğin ağzında yaşamak, televizyonda, gazetelerde yaşıtı bir çocuğun kötü haberini gördüğünde ya ona bir şey olursa diye kendinden geçip ağlamaya başlamak, kendinin ne kadar büyüdüğünü onun doğum günlerinde farketmek, yürümeye başladığı günleri hayal meyal hatırlamak, içerden duyduğun ''küüüt'' sesinin yatağından yere attığı sütü içilmiş boş biberondan geldiğini tebessümle hatırlamak, abla büyük abiler beni dövdü sözünü duyar duymaz boyuna posuna bakmadan senden de büyük çocuklara kafa tuttuğun o günlerin seneler öncesinde kaldığını bilmek... bir araya geldiğinizde yine atışmaya başlamak ama bunun bile ayrı tadı olduğunun farkında olmak.. onu çok çok çok sevmek.. kendi hayatının önüne geçirebildiğin tek hayatın kardeşinin hayatı olması..

    kısacası anneliği anlamaya çalışmak, anneliğin antrenman sürecidir abla olmak..
  • anne olmaktır. yarım anne falan değil abi, bildiğin anne.

    lan sen geliceksin diye ben aylarca annemin karnını sevdim lan, 9 ay boyunca elinden tutup gezdireceğim günlerin hayalini kurdum, doğduğunda geceleri uyanıp yaşıyor musun diye nefesini kontrol ettim, hayatınla ilgili verilecek her önemli karara saatlerce kafa yordum, araya kilometreler girdikçe ve ikimiz de yuvadan ayrıldıkça hayatının her anında oldum.

    uzaklaştıkça yakınlaştım. mesafeler arttıkça kıymetini bildim.

    ve bir gün telefonda ''abla bana hede hödö konularını anlatsana ya hafta sonu bilmem ne olimpiyatları var''

    dediğin için 500 km yol geldim ve 5 saat yolda sana konu anlatabilmek için alakasız olduğum konuyu çalıştım.

    soru çözdüm.

    geldim konu anlatıyorum:

    - ismimuzundiyenickimkisaolsun çok sağ ama bok gibi anlatıyorsun, yol yorgunluğuna veriyorum ehehehe

    diyorsun.

    hiç ablaya böyle denir mi lan allahsız! bari yüzüme söyleme über zeka!

    küfür etmektir...

    kendi kendine, içten içe. el kadar çocuğun oyuncağı olup, yüzde gülücük küfür etmektir abla olmak.
  • yarı anne olmak gibi hatta bazı durumlarda anneden öte olmaktır.
    bana cinayet işletebilecek tek birşey varsa kardeşlerime zarar gelmesidir.

    abla olmak; deprem olduğunda tavan üzerimize çökecek diye düşünüp kardeşin üzerine kapanmaktır, ben öleyim ona birşey olmasın diye. hoş, bina tavan değil, zeminden çöktü ama ben ablalığımı yaptım. hala da yeri gelince kullanırım bunu kendisine karşı

    abla olmak; patronu telefonda kazık kadar erkek kardeşi fırçaladığında telefonu alıp adama ağzına geleni söylemek olabilir bazen. ulan denyo, biz herifin gözünün içine bakıyoruz üç kuruş para veriyorsun diye sahibimi oldun çocuğun. ben kardeşime çok daha iyi bir iş buldum. hem de senin gibi götü boklu adamın emrinde değil kurumsal yapıda büyük bir şirkette.

    abla olmak; kardeş düşüp dizini kanatınca onunla birlikte ağlamaktır bazen.

    abla olmak; kardeş okulu uzattığında bunu aileye söylemeden kaç yıl olursa olsun harçlarını ödeyip masraflarını karşılayıp okulu bitirmesini sağlamaktır bazen de. babam ciddi ciddi ağzına sıçardı zira.

    abla olmak kendinden çok daha önemli varlıklara sahip olmaktır.

    not: en küçük kardeşle aramda üç yaş var sadece.
  • dogurmadan evlat sahibi olmak demektir.
  • ortaokula gittiği yıllarda "abla bana 20 kontör atar mısın?" dediğinde düşünmeden sen kardeşine fazlasıyla gönderirken, sen ondan kontör istediğinde onun sana parayla satmasına gülerek razı olmaktır...

    (bkz: https://eksisozluk.com/…n-gittigi-donemler--2610276)
  • iyidir hoştur ama zor valla zor.
    ben daha kendi ergenliğimi tam atlatamamışım. bir dolu problemim var. gelecek kaygısı var. aşk acısı var. var babam var. bir de nur topu gibi 15 yaşında kızım pardon kardeşim var.
    her akşam eve bugün rahatım kesin diye gidiyorum. daha adımımı atar atmaz " ablişş, kırtasiyeye gitmen lazım!". tam kafamı koyuyorum uyuyayım diyorum "ablişş, sorularım var hadi çöz". hadi biraz yemek yiyeyim diyorum "ablişş, beni okula götür". biraz kitap okuyayım diyorum "ablişş, veli toplantısına gitmen lazım". hay o ablişin ben.
    hayır doğurduğum güne lanet olsun diyicem ben doğurmadım ki. kimse abla olmak istiyor musun diye bile sormadı ki!
    anlaşma yaptım annemle, bu ilgisizliğine bir 3 yıl daha devam ederse nüfusuma geçiricem kendisini. çocuk yapma derdinden kurtulurum en azından. o kadar emek... bir işe yarasın bari.
  • 13 yaşımda abla oldum ben. minicik şişko bir kız geldi evimize. o çok küçüktü ben de pek büyük sayılmazdım, oyuncak edindim onu kendime. yıkadım giydirdim yedirdim. kasetlerim vardı benim en değerli şeylerimdi o zaman bir gün eve geldim hepsini dolamış eline odaya serpmiş attım hepsini. sahile inerdik beraber, salıncağa biner, denize taş atardık, çiçeklerin içinden bal çıkarmayı öğrettim. sonra okula başladı her gün saçlarına değişik şekiller verir okula yollardım. kitap okumayı, müzik dinlemeyi öğrendi. kalbim kırıldığında ağladığımı gördü, ergenlik sıkıntılarımı her şeyi sessizce izleyip öğrendi. kötü yanlarımı da aldı iyileri de. şimdi kocaman bir kız oldu kimseye benzemedi ama hep kendisi gibi oldu. hala sessizce öğreniyor.
    anne olmak ne demek bilmiyorum ama abla olmak çok acayip. çünkü onun canı yansa kalbimin yandığını hissediyorum. istediği bişeyler olmasa, ondan fazla hayal kırıklığına uğruyorum. hep iyi insanlarla karşılaşsın, hep mutlu olsun, her şeyin en iyisi onu bulsun istiyorum. anne baba tabi çok değerli ama kardeş çok farklı. iki gün görmesen burnunda tüter, aradığında açmazsa çılgın anne merakına kapılır üstüste onlarca kez arasın, binbir türlü senaryo yazar manyak olursun.
    abla olmak, anne kadar kısıtlıyıcı olmamak ama onun kadar sevmek, arkadaş olurken onu koruyabilmek sanırım.
hesabın var mı? giriş yap