• beraberinde bazı zorluklar getirse de cesur insanların yaşam biçimidir.

    kendimi bildim bileli eşcinseldim. ancak ülkemizde yaşayan bir çok eşcinselin yaptığı gibi belli bir yaşa kadar bunu inkar etme, görmezden gelme ile bastırdım kimliğimi. ancak 26 yaşıma geldiğimde (ki bu bile azıcık geç olabilir) bunu tamamen saklamaktan vazgeçtim ve arkadaşlarıma yavaş yavaş açılmaya başladım. ilk açıldığım zamanı hatırlıyorum da, kalbim yerinden fırlayacaktı sanki. karşımdaki arkadaşımın söyledikten sonra "bu muydu yani?" tepkisinden sonra neye uğradığımı şaşırdım tabii, sanki aşırı bir tepki vermesi gerekiyormuş gibi. ama nasıl rahatladım anlatamam. daha sonra yakın birkaç arkadaşıma daha açıldım. hatta çalıştığım yerdeki iş arkadaşlarıma dahi açıldım bahsi geçtiğinde. bu konuda hem sektör hem de çalıştığım şirket açısından şanslı olduğumu itiraf etmeliyim. açıkçası kimsenin dolaptan çıkma zorunluluğu yok tabii ki, herkesin anlayışlı bir ailesi veya yakın çevresi olamıyor maalesef bu konuda; ancak bunu bir sır gibi kimseye açmadan yaşamak (ya da yaşamak zorunda olmak) gerçekten çok zor olmalı.

    bundan sonraki adımım aileme açılmak olacak. nasıl bir tepki verecekler, bunu nasıl karşılayacaklar; bu konuda bir türlü cesaretimi toplayıp karşılarına geçemiyorum ve erteliyorum. onları çok seviyorum ve sevildiğimi de biliyorum, bu yüzden bana sırt çevirmeyeceklerini umuyorum. içten içe bildiklerini ve farkında olduklarını düşünüyorum aslında, ama benden duymadan bir şey söylemezler onlar da.

    burada sevgili vardevela'nın yazdığı bir şey vardı, bugün eşcinsellikle ilgili bir takım farkındalık, özgürlük vs. varsa bunlar o "gizliliğe önem veren" maskülen eşcinseller sayesinde değil, kaçacak yeri olmayan, onur yürüyüşlerinde ön saflarda duran , eşcinsellerin bile kendi aralarında dışladığı* "feminen" eşcinseller sayesinde olmuştur. bu sebeple en azından onların yaptıklarının boşa gitmemesi ve vefalı olmak adına açık bir hayat yaşamayı borç sayıyorum. kendilerine selam olsun.
  • bu yılın homofobiklere bir ömür gibi gelen onur ayını geride bıraktık. kutlamayı, yürüyüşü geçtim artık, lgbt ile ilgili açılan nefret ve hedef gösterici türlü türlü başlıktan sonra anlıyoruz ki bu ülkede hala eşcinselliği açık bir şekilde yaşamak çok zor. çünkü siz açık olduğunuzda bunu birilerinin “gözüne sokuyor” oluyorsunuz, karşınızdaki kişi sizi “götünü siktiren mi yoksa göt siken mi” olarak hayal ediyor ya da saçma bir şekilde saygı duymadıklarını ifade etmekle yükümlü hissediyor. elbette açık görüşlü, iyi niyetli insanlar var etrafınızda, ama kendini en seküler, modern, atatürkçü gören insanlarda bile konu lgbt'ye gelince en iyi ihtimalle kafalarını kuma gömme davranışını görünce bu toplumdaki görünürlüğünüzü sorgulama ihtiyacı hissediyorsunuz.

    çok belirleyici bir ölçüt değil bu ama şöyle bir tespitte bulunayım: ara ara instagram'da takip ettiğim yabancı gay profillerinde erkekler paylaştıkları gönderilere #gayespaña #spanishgay #israeligay #gayuk #gayus… gibi hashtag'ler ekleyip paylaşabiliyorlar. arada bir #turkishgay ya da #turkgay diye arattığımda çıkan profiller ya sonradan yurtdışına taşınmış eşcinseller ya da halihazırda avrupa'da doğmuş, yabancı pasaportlu gurbetçi çocukları. böyle basit aptal bir hashtag'i bile ülke sınırlarından temelli çıktığında, linç edilmekten, mahalle baskısından kilometrelerce uzakta koyabiliyor insanlar yani. çünkü burada en yakın aile bireyinden dahi yiyebileceği bir linç kültürü sadece bir tık uzağında. sonradan desteklemesine rağmen ilk başta ablam bir erkek olarak instagram hesabımda paylaştığım amigurumilerime karşı çıkmıştı “ne gerek var, neden paylaşıyorsun ki?” diye mesaj atarak. aileme ve yakın arkadaş çevreme açık biri olarak herhalde basit bir fotoğrafı #gay hashtag'iyle paylaşsam ne olur bilmiyorum artık.

    hala salakça bir ümidim var bu durumda ülkede lgbt haklarının iyileştirilmesiyle ilgili ama ben görebilir miyim bilmiyorum. en iyi ihtimalle bir silver daddy olarak görürüm diye düşünüyorum. hayırlısı. *
  • kişinin, eşcinsel duygu ve dürtülerinin bilincinde olması durumudur. dolayısı ile herkes gibi o da bu duygu ve dürtülerin doyurulmasını ister ve uygun eş bulunca cinsel eylemleri olur. bu eylemler kendisine haz verir. belki toplumsal yargı ve baskılardan korkabilir, bunalabilir ve bunu kendisi için sorun olarak kabul edebilir. ama bütün eylemlerinin bilincindedir ve cinsel yöneliminin nesnesi bellidir. bir başka deyimle eşcinsel dürtü, duygu ve davranışlar benliğe uyumludur. ve bu nedenle modern tıp, açık eşcinselliği, tedavi gerektiren bir davranış bozukluğu olmaktan çıkarmıştır.

    bunun karşıtı gibi görünen. oysa tamamen farklı boyutlar taşıyan gizli (latent) eşcinsellik ise psikanalitik bir kavram olup tümden ayrı bir konudur. bunda kişi,eşcinsel dürtü ve eğilimlerinin bilincinde değildir. ama, sürekli olarak bu dürtüler benliği tehdit etmektedirler. benlik bunları kabul edemez; yani bu dürtüler hem bilinçdışı güçlü bir etkinlik taşırlar, hem de benliğe yabancıdırlar.

    böyle bir durumda kişi kuvvetli bir iç çatışma içindedir: bir anda, bilinçdışı yasak ve kabul edilemeyen dürtü ve eğilimler; öbür yanda benliğin bunları bilinçten uzak tutma, bu dürtülerle savaşma gereksinimi...

    böyle bir çatışma içinde kalan benlik, kendisini değişik savunma düzenekleri ile savunur. örneğin aşırı erkeklik çabaları, aşırı eşcinsellik düşmanlığı gibi. daha ağır türlerinde kişi, başkalarının kendisini eşcinselmiş gibi görecekleri korkusu ile eşcinsel olmadığını kanıtlamak istercesine aşırı davranışlara başvurabilir. psikodinamik psikiyatride paranoid sanrıların oluşunda bilinçdışı eşcinsel ve saldırgan dürtülerin önemi rol oynadığı kabul edilir (bastırma, inkar ve yansıtma savunmaları).

    dolayısı ile ironik olarak açık eşcinsellerin en tehlikeli düşmanları aslen gizli eşcinseller arasından çıkmaktadır.
hesabın var mı? giriş yap