aynı isimde "ad astra (arcturus şarkısı)" başlığı da var
  • 5/10 gercekten agir konusuyorum, aksiyon filmi bekleyen yok ama bana kimse bir futuristik uzay yolculugu bilimkurgusunda bu kadar cok mantik hatasini savunmasin.

    dramsa dram, simyaci ise simyaci, icsel catismaysa catisma.. ama geri kalan senaryoyu bakkala yazdirmayacaksin arkadas! ne kadar derin bakarsaniz bakin o mantik hatalari ile 5/10 bile fazla, simdi bir de odul felan alir akademiden, sizin ben sinematografi alginiza!..
  • bu akşam izledim ve filmin sonunda da 'film için' biraz üzüldüm.

    niye mi? çünkü;

    --- spoiler ---

    ad astra, günümüz bilim-kurgu filminden bağımsız işleyen, yakın gelecek dese de film boyunca bizi baba-oğu-devlet ilişkisi arasında sıkıştırarak zaman hakkında bize bilgi vermeyen; ay'a kurulan üssün ne kadar geliştiğini fast-food zinciri ve bir lojistik şirketiyle göstermeye çalışan ama beceremeyen; alışageldiğimiz fizik kurallarından bi' habermiş gibi ilerleyen, aradığımız mantık ve/veya uzay terimlerini filmde rastlayamadığımız bir yapıt olarak karşımıza çıkıyor. günün sonunda brad'imiz babasına kavuşuyor, ardından tüm bağlantısını kopartıp birden bire devletin oğlu oluyor.

    interstellar, the martian, 2001: a space odyssey gibi filmleri izledikten sonra uzay ve insanın geleceği ile ilgili birkaç ipucu ve bilgi alırız. bu filmler çekilmeden tonlarca araştırma yapılıp öyle çekilir. dolayısıyla ad astra, beni gelecek için düşündüren bir film olarak değil, geçmişte takılı kalmış bir karakterin kendisiyle ve babasıyla olan iç çatışmasındaki 'trajik' olaydan öteye taşıyamadı.

    son olarak; olay örgüsü açısından da beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. filmin ortasında biraz kopuyormuş gibi olsam da, çok az bir süre sonra filmde tutunmayı başardım cidden. :)
    --- spoiler ---
  • imdb 7.1 olsa da en azından kadroyu gördüğünüz vakit izlenilebilir bir film gibi geliyor insana ama neticeye bakacak olursak benim açımdan hayal kırıklığıydı.

    genelde sabırlı bir izleyiciyimdir.bu filmi de pürdikkat izledim ki sonunda belki bir aydınlanma yaşarım diye.salonunda boş olması hasebiyle pek birşey kaçırdığımı da zannetmiyorum.fakat film bitti ve sanki uzayda geçen nbc tadında bir filmdi.

    --- spoiler ---

    yani film bir iki sahne dışında oldukça durağan gidiyor.artık klişeleşmiş göndermelerden az biraz modern dünya eleştirisi.insanoğlunun hep daha iyisini ararkenki bencilliğinin sonucu her şeyi berbat etmesi, uzaya dahi çıkılsa hala aynı boş emeller uğruna birbirini öldürmesi vb. gibi.üzerine sos fıstık niyetine de brad abimizin modern dünya insanına has birtakım iç hesaplaşmaları eşliğinde bir uzay yolculuğunu anlatan izlenebilir olan fakat çok büyük bir beklentiye girilmemesi gereken bir film.

    sonunda da siktir edin bilimi, arayışı filan bu koskoca evrende yalnızıza getirilmiş mevzu.
    --- spoiler ---
  • film neptüne gitme fikri dışında bize pekte yeni bir şey sunmuyor. her ne kadar da yavaş ilerlediğinden şikayet edilse de bence film gayet akıcı ve izleyiciyi kendine bağlıyor.
    ama akılda iz bırakan, ertesi gün kafanızda dönüp duran ve arkadaşlarınıza anlatma ihtiyacı duyduğunuz bir his, etki bırakmıyor üzerinizde. her şey o an yaşanıp bitiyor. yine de kesinlikle izlenmesi gereken film.

    ekşi puanım 7.2/10
  • filmin içerisinde aşırı heyecanlandığınız ve aşırı sıkıldığınız bölümler var, birbiri içerisinde kontrasta giriyorlar. izlenebilecek bir yapım kesinlikle, first man gibi tek bir kişinin psikolojisine odaklanılmış.
  • 4.5/5

    -"bilimin inkar ettiğini (bkz: tanrı) bulmak istedim."
    +"sen başarısız olmadın baba, evrende yalnız olduğumuzu kanıtladın."

    amiyane tabirle apocalypse now filminin uzayda geçen versiyonu gibisinden özetlenebilir ki ben burada gömenlerin aksine inanılmaz etkileyici buldum.ki yine tıpkı apocalypse now gibi aslına bakarsanız - alakasız gibi görünsede- yol filmi mantığıyla ilerliyor.

    sinematografi çok başarılı (bkz: hoyte van hoytema) görsel efektler iyi, ses kurgusu ve ses miksajı etkileyici. oscar 2020'de bilhassa teknik dallarda adaylık bekliyorum. yetenekli besteci max richter imzalı elektronik soundtrack çok iddialı olmasa da iyi ki bir adaylık da bunun için gelebilir.

    karşımızda iyi yönetilmiş, iyi çekilmiş bir film var. bazı sahneler gerçekten çok iyi kotarılmış.

    pek çok uzay temalı/konulu bilimkurgu filminden izler taşıyor, ama asla bir taklide dönüşmüyor.

    brad pitt kendinden beklenileni veriyor.

    marvel filmleri ve fast and furious serisi izlemekten beyni yanmış tayfa ad astra için sıkıcı yorumunu yapmış, bunu duyduğuma inanamadım, bu film mi sıkıcı?!!! kesinlikle değil. gerçek bir sinemaseverin bunu izlerken bir an bile ilgisini kaybetmesi olanaksız.

    senaryodan şikayet edilmiş ama aksine iyi yazılmış bir senaryo.

    yönetmen james gray'in yedinci uzun metrajı ad astra. ben bir önceki işi based on a true story olan biyografik, macera, tarihi drama türündeki ağır tempolu the lost city of z filmini de çok sevmiştim.

    ad astra'da yakın gelecek öngörüsü- ay turizmi-fazlasıyla gerçekçi ve dikkate değer.

    sinemadan sonra blu-ray'de de yeniden izlemek için sabırsızlanıyorum. favorilerim arasındaki yerini aldı...
  • kesinlikle bir bilim kurgu filmi degil, hatalarla ve sacmaliklarla dolu, "is delisi babasini arayip bulan sonra da onu terkeden, babasinin oglu" filmini cekmek icin uzayda olmalarina falan hic gerek yok bile aslinda. newyork'ta da gecse bir bok degismezdi.

    izleciyiler asiri sikilmasin diye 2 tane 10ar saniyelik gergin sahne konmus.

    drama filmi olmaya niyetlenilmis ama o da olamamis. filmin izleyiciye aktarabildigi hicbir duygu yok.

    brad fena oynamamis. ama zaten filmde brad'den baska bir karakter de hic islenmemis. hikayesi olan yada rolü olan brad'den baska 1 tane karakter yok. mini mini minnacik karaktercikler var.

    cok kötü film.

    puanim 3/10

    o da uzay cekimlerinde yer yer güzel görüntüler oldugu icin.
  • --- spoiler ---

    bir bilimkurgu filminden beklenmeyecek derecede iç hesaplaşmalar ve felsefik çıkarımlarla dolu bir film.

    ilginç olarak dikkatimi çeken nokta roy'un aylarca neptün'e yolculuk yapmasına rağmen ne saçının ne de sakalının uzuyor olması. sadece geri dönüşte biraz sakalını uzun gördüm. babasının da yıllarca neptün'ün yörüngesinde kalmasına rağmen yine ne saçının ve sakalının birbirine girmemiş gayet temiz olduğu da bir başka dikkatimi çeken mevzu oldu. adam o psikolojiyle saçı sakalı koyvermesini beklerdim. neyse, garip geldi vesselam.

    konu itibarıyla özgün olmasına rağmen sığ ve tematik olarak interstellar'ın gölgesinde seyrediyor. arrival'daki gibi çokça sorgulama ve felsefi ögeler var ancak ondan daha başarısız bir film. yani insanoğlunun bitmek tükenmek bilmeyen uzay ve dünya dışı canlılar bulma macerasına "yok işte kardeşim aramayın, bakın aradık ne oldu elimizdekini korumaya bakalım ilk önce" mesajı veriyor. izlenilesi ama beni tatmin etmedi tam olarak.
    6/10

    --- spoiler ---
  • baştan söyleyeyim filmi beğenenlerdenim. hatta daha net olayım, övecek kadar beğendim ama tanımadığım insanlara önerecek kadar değil.
    filmin uzayla akalası yok. amaç uzayda geçen bir bilim kurgu izlemekse ad astra bunu veremez. uzayda olmasının temel sebebinin yalnızlığın altını kalın çizgilerle çizip, boldlaştırmak olduğunu düşünüyorum.
    karakterle özdeşleşmek zaten çok güç ama atmosfer bu konuda bize yardımcı olsun diye uğraşılmış. bir umut uzay da görelim diyenler için de tarifeli şekilde aya gitmeler, oradan aktarmayla mars'a geçmeler, neptün açıklarında free takılmalar, ayda korsanlarla araç kovalamalar eklenmiş ki açıkçası bana yetti.

    dış ses kullanılan filmlerin beceriksiz senaryo ve yönetmenlikten kaynaklandığına dair genel bir kanı vardır. bu filmde hiç susmayan bir dış ses var. başta rahatsız etse de yalnız ve kendini bir yere ait hissedemeyen insanların sessizliğinin altında yatan şeyin sürekli kendileriyle konuşmaları olduğunu bilince dış ses artık rahatsız etmez oluyor.
    brad pitt'in canlandırdığı roy mcbride'ın hayattaki varlık sebebi işi. buna sebep olan ise ilk gençliğinde aynı işi yapan babasını uzayın derin boşluğuna gönderip geri dönmeyişini kabulleniş sürecinde tutunduğu "baban bir kahramandı yavrum" avuntusu.

    ad astra, kurulamamış bir baba oğul bağının bir çocuğu nasıl etkilediğini, neye dönüştürdüğünü, yaşama bakışındaki eksikliği, yanlış yerde aranan aidiyet hissinin verdiği yıkımı ve bağımsız bir insan olabilmek için gerekirse her şeyi yıkıp/patlatıp sıfırdan başlamak gerektiği üzerine uzun bir psikolojik dram filmi.
    kusurları da var elbette. çok fazla simgesel anlatım var ama zarafeti eksik. bazı detayları es geçmişler ama sonucunda izleyicinin kafasında "iyi de bu nasıl oldu şimdi" gibi sorular bırakabiliyor. film sonunda birlikte gittiğiniz arkadaşınızla üzerine geyik çevireceğiniz malzemesi de yok değil.
    bir de bir türlü bitmesi gereken yerde bitmiyor film. "bir şey daha söyleyeyim, dur bi dakika daha şunu da göstereyim" diye diye en az üç final sahnesini atlıyor.

    bir aile trajedisini yakın gelecek tasviriyle, içine biraz uzay serpiştirilmiş şekilde izlemek isteyenlere iyi gelebilir.

    not: filmin verdiği hissiyata büyük katkı sağladığı için naçizane tavsiyem imax'te izlemenizdir.
  • film kötü bir film değil. ama filmin sıkıntısı, bilimkurgu filmi değil, baba figürü üstünden başrol oyuncusunun kendisi ile hesaplaşması filmi olması.
    belki yüzlerce çekilmiş bir konu bu. ancak bu konuyu, en çok işlemiş hollywood sinemasındansa, bu tarz bir kişisel arayış ve baba figürü ile hesaplaşma hikayesini, uzakdoğu veya avrupa sinemasından izlemeyi tercih ederim. çünkü çok daha derin ve seni içine alan bir kişisel arayış öyküsü anlatıyor bu coğrafyalar. hollywood artık çok klişe çalışıyor bu alanda.
    keşke bilimkurgu olarak çekselerdi. çok iyi bilimkurgu potansiyeli varmış filmin.
hesabın var mı? giriş yap