• çocukluktur, çizgi film sevdası mevcuttur, trt yönetimi de sağolsun haftaiçi programlarının aksine haftasonunda enteresan kaynaklardan aparttığı çizgi filmleri yayına koyardı. haftaiçi konsepti dahilinde yer bulamamış yapımlar haftasonlarının, özellikle de pazar sabahlarının gülü, çiçeği, dalı, böceği olurlardı.

    haftaiçi konsepti daha dağınık bir yapıya sahipti. çeşitti, cinsti. koro*, kukla*, çizgi film** gibi farklı prodüksüyonlardan oluşurdu. hatta isme hitap iyi geceler dileyen ve bizi uykuya davet eden* gibi programlar bile vardı.

    bu yayın akışı içerisinde yer bulamamış uzun metrajlı çizgi filmler pazar sabahına tam pazar konseri öncesine konuşlandırılırdı. kısa metrajlıları da unutmamak lazım. onlar genelde aperatif olarak önden verilirdi***. ama esas güzellik çizgi sinema ibaresinin çıktığı andı! o yazının ekranda görülmesi bile küçük kalplere mutluluk yayardı ki, bu bahsettiğim zamanlarda mutluluk, o zamanın trtsinin cibiliyetsiz altyapısı sonucu necefli maşrapa tarafından bölünme riskini taşırdı.

    her neyse, bu çizgi sinema kuşağında bazen kısa metrajlı çizgi filmlerin uzun versiyonları gösterilirdi. transformes, voltron ve hatta bazen he man she ra ile eküri olup beraber uzun macera ortamına akarlardı.

    ama bazen tamamen farklı çizgi filmler olurdu ki bu cici entrynin temelinde yatan da o değil midir, yani ben yazmazsam, sen yazmazsan, nasıl download edilir, bilinmeyen çizgi filmler... edonkey'den falan.... bazen televizyonun geç açılması sonucu çizgi sinemaya ortadan dalmak, kimi zaman da ismin hafızalardan silinmesi sonucu bu çizgi filmlerin adı sanı yitip gitmiştir kollektif bilinçten.

    bu geniş girizgahtan sonra hemen içimi dökeyim, feci etkisi altında kaldım bu ikilinin:

    - bir gezegende bir çocuk vardı ve başka hiç kimse yoktu, böyle enteresan mekanlarda takılıyor ve elindeki telsizimsi bir top gibin cihaz ile bir uzay gemisindeki adamlarla konuşuyordu. uzay gemisindekiler de buna ulaşmaya çalışıyorlardı. telsize "mike" diye hitap ediyordu. uzay gemisindekiler enteresan gezegenlere inip çeşitli badireler atlatmaktalardı. bir gezegende melek gibi kanatları olan ama yüzleri tamamen boş olan ve bembeyaz vücutlu una batırılıp çıkarılmış tipler vardı ki hala kabuslarıma girerler. çizgi filmin sonunda uzay gemisindeki yaşlı adam o gezegendeki çocuk çıkıyordu. manyak bir şeydi. (wherearethevelvets‘e tesekkurler, les maîtres du temps isimli moebius‘un cizimlerini yaptigi 1982 fransiz yapimi oldugunu belirtti)

    - bir diğeri ise bir adam barajın kapaklarını açıp köyündeki binlerce insanın ölmesine sebep oluyordu. ölüler kilisenin çanı çalında kırmızı ışıktan oluşmuş kuşlar gibi bir silüetle gökteki bir zeplinimsi bir uzay gemisine uçuyorlardı. fantastikti! (ehli keyfe tesekkurler, ismi windaria)
  • anketi yapılmasının imkanı olmayan çizgi filmlerdir. zira bir isim yazılsa hatırlanmış olacağından bıdı bıdı...

    edit: (bkz: göt olmak)
  • space adventure cobra'nın kesinlikle dahil olduğu çizgi film grubu.
  • haniiii yer altında yaşayan ayıcıklar vardı da kafalarında çizgili kocaman şapkaları vardı, bazen gemiye biniyorlardı -bundan o kadar emin değilim- sabah erken saatlerde yayınlanıyordu şöyle 87 - 88 yılları gibi.. neydi yarebbim diye herkeslere sorduğum, kimselerin hatırlamadığı çizgi filmin de içinde bulunduğu çizgi filmler.

    edit: gummi bearsmış meğerse o çizgi film. bir hatırlayan çıktı sonunda. teşekkürlerim suiye.
  • 90 ların başında kanal 6 da bir çizgifilm vardı her haftasonu sabahın 6 sında kaldıran.
    sujelerimiz bir çocuk bir de yanında yaşlı bir amca; şöyle aksakallı babacan bir şey.
    bunların 3 4 tane de köpeği vardı.ama o bildiğiniz köpeklerden değil efendim, böyle atlıyor zıplıyor, türlü numaralar falan. işte böyle o köy senin yok, orda bi kasaba var oraya git, kafalarına göre dolanıp köpekleri oynatıp para kazanıyorlardı. bu noktada çizgifilmin birazcık kapitalist olduğunu kabul etmek lazım. neyse işte bi gün bu dede hastalanmıstı da ben de üzüntüden evde hastalandıydım.
    hey gidin günler.

    edit: remi imiş, chocuka teşekkürler.
  • ikizler vardı süper değişik güçleri olan. bu ikizler yanılmıyorsam çinli veya japondu, ama bu ikiliden kız olanının sapsarı gür saçları vardı. sapsarı saçlı çinli veya japon hayal edemediğim için garipsiyor olsam gerek. işte bu ikizlerin bu süper güçlerini kullanabilmeleri için el ele tutuşmaları mı parmak uçlarını birbirlerine değdirmeleri mi ne gerekiyordu. peşlerinde bir kötü güç vardı ondan kaçıp duruyorlardı, gerektiğine de yukarda bahsettiğim yöntemlere başvurarak zor durumlardan kurtuluyorlardı, hatta onların bu özelliğini bilen kötü adam onların birbirine dokunmasına engel olmaya çalışıyordu yakalamak için. bu ikizler birşey arıyorlardı, bir şeyi ele geçirmeleri gerekiyordu, bir kutsal emanet bir acayip nesne olabilir, ama şu noktadan itibaren sallamaya başlıyorum galiba, gerçekten neydi acaba peşinde oldukları? neyse pek güzel bir çizgi filmdi, severdim bu ikizleri ve maceralarını. kaç yıl geçti hiçbir kanalda rastlamadım, bir bileni de duymadım, yazık.

    edit: öncelikle uzun zaman önce bana çizgi filmin adını söyleyen, ama benim nickini unutmak gafletinde bulunduğum yazar arkadaştan özür diliyorum. sonrasında hemen belirtiyorum bu çizgi filmin ismi "kader ikizleri" imiş efendim. naturalblue ve siriotica saolsunlar bugün hatırlattılar.
  • 89 du galiba bir çizgi film vardı. jenerik müziğini fransızca olarak bir kadın okuyordu. fantastik bir çizgi filmdi. 3-5 kişi yeraltında gizli bir medeniyete iniyorlar, kendini kabul ettiriyorlardı. ilginç oyun ve yarışmalar vardı. bu yeraltındaki medeniyetin insanların dış görünüşü hemen hemen insanlar gibiydi.

    13 yıl aradan sonra edit: ismi les mondes engloutis imiş. slavophilia ya teşekkürler.
  • ne kadar ilginctir ki basladığı saati dahi hatırlamama rağmen, ismini bir turlu hatırlayamadığım, cocuklugumda bir donem bana yalan ruzgarlıgı yapmıs alman yapımı bir çizgi film vardı.. cocuk esirgeme kurumundan evlat edinilmiş uzun turuncu saçlı çilli bir kızcağız hemen hemen her bölümde birşeylere üzülüp ağlardı. nedendir bilinmez bir türlü yaz gelmezdi ve hep karanlık bir havada sonbahar yaprakları arasında geçerdi film.. melankolinin dibine vurmuş bi şekilde oturup izlerdim ben de.. şeker kız candy'den sonra bana en çok acı veren çizgi filmdir.
  • küçükken izlediğim bir çizgi film vardı,çocukların küçük maket robotları vardı,bunları bir ringde dövüştürüyorlardı,bi çocuk kendi robotuyla arasında bir bağ kurabilen bir bilezik icad etmişti,robotun hissettiği acıları hissediyordu,robotu beyniyle yönlendiriyordu sanırım,robotla bütünleşmişti adeta,severek izlerdim.

    yıllardan sonra gelen edit*:plawres sanshiro imiş çizgi filmin adı.türkiyedeki adı jumaru.zamanında sağolsun polifonik osuruk söylemişti.edit şimdiye kısmetmiş*
hesabın var mı? giriş yap