• olay izmirde bir ceza mahkemesinde cereyan etmiştir.

    hakaret davasında tanık dinlenmektedir :

    tanık :" efendim,benim duyduğum .....bey anasının .mına ..." derken sanık itiraz eder,şahid susar.hakim sanığa susmasını,tanığın sözünü kesmemesini ihtar eder.sonra kâtibe döner ;" nerde kalmıştık ? "
    kâtip cin gibi bir kız,vurgulu bir şekilde : " ananın .mında" deyince,hakim de eski hakimlerden yutmaz bu lafı ve : "iyi o zaman
    ananın .mından devam et..."
  • bu diyalogu başkasından duydum.

    mahkemede hüviyet tespiti yapılıyor :

    -doğum tarihiz ?
    -15 temmuz
    -hangi yıl ?
    -her yıl
  • bugün (dün yani artık) ilk avukatlık ücretimi almamla sonuçlanan diyalog türü.
    (aldığım maaş ayrı. o iş kanunu'na dair bi hadise. neyse, farkı anladın sen.)

    büyükçekmece adliyesi, 15.05.2009. saat 12 olmak üzere. hakim çıkmadan ona bi yetişmeye çalışıyoum. bu arada koridorda...

    - afedersiniz, avukat mısınız?
    - evet buyrun?
    - ya benim bi dilekçe yazmam lazım yardımcı olur musunuz?
    - tamam olurum ama acelem var, 5 dk bekle yardım edicem...

    (hakimle konuşulur, kalem'le konuşulur, iş halledilir, yardım isteyen vatandaşa dönülür)

    - ben kefaletle serbest kaldım ama sonra beraat ettim, şimdi o kefaleti geri almak istiyorum, dilekçe yaz dediler ama nasıl yazılır bilmiyorum.

    elinde beraat kararı da vardır, kelime kelime yazdırılır dilekçe. çünkü çocuk gerçekten bilmiyor, tamamen alakasız olayla.
    ne yapması gerektiği anlatılır filan. git hakimden imza al, imza aldıktan sonra git bi de fotokopisini çektir sende dursun vs vs vs...

    - çok teşekkür ederim, allah razı olsun, çok sağol vs vs vs
    - ya yok bişey büyütülecek, önemli değil, sen sağol.
    - açlığın var mı?
    - yok, teşekkür ederim.
    - sana borçlu kaldım ya, yemek ye istersen ben öderim, allah razı olsun.
    - borç yok, allah senden razı olsun.

    ayrılınır, yemeğe çıkılır, yemekten gelinir. bizimki hala adliyede. selamlaştık. 5 dakika geçmeden geldi bu, elinde iki tane yarım litrelik su.

    - birini sana aldım, bari bunu al, ferahlarsın iyi gelir. teşekkür niyetine.
    - ben teşekkür ederim. iyi düşünmüşsün.

    böylelikle, ilk ücretimi de almış oldum yarım litre su olarak.

    babama anlattım bunu, o zemzem suyu gibi şimdi dedi. öyle vallahi.
    damla damla içicem onu, sevdiklerimle paylaşa paylaşa.
    çok mu duygusalım acaba?
  • bu da 50li yıllara ait bir olay:

    o yıllar dp’nin ülkenin dört bir yanında adeta egemenlik kurduğu, astığı astık, kestiği kestik dönem. vali ve kaymakamların il ve ilçe başkanlarının 10 adım gerisinde yürüdüğü ve bir partili gibi davrandıkları yıllar. .dp, yargıdan, yürütmeye dek her alanda egemenliğini pekiştirmiş.yargııçlar zor durumda.
    bir gün dp’li bir sanığın duruşması vardır. yürekli bir yargıç kürsüdedir. duruşma salonunda herkes yerini almış. sanığın n avukatı o dönem dp’nin de il başkanı. ..aynı zamanda avukatın damadı olan dönemin van emniyet müdürü de duruşmayı izlemektedir. duruşma başlar. sanık hakkında kuvvetli deliller vardır. yargıç usül ve yasaları işletmekte kararlıdır. avukat , sanığı tahliye etmek için yargılama usülüne aykırı olarak bazı davranışlar sergilemektedir. bağırıp, çağırmaktadır. bir avukat olmanın ötesinde mahkemeyi siyasi yönden etkilemeye çalışmakta ve tehditler savurmaktadır. bunun üzerine yargıç avukatı uyarır. avukat uyarıları dikkate almaz. tavır ve sözlerinde ısrar edince, yargıç:

    -bakın, mahkemenin huzurunu bozuyorsunuz, sizi tevkif ederim, der.(o devirde avukatlar da inzibatı bozduklarında tutuklanabiliyordu)

    avukat , o günkü siyasi konumuna da güvenerek :

    - beni allah’tan başka hiç kimse tevkif edemez!

    bunun üzerine yargıç ayağa kalkar, ceketinin önünü ilikler ve mahkeme katibine:

    - yaz kızım, kendime asaleten , allah’a vekaleten mahkemenin inzibatını bozduğu için avukat ...............in 7 gün hapsine karar verilmiştir.

    mahkeme salonu karışır. el aman, el yaman, yalvarmalar- yakarmalar bir sonuç vermez. yargıç duruşmayı tatil eder. orada bulunan avukatın damadı emniyet müdürüne emrederek, avukatın yakalanıp cezaevine konulmasın ister. emniyet müdürü çaresiz kalır ve orada bulunan polislerle beraber, kayınpederini alıp cezaevine götürür.

    not: yargıç o gece tel (telgraf) emri ile sürülmüştür.
  • -izmir 2004, bosanma davasi, gerekce zorla cinsel iliskiye girmek.

    hakim: kizim esinden niye bosanmak istiyorsun?
    kadin: bana zorla yapiyor hekim bey.
    hakim: peki sana darb ediyor mu?
    kadin : (avukatina dönerek) neyy?
    avukat: vuruyormu, dövuyor mu?
    kadin: hee hekim bey her gece vuruyor, onden arkadan dinlemiyor hiyar.
    (gülüşmeler)
    hakim: peki peki anladik, (mecburen soruyordur) herhangi bir cisim ile taciz ediyor veya igfal ediyor mu seni?
    kadin : (avukatina dönerek) ne diyir you?
    avukat: (kisik sesle) bir cisim sokuyor mu orana burana?
    kadin: (sinirli ve bagirarak) daha neyi soğacak hekim bey, kürek sapi kadar mal var daha nie soğacak?
  • doğu anadoluda bir il...ceza mahkemesinde bir davanın ilk duruşması. iki sanık hazır.kimlik tespiti yapılmakta...birinci sanığın künyesi tutanağa yazıldı.sıra ikinci sanıkta :
    -adın,soyadın ?
    - (cevap yok)
    -oğlum adın soyadın ne ?
    -(cevap yok üstelik zorlandığı belli,terlemekte)
    -oğlum türkçe bilmiyor musun ?
    -bilirem
    - o halde...adın ne ?
    - (yine cevap yok)
    bu arada sanık yanındakine döndü,hafif ama duyulabilecek bir sesle hızlı hızlı:
    - ula benim adım neydi ?
    yanındaki:
    -ula adın ........... idi dedi.

    insanımız böyledir işte...
    ya ilk defa mahkemeye çıkması nedeniyle heyecandan ismini unutmuştur,
    ya da ailesi bir ad koyar onunla çağrılır herkes öyle tanır ama nüfusta ismi başka yazılıdır.hatırlıyamaz o ismi..
  • yer ........... mahkemesi,duruşma gizlidir.cmuk373 ve devam eden maddelerine göre gizlilik; mecburi ve ihtiyari diye ikiye ayrılır.küçükler hakkındaki duruşmaların gizli yapılması mecburidir.ihtiyari gizlilik ise adaba-ahlaka aykırı suçlar ve devlet sırları vs.ile ilgili davalarda, talep üzerine ve res'en mahkeme kararı verilir.
    1)
    küçükler hakkında verilen hükümler gizli tefhim olunur.duruşma bitmiştir.mahkeme başkanı (biraz acemidir) küçük sanığı ve avukatını kürsüye çağırır :
    - hüküm verilecek herkes ayağı kalksın (bu sözü genelde mübaşirler söyler ya nesyse...)
    -fıs fısı fıs
    avukat,ve c.savcısı başkana hayretlle bakmaktadırlar.
    savcı reise döner :
    -reis bey ,hiçbir şey anlamadık.
    -e..duruşma gizli..kararı da gizli verdik gizli tefhim ediyoruz..

    2) bir ağır ceza salonu,suç ırza geçme davası olduğu için gizlik kararı verilmiş,tanık dinlenmekte.
    sanık sandalyesindeki adamı göstererek :
    - bu adam ,-kadını göstererek- bu karıyı yatağa yatırmıştı.üstüne çıkmıştı..
    -çıplakmıydılar ?
    -he,ikisi de cıbıldı,dur da anlatayım (!)
    -devam et
    -bu adam karının üstünde vardı geldi vardı geldi vardı geldi,sonra çıkardı zikini..
    -sus terbiyesiz adam,lisanı adlîde ona zeker denir,şimdi devam et
    -vardı geldi vardı geldi sonra çıkarda zekerini yan yattı ,yaktı bi sigara ...dedik ki "ohh"
    -sonra
    -reis bey,götün soyadı neydi ?

    gerisini siz tahmin edin.
    not : olaylar gerçektir
  • duruşma trafiği yoğun bir asliye ceza mahkemesi. dosyamın sırasını beklerken mübaşir bir sanığı huzura aldı, dosya numarasını da hakime söylemeden kaleme geçti.

    hakim (daha zabıt katibi kimlik tespiti yaparken bir hışımla): -yahu kızı takip ediyorsun, kız kaçıyor, kurtarın diye bağırıyor, kovalamaya devam ediyorsun, kızı elliyorsun bir de köşeye kıstırıp. ifadende de saçmalamışsın burda ne diyeceksin bakalım??

    sanık(suratı kireç gibi): -hakim bey bir yanlışlık olacak ben kimseyi ellemedim.

    hakim: - sus sus, güvenlik kamera kayıtları var, istanbul'un göbeği. kollukta izletmediler mi sana?
    (kimlik tespiti yapan zabıt katibi sanığın başka bir dosyada yargılandığını belirterek hakimi uyardı, o sırada mübaşir de salona girdi.)

    mübaşir: - hakim bey bu o dosya değil, o dosyanın sanığı gelmeyince sonraki işi aldım.

    sanık(oh çekerek): -ömrümden ömür gitti ya.

    hakim: -ulan adamı cinsel suçtan sorguya çektik sayende! korkudan üşüttü burda. beyefendi sizin avukatınız yok sanırım, bir avukat tutun bu bizim mübaşire tazminat davası açsın, bizi de şahit göstersin..
  • yer sulh ceza mahkemesi, davaya konu eylem ise hakarettir. duruşma salonu avukatlarla doludur. şikâyetçi olan kişinin tanıkları dinlenecek, iddianamede geçen küfür dolu sözlerin sanık tarafından şikâyetçiye söylenip söylenmediği bu şekilde tesbit edilecektir. hakaret suçunun oluşup oluşmadığının tesbiti için ise, tanığın edilen hakaret dolu sözlerin tümünü mahkemede net olarak dile getirmesi, beyan etmesi gerekmektedir. dinlenilecek olan tanık kürsüye çıkar, kendisi son derece naif ve utangaç bir bayandır ve olaylar gelişir:

    hâkim: anlat bakalım neler oldu.
    tanık: ben arkadaşımın evine gitmiştim. çocuklarımızı bahçede oynatmak için aşağı indik. derken bu kadın (sanığı gösterir) yanımıza geldi.
    hâkim: sonra?
    tanık: arkadaşımla daha önce tartışmışlar sanırım. kadın sinirliydi.
    hâkim: nasıl yani?
    tanık: işte sinirliydi. burnundan soluyordu. arkadaşıma kötü sözler söyledi.
    hâkim: ne söyledi?
    tanık: kötü sözler söyledi...
    hâkim: yani nasıl kötü sözler?
    tanık: çok kötüydü hâkim bey...
    hâkim: (sabırla...) neler dedi peki?
    tanık: işte kötü şeyler dedi...
    hâkim: (dişlerinin arasından) yani nasıl şeyler? ne gibi kelimeler söyledi?
    tanık: küfür etti buna... (şikayetçiyi gösterir.)
    hâkim: yahu biliyoruz küfür ettiğini! ne dedi işte, söylesene hanım!
    tanık: çok kötü şeyler söyledi... söyleyemem ben. terbiyem elvermez hâkim bey...
    hâkim: ulan... yani hanımefendi sen söyle ne dediyse. söylemen gerek yahu?!?
    tanık: diyemem ben öyle şeyler...
    hâkim: diyeceksin işte!
    tanık: diyemem... ne olur kızmayın...
    hâkim: de kardeşim. söyle.. ne dedi?!? mahkeme burası yahu! sen de tanıksın?!? fesupanallaaaah!
    tanık: ama çok ayıp bir şey söyledi...
    hâkim: de kızım, de evlâdım. de hadi... bak daha bir sürü duruşmam var yahu!
    tanık: ı ıh... diyemem ben...
    hâkim: dersin! söylemezsen hapise koydurturum seni bak!
    tanık: (ürkek, utana sıkıla ağzını aralar. duraksar. tekrar ağzını açar. hâkim de bu sırada kadının ağzının içine bakmaktadır.) o şey dedi...
    hâkim: neyyyyyyyyyyy!?!
    tanık: orospunun dölü, fingirdek karı! bir daha halı sarkıt bakalım tepemden! o halıyı götüne sokuyor muyum sokmuyor muyum dedi.
    hâkim: ohhhhh! şükür be! rahatladım anam avradım olsun!
  • yer iç anadoluda bir il.asliye ceza mahkemesinde bir davada (şehir merkezinde oturmasına rağmen) bir türlü gelmeyen ve getirtilemiyen tanık nihayet duruşma salonuna getirilir.şahit kelepçelidir ve görevliler polis yerine jandarmadır.
    kimlik tespitinden önce hakim :
    -demek cezaevindeymişsin..biz de diyoruz niye gelmiyor cık cık cık
    jandarmalardan birisi :
    -hayır efendim cezaevinden getirmedik.karakoldan aldık geldik.
    -o zaman polis niye getirmedi,hem niçin elleri kelepçeli,çözün ellerini...
    -efendim bu şahıs polisten korkuyormuş,polisi görünce kaçıyor,yakalanınca da güçlük çıkarıyormuş,bu yüzden biz getirdik.
    -peki kelepçe ne oluyor ?
    -yolda rahat durmadı,mecburen kelepçe vurduk..
    -allah..allah..
    hakim şahide döner :
    -niye polisten korkuyorsun,hem niye rahat durmuyorsun ?
    -ben bu jandarmadan şikayetçiyim..
    -niye ne oldu ?
    -beni vurdular..
    hakim ,"bana vurdular" diye anlar ve sorar :
    -nerene vurdular ?
    şahid , bir jandarma erini göstererek :
    -bu beni vurdu.bir ateş etti (göğsünü gösterek) burdan vurdu arkadan çıktı.
    şahidin görünürde yarası yoktur.ayakta durmaktadır.g3 tüfeği ile vurulsa mutlaka ölür veya ağır yaralanır.
    jandarma araya girer :
    -efendim yalan söylüyor hem tüfekte mermi yok.

    sonunda şahidin deli olduğu anlaşılır...
hesabın var mı? giriş yap