• cahit zarifoğlu'nun en güzel şiiridir. içi titretir, omurilikten yukarıya soğukluklar çıkartır.

    bütün azalarını harbe çağır
    sofran açılsın elin şehit ballarından alsın

    saraylar damlar yeniden kurulsun
    ağaçlar içinden akan nehre
    dalçık günde bin kere ve gecelerde
    omuzbaşlarını denetleyen defterlerden yalnız sağdaki kalsın

    kalem yazsın yazsın
    küheylan bir aşık ol
    öyle yalvar ki ellerim zahmet balyalasın
    kaslar şehit dalgaları ve haykıran kan
    başlasın vuslat gününü toprağa
    başlasın hatırlatmaya denize kumsalını

    şimdi üzgünüz arkadaş
    yolumuza çıkmayın üzgünüz...

    hava çok hoş denizin tuttuğu yerler derin
    -konuş şimdi zaman hiç geriledi mi
    hava çok hoş kuşların tuttuğu yerler berrak
    -konuş şimdi daveti duydun mu
    bir gece uyandın ki ellerin başaklarda
    -konuş şimdi açık ağzına o gül yaprağı konan şehidi gördün mü
    çoktan hayretle dondu kaldı bağlar ovalar
    -konuş şimdi bekliyor mu yalınayak çocukları ağacında buğday

    hava çok hoş insanın tuttuğu yerler azar azar
    kalbin zengin davetleriyle oynar
    çocuklar o anda çok yakında bakarsın bir aşk sayhasında

    yaslanırlar güzel anaların kollarına
    hava çok hoş başın tuttuğu idrak yanımızda

    adamlarımız yiğit
    kadınlarımız hamarat
    çocuklarımız dolu bilinç harmanı
    köpeklerse sayılı

    elimizde cahiliye dönemi sonrası bir pala
    (kavmiyetçilik etme dedik ucu kırılır)

    kırıldı da
    şimdi severiz türkmeni peştunu
    onarılmış gerilmiş bileylenmiş ve doğramakta

    ısın gökyüzü ısın
    çocukları kavrulmuş kadınlar yeniden hamarat yeniden gebe

    bunlar gübre insan değil
    gömlekler çelik zırh
    öyle bir çalgı çaldılar ki
    seslerin çağırıp koyunlara bile
    koyduğu zehirli gaz rüyaları

    analara şaşkın çocukların
    üç beş yaştakilerin
    yüzleri harp yarası
    harp yanığı
    ama öpülmekte okşanmakta yanakları

    hangisi hangisine mübadil
    (dünya bu olamazdı)
    hangisi özne hangisi edilmiş gelinmiş bilinmemiş
    yağmur peyderpey kar tane
    gamzem oyuyor düşüncemi
    kime eşitim nasıl nerdeyim
    gamlanmaktayım

    hayır bir tereddüttü geçti
    füsun bu karadağmağdeni
    isyan muannit
    mösyö sevinçli mister memnun ağa yarı tok köylü sarı yaprak
    millet üzgün

    hani dengeler kuracaktık
    batının kızıl ulusları bindokuzyüz seksen kölelik yapmak istemiyorum

    bu kahveniz
    yıldızlarınız şapkanız
    buyrun unutmuş olmalısınız dehanız şerefiniz
    buyrun cep feneriniz
    buyrun boynumuzdaki halkayı tutunun
    ve semirin

    hani dengeler kuracaktık
    hani çağdaş uygarlıklardan tutunacaktık
    hayır batının ulusları kızıllarla karışık
    bin dokuz yüz seksen bay batıya buna şuna
    cennetlik yapmak istemiyorum
    çevir tarihi çevir
    bindörtyüzbir

    bu kafa ne zaman köreldi
    çalınanlar siren besteleri
    imdatlarla düşün
    bu anne asla merhamet dışında
    gözleri nemli olmamıştı

    hayır batının ulusları yıl bindokuzyüz seksen değil
    bindörtyüz bir
    fakat beşyüz yetmiş dokuz yıl geçmiş değil
    ne bir karışıklık var
    ne bir dev rüya görmüş
    değil

    kıraç bir yamacı bir ekspres kıymıklıyor gibi
    tünellere ses basılmış değil
    elbette bunlar değil
    yazmaktan çektiğim yalnızlık da değil
    bahsi kapatalım ve yatalım için de değil
    hiçbir şey değil hiç biri değil

    anlatabildik mi arkadaş. acaba
    körebe bitti duvarı kaldır at

    haydi zemini düzledik alt yapısını kurduk savaşın
    dikil yanıma
    ellerimizde birer çakıl taşı
    onlarla dikilelim karşı karşıya
    yüzlerimizin kefen örtülerini yırtalım baştan başa
    görürsün berrak içi
    derisi yüzülmüş kan gibi yüzlerimizin
    bu harp başka

    kim diyorsa ki batılılarla başımız bir taşta
    cellatlarla aynı kaptan yiyoruz
    aynı kirli hava
    aynı kafa ayağımızın bodrumunda
    hayır arkadaş bu hesap bambaşka
    ne son aylardayız ne bu son gün
    sanki dünya bir tek kaldırıp vuracağım gürze gebe

    gözleri yumuşak yüzü yorgun bileği sert toprak
    sanma ki harp derdinden geçtim
    düşünme ki dökeceğin kanlar hunhar
    derimin altında ne belalar baygın
    bir devlet taşıyorum başımda
    bu ev bana dayanmaz
    çöker kızıllar kuduran inleri dünyanın

    arkadaş
    şimdi yalnız savaş
  • bir cahit zarifoğlu şiiri.

    "bütün azalarını harbe çağır
    sofran açılsın elin şehit ballarından alsın

    saraylar damlar yeniden kurulsun
    ağaçlar içinden akan nehre
    dalçık günde bin kere ve gecelerde
    omuzbaşlarını denetleyen defterlerden yalnız sağdaki kalsın

    kalem yazsın yazsın
    küheylan bir aşık ol
    öyle yalvar ki ellerim zahmet balyalasın
    kaslar şehit dalgaları ve haykıran kan
    başlasın vuslat gününü toprağa
    başlasın hatırlatmaya denize kumsalını

    şimdi üzgünüz arkadaş
    yolumuza çıkmayın üzgünüz...

    hava çok hoş denizin tuttuğu yerler derin
    -konuş şimdi zaman hiç geriledi mi
    hava çok hoş kuşların tuttuğu yerler berrak
    -konuş şimdi daveti duydun mu
    bir gece uyandın ki ellerin başaklarda
    -konuş şimdi açık ağzına o gül yaprağı konan şehidi gördün mü
    çoktan hayretle dondu kaldı bağlar ovalar
    -konuş şimdi bekliyor mu yalınayak çocukları ağacında buğday

    hava çok hoş insanın tuttuğu yerler azar azar
    kalbin zengin davetleriyle oynar
    çocuklar o anda çok yakında bakarsın bir aşk sayhasında

    yaslanırlar güzel anaların kollarına
    hava çok hoş başın tuttuğu idrak yanımızda

    adamlarımız yiğit
    kadınlarımız hamarat
    çocuklarımız dolu bilinç harmanı
    köpeklerse sayılı

    elimizde cahiliye dönemi sonrası bir pala
    (kavmiyetçilik etme dedik ucu kırılır)

    kırıldı da
    şimdi severiz türkmeni peştunu
    onarılmış gerilmiş bileylenmiş ve doğramakta

    ısın gökyüzü ısın
    çocukları kavrulmuş kadınlar yeniden hamarat yeniden gebe

    bunlar gübre insan değil
    gömlekler çelik zırh
    öyle bir çalgı çaldılar ki
    seslerin çağırıp koyunlara bile
    koyduğu zehirli gaz rüyaları

    analara şaşkın çocukların
    üç beş yaştakilerin
    yüzleri harp yarası
    harp yanığı
    ama öpülmekte okşanmakta yanakları

    hangisi hangisine mübadil
    (dünya bu olamazdı)
    hangisi özne hangisi edilmiş gelinmiş bilinmemiş
    yağmur peyderpey kar tane
    gamzem oyuyor düşüncemi
    kime eşitim nasıl nerdeyim
    gamlanmaktayım

    hayır bir tereddüttü geçti
    füsun bu karadağmağdeni
    isyan muannit
    mösyö sevinçli mister memnun ağa yarı tok köylü sarı yaprak
    millet üzgün

    hani dengeler kuracaktık
    batının kızıl ulusları bindokuzyüz seksen kölelik yapmak istemiyorum

    bu kahveniz
    yıldızlarınız şapkanız
    buyrun unutmuş olmalısınız dehanız şerefiniz
    buyrun cep feneriniz
    buyrun boynumuzdaki halkayı tutunun
    ve semirin

    hani dengeler kuracaktık
    hani çağdaş uygarlıklardan tutunacaktık
    hayır batının ulusları kızıllarla karışık
    bin dokuz yüz seksen bay batıya buna şuna
    cennetlik yapmak istemiyorum
    çevir tarihi çevir
    bindörtyüzbir

    bu kafa ne zaman köreldi
    çalınanlar siren besteleri
    imdatlarla düşün
    bu anne asla merhamet dışında
    gözleri nemli olmamıştı

    hayır batının ulusları yıl bindokuzyüz seksen değil
    bindörtyüz bir
    fakat beşyüz yetmiş dokuz yıl geçmiş değil
    ne bir karışıklık var
    ne bir dev rüya görmüş
    değil

    kıraç bir yamacı bir ekspres kıymıklıyor gibi
    tünellere ses basılmış değil
    elbette bunlar değil
    yazmaktan çektiğim yalnızlık da değil
    bahsi kapatalım ve yatalım için de değil
    hiçbir şey değil hiç biri değil

    anlatabildik mi arkadaş. acaba
    körebe bitti duvarı kaldır at

    haydi zemini düzledik alt yapısını kurduk savaşın
    dikil yanıma
    ellerimizde birer çakıl taşı
    onlarla dikilelim karşı karşıya
    yüzlerimizin kefen örtülerini yırtalım baştan başa
    görürsün berrak içi
    derisi yüzülmüş kan gibi yüzlerimizin
    bu harp başka

    kim diyorsa ki batılılarla başımız bir taşta
    cellatlarla aynı kaptan yiyoruz
    aynı kirli hava
    aynı kafa ayağımızın bodrumunda
    hayır arkadaş bu hesap bambaşka
    ne son aylardayız ne bu son gün
    sanki dünya bir tek kaldırıp vuracağım gürze gebe

    gözleri yumuşak yüzü yorgun bileği sert toprak
    sanma ki harp derdinden geçtim
    düşünme ki dökeceğin kanlar hunhar
    derimin altında ne belalar baygın
    bir devlet taşıyorum başımda
    bu ev bana dayanmaz
    çöker kızıllar kuduran inleri dünyanın

    arkadaş
    şimdi yalnız savaş"
hesabın var mı? giriş yap