• ''istranca ormanlarında 700 yıllık bir çınar… tales. bilge ağaç. gölgesinde yetişmiş bir meşe. meşeye sırtını yaslayan bir yazar… sabahattin ali. ve bir ağacın ilk kez yalvarması gürgenden kopan bir ağaç parçasına: dur! inme! alet olma günahına insanın!

    ibret gözüyle seyretmek, ceza gerektirmez…''

    oynayan insan tiyatrosu'nun 23 kasım 2011 de oyun atölyesi'nde sahne alacak olan tek perdelik oyunu.
  • gölge tiyatrosunu alıp geleneksel tiyatroyla harmanlamaya uğraşan, bunu yaparken sinemadan da bir dirhem katan, bunlarla da yetinmeyip canlı müzikle tiyatroyu yeniden şenlendiren, sabahattin ali cinayetinin ardını astarını anlatan ve bunu yaparken yerinde, kararında yabancılaştırma ile brecht'e temiz bir selam çakan "oynayan insan" oyunu...

    şimdilik emekleme döneminde olan bu insanları izlemek, desteklemek gerek... bugün adına belki eleştirilebilecek çok tarafı olsa da yarına umutla bakmak için bu insanları yalnız bırakmamak gerek...
  • tiyatrodan anlamam...hayatımda iki kere gittim. biri 10 yaşında, diğeri de 12.şimdi ki yaşım ise 27.hep bahane bulurdum bir şekilde.bir oyundan bahsediyorlardı çalıştığım yerde yok şöyle titredik,yok böyle etkilendik.dayanamadım gittim.arkadaş tüylerim diken diken oldu,mal oldum kaldım.konusu desen sabahattin ali abi.kuyucaklı yusuf ve kürk mantolu madonna ile büyüdüm ben.hadi diyelim sen faşistsin konu seni ilgilendirmiyor.e abi gölge tiyatrosu atraksiyon var.hadi ona da bahane buldun.abi canlı müzik var kapat gözünü dinle.yeminlen hangisine hayran olacağımı şaşırdım.benim gibi tiyatro özürlüsüne fazla geldi.yapanların daşşşşaaağını yerim ben.
    bu arada en güzel sahne 'irfan'nın kuklaya dönerken ki sahnesi'..
  • güzel bir çalışma, teknik çok iyiydi. pravo dediğim bir oyun. tabi ki eleştiri yapılabilir ama onlar eksiklerinin farkındalar. gördüğünüz yerde bilet alıp hemen seyredin.
  • 18 mart pazartesi ankara'da chp genel merkez binası büyük salonda oynayacak. meraklısına duyrulur.
  • 4 nisan çarşamba günü kadıköy halk eğitim merkezi'nde oynanacak oyun. sabahattin ali'nin son bir buçuk saatini anlatır.
  • 16 mayıs çarşamba akun sahnesinde ikinci kez seyredeceğimiz müthiş oyun. 20. kez gelseler yine giderim, o derece güzel, anlamlı, dokunakli.
  • http://www.youtube.com/…hmjwr95hlam&feature=related (eşliğinde okuyunuz)

    iki şehir'in müziğiyle teklifsizce başlıyor oyun. ardından ortam kararıyor ve gölgeler çıkıyor ortaya. acı bir şekilde sabahattin ali'yi, yediği sürgünleri, kızı filizi, karısını, onlara yazdığı mektupları hatırlıyoruz. tam yaşaracakken gözler ışıklar yanıyor, zıpzıp ağaç irfan çıkıyor meydane kahkahaya boğuyor seyirciyi. oyun bu şekilde bir gülüp bir ağlayayazarak geçiyor. ve bu yüzden çok seviyorum, hastası oluyorum zira sanatta salt iyi, salt kötü; yahut salt dram salt komediyi sevmiyorum. ağaç irfan'da her şey dozunda. gülmece ve ağlamaca çok iyi harmanlanmış.. misal ağaç irfan'ın kuklaya dönüşme ve sabahattin ali'nin hain saldırıya uğrama sahneleri hüngür şakır ağlatırken; küçük kızın roman havası eşliğinde çingene atını sevme sahneleri, tek ete kemiğe bürünmüş gölge olmayan kahramanımız ağaç irfan'ın sempatik şapşal küçük oyunlarında gülmekten yarılmasınız da (yarılmayın zaten) küçük kahkahalar atabilirsiniz.

    ağaç irfan'a aynı zamanda salt bir tiyatro oyunu demek haksızlık olur. o bir konser, o bir sergi, o bir tiyatro oyunu, o bir şiir, o bir felsefe kitabı, o bir film gibi, o bir sabahattin ali hikayesi, o bir baba-kız seyirliği, ve en çok da gölgede bırakılmışları aydınlatan bir gölge oyunu. yine sevdiğim bir şey var burada da bir doğu-batı sentezi. yani ne doğu ne batı, hem doğu hem batı. karagöz, meddah, ortaoyununu bilirsiniz; japon halk tiyatrosu ve batı gölge tiyatrosunu da bu oyuna gidince daha iyi göreceksiniz işte. o kuma şekiller mekiller yapan modadan daha başka bir şeyler yaptıkları ve özgünlükleri için alkışlamak lazım oynayan insan tiyatrosunu. alkış!

    en güzeli, en sıcağı da öyküsü biliyor musunuz. bir ağaç-bir marangoz-bir büyük yazar'ı birleştiren; doğayı, kadını, çocuk masumiyetini, bilgeliği, çingene atlarını, tütünü, rakıyı, mizah dergilerini, şiir kitaplarını, şairleri, yazarları; köylü kurnazlığını, vicdansızlığı, cehaleti ve derin devleti es geçmeyen; güzel ile çirkini, kötü ile iyiyi, bilgelik ile cehaleti harmanlayan, önümüze koyan çok dokunaklı bir hikaye. hem hikaye hem gerçek. al sana bir ikilik daha. sanırım mükemmelliğini buradan alıyor.

    mükemmel sahiden de.. aslında sayfalarca yazılabilir bu güzel insanlar ve güzel ötesi oyun hakkında. istemiyorum lakin. gidip görmelisiniz.
    ustalara saygı kuşağı ile bitirelim:

    http://oynayaninsan.org/agac-irfan/

    ibret gözüyle seyretmek, ceza gerektirmez…

    yazan: serkan bilgi

    yöneten: halil ersan

    sahne tasarımı: beril özkoçak

    işık tasarımı: alev topal

    hareket düzeni: sertaç canbolat

    yönetmen yardımcıları: ayşe tılısbık- leyla yazıcı

    tasarım asistanı: ezgi nur akıncı

    müzik: iki şehir

    oynayanlar: beran soysal, cansu fırıncı, erhan alpay, halil ersan, pınar alev
  • tanıtım broşüründe "ibret gözüyle seyretmek ceza gerektirmez" diyen oyun.
  • 30 mart pazartesi şişli kent kültür merkezinde izleyeceğim oyun.
hesabın var mı? giriş yap