• yer cekimini ciddiye almanin gerekliligini enteresan kirik ve travmalarla peki$tiren hadise.
  • çok sık agaca çıkan herkezin başına gelebilecek olay. bir seferinde çok yüksek bir daldan tam kalça üstü düşmüştüm ama düştüğüme kimse inanmamış herkez atladığımı sanmıştı, bende bozuntuya vermedim. ama delimiyim 10 metreden aşagı atlıyım. yanlız agaçtan düşenler agaçtan değilde aynı yükseklikte başka bir yerden düşseler sanırım bu kadar kolay kurtulamazlar. dallara çarparak düştügümüz için az bir zararla kurtarıyoruz. o zaman düşeceksen çok dallı agaçtan düş diyebiliriz.
  • ağaca tırmanmak konusunda uzman bir çocuk olarak hayatta sadece bir kez başıma gelmiş olaydır.

    kiraz ağacıydı. koşuyolu'ndaki evimizin bahçesinde abim ve kuzenimin gazına gelip onların çıkıp da toplayamadığı, ağırlıklarından dolayı dalların ucuna yetişemedikleri yerlere beni tırmandırıp, topladığım kirazları onlara atmamı istemişlerdi. sıska bir çocuk olaraktan (yaş:10 kilo:29) "aslansın kaplansın" nidaları eşliğinde dalın en en ucuna kadar gitmiş, aşk ile şevk ile kendimden geçmiş vaziyette hem kiraz yiyip hem de bir kısmını onlara verirken üç saniye içinde kendimi aşağıda onların yanında bulduğumu hatırlıyorum. üstelik yalnız değildim inerken, dal da benimle inmiş idi.

    sıska ve bir o kadar da mızmız, üstelik ağaçtan düşmüş biri olaraktan vızık vızık ağlamaya başladığımda tek hatırladığım şey, abimle kuzenimin benimle ilgilenmek yerine yere inen daldaki kirazların üzerine üşüştükleridir.
  • tek sorumlusu incir ağacıdır. bacağımın arka kısmında -muhtemelen- ömrümün geri kalanında taşıyacak olduğum derin oyuntunun..

    sabah:

    sabah dediğime bakma! hayvanlar gibi geç saatte kalkıp etrafa saf saf bakındım önce. bir sopranoyu aratmayan karşı komşu, her zamanki gibi 3 oğlunu da paylayarak mahallemize değişik vokaller getirmekteydi. halbuki, nasıl ümitle doğurmuştu sonuncusunu kız olur bu sefer belki diye. böyle düşünüp üstüste çocuk yapanlarla tanrı'nın dalgasını geçtiğine inanırım. al sana kız! üçüncüyü de salayım da başına, sen o zaman gör cehennem azabını..
    demiştir muhtemelen ve çok eğlenmiştir.

    üçünün de isimlerinin sonunun her ne alakaysa -han olduğu bu üç veledi, balkona çıkıp izlemeye koyuldum. anaları, her defasında da aynı şirretlikle uzatıyordu isimlerinin son hecelerini, yaptıkları her yaramazlık karşısında:
    - emirhaaaaan
    - oğuzhaaaaan
    - diğerini hatırlayamdım laaan?

    derken veletlerden biri pis pis sırıtarak beni kesmeye başladı. evet, bildiğin dikti gözleri, kesiyor. ve o ilahi soru çıktı ağzından:

    - sizin incirlerden koparabilir miyiiiz?
    - kem küm (anası bakıyor), tabi canım gel ben size toplarım. gelirken kap da getir bir tane, annenler de yer (e iyi bok yedin).

    karşı binanın ikinci katında oturan bu 3 akla zarar insan yavrusu, balkondan atlamak suretiyle bizim bahçeye ışınlandılar adeta. neyse, imece usulü dördümüz ayrı koldan toplamaya başladık meyveleri. fekat boyumuzun yetebildiği yerler saniyesine tükenip, üç beş incirle kalakalınca ikinci bir ilahi cümle bu sefer kendi ağzımdan şu şekilde dökülüverdi:

    - bu böyle olmayacak, ben ağaca çıkayım en iyisi.

    çıktım. yukarıdaki incirler yumuşamış, bal kıvamına gelmiş, bizi koparın çığlıkları atıyorlardı adeta. ben de bu çağrıya uyup hepsini hunharca dalından koparıp, evdeki erkek popülasyonundan dolayı aklını yitirmiş olan zavallı kadıncağızın gönderdiği kaba doldurdum. ve action!! inişe geçiliyor.

    kendi kendime: lan nasıl çıkmışım ki ben buna?! oha, ikinci katın penceresi görünüyormuş olm resmen burdan. çocuklaaar, şu sandalyeyi ağacın dibine koyar mısınız? yuh, sandalye gelse bile benim atlamam lazım, e bu durumda hem sandalyenin üstüne düşerim hem de yere. napıcam allaam? kaldım ağacın tepesinde. evde biri de yok ki yardım isteyim? durun çocuklaar, çekilin kenarı. sandalyeyi de geri götürün. yere atlıycam direkt!
    allaam, sana geliyorum. bir-ki (eşhedü)-üç

    üç'le beraber, her nasıl becerdiysem artık, babamın, incir ağacının hemen yanına dikmiş olduğu asma fidanının, göğe doğru uzaması için yanında duran ve toprağa çakılı kazığa, evet yanlış duymadın, kazık!!, doğru düştüm ve bu kazık efendi tuttu beni bacağımdan, bir yay gibi gerinerek ait olduğu yerden, evet yerin altından güç bela çıkıp, eş zamanlı olarak bacağımı "coaaarrrtt" efektiyle çizip, paramparça etti.

    çocuklar, dehşete düşmüş gözlerle bir bana, bir bacağa bakıyor?!

    annesinin, kız olması için muhtemelen türbelerde dilek dilediği en ufak oğlan çığlığı basıp koşarak evlerinin yolunu tuttu. diğerleri de birkaç dakika kalıp, şok'umu paylaştılar.

    incir kasesi yere düşmüş, incirler toprağa belenmişti.
    (bilmem ne ettiklerimininmn)

    şu an bacak ağrısından geberir durumda yazıyorum bunları.

    bir daha ağaca tırmanmak mı? ağaç ne? siz var yemek onu?! ahahahahaha
  • bazen çok acı sonuçlar verebilecek olan kaza.

    memlekette bir arkadaşım egrisap armudu toplayıp satmak istemişti çocukken. armut agacından düştügü yerde yeni budanmış çaylık vardı. testisleri o küçük çaylıklara gelmişti ve yarılmıştı orası. ameliyat falan oldu onun için. çok şükür saglıgı iyi ama alet saglam mı bilmiyorum. onu evlendikten sonra görecegim.
  • 40 yaşından sonra ve 100+ kiloda iseniz üstelik düştüğünüz yer beton bir zemin ise kırıksız atlatmakla bir mucizeye imza atmış olursunuz. sikeyim cevizini de kargasını da, çok fena ağrıyor her yerim.
  • rüyalarda sıkça gerçekleşen durum.
  • tırmanacak ağaç kalmadığında özlenecek.
  • eger çocukken sık sık ağaca tırmandıysanız başınıza gelmiş olabilmesi çok büyük bir ihtimal.
  • düşmeyi biliyorsanız biraz daha az hasarla kurtulabileceğiniz olaydır. düşerken kollarınızı öne veya yanlara doğru açıp tüm gücünüzle bir yerlere tutunmaya çalışırsanız, (tutabilirseniz kurtulursunuz) tutunamazsanız bile hızınızı azaltıp sıyrıklarla kurtulabilirsiniz. özellikle kolunuzun derisi çok soyulur; ama düşüp bir yerlerinizi kırmaktan iyidir. bu dediğimi yapabilmek imkansıza yakındır.
hesabın var mı? giriş yap