• paul feyerabend'in yazdigi, bilim adami olmak isteyen ve bilimi soyutlayarak gittikce kendi gozunde ilahlastiran* kisilerin okumasinda fayda olan bir kitap.

    oncelikle bilim olarak adlandirilip tek baslik altinda toplanan yontemlerin birbirlerinden cok farkli oldugu yani bilim diye bir seyin varolmadigini anlatir. olsa olsa dogayi farkli acilardan anlamaya calisan, ona farkli gozlerle bakip farkli yorumlar ureten farkli yontemler vardir. ve bu yontemler birbirleriyle celisebilir/celismektedir. hatta bu yontemler kendi icinde de celisebilir (gorelilik vs. kuantum)
    bilimin, kati kurallara bagli olarak ilerleyen (lise biyolojisinde ogretilen bilim adaminin yontemi konusunu hatirlayalim) daha dogrusu ilerelemeye calisan bir yontem olmasi yerine anarsist bir yapilanma olmasi gerektigini soyler. (ama feyerabend'in anarsi istemi sadece bilim icindir, toplmsal alanda degil) yani hakim bir dusunce/ekol (ki bir gorusu hakim kilan ona inananlarin coklugudur) ve onu degistirmeye calisan ufak gorusler yerine hepsinin esit degerlendirildigi farkli goruslerin birarada varolabildigi bir anlayis ister.
    karsi tumevarimi; algimizin anlamlarimizi yartmasi gibi anlamlarimizin da algilarimizi yaratigini (gece yururken ayin bizi takip ettigini zannetmek veya lisanin hayat gorusu uzerindeki etikisi vt.) anlatir. bol bol galileo'dan ornek verir.
  • against method. feyerabend'in büyük yankı uyandıran, sevinçle karşılanan kitabı. feyerabend'in bilimde devrimsel süreçleri pek güzel anlamakla beraber, normal sciencein islevini anlamakta zorluk çekmiştir. işte bu kitap bunu anlatır. paradigmanın olmadığı yerde laf kalabalığı ve zırzop biliminden başka bir şeye ulaşmak pek mümkün olmadığı gibi, devrimsel bir sürecin işlemesi de imkansızdır. bugün bilimsel olan ile bilimsel olmayanı ayırt etmemizi sağlayacak yöntemler geliştirilmiştir ve bütün bunları kaldırıp atmak, boşlukta bilimsel bir şeylerin ortaya çıkacağını sanmak denyoluktur.
  • bilimde tek bir yöntem olmadığı gibi, rasyonalitenin de olmadığı, insan bilgisinin dinsel inaktan, söylene kadar her türlü malzemeden etkilenip genişlediği, bilimin herhangi bir insan etkinliğinden yüce olmadığı savına dayalı paul feyerabend kitabı. özgür bir toplumda bilim ile birlikte okunduğunda bilmin evrensel olmadığı, batı dünyasının ideolojisi olduğu, bilimle devletin ayrılmamasının insanı ortaçağda din ile devletin ayrılmamasından doğan özgürsüzlüklere götüreceği görüşü anlaşılır.
  • ahmet inam tarafından türkçeye çevrilen türkiye basımı için yazılan önsözü kendisi kadar faideli olmasa da ziyadesiyle ilginç olan kitap. burada, feyerabend, 11 eylülden çoook önce -sonra pek söyleyemezdi zati-, bir şekilde, müslüman ülkelerin teknoloji ve bilime yaklaşımlarını beğendiğini, çünkü onların bu ikiliyi kullandıklarını ama hayatlarındaki nihai amaç haline getirmediklerini söylemiştir. risale-i nur okumuş zahir.
  • paul feyerabend, bu kitabın türkçe basımına yazdığı önsöz için "birinci dünya bilimi: bilimler arasında bir bilim" başlığını kullanmıştır. bu yazıdan bazı alıntılar aktarayım:

    "birinci dünya bilimi; avrupada'ki bilimsel devrimden doğmuş olan ve halihazırda dünyanın dört bir yanında üniversitelerde ve teknoloji kurumlarında öğretilip uygulanmakta olan bilim, bize sayısız fikir ve teknolojik başarı armağan etti. ona çoğunlukla "akılcılık" denen, bilimin sistematik ve açıkça belirlenebilir bir tarzda üretildiğini ve diğer tm gelenekleri hükümsüz kıldığını öne süren bir 'ideoloji' eşlik ediyor: bir bilimsel yöntem vardır; dünyanın neye benzediğini ve onu ihtiyaçlarımıza uygun şekilde nasıl değiştirebileceğimizi keşfetmemize yardımcı olur.

    "yönteme karşı, bu önermeyi reddediyor. ve bilimsel keşiflerin aklîliğin temel standartları ve bildik yöntembilimsel reçetelerle çatıştığını göstermeye çalışıyor. bilim "akılcı" bir şekilde ilerleyemedi, ilerleyemezdi de. aklîlik ve açık kurallar, tam da akılcıların kabul edilebilir yegane bilgi kaynağı olarak gördükleri bu bilimi yok ederdi.

    "batı uygarlığı, birinci dünya'nın altında yatan uygarlık, maddeci ve oldukça saldırgandır. bu uygarlık doğal olarak, maddeyi anlayan ve silah araştırmalarında mükemmel sonuç veren bir bilimi tercih etti. yine doğal olarak bu bilimin ilkelerini diğer alanlara yaymaya çalışır, örneğin insanların ve diğer canlı varlıkların maddi sistemler olduğunu ilan eder. bu ilan da başarılı oldu. insanlar ve canlı varlıklar her şeyden önce maddi veçheleri olan varlıklardır ve en aşırı durumlara bile kolayca uyum sağlarlar (eğer bir köpeğe bir refleks yığını muamelesi yaparsanız, bunu öğrenecek ve bbir refleks yığını gibi hareket ederrek sizi memnun edecektir). ama insanlar sadece uyum sağlamakla kalmaz, direnirler de; ve dirençlerini destekleyen nitelikler geliştirebilirler. örneğin ruhlar, zihinler üretip bu "bilimdışı" ve "abuk sabuk" varlıklarla uğraşabillecek bir bilim isteyebilirler. aralarında niels bohr'un da bulunduğu bazı bilim adamları birinci dünya bilimini tam da bu şekilde zayıflatmaya başladılar. yalnız değiller. her kültür, her ulus kendi özel ihtiyaçlarına uygun bir bilim inşa edebilir. ama bunu yapmak için önce "birinci dünya"nın pek de kurnazca olmayan fikirlerini, savaşçı ve tahripkar uygulamalarını habire dayatıp duran, ince ince kabul ettiren siyasi ve ekonomik güçleri bertaraf etmek ya da en azından evcilleştirmek zorundadır."

    yazarın, kitabın çince baskısı için yazdığı önsözde de dikkate değer noktlar var:

    "bu kitap bir tez ortaya atıyor ve ondan sonuçlar çıkarmaya çalışıyor. tez şu: bilimleri oluşturan olayların, usullerin ve sonuçların hiçbir ortak yapısı yoktur.; her bilimsel araştırmada karşınıza çıkan ve onlar dışında hiçbir yerde görülmeyen birtakım unsurlar bulamayız. somut gelişmelerin ayrı özellikleri vardır ve genellikle bu özelliklerin bizi neden ve nasıl başarıya götürdüğünü açıklayabiliriz. fakat her keşfin hesabı aynı şekilde verilemez ve geçmişte işe yarayan usuller geleceğe dayatıldığında felaketli sonuçlar doğurabilirler. başarılı araştırma genel standartlara boyun eğmez; zamana bağlı olarak farklı marifetler gerektirir; onu ilerleten hamleler ve neyin bir ilerleme sayılacağını tanımlayan standartlar her zaman oyuncuların bilgisi dahilinde değildir.

    "tüm bilimsel etkinlikler için bir takım standartlar ve yapısal unsurlar icat eden ve bunları "akıl" ya da "akılcılık"a başvurarak yetkili kılan bir bilim teorisi, işin içinde bulunmayanları derinden etkileyebilir; fakat bu işin içindekiler, yani somut araştırma sorunlarıyla yüz yüze bilim adamları için ziyadesiyle kaba bir araçtır.

    "kitabın temel tezinesıkıca bağlı bir sonuç ise bilimin bir çok farklı türünün olabileceğidir. farklı toplumsal kökenlerden gelen kişiler dünyaya farklı şekillerde yaklaşacak ve onun hakkında farklı şeyler öğreneceklerdir. insanlık batı biliminin oluşmasından önce binlerce yıl yaşadı; bunu yapabilmek için çevresini astronominin öğelerine varana dek tanımak zorundaydı.

    "bugün batı biliminin dünya üzerinde hakimiyet kurduğu doğru; ama bunun sebebi onun "içkin aklîlik"indeki vukuf değil, iktidar oyunu (sömürgeci uluslar kendi yaşam biçimlerini zorla kabul ettirdiler) ve silaha duyulan ihtiyaçtır: batı bilimi şu ana kadar en etkili ölüm aletlerini yarattı. batı bilimi olmadan birçok üçüncü dünya ülkesinin açlıktan öleceği de doğrudur; fakat buna sıkıntıların önceki "kalkınma" biçimleri tarafından hafifletilmediğini, aksine yaratıldığını da eklemek gerekir.

    "birinci dünya bilimi birçok bilim arasından biridir; daha fazlası olduğunu iddia ettiğinde araştırma aracı olmayı bırakıp bir (siyasi) baskı grubuna dönüşür."

    yönteme karşı (çev: ertuğrul başer) ayrıntı yayınları 1999
  • feyerabend sonrada bu kitap ile ilgili, "i wish i haven't written that fucking book," demiştir.

    (bkz: killing time/#3038444)
  • paul feyerabend bu kitabı arkadaşı imre lakatos'un 1970 te bir partide "paul, cok garip düşüncelerin var, neden bunları yazmıyorsun? ben de bir cevap yazarim, tümünü yayimlariz ve eminim bir hayli eğleniriz" demesiyle yazmaya başlamıştır. ancak imre lakatos bu arada (1974'te) ölür, feyerabend kitabı aganist method adıyla 1975'te yayınlar. yıllar sonra 1999'da (ikisi de öldükten sonra) for and against method adlı bir kitap yayınlanır.
  • feyerabend'in bu kitabında öne sürdüğü anarşist bilgi kuramı, kendisinin uzunca süre ve çeşitli bilim çevrelerinde, amansız bir bilim karşıtı olarak algılanmasına yol açmıştır. üstelik, bilimin yöntemiyle ilgili olarak ve çok haklı bir biçimde ortaya attığı genel şüphe ile, feyerabend'in, bu bilim, kapitalist toplumun bilimi olduğu için devrimci solun ve sekülerleşmiş toplumun bilimi olduğu için de köktendinciliğin elini güçlendirmiş olduğu sanılmaktadır. feyerabend, ne gerçekten bir görelilikçidir, ne de açıkça bir bilim karşıtıdır. anlatmak istediği, bir bilimsel kuram ilk kez kabul edilirken bu kabul edişin bilimsel olmayan argümanlar, propaganda, politik güç ve benzeri şeylere dayanmak zorunda olduğudur. popper'ın açık toplumu için bilimin ideolojilerden korunması gerektiğini düşünür feyerabend. aslen karşı olduğu şey, dolayısıyla, yöntem değildir, bir yöntemin olduğuna veya olmadığına inanarak yöntembilim yapmaya çalışmaktır. bunu anlamak için, ancak, hem feyerabend'in diğer eserlerini ve bunlar üzerine söylenenleri, hem de thomas kuhn ve imre lakatos gibilerinin iyi anlaşılması gerekmektedir.
  • bu kitapta feyerabend abimiz, bilimsel devrimlere bir bakın hele der:

    "bunları devrim yapan ya geleneksel olanın zıttına iş çevirmeleri ya da bir yerlerde yanlış yapmış olmaları dolayısıyla şanslarının yaver gitmesidir."

    kitabın ana ekseni budur.
  • bilimin anarşist bir biçimde yürütülebileceğini gösteren feyerabend eseri. eserin başlarında anarşizm gibi her türlü otoriteye, baskı aygıtına karşı çıkan bir düşünce sisteminin bilime, bilimsel yönteme niçin karşı çıkmadığı sorgulanıyor. feyerabend bunun neden böyle olduğuna bir yanıt vermese de okuyucu elbette merak etmeden duramıyor: niye anarşist düşüncede birçok otoriteye karşı çıkılırken bilimsel yönteme karşı çıkılmamış veya çıkılmışsa bile niçin kimse tarafından duyulmamış?
    acaba bilim diğer otorite türlerine göre daha mı fazla yüceltilip dokunulmaz hale getirilmiş? günümüz perspektifinden bilimin bu şekilde gözüktüğünü söyleyebiliriz. belki de bilim bu denli dokunulmaz bir halde olduğu için bilimin kullandığı yöntemleri bir otorite biçimi olarak algılayamıyoruz bile. belki de bu yüzden anarşist düşüncede bilim eleştirilecek bir alan olmaktansa kimi zaman anarşist düşünceyi açıklayan bir alan olarak bile kullanılıyor. bu sözlerden anarşist bilgi kuramının ve feyerabend'in düşüncelerinin bilim karşıtı olduğu gibi bir anlam çıkabilir, fakat kendisinin karşı olduğu şey aslında günümüz bilimi/bilimsel yöntemleri, onun adlandırdığı şekliyle "birinci dünya bilimi"dir. avrupa’daki bilimsel devrimden doğan ve şimdilerde dünyanın her yerinde öğretilen birinci dünya bilimine ‘akılcılık’ denen, “bilimin sistematik ve açıkça belirlenebilir bir tarzda üretildiğini ve diğer tüm gelenekleri hükümsüz kıldığını öne süren ideoloji” eşlik eder ve "birinci dünya bilimi kabul edildiyse bu, daha iyi bir anlayış ya da daha iyi bir yaşam ürettiği için değil; daha iyi silahlar ürettiği içindir."

    şurada da kitaba dair biraz daha ayrıntılı bir yazı var: bilimsel yönteme eleştirel bir bakış: feyerabend'in anarşist bilgi kuramı
hesabın var mı? giriş yap