• yastık ıslanır, soğuk soğuk yanağına değer. sürekli yastığın kenarına doğru kayarsın kuru yer bulmak için.
  • çocukluğumda annemden dayak yediğimde gerçekleştirdiğim ritüeldi. sanırım hırslı çocuklarda oluyor bu. ağlardım ağlardım, sonra uykuya dalardım. çok tatlı bir uykudur bu. bütün kırgınlıklarım, bütün sinirim geçmiş olurdu uyandığımda. daha da güzeli niye ağladığımı unuturdum. hatırlasam bile uzak gelirdi olanlar.

    şimdi büyüdükçe insan olarak varolmanın ağırlığını daha derinden kavrıyorum. unutmanın ne büyük bir nimet olduğunu görüyorum ve "gecenin sonuna yolculuk" kitabından şu sözleri aklıma geliyor louis-ferdinand celine'in: "atlar bayağı şanslı, çünkü her ne kadar onlar da, bizler gibi, savaşın ceremesini çekiyorlarsa da, hiç olmazsa onu desteklemeleri, gereğine inanır gibi yapmaları beklenmiyor onlardan. bahtsız, ama özgür atlar! galeyan denen o kaltak, maalesef! bize mahsus."

    her şey, uykudan önce ağladığımız, kızdığımız ve unutamadığımız o zaman diliminde gerçekleşen galeyandan kaynaklanıyor. düşünmeden edemiyoruz.
  • gözyaşı sarhoşluğu.
  • duyurmamak için suratı yastığa gömüp nefessiz kalmak bunun da sonucunda başın felaket derecede ağrımasıne sebebiet veren eylem..yalnızlığın en çok hissedildiği,insanın kafayı yemeye en yakın noktasıdır o karanlık..uykuya dalacakken bile içiniz titreyerek uyanabilirsiniz eğer cidden çok kafayı taktığınız bişey için ağlıyorsanız..ertesi günse kendinizi bebek gibi hissedersiniz.
  • aglayarak uyanmaktan daha iyidir, en azından uyandığınızda bir şeylerin düzeldiğini sanırsınız.
  • hayatın en zor anlarından ya da dönemlerinden biridir. sabah yoğun beyin ağrısı ile uyanma ile doğru orantılıdır. aslında ağlanılan olay, durum, kişiye göre beyin ağrısı ile de doğru orantılıdır. fakat unutmamak gerekir ki ağlayınca geçmiyor, uyuyunca geçmiyor; geçince uyunuyor.
  • acıdan uyuşup sızmaktır.
  • boğaz kurumuş, dudaklar birbirine yapışmış, soluk o bitkinlik içinde sakin fakat derin bir hal almışken sızmaktır. kişiyi cinnetten, intihar, vb.den korur.
  • koca bir gün, hatta belki günler boyunca güçlü ve sakin görünmeye çalıştıktan sonra, tüm ev sessizliğe ve karanlığa gömüldüğünde gece lambasının cılız ışığında aynaya bakarsın önce. yaşadıkların gelir aklına kendi yansımana bakarken, gözlerinin hep saçtığı ışığı kaybettiğini farkedersin, ya da belki yalnızca sana öyle gelir o an. ya da başka bir şey olur işte, mutsuzluğunu aklına getirecek herhangi bir şey; gözyaşlarının usul usul akmaya başlamasına neden olacak ilk kıvılcım... gözlerinden önce yavaş yavaş akmaya başlar gözyaşların, tek tek, aralıklarla... ağladıkça arkası gelir gözyaşlarının, daha da şiddetle ağlamaya başlarsın. kendini yatağına yığılırcasına attığında sessiz sessiz hıçkırmaya başlamışsındır artık. döner durursun, bir köşede büzülüp küçücük kalırsın yatağının içinde, katıla katıla ağlarsın, şakaklarındaki damarlar çatlayacakmış gibi sızlar... gözlerinin, burnunun, dudaklarının şişip koskocaman ve aynı zamanda kıpkırmızı olmaya başladığını anlaman için aynaya bakmana gerek yoktur, hissedersin zaten... aldırmazsın, sabah kalktığında nasıl görüneceğini umursamazsın, ağlarsın öylece... ve öyle yorucudur ki böylesine şiddetle ağlamak, zaten şişmiş olan gözkapakların kolaylıkla ağırlaşır, uyku seni kollarına almaya başlarken gözyaşların da daha yavaş akmaya başlar. son akan damlaların tuzu yüzünü belli belirsiz yakar ve kuruyan damlalar cildinde geçtiği yolları gerginleştirirken dalıverirsin uykuya...

    uyumadan önce içindeki acıyı nispeten atmış, içini dökmüş olduğundan; uyandığında daha bir hafif hissedersin kendini, hatta mutlu bile sayılabilirsin ilk gözlerini açtığında. taa ki birkaç saniye içinde uyumadan önce son olanları hatırlayıp kalbine iğneler batmaya başlayana, ya da bir gece önce baktığın aynada eskisi gibi ışık saçmadığını farkettiğin gözlerinin şimdi ne kadar şiş olduğunu gördüğün ilk ana kadar...

    yine de, ağlarken uykuya dalmanın insana verdiği garip bir haz, ayrı bir hafiflik vardır. ağlarken daldığın uyku çok daha tatlı, çok daha derin ve dinlendiricidir. ve inanıyorum ki, acılarını, sıkıntılarını yok edemese de, bir nebze olsun azaltır; omuzlarındaki yükün bir kısmı ağlayarak daldığın uykunda rüyalarına yüklenip, onlarla birlikte hiçliğe karışır...
hesabın var mı? giriş yap