• bu da masallarda anlatılmayan yönüyle ve sunay akın' ın yorumuyla ağustos böceği:

    bir ağustos böceği doğmadan önce toprağın altındaki bir lavrada ortalama olarak 12 yıl bekler. evet, tam 12 yıl.
    12 yıllık hapislikten sonra dünyaya gelen garibanın ömrü adında yazılıdır: ağustos.
    yani topu topu bir ay...
    şarkı söyleyen yalnızca erkek ağustos böceğidir.
    çünkü dişi, en güzel şarkıyı söyleyeni kendine eş seçecektir.
    düşünsenize, 12 yıl toprağın altında bekle, dışarı çık. ömrün bir ay...
    buldun, buldun... bulamadın, bir daha yok.
    siz olsanız çalışır mıydınız?

    çocuk masalları bile sistemin dişlilerinden olmuş be hacım! helal olsun sana böcük, dolu dolu yaşa ömrünü...

    bu arada jean de la fontaine' e de bi çift lafım olucak: la fontaine; sen var ya, topsun oğlum top!
  • hasere aleminin guzel abisi, alemci bocek.
  • sabır abidesi böcek.
    kafa siker had safhada. uyutmaz geceleri.
    “vır vır” öter durur. “ulan bi dur pezevenk, uyuycaz lan” deriz sadece.
    derdini dinlemez, neden serenat yaptığını görmezden geliriz.
    hadi biraz detaylara inelim…

    oların aşk ayları, temmuz ve ağustostur.
    tamı tamına “17 yıllarını” toprağın altında geçirirler.
    olgunluklarına eriştikten sonra, deliklerinden çıkarlar.
    o kadar zamandan sonra, aşk yaşayıp çiftleşebilmek için,
    sadece “42 gün”leri vardır. aşağı yukarı 1.5 ay.
    bu mezuniyet partisinde şık bir şekilde bulunabilmeleri için
    olgunluk süreçleri boyunca geliştirdikleri kabuklarını atmaları lazımdır.
    inanır mısınız, kadınlardan bile yavaş hazırlanırlar bu baloya.
    tam 4 gün sürer kabuklarını atmaları.

    sonra düşer çeneleri.
    sevdiceklerinin bulunduğu ağaçların gövdelerine tırmanmaya başlarlar.
    karşılarına, onlardan daha önce o ağaca tırmanmaya başlamış rakipleri çıkar.
    ağustos böceklerinin, şarkı söylemek gibi usta oldukları başka bir konu da nişancılıktır.
    daha yukarıda olan hemcinslerini, dışkılarını fırlatarak vururlar ve ağaçtan düşürürler.

    devaam…
    dişi “ağustos böceği”yle aynı dala geldiklerinde, serenatlarına başlarlar.
    o dişiyi büyülemeleri ve şarkılarıyla gönlünü almaları gerekir.
    bu serenat, tamı tamına 1 ay boyunca devam eder.
    her kadında olduğu gibi, dişi ağustos böceğinin de bu serenata
    hemen ve net bir şekilde karşılık vermemesi gibi bir ihtimal de vardır.

    ağustos böcekleri, 17 yıl toprağın altında geçen hayatlarının,
    42 günlük baharlarını işte böyle geçirirler.

    hayatları boyunca bekledikleri bir umudun peşinden yürürler.
    ve 43. günde teslim ederler ruhlarını.
    ya yüzlerindeki ufak tebessümle,
    ya da içlerine kalan ukteleri bekleyen açık gözler ve somurtmuş bir ifadeyle.

    ama ölürler…

    dip not: insan hayatı ile arasındaki 7 farkı bulunuz.
  • albert joseph pénot --- küçük ağustosböceği (1901) : görsel

    müziğe düşkün ağustos böceğinin saçlarını ve elbiselerini yankılayan sararmış sarmaşıklar: görsel şiirin kâfiyeleri.
  • 17 sene toprak altında kozada kaldıktan sonra dışarı çıktıkları yaz ayında beslenmek ve üremek zorunda kalırlar. üstelik ne acıdır ki toprak üzerindeki o bir aylık yaşam sonunda da ölüp giderler...
  • cok sevimli ve tirsak bocek. ciiir ciiir ses cikarirken sese dogru yaklasirsaniz bir anda susar. uzaklasmaya basladiginiz zaman ise yeniden icraata gecer. bu sesi ciftlesmek icin es bulma amaci ile cikarttigini dusunuyorsak biri yaklasinca susmasi "lan tutup duduklemesin bu bizi susayim bu eleman gidene kadar" dusuncesi yuzunden olabilir.
  • o kadar çok seviyorum ki ben onların sesini... ağustosun haylaz böcekleri onlar...

    yazın keyfi...
  • “ağustosböceği yaza doğru yumurtadan bir kurt olarak çıkar, sonra kanatlı bir böcek olur. gebe kalan dişi böcek, tohumla dolu yumurtalıklarını ısıtmak zorundadır. güneşli bir dala kancalı ayaklarını takarak sımsıkı yapışır. ağustosböceği kuş gibi ötmez. sırtında bir sürü halkaları vardır; onları –akıldan öte bir zevk ve vahşi bir inatla- sürter durur. vırık vırık edişi, hayatın nabız atışıdır. bu sürtüş neticesinde olağanüstü bir sıcaklık olur; ve annenin hemen hemen yanması pahasına yumurtalıktaki tohumlar olgunlaşır. derken günler kısalır, havalar soğur. işte o zaman karnı çatlamış, ipince zar kabuğu halinde kalmış bir böcek kabuğu görürsünüz; ağaca takılı kalmıştır. kış rüzgarları, o ince kabuğu, yüreklerin acıyla cız etmesi gibi, yoksul ve acıklı öttürür. kış gelince, güneşli dünyadan göçüp gitmiş olan ağustosböceği ortada yoktur ki namerde muhtaç olarak karıncaya avuç açıp dilensin. ağustosböceği (güya havai adamı hayatın) nisbi bir ahlak kaidesi değildir. korkunç, insafsız, acı bir yaratma olayını temsil eder. zavallı ağustosböceği ‘yaratmak’ için kendisini feda eder.”

    [cevat şakir kabaağaçlı-halikarnas balıkçısı; mavi sürgün, s. 153, istanbul, 1961]
  • bu coğrafyada görüp de çekindiğim tek böcek türü. uzaydan gelmiş gibi bir halleri var yaklaşamıyorum cırlaması uzaktan hoş geliyor ama.
  • çekirgelerle akraba olan ve onları andıran cırcır böceği ile aynı böcek olmadıklarını ve bağıra bağıra ya da yumurtlarken çat diye ortadan ikiye ayrılıp çatlamadıklarını ve ne şekilde yumurtladıklarını daha önce belirtmiştim (bkz: #46531165).

    buradan tekrar etmek istiyorum, bu hayvancağızlar larvalarını ya da daha sonraki evrelerinde adlandırıldıkları haliyle nemflerini dünyaya getirmek için çatlayıp ölmezler.

    ağaçlarda görülen sırtı yarılmış boş kabuklar aslında tam da bu bahsettiğimiz nemflerin yetişkinliğe erişmek için toprağın altından (türkiye'dekilerin geneli 4 yılda bir, kuzey amerika'daki bir-iki türü de onyedi ve onüç yılda bir) çıkarak ağaç kabuklarına, dallara, sürgün ve yapraklara tutunup dış iskeletlerinden kurtulup yeni kanatlı hallerine geçtikten sonra arta kalanlardır. hatta öyle ki bazen eski kabuğundan tam çıkamayıp orada takılı kalmış bir ağustos böceği görebilirsiniz. zaten buradan da yumurtlarken değil, iskelet değiştirirken çatladıklarını anlayabiliriz.

    bu kadar araştırmadan ve genel artalan bilgimden yola çıkarak vardığım bu sonuçlara inanmayanlar 17 yıllık (periyodik) ağustos böcekleriyle ilgili şu harika videoyu izleyip aydınlanmanın tillahını yaşayabilirler.

    iyi seyirler (emeğe azıcık saygılı olup çeken ve yayınlayan kişi aynı olmasa da videoyu beğenmeyi unutmayın).
hesabın var mı? giriş yap