• moğol casusu, türk düşmanı, kadın düşmanı mevlana ve akıl hocası şems kadar değer görmemiştir. oysaki ahi evran bu ajanların fikirlerine ve moğol işgaline karşı direnmişti.
  • "hak ile,sabır ile bize gelen bizdendir. ilimle,çalışmakla bizi geçen bizdendir." bu büyük cümlenin sahibi. 13.yy'da söylemiş. devrinin ilerisinde olduğu bir gerçek.
  • baya uzun bir ömür sürüp 90 yaşına kadar yaşadığı söylenir. eski türk töresi ile islam'ı birleştirmiş ve anadolu'ya kültürel katkıda bulunmuş erenlerden biridir. eşi fatma da ahi olmak istemiş, fakat kadınlar ahiliğe dahil edilmediğinden bacıyan-ı rum'u kurmuştur.
  • hacı bektaş-i veli ile samimi olan ve aynı zamanda mevlana ile arasında problem olan ahilik teşkilatı'nın kurucusu.
  • ahi evren olarak da bilinir. hocası ve kayınpederi ünlü sufi evhadü-d- din kirmani dir. 13. yy başlarında bagdad dan anadolu ya gelen grup içerisinde yer alır. 1. alaeddin keykubat ın zehirlenmesinden sonra hapse atıldı. celaleddin rumi ile arasında kesin bir düşmanlık vardı. kendisi debbagların piri olarak da bilinir.
  • akp'nin piç etmeye yemin ettiği değerlerden birisidir. zamanında moğol işbirlikçisi mevlana ile de çokça çatışmıştır.
    bu ülkenin milliyetçileri önlerine konulan salak vizyon olan "kürt düşmanlığı"nı bırakıp, bu adamın ve diğer yesevi dervişlerin taşıdığı ülkünün peşinde olmalıdır. bu bağımsızlık ülküsüdür, eşit paylaşımdır, zulme karşı mücadeledir.

    ayrıca çok aksiyonlu bir hayatı vardır bu ahi evren abimizin. kendisinin nasreddin hoca ile aynı kişi olduğunu ortaya çıkaran mikail bayram hocaya göre, mevlana çatışmaları, şems'e suikast, değişen sultanlarla arasındaki fırtınalı ilişkiler, moğollarla mücade, babai isyanları vs. derken oldukça kaotik bir dönemde anadolu'da bitmeyen bir teşkilatlanma çabası göstermiştir.

    daha detaylı hikaye için: http://ikincikosu.blogspot.com.tr/…si-muhammed.html
  • anadolu’da ahilik adlı esnaf teşkilatının kurucusu olan alim ve veli. ismi, mahmud bin ahmed el-hoyi, künyesi ebü’l-hakayık, lakabı nasirüddin’dir. 1171 (h. 567) senesinde iran’ın batı azerbaycan taraflarında bulunan hoy kasabasında doğdu. 1262 (h. 660)de kırşehir’de şehid edildi.

    zamanın en büyük alimlerinden olan fahreddin-i razi’nin derslerine devam ederek akli (fen) ve nakli (din) ilimleri öğrendi. ahmed yesevi hazretlerinin talebelerinin sohbetlerine devam ederek tasavvuf yolunda yüksek derecelere kavuştu. şihabüddin-i sühreverdi hazretlerinin sohbetlerinde bulundu. bir hac yolculuğu esnasında evliyadan evhadüddin hamid kirmani ile tanışıp, onun talebeleri arasına katıldı ve vefatına kadar yanından ayrılmadı. böylece tefsir, hadis, fıkıh, kelam ve tıp ilimlerinde derin alim, tasavvuf yolunda yüksek makam sahibi bir veli oldu.

    sadreddin-i konevi hazretlerinin babası mecdüddin ishak’ın daveti üzerine, insanlara dinlerini öğretmek, kardeşlik ve beraberliği aşılamak için muhyiddin ibni arabi ve hocası evhadüddin’le birlikte anadolu’ya gelen ahi evren, hocasının kızı fatıma bacı ile evlendi. hocası ve kayınpederi evhadüddin’le birlikte çeşitli anadolu şehirlerini dolaştı. vazlarında özellikle esnafa islamiyet’i anlatarak dünya ve ahiret işlerini düzenli hale getirmeleri için nasihatlerde bulundu. yaklaşan moğol tehlikesine karşı müslümanların kuvvetlendirilip teşkilatlandırılması için çalıştı. hocasının vefatından sonra yerine geçti ve vekili oldu. kayseri’ye yerleşti. debbağlık yaparak (deri dabağlayarak) geçimini temin ettiği gibi müslümanlara allahü tealanın emir ve yasaklarını da anlattı. bilhassa sanat sahibi kimseler arasında çok sevildi. bugünkü manada esnaf teşkilatı diyebileceğimiz ahilik (kardeşlik) müessesesini kurarak bir çok şehir ve kasabada teşkilatlanmasını sağladı. hanımı fatıma bacı da kadınlar arasında bu faaliyetleri yapmış ve “baciyan-ı rum” adıyla meşhur olmuştur. ahilik mensuplarının toplanıp sohbet edebilecekleri, birbirlerinin ilimlerinden faydalanacakları, gelen misafirleri ağırlayabilecekleri dergahlar kuruldu.

    ahi evren’in yetiştirdiği talebeler gittikleri yerlerde zaviyeler inşa ederek, bilhassa esnafı bir çatı altında toplayıp teşkilatlandırdılar ve dışarıdan gelen misafirleri ağırladılar. moğol tehlikesine karşı halkı uyandırmaya çalışarak, istilacıların önünden kaçıp gelen kimsesizleri barındırmak için ellerinden gelen gayreti gösterdiler. moğollarla mücadelede devlet güçlerinin yetersiz kaldığı yerlerde esnaftan milis kuvvetleri teşkil edip “vatan sevgisi imandandır.” hadis-i şerifinde bildirildiği gibi vatanlarını, din ve namuslarını müdafaa için çalıştılar.

    anadolu selçuklu devletine karşı meydana gelen bir hadise bahanesiyle onun nüfuzundan rahatsız olan bazı kimselerin şikayeti üzerine ahi evren tutuklanıp hapsedildi. beş sene hapiste kaldı. bu sırada moğollar kayseri’yi muhasara ettiler. ahi evren’in teşkilatlandırdığı ahiler, şehri kahramanca müdafaa etti. ancak sürüler halinde gelen moğollar bu müdafaayı kırıp bir çoklarını şehit, bir kısmını da esir edip şehre girdiler. ahi evren’in hanımı fatıma bacı da esirler arasındaydı. ahi evren beş yıllık tutukluluk süresini bitirdikten sonra denizli’ye gitti. bir müddet sonra sadreddin-i konevi hazretlerinin isteği üzerine konya’ya gelip müslümanlara islamiyeti anlatmakla meşgul oldu. şems-i tebrizi’nin şehid edilmesinden sonra kırşehir’e (gülşehir’e) yerleşti. vazlarındaki sadelik, herkesin anlayabileceği şekilde meseleleri izah ederek yazdığı kitaplar, kendisinde görülen kerametler, ahlakının güzelliği, dünya malına ehemmiyet vermeyip, yalnız allahü tealanın rızası için çalışması, insanların sevgisini kazanmasına vesile oldu. çevresine pekçok kimse toplandı. herkesin korkarak kaçıştığı evran ismindeki büyükçe bir yılanın kendisine itaat etmesi, herkesin gözü önünde bu kerameti göstermesi sebebiyle “ahi evran (yılanın kardeşi)” ve islamiyete yaptığı hizmetlerinden dolayı “nasirüddin” lakabı verildi. moğollar, ahi evren’in nüfuzundan ve sevenlerinin çokluğundan korkuyor, ne pahasına olursa olsun öldürülmesini istiyorlar, bunun için kırşehir emirine baskı yapıyorlardı. nihayet ahi evren 1262 (h. 660) yılında kırşehir’de şehit edildi. şehit olduğu tarih hususunda farklı rivayetler vardır.

    talebeleri onun yolunu devam ettirdiler. islam dininin yayılmasını tek gaye edinmiş olan ahiler, söğüt civarında, bizans hududunda gelişmeye başlayan osmanlı beyliği emrine koşuştular. uçlara yerleşip tekkeler ve zaviyeler kurdular. insanlara allahü tealanın dinini anlatıp, örnek ahlaklarıyla gayri müslimlerin müslüman olmalarına vesile oldular. osman gazinin kayınpederi olan şeyh edebali bir ahi şeyhiydi. ahi evren’in yolunda olan ahiler, allahü tealanın rızası ve o’nun dinini yaymak aşkıyla cihat eden alperenleri ve gazileri yetiştirdiler.

    eserleri:

    allahü tealanın kullarına hizmet ve onlara din bilgilerini öğretmek için gayret eden ahi evren, yazdığı kıymetli eserlerle, insanlara nasihatlerinin devamlı olmasına gayret etti. bu eserlerinden bazıları şunlardır: 1) metali-ul-iman, 2) tebsırat-ül mübtedi ve tezkiret-ül müntehi, 3) et-teveccüh-ül-etemm, 4) menahic-i seyfi, 5) medh-i fakr ve zemm-i dünya, 6) ağazi encam, 7) mükatebat, 8) yezdan-şinaht, 9) tercüme-i elvah-ı imadi, 10) mürşid-ül-kifaye.

    kaynak: http://www.luleburgazmem.gov.tr/ahilik/index.html
  • ahi teşkilatı'ndan lise tarih kitaplarından beri haberimiz vardı. fakat bunun kurucusu ahi evran'dan kimin haberi var?

    bu büyük bilgeyi nihat genç'in sayesinde iyice tanıdım. güncelleme dediğinizi biz bin yıl önce yaptık
  • trabzonda türbesi bulunan ve bulunduğu camiiye adını veren kişidir. ayrıca camii imamı camiiyi yıllardır ticarethane olarak sömürmekten birkaç kez şikayet alması sonucu tanıdığı siyasi amcalar sayesinde nemalanmaya devam etmiştir. son olarak aldığı başşaklı amcalar tarafından gelen şikayet sonucu şutlanmıştır.
hesabın var mı? giriş yap