ahlat ağacı
aynı isimde "ahlat ağacı (film)" başlığı da var
-
dümdüz uzanan ovanın ortasındaki tek ağaçtı. yaşlıydı. gövdesi, dalları yer yer çürümüştü. yine de zoraki meyve vermeye çalışırdı. sıcak havalarda uzaklardan gölgesine sığınmak için koşardık çocukken. yıllar sonra geri döndüğümde artık yoktu.
-
çok sert bir odun yapısına sahip ve meyveleri kumlu, çürümeye yüz tutunca yenilebilen mütevazi bir yabani meyve türü. ne yazık ki türkiye'de yok olmaya mahkum her özel bitki gibi
-
didem madakın ah'lar ağacında sesinin tonunu emanet ettiği ağaç.
-
son iki filmi arasında şöyle bir bağlantı da vardır:
kış uykusu filminde, aydın karakterinin küçümseyerek, "küçük bir motorun da mı yok" diye soru sorduğu, her yere yürüyerek giden ve küçük bir motor almak için maddi durumunun düzelmesinin bekleyen imam; ahlat ağacı filminde köylüden aldığı altın borçlarını ödememesine rağmen, küçük motorunu satıp, son model motor alan imama dönüşmüştür. -
enfes bir nuri bilge ceylan filmi. her şeyiyle. diyaloglar hele, muazzamdı. gözümü kırpmadan izledim her saniyesini. bu kadar gerçek bir hikâye, ancak bu kadar iyi bir gözlemle aktarilabilirdi zaten.
-
mehmet başaran' a ait şiir:
eşin dostun yaşıyor bak bahçelerde
sen çıplak bir doruğun üzerindesin
tam rüzgârın engini sardığı yerde
yekpare bir mavilik üstünden akar
altında köklerini sıkan toprak var
dertleşir durursun gölgenle
bazan öyle yakın geçer ki kayan yıldızlar
halini soruverecekler sanırsın
dağılır üstündeki yeşil sükût
ümitle kımıldanırsın
bakma sana bir ad verdiklerine
yerle gök arasında bir karaltısın
ve bütün dünya seni unutmuş
sanki kim bilecek yaşadığını
gelmese dallarına birkaç fakir kuş
ne de dolmaz çilen varmış
ilk defa kırağı yaktı canını
aşkı sonra bulutların
rüzgârın cilvesi değil miydi
döken yapraklarını
durmuşsun kırların bir ucuna
ah senin halin köylü hali
yaşarsın kıraç toprakta
servi-simin misali -
akla didem madak'ın (bkz: ah'lar ağacı) şiirini de getirir.
"ne çok dikeni vardı ahlat ağacının tanrım,
ulaşılamazdı,
sen sarılmak istesen ona,
o sana sarılmazdı.
ne çok dikenin vardı tanrım!
ne çok isterdim,
sana sarılamazdım.
ve şöyle derdim o zaman:
ah!
ahlat ahların ağacıydı,
yaşlanmaya başlayanların,
itiraf edilememiş aşkların,
evde kalmış kızların.
ahlat ahların ağacıydı,
cezayir nasıl cezaların ülkesiyse,
öyleydi işte. " -
(bkz: ahlar ağacı)
-
çernobil nükleer santralinin patlamasından sonra köyümdeki tüm ahlatların yavaş yavaş kuruması sonucu çok az yediğimiz çok az bulabildiğimiz bekletilip yenen armut .
-
“sevelim veya sevmeyelim, bazı özelliklerimizi babalarımızdan alırız.
zayıflıklarımızı, alışkanlıklarımızı ve daha birçok şeyi.
film, babanın ve oğlunun aynı kaderi paylaşmasıyla oluşan kısır döngüyü acı veren deneyimlerden oluşan bir seriyle anlatacağız.”
diyor nuri bilge ceylan, ahlat ağacı filmi için.
bize de merak içinde beklemek düşer...