aynı isimde "ahlat ağacı (film)" başlığı da var
  • dümdüz uzanan ovanın ortasındaki tek ağaçtı. yaşlıydı. gövdesi, dalları yer yer çürümüştü. yine de zoraki meyve vermeye çalışırdı. sıcak havalarda uzaklardan gölgesine sığınmak için koşardık çocukken. yıllar sonra geri döndüğümde artık yoktu.
  • son iki filmi arasında şöyle bir bağlantı da vardır:

    kış uykusu filminde, aydın karakterinin küçümseyerek, "küçük bir motorun da mı yok" diye soru sorduğu, her yere yürüyerek giden ve küçük bir motor almak için maddi durumunun düzelmesinin bekleyen imam; ahlat ağacı filminde köylüden aldığı altın borçlarını ödememesine rağmen, küçük motorunu satıp, son model motor alan imama dönüşmüştür.
  • çok sert bir odun yapısına sahip ve meyveleri kumlu, çürümeye yüz tutunca yenilebilen mütevazi bir yabani meyve türü. ne yazık ki türkiye'de yok olmaya mahkum her özel bitki gibi
  • didem madakın ah'lar ağacında sesinin tonunu emanet ettiği ağaç.
  • akla didem madak'ın (bkz: ah'lar ağacı) şiirini de getirir.

    "ne çok dikeni vardı ahlat ağacının tanrım,
    ulaşılamazdı,
    sen sarılmak istesen ona,
    o sana sarılmazdı.
    ne çok dikenin vardı tanrım!
    ne çok isterdim,
    sana sarılamazdım.
    ve şöyle derdim o zaman:
    ah!

    ahlat ahların ağacıydı,
    yaşlanmaya başlayanların,
    itiraf edilememiş aşkların,
    evde kalmış kızların.
    ahlat ahların ağacıydı,
    cezayir nasıl cezaların ülkesiyse,
    öyleydi işte. "
  • (bkz: ahlar ağacı)
  • “sevelim veya sevmeyelim, bazı özelliklerimizi babalarımızdan alırız.
    zayıflıklarımızı, alışkanlıklarımızı ve daha birçok şeyi.
    film, babanın ve oğlunun aynı kaderi paylaşmasıyla oluşan kısır döngüyü acı veren deneyimlerden oluşan bir seriyle anlatacağız.”

    diyor nuri bilge ceylan, ahlat ağacı filmi için.

    bize de merak içinde beklemek düşer...
  • yabani armut (pyrus elaeagrifolia) meyveleri buruk bir tadı vardır, geç olgunlaşır. ağacı bütün kültür türlerinin yabani formları gibi dikenlidir.
  • evimin arka bahçesinde var bundan bir tane. yeni yerleşim sayılabilecek bir yerde oturuyorum. inşaatçılar çok tercih ediyormuş bu ağacı. hem hızlı büyüyorlar hem de rengarenk bir ağaç.
    baharda bembeyaz, sonbaharda ise kıpkırmızı oluyor ağaç.

    ancak, kısa bir gövdeden bir sürü dal çıkıyor her yöne ve doğru düzgün bir meyvesi de yok. sürekli çıkan dalları budamanız lazım ki bazı dallar güçlenebilsin. bulamadığınızda kar ya da buzlanma anında dallar kırılıyor. baya bir iş yani.

    yine de adını ilk filmiyle duyduğum bu ağacın olduğu bir evi 2 sene sonrasında almış olmam güzel bir tesadüf oldu. filmini de çok beğenmiştim. şimdi ağacını da kesip yerine başka ağaç dikmeye kıyamıyorum.
hesabın var mı? giriş yap