• usta yönetmen nuri bilge ceylan'ın geçtiğimiz sene vizyona giren ahlat ağacı filminin kamera arkasında yaşananları ve böylesine muhteşem bir filmin ne şartlarda çekildiğini sinemaseverlere gösteren belgesel.

    belgeselin kadıköy sinemasında 13-14-15 temmuz tarihlerinde gösterilen üç bölümünü de izlemiş biri olarak uzunca bir değerlendirme yazısı ile düşüncelerimi paylaşmak istiyorum bu entry'imde. böylelikle başlık altındaki bilgi eksikliğini de biraz olsun gidermiş olacağım.

    nuri bilge ceylan… nam-ı diğer nbc. türk sinema tarihi düşünüldüğünde çekmiş olduğu filmlerle, katıldığı festivallerle ve buralarda kazanmış olduğu birbirinden değerli ödüllerle hiç kuşku yok ki ülkemiz sinemasının en büyük yönetmeni. 1993 yılı sonlarında, bir kısmını rusya'dan kendi valizinde getirdiği, bir kısmını trt'nin verdiği son kullanma tarihi çoktan geçmiş filmlerle kısa filmi koza (1995)'yı çekmeye başlar. film 1995 mayıs'ında cannes'da gösterilir ve cannes film festivali'nde yarışmaya seçilen ilk türk kısa filmi olur.

    ardından "koza"nın devamı sayılabilecek ve bazılarınca taşra üçlemesi diye nitelendirilen üç uzun metrajlı film gelir: kasaba (1997), mayıs sıkıntısı (1999) ve uzak (2002). bu filmlerde ceylan yakın arkadaşlarını, akrabalarını ve ailesini oyuncu olarak kullanır ve hemen her işi kendisi üstlenir. görüntü yönetimi, ses dizaynı, yapımcılık, kurgu, senaryo ve yönetmenlik.

    üçlemenin son filmi "uzak", 2003 yılındaki cannes film festivali'nde "büyük jüri ödülü"nü alır ve bir anda ceylan'ı uluslararası alanda tanınan bir isim haline getirir. cannes sonrasında yolculuğuna devam eden "uzak", 23'ü uluslararası olmak üzere toplam 47 ödül alarak türk sinemasının en fazla ödül kazanan filmi olur. ardından bu kez yine 2006 yılındaki cannes film festivali'nde "fipresci ödülü"nü alacağı iklimler (2006) filmi gelir. filmde eşi ebru ceylan ile birlikte başrolü paylaşır.

    bundan sonraki filmi üç maymun (2008) ile 61. cannes film festivali'nde yarışır ve "en iyi yönetmen" ödülüne layık görülür. "üç maymun" daha sonra oscar yarışında da ilk dokuza kalmayı başaran ilk türk filmi olur. nuri bilge ceylan 2009 yılında tekrar cannes'a geri döner. ancak bu kez ana yarışmada jüri üyesidir.

    2011 tarihli filmi bir zamanlar anadolu'da (2011), cannes film festivali'nde bir kez daha "büyük jüri ödülü"nü kazanır. 2014 yılında yine cannes'da görücüye çıkan filmi kış uykusu (2014) festivalin büyük ödülü "altın palmiye" ödülüne layık görülür ve bunu yılmaz güney'in yol (1982) filminden sonra kazanmayı başaran ikinci türk filmi olur. ve son olarak geçtiğimiz sene 71. cannes film festivali'nde büyük ödül için yarışan "ahlat ağacı (2018)" filmi ile yönetmen kendine bir kez daha hayran bırakır ve film festivalde dakikalarca ayakta alkışlanır. festivalde oldukça beğenilmesine rağmen maalesef ödül alamadan dönen film, her şeye karşın bizim gönlümüzün şampiyonu olarak cannes'da göğsümüzü kabartan bir yapım olarak ülkemizi gururla temsil eder. festivaldeki prömiyerinin ardından ülkemizde ne zaman vizyona gireceği merakla beklenen filmin vizyon tarihi festivaldeki gösteriminden sadece 14 gün sonra olunca biz sinemaseverler açısından ayrı bir heyecan ve coşkuyla karşılandı.

    nuri bilge ceylan'ın filmlerinden her ne kadar büyük zevk alıyorsak da filmin çekim aşamalarının yer aldığı kamera arkası görüntüleri de sinemaseverler tarafından merakla beklenen bir unsur olarak filmin gösteriminden sonra sıklıkla merak edildi ve bu görüntülerle ne zaman buluşacağımız sıklıkla dile getirildi. bir süre önce yönetmenin sosyal medya hesabından toplamda 6,5 saat süren kamera arkası görüntülerinin internet ortamından izlenebileceğini duyurması sinemaseverleri her ne kadar sevindirdiyse de görüntülerin ücretli olarak izlenebilmesi bir o kadar da küçük bir tartışma ve şaşkınlık yarattı. bölüm başına kiralama bedelinin 3,99 $, satın alma bedelinin ise 9,99 $ olması sinemaseverler arasında her ne kadar ikiliğe yol açsa da kadıköy sineması'nda birlikte güzel sponsorluğunda belgeselin gösterimi sinemaseverlerin böyle bir belgeseli beyaz perdede izleyebilmesi açısından büyük bir nimet oldu.

    yazının bu bilgilendirici kısmından sonra şimdi de belgeselin bölümlerine geçebiliriz.

    bölüm 1:
    belgeselin ilk bölümünde büyük çoğunlukla filmin dış çekimlerinin olduğu sahneler bulunuyor. filmde oldukça önemli bir yere sahip olan bu sahneler en ince teknik detayına kadar sinemaseverlerin beğenisine sunuluyor. filmi izlerken sadece son hali ile karşılaştığımız bu bölümlerin kamera arkası sürecini görmemizle beraber bir kez daha hakkıyla çekilen bir filmin ne türlü zorlu süreçlerden geçtiğini, onlarca ve belki de yüzlerce tekrarlardan oluştuğunu gösteriyor bizlere. bu bölüm boyunca sinan'ın çeşme başında hatice ile konuşması, göl kıyısında ali rıza ile gelişen diyaloğu ve kavgası, sinan'ın dedesi ve ninesi ile olan diyaloğu, sinan'ın babası ile ağacın altında olan diyaloğu ve filmde belki de en yoğun diyalog kısmının olduğu imamlar sahnesi belgeselin ilk bölümünde yer alıyor. saymış olduğum bu sahnelerin yanı sıra çekimler sırasında ekipteki isimlerin birbirleri ile olan etkileşimleri ve özellikle de aydın doğu demirkol'un komik kişiliği ve yaptığı şakalar izleyenleri bir hayli gülümsetiyor.

    bölüm 2:
    belgeselin ikinci bölümüne geldiğimizde ise büyük çoğunlukla iç çekimlerle sinan karakterinin özellikle anne ve babası ile olan diyaloglarının olduğu sahneler bulunuyor. belgeselin bu bölümünde ayrıca sinan'ın sınava giderken otobüse bindiği terminalde babası ile olan diyaloğu, çay bahçesinde piyangocu nevzat ile arasındaki diyalog, kitap bastırmak için yardım istediği belediye başkanı ile olan diyalog sahnesi ve babası ile ganyan bayiindeki diyaloğu yer alıyor. bu bölüm özelinde yönetmen nuri bilge ceylan'ın ev içinde aile bireylerinin birbirleriyle olan diyaloglarının çekimlerinde son derece titiz çalıştığını ve her saniyeyi büyük bir ustalıkla yönettiği rahatlıkla gözlemlenebiliyor. yönetmenin sinan ve annesinin karşılıklı diyaloglarında anne karakterini canlandıran bennu yıldırımlar ile arasındaki yoğun etkileşimli süreç de belgesel boyunca yer yer komik yer yerse belgeseli izleyen seyirciyi dahi stresin altına iten bir atmosfer oluşturuyor. yönetmenin bennu yıldırımlar üzerinde oluşturduğu inanılmaz mükemmeliyetçi olma baskısı filmdeki diyalogların neden bu derece başarılı olduğunu da rahatlıkla kanıtlıyor. bennu yıldırımlar'ın bir sahnede ezberi sürekli karıştırmasından dolayı nuri bilge ceylan'ın ezberi kartona yazdırıp öyle çektirmesi ve yine aynı sahnede karakterin konuşurken elinde tuttuğu ve onunla oynadığı önemsiz gibi görünen çamaşırın bir anda çok büyük bir sorun haline gelmesi de bu bölüm özelinde en komik anların oluşmasını sağlıyor. yönetmenin ayrıca tek bir sahneyi farklı farklı birçok açıdan çekmek istemesi de oyuncuları zorlayan faktörlerden biri olarak göze çarpıyor.

    bölüm 3:
    belgeselin son bölümünde ise imamlar sahnesi ile beraber filmdeki en önemli sahneden biri olan yazar sahnesine kavuşuyoruz ve neredeyse bir saate yakın süren çekimler belgeselin neredeyse yarısını kaplıyor. bu bölümde yazar sahnesinin yanı sıra sinan'ın kitabını bastırmak için yardım istediği şantiyedeki adam ile olan diyaloğu, kitaplarını satması için anlaştığı kitapçının sahibi ile olan diyaloğu ve sinan'ın askerden döndükten sonra babasının tek başına yaşadığı kulübedeki diyalog yer almakta. bu bölümü yazar sahnesi ile beraber en özel kılan bir başka detay ise filmde yer almayan ve montajı dahi bitmiş tam tamına dört sahnenin kamera arkasının yer alması. büyük ihtimalle belgeselin son bölümü dışında hiçbir yerde bulamayacağımız bu dört sahne "acaba filmden atılan veya kesilen sahneler var mı?" diye merak eden sinemaseverler için oldukça büyük bir zenginlik olarak kendine yer buluyor. filmde yer almayan bu sahnelerden kısaca bahsedecek olursak sinan'ın dedesinin, oğlu idris (yani sinan'ın babası) ile filmin son sahnelerinde kulübenin önündeki geçen sahnesi, sinan'ın küçüklüğünde babası ile okulda geçen sahnesi, askerlik dönüşünde sinan'ı yolda çevirip kimliğini soran polis memuru ile olan gerilimli denebilecek diyaloğu ve son olarak da sinan'ın askerden döndükten sonra piyangocu nevzat ile olan bir başka diyaloğu yer alıyor.

    sonuç olarak;
    üç gün boyunca gösterimlere katılan ve büyük bir heyecanla belgeseli izlemiş biri olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki vereceğiniz paranın hakkını her dakikasıyla çıkarmayı başaran dolu dolu bir belgesel olmuş ve özellikle radyo, televizyon ve sinema bölümünde okuyan öğrenciler için adeta başucu belgeseli niteliğinde olduğunu üstüne basa basa söyleyebilirim. ülkemiz sineması açısından böylesine değerli bir filmin kamera arkası sahnelerini izlemek yönetmenin sinemasına her yönüyle ilgi duyan sinemaseverler adına büyük bir değer atfediyor. filmdeki sahnelerin çok büyük çoğunluğunun ve filmde yer almayan sahnelerin çekimlerine ait her türlü ayrıntının adeta birer ders niteliğinde yer aldığı belgesel, bizim sinemada izlediğimiz bir filmin arkasında ne denli emek olduğunu ve yer yer ne zorluklar altında çekildiğini tüm çıplaklığı ile gözler önüne seriyor. çekimler sırasında nuri bilge ceylan'ın her sahnede ne denli titiz bir çalışma yaptığı ve oyuncu yönetimindeki başarısı ülkemiz adına böylesine bir isme sahip olduğumuz için bir kez daha gururlanmamız gerektiğini gösteriyor. böylesine başarılı bir filmin ardından biz sinemaseverlere 6,5 saatlik süresi ile kamera arkası şöleni yaşatan nuri bilge ceylan'a bir kez daha teşekkürlerimizi borç biliriz.
  • nbc'nin tüm filmlerini en az iki kere izlemiş birisi olarak, en beğendiğim yapımının kamera arkası görüntülerinden oluşan; üniversitede ders niteliğinde okutulabilecek muazzam bir çalışma olmuş.
    hocanın, sanırım en çok diyalog içeren ve stabil kameradan daha çok hareketli çekimlere yer yer verdiği yapımı. belki de bunlar, benim en sevdiğim filmi olmasına sebep oldu ve yine belki de bu yüzden 1999 yılındaki mayıs sıkıntısı'dan sonra ilk defa cannes'dan ödül alamadan geldi.

    ben bu belgeseli bir sekmede film, diğer sekmeden kamera arkası görüntülerle izledim. bazı yerlerde, filmden karelerle kamera arkası örtüştürülmüş fakat hali hazırda 6 sat 27 dakika olan yapımı daha da uzatmak istememiş olabilirler o yüzden bana biraz yetersiz geldiği için ikinci sekmede filmi de açtım dolayısıyla 4 günde anca bitirebildim. eşim kafayı yediğimi düşünüyor ancak olsun insanın en sevdiği yönetmenin en sevdiği filmine bu kadar vakit ayırmasından doğal ne olabilir ki :))

    izlerken şunu fark ettim; bennu yıldırımlar ile olan daha çarpıcı bir diyalogları var ki bence malum görüntülerden daha sert ve vurucu (5:50:35'ten itibaren). ezber konusunda sorun yaşaya bennu hanım'a şöyle diyor: "ezber tam olsa bak şimdi, sen bunu çatır çatır söylüyor olsan oyunun incelikleri ile uğraşırız. şimdi ona sıra gelmiyor... ben senaryoya bakıyorum ya, yani benim senaryoya bakmamam gerekiyor, benim ekranda senin oyununun incelikleri ile uğraşmam lazım." ki bu diyalog başbaşa değil tüm herkesin duyacağı şekilde gerçekleşiyor ve hoca %100 haklı. dizi seti değil ki, birkaç gün öncesinden senaryo eline geçsin. senaryoyu yalamış yutmuş olması gerekirken bir çok noktada hatalarını düzeltmekle uğraştılar. ayrıca hoca, imam sahnesinde doğu'ya da benzer uyarıları yapıyor(1:26:08'den itibaren). "mesela şurda bak, ben bu kadar şeyi bunun(cümleden bahsediyor) içine sıkıştırabilmek için ne çabalar sarf ettim" diyerek. ki haklı da.
    sonrasında, bennu hanım da kendi eleştirisini yapıyor. (https://www.youtube.com/watch?v=tt7d43ujvqa 19. dakikadan sonrası)

    ayrıca şunu anladım; hocanın doğu demirkol'u seçmesindeki başlıca sebeplerinden birisi sinan'ın aslında doğu olması :)) kamera önünde ve arkasında adamda duygu ve diyalog değişimi sıfır ve doğu'nun konuşma şekli, yaşadıkları, var olma ve ispat çabası sinan karakteriyle aşırı uyumlu. yani doğu demirkol'un rol yapmaya gerek kalmadan kendini oynaması yetmiş. hoca ne kadar memnun bilemiyorum ama ben çok sevdim sinan karakterini. fakat sinan'ın entelektüelliği doğu da yok o kesin :)) (4:43:41'den itibaren)
    nbc: tolstoy okudun mu hiç?
    doğu: okumuşumdur ya...
    nbc: okumuşumdur (alaycı bir gülümseme ile)... okumadığın belli, tolstoy'u söylemiyorsun. (öncesi olmadığı için %100 emin değilim ama sanırım senaryodaki "sonmuş, yürüyomuş sanki tolstoy" cümlesini unutması üzerine geçen diyalog)

    velhasılı, sinema severler için muazzam bir belgesel olmuş.
  • bazılarının nbc nin titiz ve mükemmeliyetçi yapısı üzerinden oyuncu duyarı kastığını görmek konunun özünden bir haber olduklarını gösteriyor bu belgesel özelinde.

    böyle muazzam , dünyayı kendine hayran bırakan filmler zaten bu düşünce yapısı sayesinde ortaya çıkıyor. sen kafanda kurguladığın sahne oyuncu tarafından tam olarak sergilenmediği durumda ya boşver hadi diğer bölüme geçelim dersen bir zamanlar anadolu da gibi bir şaheseri nasıl çekeceksin?

    ayrıca 10 seneden evvelini bilmem ama son 10 senedir nbc filminde oynamak bir oyuncu için başarıdır. böyle büyük bir yönetmenin filminde oynayacaksanız da işinizi en mükemmel şekilde yapmaya önden razı olarak bu rolü kabul edeceksiniz.
  • ibretlik belgeseldir. kendisi 3 saat olan filmin 6 saatlik kamera arkası belgeseliyle resmen karantina günlerine güneş gibi doğmuş nebece.
    kış uykusu ve bir zamanlar anadoluda'da şunu yapmadın allahsız. iklimler, mayıs sıkıntısı ve uzakta zaten kamera arkasını bırak filmin kendisini 240p bulmak bile mesele. adamın çalışma disiplini ve mükemmelliyetçiliğine* olan hayranlığım var. güzel olmuş, her türlü izlenir.
  • orjinaline uygun olarak üç parça halinde elimde olan belgesel, isteyene link atabililirim.

    2023 editi: hala çalışıyor linkler.
  • uzun olsa da bir çok kısmını izledim. film kadar keyifli diyebilirim.

    ağlat ağacı kamera arkası

    edit: fikrimi belirteyim bari. değil nbc ile çalışmak orada izleyici bile olamam. kafayı yerim arkadaş. insanların sınırını aşırı derece zorlayan bir durum söz konusu. oyuncular da sıkılmış bazı sahnelerin tekrarından. keyifli mi evet oynayabilir miyim sikseler oynayamam*. zaten bazı sahnelerde birbirlerine şimdi girecekler diyor insan. bennu yıldırımlar ile bir sahnesi var acayip tırstım yeminle. tekme tokatlar havada uçuşacak dedim, başarılı ve acayip bir yönetmen nbc ...
  • trt 2 şu an yayınlamaktadır. 3 bölüm halinde verilecek sanırım . uzun soluklu bir sinema dersidir.
  • evet, yaptım bunu, 6 saat 27 dakikalık kamera arkası görüntülerini izledim -tamam tamam, bazı yerleri sardırarak geçtim- ve -diğer filmlerin kamera arkalarını da izleyen biri olarak- nuri bilge ceylan'ın iş disiplinine bir kez daha hayran oldum...

    hakikaten her sahnede en küçük bir detaya bile dikkat ediş, en mükemmel görüntüyü, en doğru diyalogu yakalamak için onlarca kez, belki yüzlerce kez tekrar yapmaktan kaçınmayış, oyuncuyu, ışığı, kamerayı saniye saniye yönlendiriş ve bunların hepsini yapabilmek için dehşetli bir sabra sahip oluş, bu gerçekten muazzam bir şey...

    üretim yapan herkes, sanatçı, bilim insanı falan, herkes, ceylan'ın filmleriyle beraber bu filmlerin kamera arkası görüntülerini de izlemeli bence...

    bu arada, acaba bir bana mı kamera arkası görüntüleri, filmlerinden daha akıcı/sürükleyici geliyor nuri bilge'nin, bilmiyorum...
  • bugün bi oturuşta hepsini izledim. önceki filmlerin kısıtlı kamera arkalarını bile defalarca izlemiş birisi olarak o kadar keyif aldımki 6.5 saat nasıl geçti anlamadım bile. nbc her zamanki gibi. istediği tek şey yapmacık oyunculuk değil gerçek hayatta nasıl tepki veriyorsak onu istiyor. uzın uzadıya yazmak istemiyorum ama iki konuya değineceğim

    1. bir zamanlar anadolu'da filminde araba sahneleri ve kış uykusu filminde de imamın evindeki sahnelerde(ve bazı sahnelerde) stüdyoda çekimler yapılmıştı. keza bu filmde de ailenin evinin de stüdyo olduğunu gördük. yalnız bı sahneler beni o kadar güzel içine çekiyorki o kadar doğal geliyorki kamera arkasını görsem bile filmleri tekrar izlerken oranın gerçek olduğunu hissediyorum

    2. sadece bu filmle alakalı olarak başrol olan doğu demirkol'un gerçekten de en yorulan isimlerden birisi olduğunu düşünüyorum. imam sahnesi, yazar sahnesi, evdeki sahneler, köydeki sahneler, şehirdeki sahneler. heryerde bir sahnesi var ve bunlar belki onlarca kez çekiliyor. muhtemelen bu filmden sonra oynadığı ölümlü dünya filmi daha çok aksiyon içerse de bu filmdeki kadar yorulmamıştır
  • "bir 6 saat olsa daha izlerdim" dediğim belgesel. hatta belgesel bile demek istemiyorum bir eğitim videosu adeta. izlerken nbc'nin anlatış tarzı, hitabeti keşke üniversitede ders veren bir hoca olsa da derslerine girip dinlesem hissiyatı yaratmıştır. eğer nbc filmlerini gerçekten hissederek izliyorsanız ilaç gibi gelecektir.

    --- spoiler ---

    ayrıca dikkatimi çeken bir husus filmin sonunda ki kuyu sahnesi için anlaşılan farklı sonlar düşünülmüş. dedenin kuyudan çıkıp fenalaşması vs. gibi. gerçi izlemeden bilemeyiz ama iyi ki de kullanılmamış o sahneler. çünkü filmdeki hali hazırdaki sonu oldukça metaforik bir şekilde bitmişti (şahsım adına) ve büyük haz almıştım. sanırım yönetmen dokunuşları böyle bir şey bir sürü sahneler olabilir hatta çok iyi çekilmiş de olabilir ancak neyin atılacağını, neyin kalacağını karar vermek mesele. iyi ki nbc gibi yönetmenlere sahibiz de orijinal dilinde orijinal duygusunda bu filmleri izleyebiliyoruz.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap