• ahmak akıldan yoksun kimse demektir. akıl, iq dan ziyade eq gibi bir şeydir.

    ahmaklığın bir kısmı doğuştandır. bu adamlar ne kadar görmüş geçirmiş olsalar, ne kadar eğitim almış olsalar da ahmaklıklarından bir şey kaybetmezler. ahmak gelip ahmak giderler.

    ahmaklığın bir kısmı da dönemseldir. henüz feleğin çemberinden geçmemiş, yeterli eğitim alma durumu olmamış insanlar dahi ahmaklar güruhuna dahildirler. ancak bu kimselerin şansı şudur ki, eksiklerini tamamladıkça onlarda yavaş yavaş akıl kıvamını bulmaya başlayacaktır.

    akıl tohumu evvela 20 yaşında çatlar; sonra filizlenir. artık ondan sonrası kişinin eğitimine ve seçimlerine göre belirlenecektir. eğer şartlar yerine getirilirse akıl fidanı bir iki taneyle de olsa ilk meyvelerini 27-28 yaşlarında döker. kemal noktada verime ise 40 yaşında ulaşır.

    bunu genel bir ikaz ve uyarı için yazdım arkadaşlar.

    atalarımız boşuna söylememişler "düşmanın bile akıllısı yeğdir" diye. aklı olmayan kimselerle mümkün mertebe muhatap olmamak gerekiyor çünkü. hz. isa gibi muazzam bir zat dahi ahmaklardan kaçmak dışında bir çare bulamamıştır.

    bu nedenle gerek daimi gerekse dönemsel ahmaklardan(z kuşağı diyorlar galiba) kaçınız... engelleyiniz... mesajlarını bloke ediniz...selam verseniz zararlı çıkarsınız; inanın bana...(pek ihtimal vermiyorum ama içlerinden söz dinleyen çıkarsa yardımcı olunabilir. ancak unutmayın onlar hâlâ birer ahmaktırlar ve çok tehlikelidirler. işin ustası değilseniz yine kaçınız)

    son söz: dostum! eğer bir ahmakla muhatap olursan bil ki, o da senin ahmaklığından bir cüzdür!

    not: aklın aklı ve hakikati ise imandır. imanın hakikatinden mahrum olan kimsenin aklı sadece kabuk seviyesinde çalışır ve madde planında olgunluk elde etse dahi basiret gözü elde edemediği için melekût boyutunu göremez. kendi özü olmadığı için, evrenin de özünü göremez. tarlayı sadece yüzeysel olarak sürmek gibi düşünün...

    şeklen iman ile imanın hakikati farklı şeylerdir... bunu bilhassa belirteyim. imanın hakikatinden pay alan kimsenin aklı en derinlere kadar iner ve öyle çalışır. dünya işlerinde olgunluk elde ettiği gibi ahiret işlerinde de olgunluk elde eder.

    kabuk akıl sahipleri bunları itham ederler ve hiçbir delil olmadığı halde bir takım safsatalara inanıyor zannederler. halbuki hakiki akıl sahipleri ahireti de görmektedirler. ahiret şu anda dahi görülebilmektedir. tabii bunlara ne desen boş...inanmazlar... zaten insan ancak kendi gördüğüne inanır.
  • beş huy bize ahmağın kim olduğunu bildirir:

    1- sebepsiz yere öfkelenen,
    2- faydasız söz söyleyen,
    3- herkese güvenen,
    4- lüzumsuz sorular soran,
    5- dostunu düşmanından ayıramaz olan.

    lokman hekim
  • tasavvuf büyüklerine başkalarının kusurlarından bahsedilince, "biz kendi kusurlarımızla uğraşmaktan, başkalarınınkini görmeye fırsat bulamıyoruz" derler.

    yine onlara yezid'den bahsedilince, "içimizde nefs/ego adlı öyle bir yezid var ki, onun ile savaşmaktan dıştakilere bakamıyoruz" derler.

    yine onlara insanların ahmaklıklarından bahsedilince, "içimizde nefs/ego adlı öylesine büyük bir ahmak var ki, sırf kendisinin aleyhine çalışır, cehennemden çıkmamak için didinir durur. bu ahmakla savaşmaktan hariçtekilere bakmaya fırsat kalmıyor" derler.

    hiç farkında değiliz ama nefs/ego/benlik bizim her gün cehennem ateşlerinde kavrulmamıza neden oluyor. korku, endişe, evham, güvenlik hissinden mahrumiyet, allah'tan uzaklık birer cehennem alevi değil midir?

    kuran'da anlatılan cehennem sahnelerinin öteki alemde olduğunu düşünüyoruz hep. halbuki o bukağılar şu anda, bilinç boyutumuz itibariyle, ayaklarımıza boynumuza vurulmuş durumdadır. bunlardan kurtulamadan ölürsek, dünyadaki bilinç bedenimiz ahiret aleminde fizik bedenimiz olacağı için, hepsi görünür duruma geçecektir.

    hakikati ve hakikat ehlini görebiliyor muyuz?

    göremiyorsak, körüz(bilinç itibariyle körlük).

    hakikat ehlinin sözlerini işitebiliyor muyuz?

    işitemiyorsak, sağırız.

    dilimiz hep hakikati mi söylüyor?

    söylemiyorsa, dilsiziz.

    hani meşhur bir söz vardır: "insan yirmisinde dünyayı değiştirebileceğini zanneder. kırkına geldiğinde hedef küçültür ve çevresini değiştirebileceğini düşünür. altmışında ise kendinden başkasını değiştiremeyeceğini nihayet anlar" diye.

    o sözün devamı da var aslında: kendini değiştiren gerçekte dünyayı da değiştirmiş olur; ama kendini değiştirmek yüzeyde kalmayacak... basit bir üstbeyin idrakı olmayacak...altbeyin olarak, yaşantı olarak kendini değiştirecek kişi...işte o zaman, en büyük ahmağın yani egomuzun sonu gelmiş oluyor ve onunla beraber dış dünyanın ahmakları da büyük darbe almış oluyorlar. bu etki altbeynimizin yayın gücüne bağlıdır. kimi vardır ki, ancak oturduğu semti etkileyebilir, kimi de vardır ki, yaşadığı ülkeyi sarsar bilinçaltı yayınları ile...

    sonuç: kendimizle uğraşmak yerine diğerleri ile uğraşırsak, ömrümüz kavga dövüş heba olur gider.
  • cenap şahabettin'in güzel bir sözü vardır; "ahmak, ışıkla alevi karıştırır ve kendisini her yakanı güneş sanır." anlamadığını anlamayandır aynı zamanda ahmak. cahilden ve aptaldan hallicedir yani. uzak durun, görmezden gelin.
  • bunlar e ayrılır;

    1) aşık olanlar
    2) terkedilip yine aşık olanlar
    3) aşık olup terkedilip yine aynı kıza aşık olanlar
  • varolan/sahip olduğu şeyi bile bile kaybedene denir.
  • ahmak, ışıkla alevi karı$tırır ve kendisini her yakanı güne$ sanır.. cenap $ahabettin
    ahmaklarla olmaktansa, yalnız kalmak daha iyidir.. la fontaine
    bilgili bir ahmak, cahil bir ahmaktan daha çok ahmaktır.. moliere
  • "insanları birbirine bağlayan ahmaklık."
    "peki ya ahmaklık, insanlığın felaketlerinden en büyüğü değil mi?"
    "bir ahmaklık duymayalı o kadar uzun zaman oldu ki! uzun bir süre bu şekilde yaşanmıyor."
    "bir çok ahmak arasında deliye dönmeyen daha ahmaktır."
    (bkz: la novela de don sandalio jugador de ajedrez)
  • ahmakları sırtınızda taşımayın.
    bir ahmağı gördüğü zaman tanımayanın, kendisi de ahmaktır. bu insanlar ahmaklardan uzak durmayan insanlardır. ahmaklar tehlikeli arkadaşlar ve insanı mahveden sırdaşlardır. kendi dikkatleri ve başkalarının ilgisi bazen onları belli sınırlar içinde tutsa da, ahmaklıkları yapmaya devam ederler. kendilerine hayrı olmayanlara yardımcı olunamaz. onlar en şanssızlardır, ahmakların nemesis'idirler ve bu kişiler her şekilde bedel öderler. onlar hakkında o kadar da kötü olmayan tek bir şey şudur; akıllıların hiç işlerine yaramasalar da en azından bir uyarı levhası görevi görürler.

    baltasar gracian
  • bu vasıf çok defa bildiğini sanan ama aslında bilmeyen ve bilmediği için de delillendiremeyen insanlar tarafından kendilerini onaylamayan muhatapları için kullanılıyor. acaba bildiğim ya da bildiğimi sandığım şey yanlış olabilir mi sorusunu sormak yerine suçu karşı tarafa atmak için son derece kullanışlı bir nitelemedir.

    o kişinin söylediğine delilsiz inanmadığınız için ahmak olmakla suçlanırsınız ama asıl ahmaklık aklınıza gelen soruları aptal görünme pahasına sormamanızdır. yarım asıra yakın ömrümün ekseriyeti karşı tarafı bu şekilde suçlayan dini yapılarda geçti. onlara çok uzun süre inandım ve şu an görüyorum ki asıl o zaman ahmakmışım. itirazlarımı bastırdığım için ömrümüm yarısını bu insanların yanlış tezlerine inanarak ve ve onların takipçisi olarak boş yere heba ettim.

    itiraz etmek ahmaklık değildir ey bilmediğini bilenler, siz de la yusel değilsiniz ey insanları ahmak diye suçlayan bilmediğini dahi bilmeyen kibir küpleri.
hesabın var mı? giriş yap