• doğu perinçek'i madımak katliamının sebebi olmakla suçlamış. sebebi de şeytan ayetleri'ni yayınlamasıymış.

    allah kimseyi perinçek'i savunacak duruma düşürmesin ama nesin'in yaptığı çok ayıp. perinçek'in ağırlığı olan kaynak yayınları, turan dursun ve ilhan arsel'in de bütün kitaplarını yayınlamıştır. aydınlanmacı bir çizgide kimsenin büzüğünün yemediği işler yapmıştır. turan dursun bu işlerin hepsini öldürüleceğini bilerek yapmıştır. şeytan ayetleri'ni de bu ülkede yayınlayanların onlar olması hiç şaşılacak bir şey değildir.

    bir insanı bütün dünyada olay yaratan bir şeyi yayınlayarak katliam sebebi olmakla suçlamak, ilkesiz ve çirkin bir davranış. yakışıksız olmuş.
  • aynur doğan hakkında okuduğum en güzel yazıyı yazmış olan değerli aydın.

    "...ilk olarak o konsere geliyorsanız ve aynur doğan’ın da çıkacağını biliyorsanız, o insanın kürt olduğunu da biliyorsunuz demektir. bu da demektir ki aynur doğan’ın kürt olduğunu kabullenmişsiniz. kürt olan bir insandan türkçe şarkı yada türkü isteyebilirsiniz ama o bunu söylemek zorunda değil. kürtler bu coğrafyada yaşamları boyunca sadece kürtçe dinlemediler. çok sevdikleri türk sanatçılar var ama onlara asla kürtçe söylemiyor diye tepki göstermediler. çünkü onlar böyle bir hakları olmadığını biliyor.

    birileri hasan cemal gibi 9 mart darbesinin girişimcilerinden olup bugün anti-darbeci olabilir, birileri ahmet altan yada cengiz çandar gibi 12 eylül darbesinin başbakan yardımcısı ve iki idamı onaylayan turgut özal’ı demokrat sanabilir, birileri nazlı ilıcak gibi 12 eylül için “asker gelsin ama ben esasında darbeye karşıyım…” palavrasına sığınabilir, birileri murat belge gibi hâlâ komünist olduğunu söyleyip, seçim sabahı akp’ye oy vermekten vazgeçtiğini açıklayıp kendisini demokrat diye yutturmaya çalışabilir ama demokrasiye gerçekten inanan insanlar onlar gibi olmazlar. çünkü demokrasi onların anladıkları gibi o kadar palavra bişey değildir, taviz vermeye gelmez.

    bir tümce var çok sevdiğim, “siz hiç ağaçtan düşerek yada suda boğularak intihar eden bir kuş yada balık gördünüz mü?..” diye, bu insanları da buna benzetiyorum.daha doğrusu olaylara bakış açıları böyle. gerekçeniz de çatışmada ölen 13 asker. böyle bir olaya üzülmeniz en doğal hakkınız ama ölen kürtlere de üzülmek aynur doğan’ın bir o kadar hakkı. o sizin için kendi üzüntüsünü bir kenara atsın istiyorsunuz, önce sizin için üzülsün, sonra tek başına kaldığında kendi üzüntüsünü kendisiyle paylaşır. geçici olarak kimliğini, kişiliğini, benliğini, inancını bir kenara atsın, sizin gibi demokrat olsun, çünkü siz onu ilk paragrafta yazdığım gibi kendinize benzetmek istiyorsunuz.

    bu olayı yıllardır yaşanan oruç sorununa benzetiyorum, bugüne kadar oruç tutmadığı için öldürülen oldu ama oruç tuttuğu için terslenen bile olmadı, olmamalı da. kürtçe söylemediği için suçlanan yada protesto edilen olmadı ama türkçe söylemediği için yaşananlar hâlâ demokrasi adına tartışılıyor. ahmet kaya bu nedenle yaşamını yitirdi, yıldız tilbe’nin programı bu gerekçeyle yıllar önce yayından kaldırıldı, nizamettin ariç ve şivan perver bu gerekçelerle 12 eylül’de yurt dışına çıkmak zorunda kaldılar. şimdi perver’in ayağına gidiyor bülent arınç sahte demokrat yüzüyle. bırakın onlar kürtçe söylesinler, hem kıskanmayın kürtleri, onlar hem türkçe hem de türkçe şarkıları anlıyorlar ama siz onlarınkini anlamıyorsunuz."

    tamamı için (bkz: http://www.odatv.com/…-turkce-soyleyecek-2507111200)
  • fetöcüler ile düşe kalka huylarını, sinsiliklerini, müfteriliklerini olduğu gibi benimsemiş, benzer bir karaktersizlik de üstüne sinmiş.

    akp karşıtı ali türkşen artık nasıl oluyorsa güya fetöcü ve pkk'lı teröristlere dönük bir infaz timini örgütlemek için almanya'ya gelmiş, hatta almanya'da olduğunu sosyal medyadan da ilan etmiş, eylem sonrası kaçmak için bir de motor satın almış.

    (youtube)

    lan paçoz, atatürkçü yurtsever ali türkşen'in osmanlı ocaklarıyla falan ne işi olur, a akılsız vicdansız idraksiz zavallı bunak?

    ali nesin gibi bu da karacahilin, vasıfsızın, zekasızın, pkk terör örgütüne pekeke diyen memleket zararlısının teki.

    fetö'cüler kulağına ne fısıldıyorsa onu üfürüyor, iftira atıyor, itibar cellatlığı yapıyor.

    hala ergenekon palavrasından bahsediyor. öyle utanmaz biri!
  • babasın oğlu mudur, değil midir, yeteneği ortaokul düzeyinde midir, o tür sorulara girmeye gerek duymuyor, merak da etmiyorum. bildiğim şu ki, doğru yerde duruyor:

    "hep söylenen bişey var ya “biz gençken arkadaşlarımızın kürt yada ermeni olduğunu bilmezdik, gül gibi geçinirdik…” diye… sanırım sorun burada başlıyor, o arkadaş kürt yada ermeni olduğunu gizlemiş, sen de bunu hiç deşmemişsin. türkçeyi yanlış kullanmasını yöresel sanmışsın, hatta onun kürt olduğunu bilsen bile sorunları olup olmadığını hiç önemsememişsin. oysa beraber yaşamk böyle şeyleri gerektirir.
    (...)
    altaylı pkk’li yada kürtlerin ölümlerine temizlik olarak bakıyor, yani insanlar ölmeden olması gereken barışa kesinlikle inanmıyor.
    (...)
    neden sadece “adam” oluyorsak, o da senin erkeksiliğinde gizli sanırım…"
    http://ahmetnesin.wordpress.com/…or-fatih-altayli…/

    sayın fatih altaylı bu yazı üzerinden kendisine dava açmış. zira, "döt" denir mi hiç? çok ayıp.
  • "yada" değil kardeşim; ya da, ya da!
    (bkz: ya da)
  • bloğunda yazdığı, "ben taaaaaaaaa bu depremden çıkaracağımız dersin!" başlıklı yazısı okunası, okutulası olan kişidir.

    "1999 yılındaki depremde anne ve babasını kaybeden bir kişi van depreminde ölüyorsa, hem 1999 depreminden hem de van depreminden aynı kişi kurtuluyorsa, 1941 van erciş depremini yaşayan bir dede yada nine o depremde anne ve babasını kaybedip bugün aynı olayları yaşayıp çocuklarını ve torunlarını kaybediyorsa, deprem bölgesi olan 70 milyonlu türkiye’de kızılay sadece 12 bin çadır gönderebiliyorsa, erciş eski belediye başkanı başarılarından dolayı milletvekili seçilip bir de meclis anayasa komisyonu’na seçiliyorsa, bugünkü hükümet beceriksizliği yüzünden ölenlerden özür diliyorsa, bugün “istanbul’a yeni bir kent kurmalıyız…” diyen istanbul belediye başkanı kadir topbaş hâlâ o koltuğunda oturabiliyorsa, birileri ölüm üzerinden “bu ölümler bizi barıştırabilir!..” diye yazabiliyorsa, erciş’te sarıklı birileri depremin üniversiteli öğrencilerin fuhuş yapmasına bağlayıp bunu hiçbişey olmadan meydanda anlatabiliyorsa, bdp’li olduğu için van valisi tarafından bir belediye başkanı kriz masasına alınmıyorsa, bilim merkezi olması gereken rasathane 7,2’lik depremi 6,6 diye açıklıyor ve biz esas şiddeti darbelerde olduğu gibi amerika’dan öğreniyorsak, akut’a ya da kızılay’a gönderdiğimiz 5 liralık yardımın 2 lirası deprem vergisi diye kesiliyorsa, bunca yıldır kesilen deprem vergilerinden haber yoksa, vs. vs. vs ben taaaaaaaaa bu depremden çıkaracağımız dersin……………………..
    " sana teşekkürler türkiye insanı, deprem başladığından beri bu devlete ve devleti yönetenlere gerekli dersi verdin."

    http://ahmetnesin.wordpress.com/…aracagimiz-dersin/
  • henüz babası ölmeden, babasının mektuplarını satan bir kişi.
    aynı fütursuzlukla, eşi vera'nın türkiye'ye götürmesi için aziz nesin'e verdiği nazım hikmet'e bir bavul eşyayı da satmıştır. kelimeler kifayetsiz.
  • üniversitelerde kılık kıyafetin özgür olmasını savunan bir bildiriye imza attı diye kardeşi ali nesin'i basın yolu ile suçlayan aziz nesin'in oğlu.
    aziz nesin'in anılarında ve mektuplarında sık sık adı 'ne olacak bu ahmet, durumu beni çok üzüyor' şeklinde adı geçer.
    bir dönem izmir nokta'da kitapçı açmıştı, dükkana girince karşı kaldırımdaki muhabbetini bırakıp dükkanına döndü. benim zorumla biraz sohbetimiz oldu.
    benim zorumla diyorum, zira kendisi grandiyöz tavırlarla lafı uzatmadan ne alacaksan al, karşıdaki kasapla spor toto muhabbetime engel oluyorsun havasındaydı.
    aziz nesin'den nasıl böyle bir evlat çıkmış düşünceleriyle dolu olarak dükkanından ayrıldım, kısa süre sonra da dükkanı battı, kapandı.
  • gülay göktürk'e hakettiği yanıtı vermiş.

    "
    istersen mağarada yaşayalim gülay göktürk!..

    sana ve senin gibi düşünenlere ne diyeceğimi şaşırdım artık. ne kadar oldum olası dünya görüşlerine katılmasam da (yani sen aydınlıkçıyken de) akp genel başkanı recep tayyip erdoğan kadar lümpen ve cahil konuşacağın, yazacağın aklıma gelmezdi.

    devlet ve şehir tiyatrolarının özelleştirilmesi tartışılırken “bana göre devletin kültürü olmaz, kültür bakanlığı da kaldırılmalı!..” dediğinde kendi kendime “olamaz, gülay göktürk bu kadar cahilane konuşamaz…” dedim.

    istersen sana kültür bakanlığının görevlerini sıralayım:

    1- kültür bakanlığı ülkenin müzelerini kurmak, onarmak ve korumakla,

    2- arkeolojik alanlarını araştırmak ve korumakla,

    3- sit alanlarını korumakla,

    4- tarihi camilerini korumak ve onarmakla,

    5- tarihi eserlerini korumak ve çaldırmamakla,

    6- saraylarını korumak ve onarmakla,

    7- uluslararası fuarlarda sponsor olmakla görevlidir.

    yukarıda yazdıklarıma ekleyebileceğim bisürü şey daha vardır ama bir bakanlığın olması için bunlar bile yeter diyorum. ister dinci olsun, ister marksist bir kültür bakanı olsun eğer selimiye camii’nin onarılması gerekiyorsa onartır, bunun için siyasi görüş farklılığı gerekmez. bunu yapması devletin siyasi görüşünü belirlemez, devlet yada devleti yöneten herkesin yapması gerekendir.

    bunun yanında yapması gerekenler de vardır, necip fazıl kısakürek‘in doğduğu yada uzun yıllar yaşadığı evi müze yapmalı, nazım hikmet ran’ın, ahmet haşim’in, tarık buğra’nın, kemal tahir’in evlerini de bulup müze yapmalı. devlet uluslararası alanda göğsümüzü kabartan sanatçıları önce kendisi yüceltmeli.

    kültür bakanlığı neleri yapmaz, istersen onu tartışalım:

    1- bakanlık bir yazarın neyi, nasıl yazacağına,

    2- bir oyunun konusuna,

    3- resmin yada fotoğrafın içeriğine,

    4- müziğin sözüne, tınısına, melodisine,

    5- heykelin konusuna,

    6- yayıncının yayınlayacağı kitaba,

    7- yönetmenin çekeceği filme,

    8- tiyatrocunun oynayacağı oyuna,

    9- balerinlerin kıyafetine karışmaz.

    bunları da çoğaltabilirim ama bu kadarını anlarsın diye umuyorum. senin dediğin gibi kültür bakanlığını kaldırırsak medeniyetten uzaklaşırız. yazının başlığında dediğim gibi mağaralarda yaşamalıyız. ama mağaralarda yaşarsak da hemen kültür bakanlığını kurmalıyız gülay göktürk, çünkü orada ilk çağlardan kalma resimler ve yazılar var, onlar korunmalı, araştırılmalı.

    bu işler bulgaristan’da yetişen, bizim hiçbir katkımızın olmadığı halterci naim süleymanoğlu’nu yüceltmeye, şımartmaya benzemez. sanatçıların da böyle bir istemi zaten yok.

    ama bütün bunların karşısında başbakanlığa bağlı bir diyanet işleri başkanlığı var. benim gibi ateistlerin, yahudilerin, hristiyanların, ermenilerin vergilerinden para ödediği bir kurum var. devlet adıyla dini yayan, yayın yapan bu kurum kaldırılmalı mı sence? laik olduğunu söyleyen devleti yaralamıyor mu sence?" http://ahmetnesin.wordpress.com/…lim-gulay-gokturk/
  • halk tv- zamanın ruhu programına bağlanıp, hiçbir soruya cevap vermeden katılımcıların ve biz izleyicilerin yüzüne telefonu kapatarak kaçmıştır. ali türkşenin eleştirdiğim siyasi çok yönü var ama kendisine yaptığı terbiyesizliktir -en hafif tabirle-.

    böyle yaparak ciddiye de alınmayacak birisi olduğunu göstermiştir kanaatimce.

    (bkz: kullanışlı liboş)
hesabın var mı? giriş yap