• alternatif tıp ile uğraşan ve vefat etmiş bir hanım.
    bu kadının şifacı gibi ev ev dolaştığı günlerden birinde ben de anne zoruyla meclisinde bulundum. elbette her söylediği yanlış değil ve faydalı bulunacak şeyler de var. fakat kayıt dışı muayene yapıp o zamanın parasıyla ciddi bir meblağa insanlardan muayene ücreti aldığını gözlerimle gördüm. buna önerilecek mantıklı bir açıklama olduğunu sanmıyorum.

    edit: sene 2008 filandı sanırım.
  • facebook’ta adına açılmış bir sağlıklı yaşam grubu var. meraktan girdim. bütün hacamatçı ve sülükçüler toplanmış. biri çıkıp kafam koptu ne yapayım dese otomatik cevap gibi hemen gelip hacamat yap sülük uygula diyorlar. daha tehlikelisi hiçbir tıp bilgisi olmayan kişiler çok ciddi hastalıklara acayip garaib bitkileri tavsiye ediyorlar.
  • kendisi hakkında tanım girmeden evvel şunu açıkça belirteyim; ben modern tıpla başı pek hoş olmayan bir insanım. elbette ki modern tıp bir endüstridir diyecek kadar ileri gidemem fakat çok da masum olduğuna inanmıyorum bu sektörde pek çok şeyin..

    işte benim gibi düşünen insanların çokluğu bu gibi alternatif tıpçıları pıtrak gibi günden güne arttırıyor. bence bu da pek iyi olmuyor. çünkü bu kadının tavsiye ettiği şey açlık. bildiğin açlık. yeterince aç kalarak kanseri dahi yenebileceğinizi söylüyor. ben ki annesini, babasını kanserden kaybetmiş bir insanım. kemoterapi tedavisi için hiç de iyi şeyler düşünmüyorum evet. ama aç kalmanın da kemoterapiye bir alternatif olarak sunulması gibi bir çare de bana hiç mantıklı gelmiyor ne yalan söyleyeyim.. vucudun bağışıklık sisteminin çöktüğü bir hastalığı nasıl onun besinlerini keserek savaştıracaksınız ki? hadi bu bir fikirdir kadın belki araştırdı vs. çok yemek iyi bir şey değil buna da amenna. bu da başka bir konu.

    gelelim işin ayrı bir boyutuna; kadın vefat etmiş bildiğiniz gibi. ama öğrencileri 'şifa dağıtmaya' devam ediyor.

    bu hanım da kitabında genelde dini referanslara çokça yer veriyor. sanırım kitabında işlediği dini temeli öğrencileri pek yanlış anlamış olacaklar ki kişi başına muayene ücreti olarak bir prof. kadar para istiyorlar. muayene de seni sedyeye yatırıp baktığı filan yok. zaten belirli bir uzmanlık alanları da yok. ayağım ağrıyor diyene de bakıyor, çocuğum olmuyor diyene de. sonra kürler veriyor. yani sen sağlıklı yaşam dergilerinden edinebileceğin kür programı için tıp okumamış, sabahlara kadar tus çalışmamış belki bir hastane bile görmemiş insana bu işte yıllarını vermiş kişi kadar -hatta daha fazla- para ödüyorsunuz. sevgili aidin hanımı bilmem ama benim bildiğim dinde böyle bir hak sistemi yok.
  • yeni olmayan alternatif tip doktoru. cevremde bu kadının kitabını hayat tarzı benimsemiş birkaç kişi var. onları ağırlamak bile mesele. yok o bulaşık deterjaniyla yıkanmış, yok bu organik değilmiş, yok bu kimyasalmis. böyle beyinleri alınmış gibi bunun izinden gidenler. herşeyi onlar bilir ve biz hicbir şey bilmeyiz. öyle egolular.

    hatta geçen hafta bana biyopsi olduğum için kızdı kendisi. böylece kalıp ölümümü bekleyeyim demiştim. hoş onlara gore eksik organla yaşayacağına ölümü bekle. ölüm daha hayırlı.
    tiroidim için biraz araştırmıştım. tiroit organı alınan kişiyi yaşayan ölü olarak ilan ediyor kadın. ona gore tiroit kalp ile beyin arasındaki bağı sağlıyormuş. tiroit alınırsa kalp ile beyin iletişim kuramadığı için yasayan ölü olurmuşuz. bu yüzden oturup ölümü beklemeliymişiz.

    adini çok duyduğum için bir dönem çok araştırdım. fakat ölümüyle ilgili birşey yok. o kadar doğru yoldaysa erken yaşında neden öldü?

    ister alternatif olsun ister bilimsel. üstüne gidin. aklınıza uygun olmayan birseyi asla uygulamayın. ben alternatif tıpa karşı değilim. ama benim ölmemi istediği için bu kadına karşıyım.
  • beni bu kadının giyimi kuşamı dini ilgilendirmiyor ben yazdıkları üzerinden konuşacağım biraz, internette genel manada kendisine yönelik bir eleştiri görmedim ve beni şok etti bu, en çok da aşı konusundaki görüşleri halk bilinçlendirilmezse korkunç bir halk sağlığı faciasına sebep olabilecek türden. eğer aşılanmayan çocukların sayısı %10u geçerse toplumda salgın hastalık riski oluşur, çocuk felci, çiçek gibi hastalıklar yoksa eğer sadece aşı sayesindeyoktur. tamam ilaç şirketlerini ben de sevmiyorum tamam çok aşı var ama göz göre göre çocukları riske atmak da akıl karı değil, hem de aşıların domuzlaştırdığını ve maymunlaştırdığını savunan bir kadının sözlerine uyarak.
    bu insan kan naklini, organ naklini günah olarak görüp her şeyi beslenmeye ve açlığa bağlıyor. yani biz şuan ortaçağda mıyız ve bu kişi şifacı veya şaman mı? böyle şeyler diyenin asla tek kelimesine dahi inanılmaz.
    dediği şeylerin doğru olanlarını başkaları da söylüyor temiz ve doğal beslenmek, işlenmiş gıdadan uzak durmak, kararında yemek uygun şeyler bunları herhangi bir doktordan da duyabilirsiniz, kanıtsız ve güya islami konuşan ve doktor olduğunu idda eden birinden duymanıza gerek yok
    eğer üniversite okumuş kişiler şöyle şeyleri umursayıp inanıyorsa pes diyorum, cidden eğitilemez bir kitle var çevremizde, ilerde bu kitlenin aşısız çocukları çocuklarımızın yaşayacağı gelecekte halk sağlığı facialarının birer sebebi olacak, ona üzülüyorum
  • hakkında hiçbir şey bilmiyorum ama ordan burdan okuduklarıma göre açlıkla sağlık paralelliği düşüncesi benim de çok yakın hissettiğim bir düşünce. kanımca modern dünyamızda yemek yemek bir çok sektörle doğrudan ilgili ve haz almaya evrilmiş amacından şaşmış bir olay. sofradan aç kalkın diye öğütler veren peygamberin ümmeti olduğunu söyleyen bizler ramazan sofralarında kendimizden geçiyoruz. orucun sağlıklı bir şey bir nevi detoks etkili bir şey olduğunu söyleyenler var ama heralde bu şekliyle değil. çoğu diyet listeleri yemek yemeyi hayatımızın daha da odağına koyuyor. iki öğün neyimize yetmiyorsa kırk tane ara öğün envai çeşit malzeme... kinoa avakado gibi pahalı malzemeler pilates gibi pahalı sporlar salık veriliyor. bunların tamamı aslında çok saçma. sadece trend yaratıp sistemi işler kılmak gibi amaç. sanki haz merkezimizi yoran bozan bir şeyler var ve yemek yemekte bunun araçlarından biri.

    ölmeyecek kadar yemek yemenin "sağlıklı beslenmek" ten daha sağlıklı sonuçları olacağına inanıyorum. hatta sağlıklı beslenmek bu demek tam olarak.
  • türkiye'deki aşı karşıtlarının referans noktası.
  • tanım: gün sayısı zamanla artırılmak suretiyle (3-7-15-30 gün gibi) sadece su içilerek hastalıkların vücuttan atılacağını varsayan bir doktor.

    tıpçı değilim. pozitif bilime ve tıbba inanıp gayrısına bunlar hurafe diyen biri de değilim. sağlık ve ilaç endüstrisinin geldiği noktada insanı sömüren taraflarının farkında olup temkinli durup güvenilir yollar aranmasını da tabii buluyorum. ve fakat suyla ve açlıkla hastalık tedavi edileceğini varsaymak bir umut istismarıdır.

    üstelik bunu yaparken tıbb-ı nebeviden dem vurup ayet hadis referanslarıyla yöntemini meşrulaştırmak da din istismarı kategorisine girebilir. her şeyden önce islam'da oruç bir ibadettir, tedavi değil. ibadetin iyileştirici bazı etkileri olabilir. fakat ibadette esas olan niyettir ve orucun tedavi niyetiyle tutulması onun dini bir formdan çıkması demektir. dolayısıyla bu açlık ve su oruçlarının din kisvesine büründürülmesi özden ve kökten bir hatadır. intermittent fasting gibi din-bağımsız bir şey olsaydı, bu yorumu yapmazdım. hem din sosuna bulayarak ikna edici olayım hem de dinin emrettiğinden alakasız hatta ona aykırı bir oruç formüle edeyim, diyemezsiniz.

    dinen oruç, belirlenen vakitlerde sahuru ve iftarı olan, ramazan ayı haricinde de en fazla bir gün oruç bir gün iftar şeklinde (davud orucu) tutulmasına izin verilen bir ibadettir. detaylı bilgi için bkz. ilmihallerin oruç bahsi.

    tıbb-ı nebevi olarak bilinen peygamber tıbbı ise bugün koruyucu hekimlik denilen türden bir şeydir. hastalık tedavi etmekten ziyade sağlıklı sıhhatli ölçülü dengeli yaşama ve beslenme üzerine tavsiyeler bütünüdür. elbette zamanında müslüman tıpçılar bu tavsiyeleri dikkate alarak ilim yapmıştır fakat bunun bilgisinden şu an oldukça uzağız (tıp tarihçileri çalışıyor).

    dolayısıyla burada dinen ve ilmen bir yöntem hatası vardır. sonrasında ise devreye umut bahsi giriyor.

    (ağır) hastalığı olan birine ve ailesine yapabileceğiniz en büyük eziyet umut vaad etmektir. böyle umut vaatlerinin sonu ruhunu teslim etmeden bir kaç gün önce ağır morfinler alan kanser hastasının bir yandan irin kusarken diğer yandan zorla bitkisel içecekler içirilmeye çalışılması gibi eziyetlerle sonuçlanabiliyor. elbette bunun diğer versiyonu araştırma hastanesinde yoğun bakımda ölmek üzere olan kanser hastanızın günde üç defa kanı alınarak türlü tahlillerle bir başka eziyete maruz kaldığı gerçeğini değiştirmiyor, ama o ayrı bahis.

    her ne kadar salih kitabında uyguladığı yöntemlerle iyileştiğini iddia ettiği hastaların hikayelerini yazarak güven ve inandırıcılık kazanmaya çalışsa da, tanıdıklarımdan maalesef buna kapılıp açlık yapanlarda iyileştirici bir etkisi olduğunu görmedim. aksine şunu söyleyebilirim ki, her insanın bünyesinin zayıf olduğu yerler vardır, kiminin midesi kiminin sinir yapısı kiminin şekeri tiroidi vs. hassastır ve su orucu gibi şeyler uzun vadede kişilerin bünyesinin zayıf yerlerini çok ciddi anlamda yıpratıyor ve telafisi çok daha uzun süren büyük sıkıntılara sebebiyet veriyor. madem salih üç beş hasta örneklendirmesiyle tıpçılık yapabiliyor, ben de bunları ilgilisine not düşmek istedim.

    velhâsıl-ı kelâm, bir ifrattan bir başka tefritle kurtulunamaz. üç beş doğrunun arasına sıkıştırılmış yanlışla da sıhhatli bir sonuca varılamaz. yoksa olan şey: yağmurdan kaçarken doluya tutulmaktır.
  • direkt talebesinin önerileriyle tedavi uygulayan bir yakınımın sağlığının tamamen bozulmasıyla çok başarılı bir dahiliye doktorunun ancak altı aylık tedaviyle toparlayabildiği hasara yol açan doktor.
  • bilindiği üzere hanım ablanın gerçek tıp - yitik şifanın izinde adlı bir kitabı var.

    bacanak ve baldız kadının sıkı bir sempatizanı kitap da başucu eserleri gibi bir şey.

    gitmişken dedim bakayım biraz.

    kan grubuna göre beslenme önerileri gibi bir kısım var.
    mesela benim gibi 0 olanlar için peynir hazımsızlık yapar deniyor...

    yıllardır peynir ve zeytin hastasıyım, ortalamanın üzerinde tüketim yaparım bir sıkıntı yaşamadım.

    neyse bunlar doğru ya da yanlış herhangi bir sorun teşkil edecek gibi değil, en fazla kalsiyum alamazsınız felan.

    ama kitabın bir kısmı var ki kan dondurucu...

    hanım abla organ nakline külliyen karşı, daha da korkuncu kan nakline de karşı...

    hatta kitabın bir kısmında sigara kullanan (kitapda kısa marlboro olarak özellikle de belirtilmiş) bir yakınından kan alan bir kadının, uyandıktan sonra kısa marlboro bağımlısı olduğu (sigara da değil kısa marlboro) belirtliliyor ve kadın uzun bir süre kadar da sigaradan kurtulmak için uğraşmış olduğu yazılı...

    aidin salih bu kirapda kan nakli ile dna değişebileceğini savunan bir argüman da kullanıyor...

    kısacası her söylediği yanlıştır diyemem, ancak söylediklerinin bilimsel gerçeklerle, zarar ve faydaları araştırılarak uygulanmasında fayda görüyorum...
hesabın var mı? giriş yap