• aids'in travesti olmak ve bölücülük yapmak suretiyle bulaştığını öğreten didaktik eser.
  • bir ismail türüt harikası.

    kim demiş ki ismail türüt şahane bir insan değildir? aman yarabbi o enfes dallanmış budaklanmış cinsiyetçilik, o şahane milliyetçi söylem, ne demeli? bir türkü (!) içerisinde bunca nefret suçu nasıl sığabiliyor aklım almıyor doğrusu. bence sırf bu yüzden türkiye seninle gurur duyuyor ismail. sözleri mi? yazayım bir kısmını:

    aids hastalığı hoşgeldin,
    insanlıktan çıkanları al götür
    gelecek zamanı ne güzel bildin,
    belleğini yıkanları, al götür

    al götür al götür
    babam olsa al götür,
    eşek cennetine götür

    (bu kısımda oooh ohh çekiyor türüt)

    sokakları doldurmuşlar kopuklar
    ancak bu pisliği bu illet paklar
    ameliyat oldu cinsi sapıklar
    erkeklikten bıkanları
    al götür al götür
    babam olsa al götür,
    eşek cennetine götür

    arkadan bakınca tipe bak tipe
    sonradan dönmeymiş sıpa oğlu sıpa
    kolunda bilezik kulağında küpe
    incik boncuk takanları al götür

    (...)

    aman garip ismail'im sermayem sazımdır
    en büyük tehlike neme lazımdır
    lazı kürdü abazası çerkezi boşnağı arnavudu hepsi bizimdir
    yurda nifak sokanları canımızı yakanları
    al götür al götür
    babam olsa al götür,
    eşek cennetine götür

    - - -

    dikkat edilirse mevzu son paragrafta yine birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz şu günler konusuna geldi.

    ama ya hu bu konuda bunca fırtına koparan ismail türüt, eskiden nasıldı?
    işte o fotoğraf *:

    http://tinyurl.com/6pgody

    buyrun bu da nefret suçunun belgesi:

    http://www.youtube.com/watch?v=za6yyvnyqya
  • ah ulan çernobil, herkesi değişik çarptın karadenizde. kazımı aldın götürdün de, bunu da bu halde bıraktın başımıza.
    eydis hastalığı he mi? vah ismailim vah...
  • tuba ekincinin kondom sarkısına karsı yazıldıgı iddia edilen sarkı.bir nevi turkish battle,bi bakıma aşık atışması.
  • şimdi bi daha düşündüm de ismail türüt ile diyalog bir sebepten mümkün olmayabilir. hatırlayalım, ne demiştik? yani ne demiştim? demiştim ki, ismail türt'e yaptığının çok yanlış bir şey olduğunu 5 yaşında bir çocuğa anlatır gibi anlatıyoruz. o da bu iyiniyetimizi görüyor, kendini geliştiriyor, sorun aşılıyor. ''ismail türüt bizi takmaz, ismail bize ters bakar, ikna edilemez, yolundan döndürelemez'' demiyorum. yani mesele ismail'de bitmiyor. mesele ismail'e hitabımızda da düğümleniyor. ismail'e ismail'in anlayacağı şekilde ismail türüt olmayı yaratan sebepleri anlatabilir miyiz? yani öyle bir diyalog formatı, imkanı, ihtimali var mı? o anlamayacak demiyorum bakın, biz anlatamayabiliriz diyorum. öyle bir 'müşterek dil' mevcut ve mümkün olmadığı için anlatamayabiliriz diyorum. yani aldın karşına verdin izahı, yaptın açıklamayı, anlayıp reddetse neyse. olay o değil. hiç anlamıyor. karşısında onun 'yavşak' kodifikasyonuna uyan tipin ve söyleminle çıkıyon ve hiç anlamadığı kavramlarla, kuramlarla onu ona anlatmaya çalışıyon. iyi niyetli diyalog çabasının parazit yapmak olarak algılanması ihtimali de ciddi bir sorun değil mi? habermas, sözüm sana.

    benim sözüm ise şu: denemek lazım. diğerini deneyen yine denesin. ben ismail'le konşacam. alacam karşıma anlatacam ideoloji, yanlış bilinç falan. denemedi demesinler.
  • (bkz: toka cismi)
  • sanırım hiv virüsünün heteroseksüeller arasında da kolayca yayılabileceğini bilmeyen homofobik bir arkadaşın şarkısı. tarabya-etiler arasında geçen uşaklar-yumuşaklar karşılaştırmasıyla bir ara dillerden düşmeyen türüt; sanırım homofobinin ülkede her daim ekmek yemek için açık bir kapı olduğunu herkesten önce keşfetti. yalnız şunu belirtelim; yapılan araştırmalara göre homoseksüelliği diline fazlasıyla dolayan homofobiklerin aslında iç dünyalarında bastırılamayan homoseksüel duyguların olduğu kanıtlanmış. klasik freud mantığı gibi de görülebilir.
  • ya onu da anlamak lazım aslında. ismail'in yetiştirilişi, çevresi, sıkıntıları, bildikleri, ahlakı, normalleri ile düşününce gayet anlaşılır. o yüzden bence kendisi ile diyalog kurmalıyız. kendisine bir mesaj yollasak, ''merhaba sayın türüt, bu yaklaşımınızın gerekçelendirmesi şu şu şu, çünkü siz bu bu bu kaynaklardan besleniyorsunuz bir de böyle böyle böyle bir takım kavramlar var, kuramlar var, işleyiş var, ne dersiniz?'' desek, işte o zaman diyaloğ başlar, hoşgörü işler. ulaşmaya çalışmış oluruz. o da bize geri besleme yapsa, ve misal dese ki, ''siz erkekliğinizi kaybetmişsin, cinsi sapıklarla ittifak halindesiniz, sizi dinlemem, minlemem.'' işte fırsat o fırsat. biz de desek ki, ''tamam, olabilir, o senin düşüncen, bu benim düşüncem, sen öyle düşünüyorsun diye öyle olmak zorunda değil, ha keza ben böyle düşünüyorum diye de ben haklı olmak zorunda değilim, belki yanılıyorumdur. ama o konuyu bir düşün.''

    o da bu beklenmedik tavrımızı görse, dese ki, ''hayatımda ilk kez böyle bir tavır gördüm. bana birisi benim onlara verdiğim yanıt gibi bir yanıt verseydi ben bunu yapmazdım.'' şaşırır, ürkek ve temkinli, geri döner. ''haklısınız, belki ben de yanılıyor olabilirim. o dediğinizi bir düşüneyim.'' sonra sanatçı kariyerinden izin alsa, bir dağ evine çekilip referans verdiğimiz kaynak metinleri, mütefekkirleri okusa, düşünse, tartışsa ve geri gelse, ''ya ben bir takım hatalar yapmış olabilirim, 'ideoloji belası, ataerkil şerrefsizler' diye bir takım şarkılar ile nedamet getiriyorum, sizlerden özür diliyorum'' dese?

    diyebilir bence bunu ismail türüt. niye der? çünkü ulaşmaya çalıştık türüt'e. ''düşman değiliz, seninle aynı dünyadayız, beraber yaşamak istiyoruz kardeş'' dedik. o da sağolsun, bunu gördü, arttırdı. olay böyle de yaşanabilir. ben bu yöntemi tavsiye ediyorum. bu işlemezse kendi bileceği iş, o öyle dedi diye öyle olacak değil a?

    bu entryde bu noktaya kadar ciddi olup olmadığıma inanın ben bile karar veremedim. şaka maksatlı başladım ama sanki şaka bile olsa şu anda en 'medeni' olan tavır bu gibi. niye öyle düşünüyorum? bir-iki sebepten. ilki şu, ismail türüt'ün bu söylemiyle mevcut hakim tavrı, homofobi'yi, muhafazakar akıl yürütmeleri temsil ettiği apaçık. yani adam mevcut'u körüklese de, mevcut var ki körüklenebiliyor. ismail türüt'ü dinleyen birinin de kendi haklılığı ve meşru-ilahi kovuşturma lüzumunu pekiştireceğini falan sanmıyorum. zaten pekişmekte olan bir şeyin pekişirken çıkardığı seslerden birisi bu şarkı. e öyle olunca adam üzerinden temsil ettiği mevcut'la bir ilişki kurmak gerekiyor. şimdi bu başlık altından adet olduğu üzere adam'ı, şarkı'yı nefretle kınasam, ister istemez sesi olduğu mevcut'u da nefretle kınamış oluyorum. taşşağa sarsam yine mevcut'u taşşağa sarmış oluyorum. iyi de benim derdim adamları taşşağa sarmak, olağan hamasi geri beslemeler yapmak değil ki? ben bu adam'ın temsil ettiği mevcut ile öyle ya da böyle bir arada yaşamak zorunda olduğumu biliyorum, kabul ediyorum. öteki taraf ise, besbelli, öyle bir lüzum ya da mecburiyet görmüyor. nefret söylemi ile giriştiği zaman kendi kimliğini yaşayıp, yaşattığı gibi 'öteki'den böyle bir nefretle kınayan kuyruk acısı-macısı tepkisi -de- bekliyor, umuyor. aksi gibi, şiddet tekelide onun yanında.

    yani alışıldığı üzere zehir zemberek eleştirsek dahi kendi haklılığımızı kendimize ispatlamış olmak, zaten 'davamıza sempatik' olan 'ortadaki' birilerini bu karşıtlık'ın kaçınılmaz parçası olan nefret ve husumet çatısı altında vasl etmek dışında bir sonuca ulaşamıyoruz. türüt'ün ve eşdüzlem'inde yaşayan mevcut'un 'özsel' bir arıza sebebiyle hadiseye uyanamadığını da iddia edemeyeceğimize göre (zira bu dolaylı olarak bizim özsel bir üstünlük ya da normallik sebebiyle hadiseye uyandığımız hükmünü mecburi kılıyor) 'kazanım'sal, 'kültür'el kısma hitap etmemiz gerekiyor olmalı. onun için de küfretmek, alay etmek, vb. olağan teferruat da pek bir işe yaramıyor gibi görünüyor (sarkazm'la bir dönüşüm başarmış olanınız varsa, başarı hikayelerinizi anlatın, duymak istiyorum. senelerin sarkastiğiyim, hiç bir hayrını görmedim.).

    dahası karşıtlık varsayan 'o pozisyon'da biz de bu şarkıyı var eden karşıtlık dinamiğine 'bizim taraf'tan icab etmiş oluyoruz. eğer ki husumetse, saflar sıkılaşsın ise, onun sanki böyle -sadece- gıygıy edilerek yapılmaması gerekiyor. alıyon safını, yapıyon devrim'i, ---ondan sonra--- diyon ki, ''merhaba mevcut, biz geldik. şimdi size dayatılan geçmiş 'doğru'yu yasaklıyoruz. zorla 'yeni doğru'yu dayatıyoruz, eski ideolojiyi tarihe gömüyoruz.'' ben buna okeyim. ama sanki o böyle -sadece- yaza, çize yapılamıyor. keşke yapılsa, ama şiddet tekel'i ile dayatılan bir yapıda yaratılan mevcut da 'konuşurken' öyle bir dönüşüm gerçekleştiremiyoruz. yok eğer diyalog ve hoşgörü kültürüyse, yani şiddet tekeli'ni kabul edip o aralıktan elimizde ne varsa oradan saldırıyorsak, o da işe yaramıyor. demek ki adam'ı ya kazanmaya çalışacaksın, ya da görmezden geleceksin. merakım şu: tarihte ya da bugünlerde ismail türüt'ü ve temsil ettiği mevcut çoğunluk o anlamda, ne kadar parodi gelirse gelsin, kimse kazanmaya çalışmış mıdır? sonuçları ne olmuştur? o da işlemiyorsa, işlemediğini ispatlarız, ondan sonra sorunumuz şiddet tekeli olur. bu başlık ve entry dahilinde de onla alakalı da çok yazamıyoruz, terörist'e giriyor, tck'ya giriyor, göte giriyor, güç'e gidiyor.
  • ismail the airbender 'ın uzun yıllar boyunca yaptığı gözlemlerden yola çıkarak ortaya çıkardığı bir başyapıt mahiyetinde ki eseridir.
    buna göre ismail truth istiklale çıkıp küpelileri bileziklileri görüp mnsksminmncccgu şeklinde iç geçirip "lan bunlar böyle giyinip giyinip manitaları yiyorlar biz insan diil miyiz" şeklinde serzenişte bulunmuş, daha sonra bu dışavurumsal tepki yerini allah belanızı versine oradan da iso 9001'in yıllarca uğraşıp oluşturduğu harikulade süzgecinden geçip rafine olarak "aids olun lan siz ibneler" 'e dönüşmüştür.
    her başyapıt ta olması gerektiği gibi bunda da birlik beraberlik mesajlarıyla esere görkemli bir son verilmiştir.
hesabın var mı? giriş yap