ailenin çocukların ruhunu yok etmesi
-
gün geçmiyor ki yeni bir şey türetilmesin , bu şey üzerinden tahribat yaratılmasın .
her tarafta kız çocuklarının günü olduğunu, herkesin sevgi seline kapıldığını , fotoğrafların paylaşıldığını görüyoruz.
tesadüf o ki , kitap okuyorum ve rahatsızlık veren o şeyle ilgili yazı karşıma çıkıyor.
"aile, kız çocuğunun ruhunu yok etmek ıcin
kurulmuştur"
aile, çocuğun ruhunu yok etmek için kurulmuştur. ama phyllis cheslerin söylediği gibi, aile, daha çok, kız çocuğunun ruhunu yok etmek için kurulmuştur" aile ve aile üzerinden toplum, kız çocuklarını sonunda, başka kadınlarn
eziyet görmesinden zevk alan, başka kadınların nazik muamele görmesini, destek görmesini, rahat etmesini çekemeyen,
güzel muamele gören kadınlara rastladığında bu muameleye
kötücül kahkahalarla alay eden ve herkesi de alaya, küçümsemeye, hor görmeye davet eden kadınlara dönüştürür, kültür, taşıyıcılığını toplumlarda hep kadınların yaptığı bir şey.
kadınlar, kendileri ezildikleri için kızlarını ezdiler ve onlara
herkes tarafından ezilmesini öğrettiler. toplumlarındaki kız çocukları üzerinde böyle bir baskı kurup o baskıyı onlarda
rasyonalize etmeselerdi, içselleştirmeselerdi, o kız çocukları
büyüyüp başka kadınların kötülüğünü dileyen canavarlara
dönüşmezlerdi. ömrü boyunca evlilik ve kariyer konularında
danışmanlık yapmış, üstelik hiç de genç olmayan amerikalı bir kadın, "bana bugüne kadar bir tek erkek bile, bir tek erkek bile, evliliği ile kariyerini nasıl meczedebileceğine dair bir soruyla gelmedi." demişti.
simone de beauvoir öteki cins kitabında, kadının başta
nasıl tanrıça olduğunu, çok sonradan erkeğin hizmetçisi konumuna düşürüldüğünü ve öyle kaldığını uzun uzun anlatıyor. kadının erkeğin (ve bizim kültürümüzde tabii ki erkeğin
ailesinin) hizmetçisi konumuna düşürülmesi, erkeğin fiziksel gücüyle ilgili. zaten güçlü olanın zayıfa kendi gücünü hissettirmesi, kötü niyet ve istismar içerir. güçlünün kendisini daha
güçlü, zayıfın kendisini daha zayıf hissettiği durumlar, kimseyi daha iyi insan hâline getirmez. hapishaneler, kişiye acziyetini, devletin, kanunlarının gücü karşısında ne kadar zayıf ve
edilgen olduğunu hissettirmek için kurulmuştur. hapishaneler kimseyi, olduğundan daha iyi bir insan hâline getirmemiş ve bu kuşkusuz, içsel hapishaneler için de geçerli. bizim
çocuğa yaptığımız da, bizim güçlü, kendisinin zayıf olduğunu
duyurmak ve ona bizim gücümüz karşısında edilgen olmayı
öğretmek. çocuğa böyle davranmamız onu zannettiğimiz gibi
iyi, ilkeli, ahlaklı bir insana dönüştürmüyor.
ben çocukken "ağaç yaşken eğilir " atasözü sık kullanılır,
okullarda öğretilirdi. daha ilkokul birdeyken defterimize sayfalar dolusu "ağaç yaşken eğilir." yazar, bu sözün anlamını öğretmenimiz sanki çok matah bir şeymiş gibi anlattığında onu
sorgulamak hiç aklıma gelmezdi. yaştık ve eğilmemiz gerekiyordu; bizi ne kadar erken eğerlerse o kadar iyi olurdu; öğrendigimiz şey, bize açıkça söylenen şey buydu.
bütün çocukların yaşken eğilmesi gerekir; ama kız çocuklarının daha da eğilmesi gerekir. onun önünde eğilmesi gereken cok daha fazla merci vardır çünkü. o yüzden eğilmeyi
şimdi ailede, erkek kardeşleri gibi sadece babasının değil, ağbisinin, erkek kardeşinin, yaşı kendisin den büyük ya da küçük
erkek kuzenlerinin önünde öğrenmelidir. -
merak ediyorum birileri neden aile kavramına/kurumuna karşı. aileyi karalamalar siz hayırdır
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap