• siz kandırılıyorsunuz halk kaybediyor.milleti bu eziyetten kurtarın.
  • değerli ak partili kardeşlerim, entryi yazmaktaki amacım bu zamana kadar ak partiyi destekleyen kişilerin neden bundan sonra desteklememesi gerektiğini acizane anlatmak olacaktır. malumunuz yarın seçim var. *

    entryime aliya izzet begoviç'in "unutmayın ki sonsuz iktidar yoktur. her iktidar geçicidir ve herkes, er veya geç, önce milletin ve nihayet allah'ın önünde hesap verecektir." sözüyle başlamak istiyorum.

    sizler de takdir edersiniz ki; aliya izzet begoviç'in dediği gibi iktidar hiçbir zaman baki değildir. bu sebeple önemli ve baki olan bu kubbede hoş bir seda bırakmaktır. peki ak parti hoş bir seda bırakıyor mu? meselemiz bu.

    değerli kardeşlerim, bizler oy kullanırken ülkemizi her yönden en iyi yönetebilecek kişileri seçmeye çalışıyoruz. 16 yıldır ak parti'ye oy veren sizler eğer şöyle bir düşünceye sahipseniz tâbi ki tekrar ak parti'ye oy vermelisiniz. "16 yıldır ak parti'ye oy veriyorum ve bugüne kadar başka herhangi bir partiye oy vermiş olsaydım bu ülkeyi bundan daha iyi yönetemezdi, 16 yılda gelmiş olduğumuz nokta bundan daha iyi olamazdı. şu anki adaylara bakınca da ülkemi daha iyi yönetecek temsilciler göremiyorum. o yüzden tekrar ak parti'ye oy vereceğim."

    evet bunca yıllık iktidardan sonra bu görüşünüz devam ediyorsa buyrun tekrar ak parti'ye oyunuzu gönül rahatlığıyla atın. ama benim buna bir itirazım var. bence bundan çok daha iyi olabilirdi ve bundan sonra da daha iyi yönetilmesi için ak parti'ye bir kendine getirici tokat atılmalı.

    öncelikle ben de 2002 seçimlerinde ak parti'ye oy atmış ve o zaman oy attığı için hiç pişman olmayan birisiyim. ama daha sonraki yıllarda ak parti'nin ve recep tayyip erdoğan'ın bizlere taahhüt ettiği yönetim tarzı ve şeklinden uzaklaştığı düşüncesine kapılarak oy vermemeyi tercih ettim. bu tercihimden dolayı da pişman değilim. hele hele bu günlere geldiğimizde bu konuda ne kadar doğru davrandığımı görüyorum. benim gördüğüm terbiyede gerekirse mazlum ol ama zalim olma düşüncesi ve tavrı yatmaktadır.

    şimdi ak parti'nin belli konularda (eğitim, dış politika, özgürlükler, kürt sorunu, adalet, fetö vs.) bu güne kadar uygulamış olduğu politikaları irdelemeye çalışacağım. anlatım sade ve çok uzatmamak adına yüzeysel bir şekilde olacak. aslında çoğu kişinin bildiği ve kabul ettiği şeyler.

    irdeleme yaparken ak parti'ye oy veren kişilerin öncelikli olarak dinî inançlarına uygun bir lider seçmek istediklerini varsayarak bu bağlamda da ak parti'nin uygulamış olduğu politikaları değerlendirmeye çalışacağım.

    ben gençliğimde milli görüşçü insanların çevresinde yetişmiş, dini konulardan ülkemizin çoğu insanından daha fazla eğitim almış, dini konularda okuma yapmayı da çok seven fakat bugün dinlere olan inancını tam olarak olmasa da bayağı yitirmiş, kafası karışık bir insanoğluyum.

    ama benim dinlerden uzaklaşmam bilimsel araştırmalara veya felsefeye kafa yorarak daha doğrusu buralardan gerçeğe ulaşarak olmadı. o konuda henüz araştırma aşamasındayım. dinlere olan inancımın kaybolmasının sebebi yok bile denebilir. ama tahminim ve hislerim su anki durumumun bilinçaltımda müslüman olma iddiasındaki kişilerin şu anki hallerinden etkilenerek olduğu yönünde. hatta ak parti politikaları bile sebep olmuş olabilir. ben ömer turanlarla, mehmet metinerlerle, fatih tezcanlarla , hilal kaplanlarla, şamil tayyarlarla, burhan kuzularla, halime kökçelerle, ergün dilerlerle, trollerle* , aynı dine mensup olma düşüncesini kendime yediremiyorum. yani ülkemde müslüman olduğu iddiasındaki kişiler daha dürüst, daha ahlaklı, daha vicdanlı, daha merhametli, olsaydı belki de bendeki bu dinden uzaklaşma olmayacaktı.

    neyse ben din konusunda bir şekilde yolumu bulurum. ya komple silip atarım ya da eski millî görüşcü zukenberkizukenberk olurum. zaten konu benim inançlarım değil.

    evet değerli kardeşlerim; ak parti'nin politikalarını irdelemeye başlıyorum müsaadenizle. dediğim gibi kısa ve yüzeysel olacaktır.

    1. kürt sorunu ve kürt açılımı:

    ak parti'nin şahsi kanaatimce başlangıcı itibariyle en iyi niyetli politikası * çözüm süreci denen süreçti. şahsen ne oslo görüşmelerinden rahatsız oldum, ne de habur olaylarından. çünkü sonu güzel olacak umudu vardı. ben ak parti'nin; bu sorunu bitirmek istediğini, devletin bir zamanların karanlık tarihiyle hesaplaştığını, analar ağlamasın gibi bir mottoya sahip olan bir politikanın başarıya ulaşması için sonuna kadar destek verilmesi gerektiğini düşünüyordum. bugün de hala o düşüncedeyim. keşke sonu böyle olmasaydı tabii ki.

    bu iyi niyetli başlayan politika da sonuç maalesef hüsran oldu. * bunda tek suçlu tabii ki ak parti değil, ama iktidar ak parti olduğu için hesabı vermesi gereken de o.

    ve maalesef bugün terör konusunda tekrar 90'lı yıllara döndük. silaha sarıldık. dağdaki teröristleri öldürürsek bu sorun biter diye bekliyoruz. oysa çözüm sürecinin ilk başlarındaki söylemleri hatırlayın.

    "30 yıldır savaşıyoruz, bu insanları dağa çıkartan sebepleri yok etmeliyiz. bugün 100 kişi öldürüyoruz ama dağa çıkmaları engellemedikten sonra bir işe yaramıyor. başka bir süreç başlatmalıyız."

    "bu sorunun çözümü için herkes muhatap alınabilir."

    hatta ve hatta işi daha da ilerletip "kürt türk savaşında şehit olmaz, bunu anlamak bu kadar mı zor." diyenler bile oldu. bugün o lafları edenlerin herkesten daha fazla "milliyetçi" kesilmesi de ak parti'nin çevresini kimlerin sardığını ve ak parti'nin kimlerin hegomanyasına esir düştüğünü göstermesi açısından çok önemli bence.

    son olarak; çözüm süreci konusunda büyük bir hayal kırıklığı olduğu herkesin malumu. yine 90'lı yıllardaki söylemler geri geldi, yine kürt siyasetçiler hapislerde ve biz yine terörle değil teröristle savaşıyoruz.

    yani bu konuda ak parti başarılı olamadı ve dahası iyi niyetini kaybetti. eğer şu anki politikası doğruysa o zaman çözüm sürecini başlatmakla yanlış yapmış, yok eğer çözüm süreci doğruysa ak parti şu anda yanlışın içinde. her iki hâlde de kusurlu. takdir sizin. ben iddia ediyorum ki; devleti yönetenler birgün tekrar bu süreçleri başlatacaklar. terörist öldürme ile bu işin sonlanmayacağını görecekler. bu devleti pkk parçalayamaz ama bu sorun da sadece silahla çözülmez kannatindeyim.

    2. dış politika:
    değerli kardeşlerim, dış politika konusunda en önemli sorun, hepimizin malumu olan suriye ve mülteci sorunu. uzun bir dış politika yorumu olmaması için diğer konulara pek girmeye lüzum görmüyorum. sadece genel olarak şu denebilir. "komşularla sıfır sorun politikası"derken bugün geldiğimiz nokta ortada. öyle süper bir dış politika söylemine rağmen bugün ne haldeyiz.

    gelelim suriye politikasına. neden bu kadar insan ülkemize sığınmak zorunda kaldı, neden kardeşim esat bir anda diktatör esed'e dönüştü.

    bu konuda gerçek fikirlerimi maalesef buraya yazamam ama sadece şunu belirtmek istiyorum; suriye'deki savaşın ortaya çıkmasında ve o kadar insanın ölmesinde emparyalist devletlerin amaçlarına ulaşmaya çalışmasında biz nerede durduk, nelere sebep olduk, kimlerin amaçlarına bilinçli veya bilinçsiz hizmet ettik. bunun büyük ortadoğu projesi ile ne kadar ilgisi vardı.

    bunları etraflıca düşününce ve yanına şam'da cuma namazı kılma, esed yönetimine 6 hafta ömür biçme vb. tavırları da ekleyince buradaki gerçeği de vicdanlı kişilerin görmesi zor olmasa gerek.

    gelelim mülteci sorununa.

    ben şahsen türkiye'nin mültecilere kapılarını açmama gibi bir tavra asla ve asla tenezzül etmemesi gerektiğini düşünüyorum. benim için insan insandır. suriyeli birisiyle, bu ülkede beraber yaşadığım herhangi birisinin hiçbir farkı yok. sokakta çöpten ekmek toplayan ya da plajlarda insanların göz zevkini bozan kimi görsem o insanlardan değil o insanları bu hâle düşürenlerden, biraz da kendimden utanırım. o sebeple mülteci vatandaşları ülkemize almamak gibi birşey asla söz konusu olamazdı. olmadı da. bu konuda ak parti doğru olanı yaptı.

    ama takdir edersiniz ki; bu ülke sadece benim değil ve herkes benim gibi düşünmüyor. bu sebeple mültecilere kapıyı açmakla iş bitmiyor. bu insanları kendi toplumumuza adapte etmeli, doğabilecek sosyolojik sıkıntıları öngörmeli ve gerekli çözümleri üretmeliydik. bu konuda maalesef sınıfta kaldık. insanımızın mültecilere bakışı hiç iyi bir noktaya gelmedi. şimdiden ileride büyük sıkıntılar yaşayacağımızı hepimiz tahmin ediyoruz. tüm siyasiler * bir şekilde mültecilerin geri dönüşünü sağlayacağını taahhüt ederek oy istiyor. buradan bile toplumun bu mülteci konusunda ne kadar rahatsız olduğu ortada.

    velhasıl kelam suriye konusunda da sınıfta kaldı ak parti.

    3: ekonomi.

    her ne kadar siz ak parti seçmenleri dinî değerlerinizi ön planda tutarak oy verdiğinizi iddia etseniz de yapılan araştırmalarda hepsinden daha çok ekonomiye önem verdiğiniz ortada. yani aç kalırım ama... diye başlayan cümleler biraz bayatladı artık. *

    öte yandan tabii ki her vatandaş gibi ekonominin iyi olmasını istersiniz. peki ekonomi ne hâlde?

    öncelikle ekonomi bilgim çok fazla olmadığı için bu konuda uç yorumlar yapamam. ama bugün herkesin saygı duyduğu tarafsız isimlere bakarsanız ekonominin iyiye gitmediğini siz de anlarsınız. zaten çoğunuz farkında fakat ilginç bir şekilde bile bile lades diyor zannımca. bunu bir türlü anlamıyorum.

    4: adalet.

    değerli kardeşlerim ak parti'nin bu ülkede doğmasının ve daha 6 aylık bir parti olarak ilk girdiği seçimde tek başına iktidar olmasının en büyük nedeni o dönem ülkede olan adaletsizlik ve o adaletsizliğin yol açtığı ekonomik krizdi.

    evet; ak parti döneminden önce yaşanan 28 şubat döneminde hâkim savcıların askerin gözünün içine baktığı, saçma sapan kapatma davaları açtığı yani kısaca vesayet kılıcını milletin ve millî iradenin tepesinde tuttuğu bir dönemdi. ve bunun sıkıntısını ülkenin dindar olan kesimi çekti.

    peki bugün geldiğimiz noktada yargı ve adalet ne hâlde. acaba 28 şubat savcılarına rahmet okutacak kararlar çıkmıyor mu mahkemelerden, bugün hâkim savcılar bir kişinin ağzından çıkacak lafa bakmıyor mu? lütfen bunları kendi mahallenizdeki kişilerin yargılamalarına bakarak değil hak hukuk penceresinden bakarak yorumlayın.

    ben bir iki örnek vereyim. 28 şubat savcılarının bile yapmadığı şekilde bir danıştay üyesi cumhurbaşkanı adayını eleştiren twit attı. ömrü fetö ile mücadele de geçmiş yazarlar fetöcü suçlamasıyla tutuklandı, fetö borsası kurularak zengin kişilerin serbest kaldığı bizzat ak partili vekil tarafından dile getirildi, bir gazeteci alman başbakanı isteği üzerine serbest bırakıldı... daha bir sürü yazılır. bugün memlekette yeni hapishaneler yapılmakta çünkü mevcut hapishanelerde üç kişi bir yatağı paylaşacak şekilde kalmakta.

    burada oturup bir düşünmek gerekmez mi? benim ülkemde neden bu kadar insan hapiste, diyelim ki çoğu haklı gerekçelerle hapiste olsun o zaman da şunu düşünmek gerekmez mi; ben bu ülkeyi nasıl yönettim de insanlarım bu hâle geldi. bunda hiç vebal yok mu?

    var değerli kardeşlerim var. kalbi kararmamış, merhametten nasibi kesilmemiş vicdanlar bu vebali taşıyamaz bundan sonra bence.

    5: fetö.

    değerli kardeşlerim hani ağaç balta hikayesi vardır ya; ağaç baltaya demişki "hiç bir şeye yanmıyorum da beni kesen baltanın sapı da benden" diye. akp fetö ilişkisi de öyle. hangisi ağaç hangisi balta varın siz düşünün. klâsik, akp fetöyü besledi sonra birbirlerine düştüler geyiğini dile getirmeye lüzum görmüyorum. bunu zaten herkes biliyor. ak partili kişilerin bugün bu yapıyla hiç haşır neşir olamamış gibi davranmalarını da varın siz değerlendirin.

    ak parti bürokrasi de kendine zıt vesayeti yıkabilmek için o dönem cemaat olarak tanımlanan yapının elemanlarını devlete öyle bir yerleştirdi ki; bir anda karşısında kendisinin yönetemeyeceği tam aksine onu da yönetmek iddiasında bir yapı buldu. sonra da başladılar birbirleriyle savaşa.

    sonuç bu ülkede kimsenin hayal dâhi edemeyeceği şekilde oldu. daha da sonlanmış değil birçok mevzu. peki bu terör örgütüne evrilen yapıyı çökertmek için yapılan bunca şeyin ne kadarı hem sonuç odaklı, hem insani, hem hukukî.

    bence ne sonuç odaklı, ne hukukî, ne de insani, ne de vicdani. bugün zamanında önünden geçmiş gariban içeri alınıp itirafçı olmayı kabul edene kadar bir ifadeyle tutuklu kalabiliyor, bugün hapisteki kişilerin ailesine yardım ettiği için tutuklanıp hapiste hayatı sonlanan insanlar var, bugün bir damat ben onların okulunda okudum ama aklımı onlara kiraya vermedim diyerek yırtabiliyor fakat garibim meclisteki sıva ustasının oğlu okulunda okudu diye kimse ona aklını kiraya verdin mi diye sormadan işine son veriliyor.

    bakın 11 bin kişi hiç alakası yokken bu ülkede bylock yükledi diye tutuklandı ve daha sonra bu kişilerin bylock kullanıcısı olmadığı bir avukatın çabaları sayesinde ortaya çıktı ve o kişiler salındı.

    o avukat bu kumpası ortaya çıkarmasa bugün o kişiler hala hapisteydi. bu arada o avukatı da saygıyla anayım kendisi ankara ikinci bölge saadet partisi milletvekili adayı. ankara'da oy kullanıyor olsam kesinlikle kendisine oy verirdim. helal olsun ali aktaş tarih bu duruşunuzu yazdı.

    evet değerli kardeşlerim sonuç olarak yukarıda bazı konulara yüzeysel de olsa temas ederek birşeyler arz etmeye çalıştım. çoğu zaten sizin de bildiğiniz şeyler.

    16 yıldır ak parti'ye oy veren kardeşim bir müslüman olarak şunu unutma lütfen; ak partinin yapmış olduğu iyiliklere ne kadar dahlin varsa yaptığı menfi işlerde de o kadar vebalin var.

    çünkü 16 yıldır senin oy verdiğin parti iktidarda, seçmeni olarak herşeyine ortaksın zulmüne de ortaksın iyiliğine de. ben diyorum ki bu vebal altında ezilme hiç değilse bu sefer "gerekirse mazlum olayım ama hiçbir zulümde vebalim olmasın" de ve bu sefer ister değiştiriyorum de, ister yüzümü güneşe dönüyorum de, ister bir oy hdp'ye bir oy demirtaş'a de, istersen de herşey çok güzel olacak muharrem ince de. bunların hiçbirisini yapamam ben yine ak parti'ye oy vereceğim diyorsan da bari oy verenleri yaftalama, teröristlerle iş birliği yapıyorsun deme.

    bu ülkede diğer partilere oy veren kişiler senin camide aynı safta durduğun, pazarda alışveriş yaptığın, okulda çocuğuna öğretmenlik yapan vs. bu toprağın insanı ve bu ülkeyi senin kadar onlar da seviyor. hiç değilse ötekileştirme. aforoz etme.

    son olarak da; oy vermeden önce aşağıda ak parti döneminde çekilmiş olan birkaç fotoğrafa bakmanı rica edeceğim.

    unutma bu ülkeyi 16 yıldır senin oy verdiğin parti yönetiyor. aşağıdaki fotoğraflarda bir vebal varsa senin de üzerinde.

    mazluma soru sorulmaz derler. bu fotoğraflara bakarken fikirlerinizi bir kenara bırakın sadece vicdanınızla bakın. o zaman vicdanınız biraz sızlar diye düşünüyorum.

    unutmayın yusuf'u kuyuya atan kardeşleriydi ve bu dünya kimseye kalmadı.

    yolsuzluk araştırılması için yapılan oylama

    soma istifa etmek sorusuna verilen cevap

    gözlerin görmediği hâlde sana iş vermişiz

    bir şehit babası bakışı

    eline para tutuşturulan kanser kızımız. (şimdi hayatta değil)

    genç yaşında kaybettiğimiz bir genç.(böyle olmamalıydı)

    bir zamanlar kimler kimlerle beraberken. (şu an tutuklu kac yüzbin kişi var bilmiyorum)

    çocuğunun ölü bedenini çuvalla taşımak zorunda kalan baba

    muharrem bebeğin olayına mizansen diyen vicdanı zift akit manşeti

    bir şehit babamız

    anlamsız bir fotoğraf karesi

    cenazeye dâhi tahammül edememek. (bunun neresi islami ya da insani)

    ensar vakfındaki olayın araştırılmasını reddeden vekilleri aile bakanımız kutlarken (herşeyi anlasam bunu anlayamayacağım)

    bir garip fotoğraf karesi

    bir tekme fotoğrafı. tekme yiyen değil tekme atan rapor aldı.

    bir öğretmenimiz. (cebinden 6 tl. çıkmıştı)

    gezide biber gazından ağız içi kanserine yakalanan ve bugün aramızda olmayan bir vatandaşımız

    yolsuzluk oylamasında makara yapan vekilimiz.

    ergenekon'un kasası denilen vatandaşımız. öldükten sonra eminim ki beraat etmiştir.

    ali tatar

    hande (basına sitem ederken, o da aramızda değil artık)

    pozantı olayı

    bir utanç fotoğrafı daha

    bugün hdp'yi de siyasetin bir figürü olanlara laf edenlerin bir zaman ki fotoğrafı

    bir intihar eden öğretmenimiz daha. (bu sefer sadece sebep değişik)

    berkinimiz.

    tarihte yerini almış bir fotoğraf daha

    reza bakanlarımızdan ödül alırken.

    bir akit manşeti. (bir zamanlar hocaları ile övünürken)
  • en azından ilk entryi tamamen okuyun.
  • arkadaşlarım atladığınız, görmediğiniz/göremediğiniz bir nokta var. ülkemizde, gerçekten vasıfsız, yaşamak için sırtını ölümüne devlete yaslamış çok ciddi bir kesim var. kendi gözlerimle gördüğüm 1-2 örnek vereyim, siz tümevarım yapın.

    tekirdağ’da kendilerine aylık 600 tl yardım yapıldığı için akp’ye oy veren, her mitingine koşturup oley diye bağıran kesimler var. ankara’da, adını vermeyeceğim bir bakanlıkta, bir odada birbirine bakarak oturan onlarca insan var. bütün gün yere çömelerek oturup sigara içiyorlar. hiç bir işleri yok ve görevleri kendi köylerinin akpye oy vermesini sağlamak. herkes fırın/buzdolabı hikayesine dalga geçiyor ama 10 sene önce akp, çeşitli yandaşları vasıtası ile, köylere mini buzdolabı dağıtmadı mı? fırın dağıtmadı mı? dağıttı. 10+ sene önce kocaeli’nde, popüler kimya fabrikası kapı kapı gezerek çeyrek altın dağıttı. çünkü benim kapıma da gelmişti.

    akp’nin kemik oyu %20 civarıdır. kalanı ucuza satın alınmıştır. bu ülkemizin en az 10-15 sene daha gerçeği olacaktır. ucuza satın alınan oylara klavye üzerinden ulaşamayız.

    çünkü karın tokluğu büyüktür pek çok şey, küçüktür çocuklar!

    çocuklarınızın, sizin gibi koyun olmasını istemiyorsanız, yaşamak için oyunu satmasını istemiyorsanız, dünya vatandaşı olmakta bir adım atabilme ihtimali olsun istiyorsanız, amaan ne diyorum ben ya.

    domatesi soğanı 1 liradan almak istiyorsanız artık farklı birini denemeniz gerekiyor.
  • sayenizde insanın koyuna evrilmesini görmüş olduk teşekkürler.
  • fetöyle savaşıyoruz ayağına gencecik erlere müebbet verenleri, gidip fetöcü arıncın oğlunu milletvekili adayı gösterenleri mi destekleyeceksiniz yoksa fetö kumpasından yıllarca içeride yatmışların(ali türkşen vs.) iyi partisini mi?
  • seçimden önce: ak partili kardeşlerim
    seçimden sonra: aktrol, koyun

    böyle olmasında... dedirten önerilerdir.
  • menfaatiniz uğruna kendinizden vazgeçmişsiniz.

    sizden bi bok olmaz.
  • 'çomar' gibi yaftalardan, ak partili kardeşim'e geçiş yapılmasına sevindiğim başlıktır. böylesi her iki tarafa da birbirini anlama kapılarını aralar.
  • ak partili biri nasıl benim kardeşim olabilir ki...
hesabın var mı? giriş yap