• çocukluğumun, bu adanın bahçesinde yetişen badem ağaçlarından badem toplamakla geçtiğini düşündükçe o senelere dönmeyi arzu ederim.
    bir de kıyılarında yemyeşildir göl , alabildiğine berrak! teknenin üstünden kendimizi van gölü'nün sodalı sularına bırakırken o anların hiç bitmesini istemezdik. bir arkadaşla, adaya kıyıdan yüzerek gitmek istedik. yolu yarılayınca annemin sahile topladığı kalabalığı fark edip geri dönmüştük. eve döndüğümde annemin göz bebekleri kaybolmuş, yerini yalnızca göz akı almıştı. fazla ses etmedim o gün, teğet geçtim annemi, yolumu değiştirdim, erken yattım. hey gidi...
  • yasar kemal'den (bir ada hikayesi) sonra eksi sozluk'un de yaptigi buyuk yanlisligin adidir "akdamar" .
    dogrusu ahtamar'dir, turkiye cumhuriyetinin rumca-ermenince-kurtce-zazaca olan tum yer-nehir-sehir-koy isimlerini degistirttigi gibi ahtamar'i da akdamar yapmistir.....

    ahtamar adasinin ve kilisesinin efsanesi aslinda tipik bilindik bir efsanedir... adada bir kiz yasar, kralin kizidir ve oglan her gece kizin yaktigi kandilin isigina dogru yuzerek ona ulasir, buyuk ask yasarlar...fakat bir gun bu farkedilir ve kral kizini hapsederek o atesi kayaliklarda bi yerde yaktirir ve genc asik kayaliklarda aci icinde dalgalarla bogusurken "ahhh tamar" diye bagirir... adanin ahtamar ismi de burdan gelir. hatta tamar ismi bilinen bir bayan ismidir ermenilerde.
    akdamar'in yakindan uzaktan bu adayla bi iliskisi yoktur.

    bardizag'i bahcecik/ dersim'i tunceli/ daron'u mus/ tatavla'yi kurtulus yapan zihniyet ahtamar'i da akdamar yapmis boylece bu topraklarda yasayanlari burdan surmekle kalmamis geride biraktiklari herseyi de asimile edip yeni neslin kor ve cahil buyumesini hizlandirmistir........

    bkz: iyi dersler arkadaslar/ sagol
  • asıl ismi söylenegelen hikayesine istinaden ah tamara olan van gölü adası ve üzerindeki tarihi kilisenin de adı. yalnız herkes akdamar adası dese de "asıl ismi ah tamaradır ama artık akdamar deniyor" demektedir. bir arkadaşımız adaya bizi götürecek teknelere bineceğimiz iskeleye varmadan önce kıyıya yakın yerlerde - sanıyorum ki suyu sodalı olması ile ilgili bir özellik - beyazlaşmalar gördüğümüzde "haa işte bu beyazlıklar yüzünden akdamar deniyor demek ki diyerek hikayenin böyle yapılırsa yok olacağının" ilahi bir işaretini mi verdi ne? naçizane gözlemlerim ise şöyledir:

    iskeledeki incik boncuk, yün çorap dükkanında gerçekten çok hoş şeyler var en azından nedir ne değildir diye bir gezinmenizi tavsiye ederim.

    adaya varana kadar yerel bazı durumlarla karşılaşırsanız gerçekten çok eğlenirsiniz. mesela bizim bindiğimiz tekneye düğün alayı da bindi. rengarenk giyinmiş kızlar vardı, çok tuhaf gelmişti giysileri bana; ama gerçekten çok orijinaldi. ailece halay çektiler teknenin içinde. biz de katıldık hafiften. söz konusu tekneler kutu koladan bozma gibi görünse de kendisinden beklenmeyecek derecede sağlam, biz bayağı bi zıpladık ama hiçbir şey olmadı.

    çok güneş varsa muhakkak şapka ya da başınızı örtecek bir şey alın, kavrulursunuz mazallah. çünkü adanın her yerini gezeyim diyorsanız hep ağaç altlarını kollamak durumunda kalabilirsiniz.

    adaya giriş öğretmen ve öğrenciler için ücretsiz sanıyorum ya da biz görevlileri kandırdık.

    adaya varıp iskeleye çıktığınızda sizi öncelikle kilise karşılıyor ve van belediyesi'ne helal olsun çok güzel düzenlemişler çevresini. yarım ay şeklindeki banklarda oturup dinlenebilir dört bir yandan pörtlemiş badem ağaçlarından baharda çağla toplayabilirsiniz. insanlar tarihi değerinden çok çağla ticareti yapmaya gelmiş gibilerdi ama olsun.

    içeriye girerken görevliler sizi uyarıyor yiyecek içecek ve sigarayla girilmez diye. neyse ki her yere çöp tenekesi koymuşlar sağda solda çer çöp yok. kilisenin üst tarafında herkes yayılmış pikmik yapıyordu. yerel halk tarafından çok rağbet gören bir yer.

    kilisenin yan taraflarında yığınla çuval, içlerinde de çakıl ve molozlar vardı ancak uzun süredir orada gibiler. onların kaldırılma zamanı gelmiş mi ne?

    içerideki kuyu ve yukarıdaki balkonun çevresi metal trabzan ve şeffaf plastikle sarılmış. neden öyle bir şey yapıldığını açıkçası çok anlamadım ama benim gözüme battı. belki doğrusu öyledir. kilisenin içindeki kuyunun ne işe yaradığını bilemedik. kimisi manastır içinde keşişlerin kendi kendilerini kapattıkları bir yer dedi. kimisi* dibinde timsahlar varmış oyakaladıkları suçluları atıyorlarmış dedi, kimisi su deposu, kimisi de şarap deposu dedi. ama tabi bunlar sallama cevaplar idi. orada pek kimseyi de göremedik açıkçası görevliler ne yazık ki içeriye girenlerle çok yakından ilgilenmiyorlar daha çok giriş çıkışları kontrol ediyor gibiydiler.

    ben dört tane turist gördüm adada bulunduğum süre boyunca ki bu iki saate tekabül eder demek ki oldukça sık bir şekilde ziyaret ediliyor ada. bu da güzel bir şey tabi.

    adanın her yeri ayrı bir manzara. yalnız önce gözünüzün kesmediği, kiliseyi ve van gölü'nü yukarıdan izleyebileceğiniz tepeye çıkarsanız dağlarla çevrelenmiş gölü, dağın üzerindeki karları, hava bulutluysa uzakta yağmur yağan yerleri gayet net görebilirsiniz. ayrıca kilisenin arkasında kalan bu tepenin sonuna geldiğinizde çoook yüksek bir uçurum vardır ki insan aşağıya bakında büyülenir, intihar edesi gelir. martılar deli gibi dolanır, martılardan bile yukarıda olursunuz o tepede.

    tepeden adayı izlerken kilise ve çevresine baktığınızda gözünüzün önünden gülün adı romanındaki gibi keşişler geçip gidiyor sanki. nasıl bir hayat yaşadıklarını, kilisenin bahçesinde bostan ektiklerini, kapanıp dua ettiklerini, gece o gölün ortasındaki adada nasıl uyuduklarını düşündükçe insan* ürperiyor.

    yalnız adamlar dağı taşı işleme doldurmuşlar. kiliseden oldukça uzakta tepenin eteğindeki birçok kayanın üzerinde haç işaretleri ve sanıyorum ki ermenice yazılmış yazılar vardı. kilisenin girişinde restorasyon sonrasında yere koymuş oldukları lahit bana çok korumasız geldi, herkes elini sürüp duruyordu. bir de kilisenin iç duvarlarına isimlerini kazımış bazı ziyaretçi develeri. restorasyondan sonra olmuş bir şeyse eğer, gerçekten içerisinin ziyaretçilerin ellerine teslim edildiğini gösterir bu, ki çok kötü bir şey. restorasyondan önce o durumdaysa neden ellenmemiştir merak ettim.

    kişisenin tavanındaki resimler yarı yarıya silinmiş olsa da kattığı ilahi atmosfer hala duruyor yerli yerinde.

    son not: tekneye binerken alçak tekneyi seçin ve alt kata oturun ıslana ıslana gitmek, elinizi suya sokmak çok eğlenceli.
  • ermeni degil, turk kilisesidir. tarihte ermeni hiç olmamış, uydurma, efsanevi bir kavimdir. çünkü eşşeğin zikinden dolayı.

    fantastik kaynagimiz:
    http://www.turksolu.org/300/basyazi300.htm
  • van'dan gevas istikametine giderken, birkac lokanta ve caybahcesinden ibaret edremit adli bolgeden, doguda saat "gorece" ve "onemsiz" bir kavram oldugundan cani istedikce kalkan tekneler ile gecilen van golunun ortasindaki ada.
  • aşık olduğu tamara için van golu sularında can veren, kopmuş gitmiş aşığın son sözlerinden adını alan, sodalı göl suları içinde yapayalnız duran bi adacıktır. "ah tamaraaa, ah tamaraaa" diye diye göçüp giden garibin anısına bu adanın kıyısından suya girmek, gölün sodalı sularında sakin sakin yüzmek farzdır.
  • (bkz: ahtamar)
  • 1 hafta önceki ziyaretim de nereye bakacağımı şaşırdığım yerdir. kesinlikle bu topraklarda yaşıyorsanız burayı görmeden ölmek yaşamadığınız anlamına gelir. bir yandan badem çicekleri açmış (ki budurum adanın garip bir şekilde ılıman iklim taşıdığını gösteriyor, ki donarak gidip orada paltolarımızı çıkardık), arkasında karla kaplı dağlar ve ortasından da mavinin en güzel tonundan bir deniz. olmaz böyle bir manzara, sakin geldiğiniz motorla geri dönmeyin,(yarım saatte geri dönüyorlar ama siz gidiş dönüş ödediğiniz için istediğiniz tekne ile bedava dönebilirsiniz) orada vakit geçirecek, taşların üstüne oturup uzun uzun havasını alacak şekilde zamanı ayarlayın.

    peki nasıl gidersiniz.

    van'a gittiyseniz artık cumhuriyet caddesini öğrenmişsinizdir. o caddenin sonuna kadar yürüyün, cadde bitmemiş gibi devam edin, yokuş aşağıya gidip ilçe garajlarını göreceksiniz. gevaş minibüslerine binin, sizi gevaşa girdikten sonra iskeleye bırakıyorlar. iskelede tekneler 5 tl ama 12 kişiyi bulunca kalkıyorlar. ama biz 8 kişiydik artık kalktılar. (sonra farkettik ki, öğleden sonra akın akın geliyor insanlar bu mart ayında bile). dönüşte van'a dönebilirsiniz veya bizim gibi adada tanıştığınız bir çiftle ortak taksi kiralayıp hoşap kalesi'ne gidebilirsiniz. (sizi iskeleden alıp sizi çavuştepe ve hoşap'a götürüp sonra van'da bırakan taksi bedeli 90 tl)
  • buyulu yer. gunes batiyor. pembe oluyor ada. buyuluyor.. etkisindeyim hala.
  • adadaki ermeni kilisesinin üstündeki bir figürde, bir kuşun tavşanı avlamaya çalışması anlatılmış. öbür uçtaki türk bayrağına doğru yürürken sol tarafta, kıyıda oynaşan tavşanları, sakince etrafı seyreden baykuşları ve havada süzülen bir kartal görebilirsiniz. dünyanın ortasındaymışsınız gibi hissettiğiniz o yerde, insanların aynı topraklarda yüzyıllardır aynı hisleri, aynı mutlulukları, aynı acıları paylaştıklarını; ama kazım'ın da dediği gibi insanların her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söylediğini duyumsayabiliyorsunuz.
hesabın var mı? giriş yap