• önemli temsilcileri albert ellis ve aeron beck olan güdümlü psikolojik danışma kuramı.

    bu kurama göre, bireyin mantıklı ve akılcı olmayan yaklaşımlarını, içsel konuşmalarını değiştirmek için danışman bilişsel düşünce ile yoğun bir şekilde mücadele etmelidir.

    yaşanılan olayı anlamlandırma biçiminizi değiştirmek olayların sonuçlarını ve kişi üzerindeki etkilerini de olumlu yönde etkileyecektir.

    söz gelimi, sevgilisinden ayrılan bir genç "onsuz yapamam, bir daha onun gibisini bulamam" şeklinde düşünürse olaydan daha fazla etkilenir. ancak bu düşüncelerini "bu şekilde devam etmesi daha kötü olabilirdi, kaybeden o oldu. ileride daha fazla sorun yaşayabilirdik" şeklinde değiştirerek olayı anlamlandırırsa olaydan daha az etkilenir.
  • "aynı dışsal olaylar ya da koşullar, herkesi bütünüyle başka başka etkilerler ve herkes aynı ortamda yine de başka bir dünyada yaşar. çünkü ancak kendi tasarımıyla, duygularıyla ve istenç devinimleriyle doğrudan bir ilişki içindedir; dışsal olaylar ancak içsel olayların izin verdiği ölçüde o kişiyi etkilerler."

    -arthur schopenhauer

    gerçekten de bizler dışarıdan gelen uyarıcılara izin verdiğimiz ölçüde onlardan etkileniyoruz. etken madde aslında bizzat kendimiz, bakış açımız ve atfettiğimiz değerlerdir.
    hepimiz güçlüyüz. gücümüzün kaynağı kendi zihinlerimiz. ve bizi güçsüz durumlara düşüren de aslında bu güç. yanlış kullanırsak zayıflıyoruz ve bağışıklık sistemimiz çöküyor. böylece uyaran saldırısına açık hale geliyoruz. sağlıksız otomatik düşünceler ve bilişsel hatalar çevremizi sarıyor. öyle bir sarıyor ki nefes alamaz hale geliyor ve sonunda pes ediyoruz. benliğimizi kaybediyoruz. özgüvenimizi yitiriyoruz. ve sonunda da umudumuz gidiyor.
    halbuki gerçekten de güç de güçsüzlük de içimizde. her şey bize bağlı. bunu fark ettik mi özgüvenimiz de gelişecek, öz yeterliliğimiz de artacak. yapılması gereken tahlil yapmak, bizi en iyi anlayacak kişi tarafından. ve bir süre sonra otokontrolümüz öyle bir hale gelecek ki bir makine gibi işleceğiz, duygusal bir makine.
  • albert ellis tarafından geliştirilen bir terapi çeşididir.temel varsayımı duygu, düşünce ve davranışlarımızın kendi kontrolümüzde olduğudur.
    terapötik amaç:
    işlevsel olmayan düşünceleri sağlıklı olanları ile nasıl değiştirebileceklerini danışana öğretmek.bu nedenle eğitici bir tarafı da vardır .
    terapistin işlevi: işlevsel olmayan düşünceleri danışana göstermek.
    ellis düşünceler duygular ve davranışların daha rahat çözümlemek icin abc modellemesini geliştirmiştir.
    a:başlatan olay
    b:olayla ilgili inanç
    c:duygu ve davranış
    d: tartışma
    e:etki
    f:yeni duygu ve davranış
    g:yeni amaçlar belirleme.
  • stoacılıktan etkilenmiş olan terapi yöntemi. "insanı üzen şey olaylar değil, olayların düşünülme şeklidir." yaklaşımından yola çıkar.
  • bu terapinin merkezinde ‘’inanç sistemi’’ vardır.

    "inanç" kelimesi, bir şeyin doğruluğuna, gerçekliğine veya geçerliliğine inanmak anlamına gelir. dolayısıyla bir inanç, duygusal bir bileşeni ve olgusal bir bileşeni (hakikat, gerçeklik veya geçerlilik) olan bir düşüncedir. inançlar olumlu veya olumsuz olabilir. olumsuz bir inanca sahip olmak mutlaka kötü bir şey değildir. bununla birlikte, kişi yanlış olan bir şeye inandığında bu olumsuz inanç dediğimiz şey, "irrasyonel" bir inanç dediğimiz şeye dönüşme eğilimindedir, daha açık anlamıyla ‘’mantıksız bir inanç’’.

    mantıksız inançlar, mutluluğa ve memnuniyete ‘’dost’’ değildir. kişinin sevgi ve onay, rahatlık ve başarı gibi temel arzularını yerine getirmesinde kesinlikle yararsızdır.
    ‘’olmalı’’, ‘’gerekli’’ gibi talepkarlık veya mutlakiyet içerikli kelimelerle işaret edilen esnek olmayan, dogmatik ve aşırı inançlar (örnek cümle, "acı çekmemeliyim" veya "eskiden sevgilimle çok mutluyduk ve tekrar mutlu olabilmeliyiz") temel olarak mantıksız inançlardır. bu, “markete gidip bir kg süt almalıyım” daki gibi değil, daha çok karşılığı olmayan bir talep.

    mesela, herkesin önemli bulduğu sevgi ve onay talebi (örnek cümle, ‘’ben bu kişiyi seviyorum o da beni sevmeli’’). mesela, önemli bulunan şeylerde başarı talebi (örnek cümle, ‘’daha önce bu işi başardım tekrar başarabilirim’’). veya hiç hayal kırıklığı içermeyen konfor talebi (örnek cümle, ‘’ya morali bozulduğu için öyle dedi yoksa demez öyle, eskisi gibi oluruz yine’’). birileri bu mantıksız inançlardan birine sahip olduğunda, şu düşünce kombinasyonlardan birine de sahip olma eğilimindedir:

    -korkunçlaştırma (felaket). ‘’korkunç’’ veya ‘’berbat’’ gibi kelimelerle işaret edilen ve sonucunda %100 felaket yaratılan bir inanç,
    -düşük hayal kırıklığı toleransı. ‘’tahammül edemiyorum’’, ‘’dayanamıyorum’’, ‘’çok zor’’ gibi kelimelerle ifade edilen inançlar,
    -küresel derecelendirme. tüm benliği veya bir başkasının temel değeri önemli bir şekilde kınanan veya suçlanan inançlar. ‘’ne kadar değersizim’’, ‘’işe yaramaz biriyim’’, ‘’ne kadar aptalca düşünüyor’’ gibi.

    bu kombinasyonlardan yola çıkarak albert ellis, insanların irrasyonel inançlar (mantıksız inançlar) geliştirdiğini tespit etti ve ‘’abcde’’ diye derecelendirdiği duygusal rahatsızlık modelini kurdu. “a” etkinleştirme veya sıkıntı anlamına geliyor ve bu herhangi bir gerçek olay olabilir. “b”, kişinin “a” noktasındaki olayla ilgili mantıksız inancına atıfta bulunur. bu inanç daha sonra duygusal ve davranışsal sonuçlar olan “c” ye yol açar. “d”, irrasyonel (mantıksız) inançlara karşı anlaşmazlıklar veya argümanlar geliştirmek anlamına gelir. ‘’e’’ ise, ‘’yeni etki’’ veya orijinal olay hakkında daha makul düşünceden kaynaklanan daha etkili duygu ve davranışları ifade eder. mantıksız inançlara karşı koyarken bu model temel alınıyor. mantıksız inançlara karşı canlılık veya enerji kullanmak önemlidir. bu sadece bilişsel bir yöntem değil, aynı zamanda irrasyonel(mantıksız) inançları rasyonel olanlara dönüştürmenin de duygusal bir yöntemidir.

    rasyonel(gerçekçi) inançlar esnektir. rahatlık, başarı ve onay için aşırı taleplere değil, tercihlere dayanır. bir inanç, tekrar tekrar uygulandıktan sonra duygusal bir çıktı da geliştirir. ne yazık ki, insanlar doğru olmayan fikirlerin provasını yapar ve mantıksız inançlar geliştirebilir. tipik olarak, sağduyu bize mantıksız bir inancın yanlış olduğunu söyler, ancak bu sağduyu düşüncesiyle bağlantılı o an çok az duygulanım vardır. başka bir deyişle, kişi fikrinin yanlış olduğunu görebilir ama doğru hissettiğini düşünür. insanlar bu duygu çok güçlü olduğu için gerçekle karıştırmaya meyillidir ve daha sonra da mantıksız inancı destekleyen faaliyetlerde bulunmaya yönelirler.

    mantıksız inançlara itiraz etmek, kişinin kendine birkaç basit soru sormasıyla mümkündür:

    örneğin, ‘’bunun doğru olduğuna dair kanıt nedir?’’ diye sorun kendinize. bu soru ile mantıksız inancın geçerliliğinin bilimsel kanıtı aranır. mesela, duygusal bir ilişkiyi düşünelim. mehmet’in mantıksız bir inancı var, sevgilisi banu’nun onu hiçbir şekilde reddetmemesi gerektiği inancıyla ilişkisini devam ettiriyor diyelim. ama mehmet çok üzgün ve reddedilmiş hissediyor, çünkü banu mehmet’in bir akşam yemeği teklifini işi olduğunu belirterek geri çevirmiş. mehmet bu durumda reddedilmeye dayanamayacağını ve bunun korkunç bir şey olduğunu düşünür. peki banu’nun onu reddetmemesi gerektiğine dair inancının doğru olduğuna dair kanıt nerede? yok. mehmet, banu hakkındaki irrasyonel(mantıksız) inancını ilk zamanlar sağlamlaştırmasaydı, aşırı derecede üzgün veya reddedilmiş hissetmezdi.

    sonrasında mehmet kendine şu soruyu sormalı, ‘’bu inancım bana yardım ediyor mu yoksa işleri benim için daha mı zora sokuyor?’’. başka bir deyişle, bu inancın mutluluğa yardımcı mı olduğu yoksa daha da mutsuz olunmasına mı yol açtığını mehmet düşünmeli.

    mehmet’in kendine soracağı son soru ise, ‘’ bu inancım mantıklı mı?’’. bu soruyla inancın, sevgi ve onay, rahatlık ve başarı tercihlerinden kaynaklanmadığı yollar aranır. insanların üç temel amacı sevgi, rahatlık ve başarı arzularıdır. bunlar tercihler veya isteklerdir. fakat, zorlayıcı düşünerek ya da mutlakiyetçi düşünerek bu tercihler mutlak hale getirilir.

    tercihler doğanın kanunları değildir. insanların yaşamları için bu temel arzulara veya tercihlere sahip olduğu doğru olsa da bu, tercihlerin mutlaka gerçekleştirildiği anlamına gelmez. sevgi, rahatlık ve başarı sevdiğimiz gerçeklerdir. ama bir şeyi sevdiğimiz, bir şeyi istediğimiz ya da tercih ettiğimiz için ona sahip olmamız gerektiği diye bir kanun olmaz, olamaz. mutluluğumuz yoksa veya hedeflerimize ulaşamazsak kesinlikle acı çekeriz, bu doğru evet, ama sahip olmamız gereken bir yasa değil. bu bir doğa kanunu olsaydı, sadece mutlu olurduk. aşk, rahatlık ve başarı arzularımız, herkes için bir gerçek olarak var olurdu.

    “bütün tavşanların tüyleri beyaz olmalıdır” ifadesinin ardından siyah tüylü bir tavşanın varlığı, bu siyah tüylü yaratığın tavşana benzer bir şey olduğu, tavşan olmadığı gibi yanlış bir sonuca varmamıza neden olur. “sevgim onaylanmalı” dediğimizde ve bu geri dönüşü önemli bulduğumuz birinden almadığımızda da, bu durumun korkunç, dayanılmaz ve belki de değersiz olduğumuz sonucuna varma eğilimindeyiz. istediğimiz sevgiyi alamamanın gerçekten korkunç ya da dayanılmaz olduğu bir gerçek olsaydı, ölürdük.

    ve eğer birinin sevgisini alamadığımız için değersiz veya sevilmez olduğumuz sonucuna varırsak, aynı zamanda yanlış bir beyanda da bulunuruz. bir kişinin temel değerinin, belirli bir kişinin sevgisini veya onayını almasına dayanması mümkün değildir.

    kendimizi iyi ya da kötü hissettiren şey sadece kendi yargılarımızdır. kendi değerimizi dış olaylara göre yargıladığımızda, bir kişi olarak değerimizin birinin sevgisini veya onayını almaya bağlı olduğu sonucuna varırız. akılcı duygusal davranışçı terapi de işte bu durumu ortadan kaldırmaya yönelik bir terapi türüdür.
  • rational emotive behavior therapy eğitiminde ve danışma deneyimlerinde psikodinamik yaklaşımların yetersizliğini gören albert ellis tarafından bu yaklaşımlara alternatif olarak kurulmuş bir psikoterapi ve psikolojik danışma kuramıdır. 1913 senesinde pitsburgh'ta doğan ellis küçük yaşlarda babası tarafından terk edilmiş ve ihmalkar bir anneyle büyümüştür. bunun sonucu olarak öz bakım becerilerini geliştirmeyi; kendine yemek pişirmeyi, yaşama tutunmayı, hayatla yalnız başına mücadele etmeyi öğrenmiştir. çocukluğunda sık sık böbrek rahatsızlığı yaşadığı için çocukluğunun büyük kısmını hastanede geçiren ellis çekingen birisi olarak büyüdüğüden dolayı yetişkinliğinde sunum yapma korkusu ve karşı cinsle konuşamama problemi geliştirmiş bunları yine kendi yarattığı bir tür maruz bırakma tekniğiyle aşmayı başarmıştır. kuramcı, yaşam öyküsü ile karşılaştığı tüm bu zorluklar kuramını oluşturmasında büyük bir rol oynadığından ileride bu yaşantıları bir yol gösterici olarak hatırlayacak doksanlı yaşlarına kadar aktif, danışma, konferans ve akademik çalışma dolu bir yaşam sürdürerek yaklaşımını adeta bir başarı öyküsü haline getirecektir.

    akılcı duygusal davranışçı terapi bireyin hatalı düşünceler, yanlış inanışlar, öz yıkıcı düşünce ve tutumlardan kaynaklı olarak kendini hasta ettiğine yönelik temel bir fikirle metodolojik yaklaşım izlemektedir. kuramını oluştururken stoik /varoluşçu felsefelerden, schopenhauer'ın isteme ve tasarım olarak dünya eserinden ve alfred adler'in "duygusal tepkilerimiz ve yaşam biçimimiz bizim inançlarımız ve yarattığımız bilinçle ilgilidir” savından çokça etkilenen ellis kendi ve başkalarına yönelik düşünce, tutumlarımızı rasyonel bir çizgiye çekerek iyileşebileceğimizi savunmuştur. kuram bilişsel terapilere benzerlik göstermekle beraber onlardan bazı noktalarda ayrılmaktadır. en temel tekniklerinden birisi ise abc modelidir.

    a: harekete geçiren olay
    b: kişinin a hakkındaki düşünceleri.
    c: tüm bunlar sonucunda ortaya çıkan tutum ve duygulardır.

    ellis bireylerin kendi duygusal kaderlerini kontrol ettiklerini dolayısıyla b ve c seçeneklerini değiştirerek kendi duygularımız ve tutumlarımız üzerinde kontrol sahibi olabileceğimizi vurgulamıştır. kişi bir konuda ne kadar katı olursa davranış problemleri yaşama olasılığı da o kadar artmaktadır. addt uygulayıcıları insanları bütüncül amaç odaklı gelişmeye açık dolayısıyla önemli organizmalar olarak görürler. bu yüzden değişimi ve birlikte gelişmeyi teşvik ederler. hiçbir birey duygu ve davranışlarından ibaret değildir. davranışlarımızdan sorumlu olmamıza rağmen belli bir dönem gösterdiğimiz duygu ve davranışlar bizim benliğimizin tamamını oluşturmazlar.

    kurama göre insanların en temel dürtülerinden biri hedonizmdir addt uygulayıcıları hedonizmi kötü bir şey olarak görmemektedir. ancak onların hedonizmi bir tür sorumluluk taşıyan hedonizmdir. dolayısıyla uzun vade hedeflere, kalıcı zevklere odaklanmaktadır. addt adı üzerinde bir tür akılcı davranış örüntüsü yaratma terapisidir buradaki akılıcılık bireyin "duygu ya da hisleriyle birlikte etkili, esnek, mantıklı ve bilimsel yollarla değerlerini ve amaçlarını başarma çabası anlamına gelmektedir". ellis'e göre insan zihni biyolojik olarak kusurludur. dolayısıyla yanlış tutum ve davranış geliştirmeye sık sık meyleder. bunu önlemenin tek yöntemi ise ödevler, çalışmalar aracılığıyla yaşam boyu düşünceleri ve tutumları düzenlemektir.

    yanlış düşünce örnekleri gündelik yaşamımıza sık sık nüfuz eder addt'nin hatalı varsaydığı bir takım düşünsel ifadeler ise kısaca şunlardır:

    "herkes tarafından sevilmek zorundayım.
    değerli olabilmek için yeterli, uygun ve başarılı olmak zorundayım.
    bazı insanlar kötüdür ve yaptıklarından dolayı bir şekilde şiddetli suçlanmalılar ve cezalandırılmalılar.
    işlerin benim istediğim gibi gitmemesi berbat bir şeydir.
    kontrol edemediğim tehlikeli şeyler için endişelenmek zorundayım.
    benden daha güçlü birine dayanmalıyım.
    diğer insanların sorunları hakkında endişelenmeliyim.
    sorunlarıma doğru çözümler bulmak zorundayım."

    kuramın uygulayıcıları bazı temel tekniklerle bu hatalı düşünceleri değiştirmeye odaklanırlar. temel birkaç teknik aşağıdaki gibidir:

    rasyonel duygusal hayal: danışanlar gerçek yaşamda düşünmek ve davranmak istedikleri gibi davrandıklarını hayal ederler. bunun sonucunda ortaya çıkan sonuçların düşünülmesi istenir ve abartılı düşüncelerini bir kez bile değiştirebilirlerse teknik çalışır.

    rol yapma: terapistin danışanın sözünü keserek onu akılcı davranışı ve düşünceyi bulmaya irrasyonel fikri değiştirmeye ittiği bir tür rol yapma modelidir.

    utanç ve saldırı alıştırmaları: danışanların kendilerini utanç verici durumlarda düşünmeleri istenir. birilerinin bizim aptal olduğumuzu düşünmesinin, reddedilmenin, başarısızlığın dünyanın sonu olmayacağıyla ilgili bir tür güçlü benlik geliştirmeye yönelik bir çalışmadır.

    mizah: addt'nin en etkili yöntemlerinden biridir. kişinin kendiyle barışmasını kendine, başkalarına, olaylara yönelik bir mizah duygusu geliştirmesini teşvik eder.

    akılcı duygusal davranışı terapi uygulayıcıları tıpkı insancıl yaklaşımlardaki gibi danışanlarını koşulsuz kabulü teşvik ederler. ayrıca kendileri de davranışlarını kabul eden ve çözümleyen kişiler olarak onlara birer rol model olurlar. zaman zaman kendini açma tekniğini kullanıp yaşadıkları benzer zorlukları danışanlarına aktararak onlarla özdeşlik kurarlar. bu kuram her ne kadar bilişsel davranışçı yaklaşımlara benzese de addt yaklaşımı felsefi temelli, daha insancıl, danışanın duygularına, mizahi yönünün gelişmesine odaklanan bir terapötik yöntemdir. ellis birçok danışanda kısa sürede iyileşme sağmalasıyla ünlü bir terapist olmuştur. bu yönünü vurgulamak için şaka yoluyla freud'a gönderme yapmayı da unutmaz: "bende verimlilik geni var, oysa birçok analist gibi sigmund freud'da verimsizlik geni var."

    sonuç: addt uzun süren maliyetli ve çözüm garantisi bulunmayan psikodinamik yaklaşımlara bir alternatif olarak doğmuştur. etkililiğini hala korumakta olan bu yaklaşım gerek teknikleri gerek danışma öyküleriyle bugün bile pdrcilere, psikologlara ve psikoterapi uygulayıcılarına yol göstermektedir. ve birlikte gelişmeyi, mizah duygusu oluşturmayı, öz farkındalığı yüksek bireyler yaratmayı amaçlaması bakımından nispeten daha az insancıl bilişsel terapilere güzel bir alternatif olmaktadır.

    kaynakça:

    richard s sharf - psikoloji ve psikolojik danışma kuramları.

    nancy l murdock - psikolojik danışma ve psikoterapi kuramları

    https://www.webmd.com/…nal-emotive-behavior-therapy
hesabın var mı? giriş yap